Nordex Türkiye, rüzgar enerjisi sektöründe %30’luk pazar payı ile Türkiye’de pazar liderliğini özellikle geçtiğimiz iki senede sergilediği güçlü performansıyla perçinledi.
Rüzgar türbini montajı, devreye alınması ve servis gibi hizmetlerin hepsi yüksek iş sağlığı ve güvenliği standartları ve bu standartların başarılı bir şekilde uygulanması ve takibini gerektirir.
Nordex Türkiye’nin geçtiğimiz dönemdeki büyümesinde, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını başarılı bir şekilde yürüten çekirdek ve kuvvetli bir takımı var.Dergimizin bu sayısında Nordex Türkiye İş Sağlığı ve Güvenliği Ekibi’ni yakından tanıma fırsatı bulduk ve uygulamaları hakkında bilgiler aldık. Keyifle okumanız dileğiyle…
Nordex Türkiye İş Sağlığı ve Güvenliği Ekibi’ni tanıyalım:
Numan Dere – Türkiye ve Ortadoğu İSG Müdürü
Sakarya Üniversitesi Jeofizik MühendisliğiBölümü mezunuyum. Sonrasında USA-Washington D.C. Strayer Üniversitesi’nde İşletme (MBA- Management) Yüksek Lisans derecelerini başarı ile tamamladım. Yurt dışında kaldığım bu süre zarfında kendi işletmemi kurarak girişimci olarak çalışma hayatına giriş yaptım. 2013 yılında Türkiye’ye döndükten sonra, Nordex Türkiye ile tanışarak Nordex ailesinin bir üyesi oldum. Bu süre zarfında iş sağlığı ve güvenliği yüksek lisansımı ve uluslararası geçerliliği olan uzmanlık eğitimlerimi de başarı ile tamamlayarak şirketime katma değer sağlamaya çalışıyorum. İş sağlığı, güvenliği ve çevre uzmanı olarak başladığım görevimi, 2020 yılından bu yana Türkiye ve Ortadoğu İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü olarak sürdürmekteyim.
Nordex Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi İş Sağlığı ve Güvenliği Departmanı olarak 4 kişilik bir ekibiz. Bize destek veren iç ve dış görevlilerimizle beraber 40 kişilik bir ekibi oluşturmaktayız. Nordex’te İş Sağlığı Ve Güvenliği Departmanı İSG departmanı olarak bilinir ve çevre ile ilgili konular da bu departmanın sorumluluğundadır. İSG departmanı olarak şirketimizin uluslararası standartlara, yerel kanunlara, müşteri gerekliliklerine ve şirket iç prosedürlerine uyumluluğunu kontrol etmek, sağlamak ve sağlatmak başlıca görevlerimiz arasında bulunmaktadır. Bizler her bir departman ve birimle oldukça yakın çalışmaktayız, yapılan her çalışmanın, verilen her kararın önünü ve arkasını mutlaka bilmemiz gerekir ki, şirketimiz için sorumluluk alarak verdiğimiz kararlar yerinde ve uygun olsun. Özellikle kritik operasyon ve süreçleri bizzat yönettiğimiz çok olmuştur. Bununla birlikte önceden yaptığımız risk analizleri ve yöntemlerle operasyon güvenliğini sağlamak ve potansiyel uygunsuzluklarda karşılaşacağımız olası senaryolara göre karar vererek, çalışmanın sürekliliğini korumakta ve şirketimize katma değer sağlamaktayız. Bu mekanizmanın sağlıklı işlemesi konusunda şirket yöneticilerimiz son derece duyarlı davranmakta ve bizlerle aynı dili konuşmaktadırlar.
İSG departmanı olarak sorumlu olduğumuz çalışanlarımızın yaptıkları işle ilgili yetkin olmaları için gereken kriterleri belirleyip, ilgili departmanlara bu doğrultuda bildirimlerde bulunuyoruz. Güncel sağlık raporları, iş güvenliği eğitimleri ve teknik eğitimler bunların başında gelmektedir. Ana komponent değişimi, kanat bakım-onarımı, transport, montaj, güvenlik, temizlik, kule içi ekipman, eğitim, vinç operasyonları vb. çalışmalar için sahalarımıza ya da ofislerimize gelecek olan alt yüklenici firmalar için de İSG standartlarına uygun aynı bildirimleri yaparak gerekli evrak listesini oluşturuyor ve kontrolleri sağlıyoruz. Uygulanan bu kriterlerin uygunluğu doğrultusunda hem kendi personelimizin hem de alt yüklenici personelin sahalarımızda güvenle çalışmasını sağlıyoruz.
