Connect with us

Genel

Lisanssız rüzgar türbini için zorlu prosedür

Yayın tarihi:

-

 

Sevgili okurlarımız bu ay sizler için IWPC’de, Northel Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Cem Yalçın ile keyifli ve açık yürekli bir sohbet gerçekleştirdik. Umarız ki ilgiyle okursunuz.

 

Bizlere Northel Enerji’den bahseder misiniz?

Teknoloji geliştirmek amacıyla bugün NORTHEL ENERJİ A.Ş. olarak bilinen şirketimiz, aslında 1993 yılında Northel Elektromekanik A.Ş. olarak kuruldu. Yenilenebilir enerji sektöründeki faaliyetlerimize,2007 yılında türbin teknolojileri konusunda bizzat sahada çalışan ve bugünün AR-GE çalışanları olan arkadaşlarımızla başladık. Bir yandan, elektromekanik yansanayi teknolojileri üretirken, yenilikçi tasarım anlayışımızı daha çok enerji sektöründe yoğunlaştırdık. Çekirdek personelle, uzun soluklu bir tasarım süreciniüretim kabiliyetimizle birleştirdik ve 8-10 yıl boyunca ağırlıklı rüzgar enerjisive konsantre güneş enerjisi teknolojileri için sürdürdük. Şık teknoloji merkezlerine başvurmadan, hiçbir devlet teşvik ve desteği almadan tüm dünyada var olan hatta kategorisinde performansı ile yarıştırılacak enerji sistemleri üretip kurduk, deneyimledik. Şimdi ise, daha iyileri ve daha yüksek kapasiteler için her şeye rağmen hazırız.

 

“Her şeye rağmen hazırız” derken,süreç zor muydu?

Doğrudur. Sadece “hazırız”demekle olmaz. Eğer dünya türbin teknolojisine ve servis kalitesine kafa tutuyorsanız, zorluğu ve zorlanmayı göze alacaksınız. Örneğin; konunun gerekli sertifikasyon süreçlerini de bu uzun zamana yayarak kalite süreçlerinize dahiletmek zorundasınız. Yaklaşık 2 yıldan beri bu zorlu süreci yaşayıp, TÜRK LOYDU ile beraber türbin teknolojisini Türkiye’ye, ülkemize kazandırmaya çalışıyoruz zira kalite standartları yüksek bir grup ürünü, ülkemiz için ihracat potansiyeli yüksek bir ürün grubu haline getirdik ve hala devam ediyoruz. Bu süreç,kullandığınız en küçük bir cıvatanın kalitesinden başlayan, ürettiğiniz kanadın profiline ait her üretim aşamasıni içeren, analiz ve saha testlerine kadar uzanan uzun bir yol. Bir gün ya da bir ay değil, yıllarınızı alır. Şükür ki, tamamlamak üzereyiz. Kolay olmadı. Bir satırda yazılan bir tek testin hazırlığı1 ay, analizleri 2 ay, test süreci ise 1 hafta sürebiliyor. Şu an Türkiye’de uluslararası sertifikasyon verecek akredite bir kurum yok ama sertifikasyon sadece ama sadece lisanssız üretim kategorisindeki türbinlere isteniyor. Söz konusu bahsettiğim sertifikasyon için, geçmek zorunda olduğunuz toplam test sayısını duymak ister misiniz?

 

“Uluslararası sertifikasyon sürecinin kolay olmadığı fakat bunu başardığınız anlaşılıyor. Merakettiğim başka bir nokta da çoğumuzun büyük şehirlerde yaşayıp, yılda 15 gün tatil yapmak istediği Ayvalık’ta, tüm ekibinizle beraber 350 gün çalışıp, tümbu söylediklerinizi ve projelerinizi gerçekleştiriyorsunuz, oldukça ağır veyorucu bir sektörde hem tasarım yapıp, hem üreten bir sanayici olarak ciddi hedefler koyuyorsunuz. Bu kolay mı, zor mu karar veremiyorum?

2007 yılında Ayvalık’a taşındığımızda en başta yanımda olan arkadaşlarım vardı. Şimdi, yanımızda ve yaptıklarımıza inanan yetkin bir ekibimiz var ve her geçen gün hedeflerimize katkı saglamak isteyen diğer profesyonelleri kazanmaya çalışıyoruz. Bir başka deyimle bu sektörde çalışmak isteyen, idealleri,hedefleri, becerileri olan herkese kapımız açık. Onlara, stresten, trafikten uzak, işten çıktıktan 5 dak. sonra deniz kenarında olabilecekleri huzurlu bir ortamda yaşama şansını vermek istedik. Ve elimizden diğer gelenleri tabi ki…  Bu bölgenin seçilme sebebi budur. Aynı zamanda Ayvalık, hem rüzgar ve güneş açısından iyi bir AR-GE laboratuvarı, hem de çalışmak için güzel bir ortam. Sizce?

