Küresel çapta 31 bin adete yakın kurulu rüzgar türbini ile sektörde dünyanın sayılı üreticileri arasında yer alan ENERCON GmbH, Türkiye’de 1000’i aşan kurulu rüzgar türbini ile toplam kurulu güçte yüzde 19.31’lik bir paya sahip. Ülkemizdeki faaliyetlerine, Türkiye’nin ilk rüzgar enerji santrali olan Çeşme RES türbinlerinin tedarik ve devreye alma işlemleri ile başlayan firma, Türkiye’de yaklaşık 2.1 GW’lik güçte kurulu rüzgar türbinine ulaşmış durumda. Türkiye´yi türbin üretiminde küresel sanayi üssü olarak geliştirmeyi hedefleyen ENERCON, yakın zamanda Türkiye’de küresel bir lojistik üssü kurmayı planlıyor.
Piyasaya sunacağı yeni ürün E-Nacelle’nin test aşamalarında sona yaklaşan firma, sektöre birçok avantaj getirecek E-Nacelle’nin seri üretimine 2022 yılı itibarıyla başlamayı hedefliyor. Küresel ölçekte ve Türkiye’de rüzgar enerjisinin öncüleri arasında yer alan firmanın faaliyetleri hakkında röportaj gerçekleştirdiğimiz ENERCON Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika (CAMEA) Satış ve Satış Sonrası Direktörü Tayfun Bayraktar, firmanın Türkiye pazarındaki hedeflerini dergimizle paylaşıyor. Sektörde yaşanan temel sorunlara da değinen Bayraktar, çözüm önerilerini de aktarıyor.
Küresel çapta 55.2 GW’lik güçte kurulu rüzgar türbinine sahip ENERCON’un faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?
ENERCON GmbH, 1984 yılında Almanya’nın Aurich şehrinde kurulmuştur. Küresel olarak mevcut toplam 31 bin adete yakın kurulu rüzgar türbini ile (55,2 GW) dünyanın önde gelen rüzgar türbini üreticileri arasında yer almaktadır. ENERCON; Almanya, Türkiye, Portekiz ve Polonya’daki kendi üretim tesislerinin yanı sıra ağırlıklı olarak Türkiye’deki üreticilerin de yer aldığı Asya ve Avrupa´da çok geniş bir tedarik zinciri ağına da sahiptir.
1997 yılında, Türkiye’nin ilk rüzgar enerji santrali olan Çeşme RES’in türbinlerini tedarik ederek ve devreye alarak, Türkiye rüzgar enerjisi sektörüne öncülük yaparak faaliyetlerine başlayan ENERCON, bugün Türkiye’de mevcut 1000’in üstünde kurulu türbini ile (yaklaşık 2,1 GW) Türkiye’nin önde gelen rüzgar türbini üreticisi olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Firmamız, Türkiye’deki müşteri ve yatırımcılarına uzun vadeli yatırım güvenilirliği sağlamak için türbinlerin bakım, onarım ve yedek parça gereksinimini karşılayan ENERCON Servis Ltd. Şti.´yi 1999 yılında İzmir´de devreye almıştır.
Sektörün Türkiye’de sanayileşmesine de öncülük eden ENERCON, 2002 yılında İzmir, Ege Serbest Bölgesi’nde kendi türbin rotor kanat fabrikası olan AERO Rüzgar End. A.Ş.’yi hayata geçirmiştir. Halihazırda 400´e yakın çalışanı olan fabrikanın, mevcut üretimindeki ihracatın payı yaklaşık yüzde 100 oranındadır.
ENERCON’un, Türkiye’deki hedeflerinden bahsedebilir misiniz?
Türkiye´yi türbin üretiminde küresel sanayi üssü olarak geliştirmeyi hedefleyen ENERCON, kendi üretim tesislerinin yanı sıra 1999 yılında Türkiye´deki ilk türbin çelik kule tedarikini başlatmış, bugün birçok yerli çelik kule ve çelik aksam üreticisi, türbin rotor kanadı üreticisi, jeneratör, elektrik ve elektronik aksam üreticisi ve muhtelif aksam üreticilerini kendi küresel tedarik zincirine kazanmayı başarmıştır. ENERCON, üretim/tedarik alanındaki faaliyetleri ile birlikte yakın bir zaman içinde yine Türkiye´de küresel bir lojistik üssü kurmayı planlamaktadır.
T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2019 yılında gerçekleşmiş olan YEKA RES 2 (4 adet 250 MW) yarışmasına, RES yatırımcı kimliği ile katılım sağlayan ENERCON, Balıkesir (250 MW) ve Muğla (250 MW) illerindeki kapasitelerini kazanmış, Türkiye rüzgar enerjisinin potansiyel ve sürdürülebilirliğine olan güvenini bu alanda da göstererek, önümüzdeki dönemde bu projelerin hayata geçirilmesini hedeflemektedir.
Türkiye’nin rüzgâr enerjisi kapasitesinin 10 GW’yi aşması hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeni eylem planlarınız var mı?
Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün 25 yıl içinde edinilmiş olan tecrübe ve sanayisi ile sürdürülebilirliği, ülke ekonomisi için hayati önem taşımaktadır. 10 GW gibi önemli bir seviyenin aşılması da bölgede rüzgar enerjisi yatırımlarında bir standarttı ve bu gelişme sürekliliği yakalamış olduğumuzun önemli bir göstergesidir. Yerli piyasanın sürdürülebilirliği, türbin tedarikçilerinin Türkiye´deki yatırım faaliyetlerinin devamlılığını sağlayarak türbin aksam üretimi ve yetişmiş insan gücü olarak, Türkiye´nin yakın coğrafyasında ve uluslararası boyutta önemli bir üs olma niteliğini kazandıracaktır. ENERCON olarak, önceliğimiz YEKA 2 ile kazanmış olduğumuz 500 MW kapasiteyi büyük oranda yerli üretim olacak türbin modelimizle hayata geçirmektir.
Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak enerjide yeni bir döneme geçti. Bu karar, ENERCON olarak sizleri ve rüzgâr enerjisi sektörünü nasıl etkileyecek?
Paris Anlaşması’nın imzası ile iklim krizinin çözümü ve sıcaklık artışının 1,5 derecenin altında tutulması hedefinde, Türkiye’de önemli bir katkı sağlayacağına dair somut bir adım atmıştır. Yenilenebilir enerji yatırımlarına da ilginin artmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Özellikle, sera gazı emisyonunu düşürmek isteyen sanayicilerin, kısa süre zarfında yenilenebilir yatırımlara olan taleplerinin artığını da gözlemliyoruz.
E-nacelle, elektrik üretimi ve dağıtımında, kablolamanın azalmasından uzak bölgelere enerjiyi ulaştırmaya kadar birçok soruna çözüm bulma potansiyeli barındıran bir gelişme. ENERCON’un, E-nacelle için gelecek planları nelerdir?
Enerji maliyetinin düşürmek için ENERCON’nun yapmış olduğu çalışmalar arasında E-Nacelle önemli bir yer tutuyor: EP3 ve EP5 platformlarında artık bu teknolojiyi göreceğiz. Bu şekilde kulenin tabanında inverter, transformatör gibi ekipmanların oluşturduğu E-Module olmayacak ve bu ekipmanlar naselin arka kısmında konumlandırılarak, kablo kayıpları da minimize edilecektir. Bu değişikliği plug&play olarak lanse ediyoruz. E-Nacelle’nin ön testleri üretim tesislerinde yapılarak teslim edilecek ve sahada çok daha hızlı bir kurulum gerçekleştirilebilecektir. Özellikle kurulum süresi ve lojistik maliyetlerine pozitif etkisiyle enerji maliyetlerini azaltma çabamıza, önemli bir katkı sağlayacaktır. Şu anda ilk prototip üretimi tamamlanmış durumdayız ve test çalışmaları devam ediyor. 2022 başı itibarıyla seri üretime geçmeyi bekliyoruz.
Firma olarak 2020 ve 2021 yılını nasıl geçirdiğinizi aktarır mısınız?
Amerikan doları üzerinden alım garantisi sağlayan YEKDEM’in 30 Haziran 2021 yılı itibarıyla son bulması sebebiyle son birkaç yılın sektörde çok hareketli ve aynı zamanda rekabetçi geçtiğini söyleyebilirim. Devam niteliğinde projelerle bu yoğunluk 2022 yılına da sarkmıştır ve 10 GW gibi bir önemli kapasitenin aşılmasında da bu sürecin önemli rolü olmuştur.
Sektörde yaşanan temel problemlerden bahsedebilir misiniz?
YEKDEM ve YEKA: TL bazlı yeni YEKDEM ve YEKA mekanizmasının projelerin finansman sürecinde sıkıntı yaratabileceği görüşündeyiz. Yerli ve milli politikalara inanarak, yerli sanayileşme süreci başlatıldı. Buna istinaden Türkiye’de üretilen türbinlerin yurt dışında kullanılması ve yurt dışına pazarlanması adına motive edici kredi desteği, yatırım teşviki/arsa tahsisi sunulabilir mi? 30 Haziran 2021 sonrası devreye giren yeni YEKDEM ve 29 Mayıs 2021’de açıklanan YEKA 3 yarışma ilanı ile Amerikan Doları üzerinden olan elektrik alım garantileri son bulmuştur. Bu durum büyük oranda döviz girdisi üzerine kurulan rüzgar santrali projelerinin finansman bulmasını zorlaştıracağı malumdur. Buna ek olarak, yeni YEKDEM ile yerli üretimdeki bonus katkısının azalması ve YEKA projelerinde de sadece ön koşul olarak zorunlu tutulması yerli rüzgar türbini ekipman üretiminin devamlılığı için yeterli olmayabilir. Bununla birlikte yerli rüzgar türbini ekipman ihracının Türk Eximbank tarafından rekabetçi finansman koşullarıyla desteklenmesi, yerli üretime motivasyon sağlayacağı görüşündeyiz.