 

Kesinlikle katılıyorum. AR-GE merkezli bir sanayici olarak, rüzgar enerjisi sektöründe son kullanıcılara katma değeriniz nedir? Ne sunuyor ve neler vadediyorsunuz?Zorluklar var mı?

Rüzgar enerjisini örnek verirsek; küçük bir KOBİ olsa bile bir yatırımcının,türbin kurulumunun öncesinde ve sonrasında geçireceği aşamalar vardır.Öncelikle, yatırımcının  kararlı olması gerekir. Biz, yatırımcının ciddiyetini, kendisine sunulan ekonomik modeli ne kadar iyi analiz edebildiği ile ölçeriz. Yerli üretim yapan bir şirkete ekolarak, fark yaratan katma değerimiz işte burada başlar. Zira, yatırımcının toplam yatırımının, tüm gerçek maliyetleri ile birlikte “…en fazla 7 sene gibi birsürede geri ödenebiliyor mu?” sorusunun fizibilitesini istemesi gerekir. Bufizibilite çalışmasını ortaya koymak, 20 kW kapasiteden başlayarak en üst güçteki yatırım çalışması için bile aynıdır. Sonuçta hepsi birer yatırım olduklarından taahhüt gerektirir. Bu çalışma, hem türbin yatırımını, hem de türbinin tüm yaşam döngüsünde ki hizmetleri içermelidir. Ama garip olan şu ki,bizi ne üretmek, ne de tüm bu hizmetler yoruyor. Asıl yorucu olan, ülkemizdeki mevcut yürürlükte olan yönetmelikler sayesinde, arazisi üzerine türbin kurup işletmek isteyen bu cesaretli insanların, neredeyse bir nükleer enerji santrali kurmak istiyorlarmış gibi karşı karşıya bırakıldıkları bürokratik ve zorlayıcı teknikprosedürler yığınıdır.

 

Sektörle ilgili olan çok fazla aktif kurum var ve yerli üretici olarak bu sıkıntılarınızdan haberdar değiller mi? TEDAŞ, Enerji Bakanlığı gibi?

Kesinlikle haklısınız. Kurumlarımız, başta Enerji Bakanlığımız ve Sayın Bakanımız olmak üzere bağlı Genel Müdürlük ve TEDAŞ da çok değerli teknokratlarımız var ve bu sıkıntıların farkındalar. Ancak, sektörün sekiz ayrı kurumu süregelen yetki ve onay karmaşası içinde, şebeke bağlantı izni söz konusu olunca yetkisiz ve yönetmeliklerle eli kolu bağlı bir şekilde topu elektrik dağıtım şirketlerine atıyorlar. Gerekçe ise çok zayıf- vatandaşı korumak. Kurumlar organize olup bürokrasiyi hafifletmeli. İhtiyacı olan enerjiyi üretip, yanı sıra şebekeye kazandırdığı enerji ve yatırımı için mükafat alması gereken KOBİ’lerin,devlet desteği adı altında cezalandırılması bir politika olamaz.

Karar koyucu ve uygulayıcı kurumlar bunu yaparsa dağıtım şirketleri ne yapsın, varın siz söyleyin. Bu arada tüm bu sorunlar, lisanslı üretici olanithal türbinler için geçerli değildir. Onlar ülkemize hoş geliyorlar. Uygulaması çok zor olan bu mevcut yasal mevzuata rağmen, 7 yıl boyunca üretmeye çalıştık ve artık zorlanıyoruz. Yine de bu misyonu üzerimize aldık ve taşıyacağız.

Biraz da projelerinizdenkonuşabilir miyiz?

Biz, bugün dünyada MW kapasitelerde türbin üretimi yapan dünya devi firmaların geçtiği aşamalardan geçiyoruz ve çok hızlı ilerliyoruz. Tüm firmaların 15 yılda elde ettiği teknik birikim ve tecrübeyi, biz teknolojiyi üreten bir şirket olarak çok hızlı kazandık.  Bunun sebebide, tümüyle özkaynağıyla beslenen AR-GE altyapımızın sürekliliği ve hızlı kararlar alan dinamik yönetim stratejimizdir. Halen tesislerimizde 500 kW’akadar lisanssız kategori içine giren farklı kapasitelerde türbin üretebilir durumdayız.Rüzgar türbinlerini coğrafyasına uygun olarak konsantre güneş enerji sisistemleri ile bütünleşik kullandığımız hibrit projelerimiz de mevcut ve hayata geçirmiş durumdayız. Rüzgar türbininde 1 ve 1,5 MW  türbinleri de üretebilme yeteneğine ve tecrübesine  sahibiz. Ancak bu üretim ayrı bir yatırım gerektirmektedir. Bu yatırım, iyi projelendirilmiş seri üretim mantığında organize bir yapılanma ile sinerjisi yüksek bir teknolojik iş birliği ve ortaklığın oluşması ile gerçekleşebilir.

 

Rüzgar sektörüne genel olarak baktığımızda sizce eksiklerimiz neler? Dünyadan hangi konularda gerideyiz?

Öncelikle; tüm dünyada kullanılan teknolojilerden farkımız ya da eksik bir tarafımız yok. Kaynak, ham madde, yan sanayi,  bilgi ve teknolojiye ulaşma, parça ve komponent teçhizat bulma ve bunlara ulaşabilme açısından da yok. Ülkemizde olanı ve üretileni kullanma, kullandırma kabiliyetimiz eksik. Ürettiğimize olan güvenimiz eksik. Bizim olana sahip çıktığımızda, dışarıdan gelenin eksik ve kusurlu taraflarını görebileceğimizin farkında değiliz aslında.

Bu da yıllardan beri genlerimize işleyen ve zihinlerimize bir oya gibiişlenen “biz yapamayız” mantığında yatıyor. Onlardan farkımız ise, her zaman olduğu gibi önünüze dağ gibi yığılan bürokrasi ve uygulaması mümkün olmayan mevzuat.Ülke olarak yaşadığımız tıkanıklık buradadır. Tüm bu sıkıntılı bürokratik engeller aşıldığında sektörün önü açılacaktır. Ürettiğimiz türbinleri Amerika’ya ihraç edip toplam 4 veya 5 belge hazırlayarak şebekeye bağlayabiliyoruz. Kullanılan teknoloji aynı, şebeke aynı, üretilen aynı… Peki neden bir devlet otoritesi çıkıpta “..biz nerede yanlış yapıyoruz” demiyor? İşin komik olan tarafı ise maalesef ki şu; şebekeye bağlanmak için tüm bu bürokratik işlemler ve istenilen şartlar lisanslı türbin ithalatçıları için geçerli değil.Küçücük bir türbini yıllarca şebekeye bağlayamamamızın sebebi ne olabilir ki? Aynı kapasite başka bir türbin projesi için her seferinde 18-20 klasör dolusu evrakla devlet ihalesine girer gibi onay almaya çalışmak ne demek? Küçük yatırımcıya, daha yatırımının başında “sen bu işten vazgeç” demektir. Bürokrasi ve mevzuatımızın ağırlaştırdığı yükü yatırımcının sırtından almak için yine bizdevreye giriyoruz. Oysa ki işimiz sadece teknoloji üretmek olmalı. Geride kaldığımız tek bir nokta var ise, işte tüm bu zorlukların yaşatılması ve dayatılmasıdır.

 

Etkinlikle ilgili görüşleriniz nelerdir? Nasıl geçiyor sizce?

Etkinlik çok verimli ve amaca hizmet eder bir içerik taşıyor. Sayın Mustafa Serdar Ataseven’e teşekkür ettim geldiğimde. Uzun yıllar, sektöre hizmet için iyi bir vizyona sahip ve birliğe de misyon kazandırmış biridir. IWPC, bugün rüzgar sektöründe yapılan en büyük etkinliklerden biridir.

Bu etkinliğin direkt üreticilerin değil, daha çok rüzgar yatırımcılarının bir organizasyonu gibi durduğu da bir gerçek. Üreticisi, son kullanıcısı, yansanayisiyle herkesin çember içinde olduğu ve hatta rekabetin yaratıldığı farklı modeller üzerine de gidilmeli. Bir yatırımcı fiyat rekabeti , teknik rekabet ister. Yeter ki, teşvik edilip üretim desteği verilsin, bürokrasinin işleyişinde kolaylıklar sağlansın. Bizler hem rekabete, hem de tüm bilgi birikimimizi paylaşmaya da hazırız.

Açık yürekliliğinizden dolayı teşekkür ederiz. Bizlerin soruları bu kadar. Eklemekistediğiniz başka bir şey var mıdır?

Tekrar etmek isterim. Sektör anlamında baktığınız zaman, sektörün en çok üzerindedurulması ve acilen çözümlenmesi gereken sorunu,  giderek zorlaştırılan bürokrasi ve bağlantısüreçlerinin imkansızlığıdır. Üzücü olan, bizim bu telaşımızın kurumlarda olmaması.Zaman, emek ve ülke olarak para kaybediyoruz.

Dev bir pazarın ortasında, yerli üreticiyi, yatırımcısını sanayiciyin efessiz ve çaresiz bıraktıklarının farkındalar ve iyi niyetli teknokratlarımızın bireysel çabalarıyla ilerliyor. Yoksa, sistemin bütünündebir akış yok. Her şeye rağmen bizler buradayız. Her şeye rağmen ben ve tümarkadaşlarım, bu ülkenin kaynaklarını tekrar ülkemize geri vermek, elimizdeki değerleri korumak, ülke ekonomisine bir nebze bile olsa katkı sağlamak ve teknoloji birikimimizi bir sonraki neslimize devretme azim ve kararlılığındayız. Teşekkürederim.

İNGİLİZCE:

CHALLENGINGPROCEDURE FOR LICENSE-FREE WIND TURBINE

 

Dear readers,

This month, we have struckup a fun and honest conversation with Northel Energy Board Chairman Mr. CemYalçın for you. We hope you will enjoy reading it. 

Could you tell us aboutNorthel Energy?

Inorder to develop technology, our company known as NORTHEL ENERGY A.Ş. today wasactually founded under the name of Northel Electromechanics A.Ş. in 1993. Weinitiated our activities in the renewable energy sector with today’s R&Dcolleagues who personally work in the field in the area of turbine Technologiesin 2007.  While producingelectromechanics sub-industry technologies on the one hand; on the other, we mainlyfocused our innovative design approach on the energy sector. With our core staff,we combined the long term design process with our production capacity and for 8to 10 years we produced technologies mostly for the wind energy andconcentrated solar energy. We produced, installed and experienced energysystems which exist all over the world and even go as far as to compete withany other in the same category with its performance without applying to thesmart technology centers or getting any state subsidy or promotion. And now,despite everything we are ready for the better and higher capacity ones.

By saying “despiteeverything, we are ready” do you refer to the challenging process lying behind?

Thatis correct…It is just not enough to say “we are ready”…If you rise against theworld turbine technology and service quality, you need to run the risk ofchallenge and being challenged. For instance, you need to include the qualityprocess by spreading the required certification processes across this longperiod of time. For about 2 years now, we are going through this challengingprocess and together with TURK LOYDU, we are trying to bring in the turbinetechnology to our country, Turkey. We actually turned this high quality rangeof products to high export potential range of products and we are stillcontinuing. This process goes a long way including every production stagestarting from the quality of the smallest bolt that you use to the profile ofthe wind you produce and analysis and fields tests. It is not just one day or amonth, it takes years. Thank God, we are about to finalize. It has not beeneasy. The preparation for a test which takes one single line to write may takea month, analyses take 2 and the test process may take up to 1 week. Currently,there is no accredited institution in Turkey which could grant an internationalcertificate; however, certification is only but only required for the turbinesfalling in the license free production category. Would you like to hear thetotal number of tests that we had to pass for the certification I mentioned?

“Itis obvious that the international certification process is far from easy andyou achieved it. You work for 350 days with your entire team and realize all ofwhat you have been telling and your projects in Ayvalık where most of us onlygo on holidays for 15 days a year, you both make designs and productions andset significant targets as an industrialist in this quite heavy and exhaustingsector…I can’t decide if it is easy or difficult?

Ihad friends who were there for me when we moved to Ayvalık in 2007. Now, I havea whole competent team who believe in what we do and every passing day we aretrying to bring in other professionals who would like to contribute to ourobjectives. In other words, our doors are always open to those who want to workin this sector and who have a set of ideals, objectives and skills. We wantedto give them the chance to live a stress-free life with no traffic where theycan be by the sea side in 5 minutes after they leave work. And of course manyother things we could give…This is the reason why this region wasselected.  At the same time, Ayvalık is afine R&D laboratory for both wind and sun and a nice place to work, right?

I couldn’t agree more. Asan R&D focused industrialist, what is your added value for the final usersin the wind energy sector? What do you offer and promise? Are there anychallenges?

If we give examples on the windenergy, an investor, even if he is a small SME has some stages to go throughbefore and after the turbine installation. First of all, the investor needs tobe decisive. We measure how serious the investor is with how well he can analyzethe economic model that is presented to himself. In addition to being a companyinvolved in local production, our added value which makes the difference startsat this point. Likewise, the investor needs to ask for the feasibility of thequestion if his total investments “can be repaid in a period of 7 years maximum“ together with all of the real costs. To make a feasibility study is the samefor 20 kW capacity or the highest power investment study. Since they are allinvestments at the end of the day, that needs commitment. This study needs tocontain both the turbine investment and the all the services included in thelife cycle of the turbine. However, the weird thing is neither producing norall these services tires us. What is really tiring is the bureaucratic andchallenging pile of technical procedures put against these brave people whowant to install and operate a turbine on their land which feels like as if theywant to set up a nuclear power station due to the regulations in force in ourcountry right now.

Thereare too many active institutions right now concerning the sector and aren’tthey aware of these complaints as a local producer? Such as Ministry of Energy,TEDAŞ(Turkish Electricity Distribution Corporation)?

You are absolutely right. We have ourinstitutions including the Ministry of Energy and our Minister and we have veryvaluable technocrats in the affiliated Directorate General and TEDAŞ and theyare well aware of these problems. However, as unauthorized as they are, theeight different institutions of sectors usually shift the responsibility to theelectricity distribution companies without nothing else to do due to theregulations. And they weakly justify it on the grounds of protecting thecitizen. The institutions need to get organized and ease the bureaucracy…Therecan’t be a policy to punish the SMEs under the disguise of government support,which actually need to be rewarded for producing the energy they need andfurther energy and investment they bring in to the grid. If the decision makerand implementing agencies do that, what would the distribution companies do?You tell me…Meanwhile, none of these problems apply to the import turbineswhich are licensed producers. They are welcome in our country. Despite this currentlegal regulation which is very hard to aimplement, we have tried to produce for7 years and now we are having a hard time. We have assumed this mission anywaysand we will achieve it.

Can we talk a little bitabout your projects?

Today, we are going through thestages that the world-class companies producing turbine go through and we aremoving very fast. We, as a technology producing company, obtained the know-howand experience which all companies need 15 years to acquire very fast. And thereason is the continuity of our R&D infrastructure which entirely feeds onequity and our dynamic management strategy which make quick decisions. We stillare able to produce turbines at different capacities falling into alicense-free category up to 500 kW in our facilities. We have materialized ourhybrid projects in which we use wind turbines integrated with concentratedsolar energy in harmony with its geography. We have the skill and experience tobe able to produce 1 and 1,5 MW turbines in the wind turbines. This investmentcan be realized within an organized structure in a well-projected serialproduction combined with a high synergy cooperation and partnership.

From a general point ofview, what are our shortcomings in the wind sector? Where do we lag behind inthe world?

First of all, we do not have any shortcomingsor any differences from the technologies used across the world. We do not lackanywhere  when it comes to resource, rawmaterial, sub-industry, access to information and technology, finding andaccessing parts and component equipment either. We lack in using what already existsand what is produced in our country and get others to use it. We lack trust inwhat we produce. When we own up what we have, we are not aware that we canactually see the faulty parts of what is coming from outside.

This actually lies in the logic “wecan’t do it” which has been coded and processed in our genes for years now. Ourdifference from them is the bureaucracy that heaps up like a mountain andregulations which are impossible to implement. It is where we get blocked as acountry. Once these troubling bureaucratic obstacles are overcome, it will alsoclear the way for the sector. We can export the turbines we produce to the USAand wire them up by just preparing 4 or 5 documents. The technology that isused is the same, the grid is the same, what is produced is the same…Then whydoesn’t a state authority just come up and say “..what are we doing wrong?” Thefunny thing is that unfortunately, all these bureaucratical procedures andrequired conditions in order to wire up do not apply to the licensed turbineimporters. What could be the reason for us not to wire up a tiny turbine foryears? How is it possible to try to get approval as if getting into a statetender with papers including 18-20 files each time for another turbine projectat the same capacity? It is the same as saying “you give up on this” to thesmall investor at the beginning of the investment. We again step in in order toease the burden off the investor’s shoulder imposed by the bureaucracy and ourlegislation while we are just supposed to produce technology. The only pointwhere we lag behind is all these difficulties and being imposed and dictated bythem.

What do you think about theevent? How do you think it is going?

The event’s content is very efficientand serving the purpose. I thanked Mr. Mustafa Serdar Ataseven when I arrived.He has a good vision for serving the sector and he also brought in a missionfor the sector. IWPC is one of the biggest events held in the wind sectortoday.

It is true that this event seems likean organization oriented towards wind investors rather than the directproducers. There should be different models involving everyone the producer,final user, sub-industry where competitions are created. An investor asks for aprice competition, technical competition as long as it is incentivized andproduction support is provided, bureaucracy is eased up. We are ready both tocompete and share all of our knowhow.

Thank you for your honesty.We asked all of our questions. Do you have any further remark to make?

Let me repeat again. On sectoralbasis, the most attention-calling problem that needs to be resolved immediatelyis the bureaucracy and impossibility of the connection processed which aregetting more difficult every day. What is sad is that the institutes do notshare this concern of ours. We are wasting time, effort, and money as acountry. They are well aware that they leave the local producer, investors,industrialist without breath in a desperate position in the middle of a giantmarket and it is moving on thanks to the individual efforts of our well-meaningtechnocrats. Otherwise, there is no flow with the whole system. We are heredespite everything. Despite everything all my colleagues and I are eager anddecided to give the resources of this country back to our country, preserve ourvalues, contribute as much as we can to the country economy and pass on ourtechnological knowhow to the coming generation. Thank you.

Genel

ICCI Fuarı’nda enerji sektörüne yenilenebilir enerji müjdesi

Yayın tarihi:

-

Yazar

ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı’nın açılışını gerçekleştiren TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sözcüsü Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, yenilenebilir enerji ile ilgili müjde verdi.  Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Komisyonumuz ve hükumetimiz yenilenebilir enerji alanında ülkemizin ve sektörün önünü açacak, ülkemizi güçlendirecek adımları atmaya devam ediyor. Maden ve enerji kanunlarında değişiklikleri kapsayan kanun teklifimiz komisyondan geçti ve genel kurulda görüşmelere başlanacak. Meclisimizin onayıyla teklifimiz yasalaşacak ve bu sayede enerji sektörümüzün önünü açmış olacağız” dedi.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK’nın desteği ile TG Expo tarafından gerçekleştirilen ICCI – Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nın açılışı Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, İstanbul Sanayi Odası Enerji Grup Başkanı Rıdvan Mertöz, KOJENTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın, ENSİA – Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı ve KBSD – Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Hoplamaz’ın katılımı ile gerçekleştirildi. 3 gün boyunca 10.000 metrekarelik alanda küresel enerji piyasasının kalbinin atacağı fuar, 200’e yakın firma ve 8 bini yurt dışından olmak üzere toplamda 20 binden fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapacak. ICCI bu yıl ilk kez eş zamanlı gerçekleşecek Electricity Eurasia – Elektrik ve Elektrik Ekipmanları Fuarı’na da sahne oluyor.

Enerji sektörüne yeni kanun teklifi müjdesi

Fuarın açılışında konuşan TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “TBMM komisyonumuz ve hükumetimiz yenilenebilir enerji alanında ülkemizin ve sektörün önünü açacak ve ülkemizi güçlendirecek çabaların içerisindedir. Yakın zamanda komisyonumuza gelen özellikle maden ve enerji kanunlarındaki değişiklikleri kanun teklifi ilgili komisyonumuzdan geçti. Gerekli tartışmalar yapıldı. Komisyon üyelerimiz katkılarını verdi Ve genel kurulun gündemine hazır hale getirildi. Genel kurulda özellikle yenilenebilir enerjiyle ilgili bazı kanuni düzen içeren kanun teklifi görüşülmelerine başlanacak. Ümit ediyorum ki; değerli milletvekillerimizin, meclisimizin onayla da bu teklif yasalaşacak. Bu da özellikle ülkemizin siz değerli sektör temsilcilerimizin önünü açmak üzere ülkemize sağlamak üzere bu kanun teklifi de yasalaşmış olacak diye ümit ediyorum” şeklinde konuştu.

Enerji verimliliğinde başarının formülü her kademede “farkındalık”

Son yılların en kritik konularından birisinin yenilenebilir enerji olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Bu alanda atılan adımlar ve yaşanan gelişmeler hem ülkelerin güçlenmesi hem de sektör oyuncularının daha rekabetçi haline gelmelerinde şüphesiz önemli bir rol oynuyor. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak da rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kurulumu ve kurulu gücünün diğer konvansiyon termik kurulu güce göre daha fazla olduğunu görüyoruz. TBMM komisyonu olarak bunun farkındayız ve bu farkındalığın da bir gereği olarak ilgili komisyonumuz ve hükümetimizin bu alanda ülkemizin ve sektörün önünü açacak çaba sarf ediyoruz” şeklinde konuştu. Özellikle bu tür fuar ve konferanslarda yapılan tartışmalar ve beraberinde sektöre ilişkin ortaya çıkan fikirlerin yasama ve yürütme için son derece kıymetli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Fakat özellikle enerji verimliliği konusunda hükümet ve ilgili bakanlıklar her ne kadar destek verirse versin toplumda ve sanayicilerimizde bu konularda gerekli eğitim, farkındalık ve bilinç oluşmadığı takdirde çabaların yeterli şekilde amacına ulaşması mümkün olmaz” dedi.

“Fuarımızın varlığı en büyük kazançlarımızdan biri”

TG Expo Genel Müdürü Cem Şenel de açılış konuşmasında, “1994 yılında İstanbul’da bir Kojenerasyon Semineri ile başladığımız yolculuğumuz, kısa sürede ülkemizin enerji sektöründeki hızlı gelişme ve enerji camiasının yoğun ilgisiyle 1999 yılında ICCI (International Cogeneration Conference of Istanbul) adı altında bir Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı kimliğine evrildi. Dünya enerji piyasasının jeopolitik açıdan belki de en sıcak ve hareketli coğrafyasında yer alan bir ülke olarak ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı’nın varlığı en büyük kazançlarımızdan biri. Fuar sayesinde oluşturduğumuz verimli, etkin, saygın ve kaliteli bir iletişim ve etkinlik platformu ile bu büyüme ve gelişme sürecine 30 yıla yakın süredir tanıklık ediyor, gelecekte de sürdürmek üzere yoğun çaba gösteriyoruz. Sürdürülebilirliği odak noktasına aldığımız fuarımızda enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, akıllı şebekeler, temiz teknolojiler ve çevre yönetimi gibi konularda güncel gelişmeler öne çıkacağı için bu yılın teması olarak ‘Enerjinin Geleceğini Keşfet’ diyeceğiz” dedi.

“Yenilenebilir enerjiyi fırsat olarak yakalayanlar avantajını görecek”

Enerjide baş döndüren dönüşümlerin yaşandığı son yıllarda fuarın günceli yakalamak ve geleceğe yönelik projeksiyonlara ışık tutmak için kritik öneme sahip olduğunu belirten KOJENTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın ise, açılışta “İklim değişikliğini yavaşlatmak ve toplumları daha temiz bir ortamda yaşatma çabaları, enerjide fosil kaynaklardan yenilenebilir enerji tüketiminin daha yüksek düzeylere geçişini zorunlu kılıyor. Enerji tüketiminin daha da artış gösterdiği günümüzde elektriğin üretildiği kaynaklar daha önemli hale geliyor. Bugün enerji yatırımlarında özellikle finansmana erişimin zor ve yüksek maliyeti nedeniyle hedeflenen yıllık büyümenin biraz gerisinde kaldığını görüyoruz. O yüzden bu dönemi geleceğe yönelik hazırlık ve planlamaların yapılması için bir fırsat olarak gören ve değerlendirenler hızlı dönüşümde bunun avantajlarını yakalayacak” diye konuştu.

Devamını oku

Genel

Kamu Görevini Engelleyenler 5 Yıla Kadar Hapis cezası alabilir

Yayın tarihi:

-

Yazar

Dicle Elektrik Uzun Yıllar Borcunu Ödemeyip Şiddete Başvuranları Mektupla Uyardı;

Dicle Elektrik, dağıtım bölgesinde 27 milyar TL’yi aşan elektrik borcunu uzun süredir ödemeyen ve bununla birlikte görevlilerin çalışmalarını engelleyenlere karşı hukuk mücadelesi vermeyi sürdürüyor. Sorumluluk bölgesinde yer alan 6 ilde kamu hizmeti yürüten dağıtım şirketi, başta Şanlıurfa ve Mardin olmak üzere borçlu sulama abonelerini bu kez engellemelerden dolayı 5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabilecekleri konusunda uyardı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin 6 ilinde elektrik dağıtım hizmeti veren Dicle Elektrik’ten, başta Şanlıurfa ve Mardin’deki çiftçilerin 27 milyar TL’yi aşan elektrik borçlarının ödenmemesiyle ilgili olarak yeni bir açıklama yapıldı. Tarım sezonu öncesi “borcunu ödemeyene elektrik verilmeyecek” uyarısında bulunan Dicle Elektrik, borçlu abonelere bir mektupla önemli yeni uyarılarda bulundu. Mektupta mevzuat gereği elektriği kesilecek olan ancak bu kesintiye kaba kuvvetle karşı koyacak olan abonelerin, TCK’nın ‘Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesine’ dair 113’ncü maddesi uyarınca 5 yıla kadar hapis cezası alabileceği duyuruldu.

İadeli taahhütlü mektupla uyarıldılar
Elektrik borcu bulunan, uzun süredir borcunu ödemeyen ve mevzuat gereği elektriğini kesmeye gelen görevlileri engelleyenlere yönelik gönderilen bu kritik uyarı, her bir borçlu aboneye özel olarak iadeli taahhütlü mektupla yapıldı.

Kamu görevini engelleyene 5 yıla kadar hapis
Aynı mektupta, görevlilere dönük yapılacak her türlü engellemenin TCK’nın 113’ncü maddesinde yer alan ‘Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesi Suçunu’ kapsadığına yer verilerek, çalışmaları cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engelleyenlerin, 5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabileceği kaydedildi.

18 bin çiftçinin 27 milyar TL borcu var
Dicle Elektrik, bölgede 18 bin tarımsal sulama abonesinin elektrik borcunun 27 milyar TL’yi aştığını açıklamıştı. Söz konusu borcun 15.5 milyar TL’sinin Şanlıurfa’daki 13.000 aboneye, 9.5 milyar TL’sinin Mardin’deki 5.000 aboneye, geri kalanın ise Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Siirt’teki tarımsal sulama abonelerine ait olduğunu duyurulmuştu.

Dicle Elektrik tarafından abonelere iadeli taahhütlü olarak gönderilen kişiye özel mektuplarda şu ifadeler yer alıyor:

‘’ Sayın abonemiz;
… tesisat numaralı aboneliğinize ait muaccel olan ………… faturalı borçlara ilişkin olarak ekiplerimiz tarafından 18.03.2024 tarihinde Elektrik Piyasası Tüketici Yönetmeliği‘nin Zamanında Ödenmeyen Borçlar başlıklı 35. Maddesi hükümleri uyarıca kesme işlemi için aboneliğinizin bulunduğu sayaca gelinmiş ancak tarafınızca mukavemet gösterilmesi sebebiyle kesme işlemi gerçekleştirilememiştir. Aynı tesisat ve borca ilişkin ekiplerimiz tarafından tekrar kesme işlemi uygulanacak olup, tarafınızca mukavemet gösterilmesi halinde hakkınızda TCK 113 uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile suç duyurunda bulunacağımız konusunda tarafınıza ihtarda bulunulmuştur.’’

Devamını oku

Genel

ENERCON ve Enerjisa Üretim, YEKA-2’nin ikinci aşaması için türbin anlaşması imzaladı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enercon ve Enerjisa Üretim, WindEurope Bilbao etkinliğinde YEKA-2 projeleri kapsamında 250 MW’lık türbin sevkiyat sözleşmesi imzaladı. 750 MW’lık türbin teslimat anlaşmalarının başarılı bir şekilde yerine getirilmesinin ardından imzalanan anlaşma ile 1.000 MW’lık projenin tamamlanması için önemli bir adım atıldı. 250 MW kapasite için imzalanan anlaşma kapsamında, 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 Rüzgar Türbini teslim edilecek.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün önde gelen şirketlerinden ENERCON ve Enerjisa Üretim, İspanya’nın Bilbao kentinde düzenlenen WindEurope etkinliğinde Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de katılımıyla gerçekleştirilen imza töreninde, YEKA-2 projesi kapsamında iş birliklerine devam ettiklerini duyurdu. 20 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen imza töreninde; ENERCON CEO’su Udo Bauer, ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, Enerjisa Üretim Satın Alma Genel Müdür Yardımcısı Aziz Ünal ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden de yer aldı.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün öncü firmaları olarak, yaptıkları iş birliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine önemli katkılarda bulunan Enercon ve Enerjisa Üretim, bu katkıyı sürdürmeye devam ediyor. 2022’nin Ekim ayında gerçekleştirdikleri stratejik bir anlaşma ile YEKA-2 Projesi’nde toplam 1000 MW’lık bir kapasite için çerçeve anlaşması imzalayan şirketlerin bu projesi, Türkiye rüzgar enerjisi endüstrisinin sürdürülebilir geleceği için önemli bir adımı temsil ediyor. İlk fazda başarıyla tamamlanan 750 MW’lık türbin sevkiyat anlaşmalarının ardından, bugün geriye kalan 250 MW’lık kapasite için 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 rüzgar türbini içeren sevkiyat anlaşması ile projenin tamamlanmasına bir adım daha yaklaşılarak, toplam 1000 MW’lık kapasite için türbin üretimine yeşil ışık yakılmış oluyor. Bu gelişme, YEKA 2 Projesi’nin başarılı bir şekilde ilerlediğini gösterirken, Türkiye temiz enerji hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor.

Törende konuşan ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, şunları söylüyor: “Türkiye, rüzgar türbinlerinin üretimi, satışı, kurulumu ve servisi açısından ENERCON için odak pazar olmaya devam ediyor. Büyük perspektifler sunuyor ve yetkili makamlar tarafından muazzam bir destek alıyoruz. Ülkenin yenilenebilir enerjinin ve özellikle de kara rüzgârının yaygınlaştırılması konusunda net bir kararlılığı var. Türkiye’deki sahalarda son derece güvenilir olduğu kanıtlanmış, sınıfının en iyisi rüzgar türbini teknolojisini sağlayarak müşterimiz Enerjisa Üretim ile birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki hedeflerini desteklemekten memnuniyet duyuyoruz. Enerjisa Üretim’e güvenleri için teşekkür ediyor ve verimli iş birliğimizi sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.”

ENERCON Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika Bölge Başkanı Arif Günyar, yapılan anlaşma ve projenin önemine dair şu açıklamalarda bulunuyor: “ENERCON olarak, partnerimiz Enerjisa Üretim ile 2022 yılında Avrupa’da tek kalemde imzalanan en büyük 1000 MW ilk çerçeve anlaşmasını gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. YEKA II ihalesinin getirdiği derin yerlilik kapsamlarına uygun olarak, yerli aksam ile gerçekleşecek olan projelerimiz, mevcut yerli üretim ve sanayinin devam etmesi ve derinleştirilmesi açısından önemli bir mihenk taşı olmuştur.”

Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, “1.000 MW YEKA 2 Projesi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektörüne tarihi bir yatırımdır. ENERCON iş birliğiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’de kurulacak her üç rüzgar türbininden biri Enerjisa Üretim imzasını taşıyacak ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına yön verecek” diyor.

İlk YEKA projesi Akköy RES’in devreye alınması

İlk faz için rüzgar türbinlerinin üretimi devam ederken ENERCON, Aydın’ın Didim ilçesindeki 25,2 MW kapasiteli 6 adet E-138 EP3 E2 türbininden oluşan ilk YEKA projesi Akköy Rüzgar Santrali’ni 2023 yılı sonunda devreye alarak YEKA 2 yolculuğuna başarılı bir başlangıç yapıyor. ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, şunları ekliyor: “Projelerin başarılı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunan tüm ekiplerimize, tedarikçilerimize ve alt yüklenicilerimize minnettarız. Enerjisa Üretim ile birlikte ENERCON ekipleri de projelerin başarıyla hayata geçirilmesi için yoğun çaba ve hazırlıklarını sürdürüyor.”

Devamını oku

Trendler