İSG departmanı olarak sistem dokümanlarımız eksiksiz olarak bulunmaktadır. Bu sayede şirketimizin ISO belgelerinin ve sektörümüze özgü olan GWO eğitim sağlayıcılık belgelerinin alınmasında etkin rol oynamaktayız.
Proje ve servis sahalarında bizlere hizmet verecek alt yüklenici firmaların onaylanmasını Nordex’in merkez ofisinde yer alan Tedarikçi Baş Denetçimiz ile beraber Türkiye’deki İSG ekibi olarak bizler yürütmekteyiz. Sonrasında alt yüklenici firmalarımızın belirli periyotlarla kalite ve İSG sistem denetimlerini tekrarlayarak Nordex ve alt yüklenici firma arasında uyumluluğu sağlamaktayız.
Denetim kapsamında, Nordex Türkiye proje ve servis sahalarımızın yıllardır süregelen periyodik İSG denetimini yapıyoruz. Bu denetimler sayesinde şirketimiz İSG kültürünü canlı tutuyor, yükseltiyor ve sürekli iyileştirmeye katkıda bulunuyoruz. Saha ziyaretlerimizde servis teknisyenlerimizle, proje ekiplerimizle ve müşterilerimizle görüşmelerde bulunuyor ve onların geri bildirimlerini alarak bu doğrultuda aksiyon almaya çalışıyoruz.
Bizler etki alanımızdaki tüm çalışanların (Nordex, alt yüklenici ve diğer) sağlıklı, İSG kuralları ve kanunlara uygun şekilde işe gelmeleri, güvenli çalışmaları ve sağlıklı bir şekilde evlerine dönmeleri için gereken özeni ve özveriyi göstermekteyiz. İSG departmanı olarak sorumluluğumuzun farkında olarak tüm Nordex Türkiye’ye hizmet vermekten mutluluk duyuyoruz
Yunus Emre Ertürk – Proje İSG Takım Lideri
İstanbul Aydın Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği (Tam Burslu) mezunuyum. Aynı zamanda Yüksek Lisansımı Fen Bilimleri Enstitüsü İş Sağlığı Güvenliği Bölümü’nde tamamladım ve A sınıfı iş güvenliği uzmanıyım. 2016 yılı Haziran ayından bu yana Nordex Türkiye’de çalışmaktayım. Nordex Türkiye’de işe başladığımdan bu yana proje ve servis departmanlarında birçok görevde yer aldım, şu anda ise Proje İSG Takım Lideri olarak görevime devam etmekteyim.
Proje departmanına hizmet veren ve en yenisi ikinci yılına yaklaşan multidisipliner ve oldukça dinamik bir ekibimiz var. Sayımız proje yoğunluğuna göre değişse de çekirdek bir ekibi sürekli olarak tutmaya çalışıyoruz.
Proje İSG ekibi olarak 7 kişiyiz.. Proje olduğu zaman proje lokasyonunda görev alan uzman arkadaşlarımız, proje boşluklarında ise merkez ofiste departman çalışmalarına destek vermektedir.
Rüzgar enerji santrali projelerinin başlangıçları bizim en yoğun dönemlerimizdir. Alt yüklenicilerle yazışmalar, sahaya gelecek olan çalışanların ve ekipmanların doküman kontrolleri, türbin bileşenlerinin sahaya sevkiyatları ve paralelinde devam eden mobilizasyon çalışmaları özellikle sahada inşaat işleri devam ediyorsa İSG uzmanı için kaotik bir çalışma ortamı olabiliyor. Bunların dışında proje sürecinde devam eden işlerde İSG’ye dair oluşabilecek uygunsuzlukların raporlanması ve takibi, yine sahadaki İSG uzmanları tarafından sağlanır. Proje tarafı iş güvenliği açısından oldukça dinamik yapıda. Nordex Türkiye olarak iş güvenliği kültürümüz oldukça yüksek ve ülkemizde sayılı firmalar arasına girebilecek nitelikte. Tüm bunlara rağmen bizim de zaman zaman yaşadığımız olumsuz durumlar söz konusu olabiliyor. Fakat burada hedeflerimizi daha elle tutulur nitelikte ortaya koymaya çalışıyoruz ve sahadaki çalışmalarda tüm alt yüklenicilerimizle beraber majör olaylara maruz kalmadan projeyi nihayete erdirmeyi hedefliyoruz.
Gökhan Sayarer – Servis İSG Ekip Lideri
Uludağ Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Sonraki yıllarda çalışma hayatına devam ederken Yaşar Üniversitesi İşletme Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. Son 6 yıldır Nordex Türkiye’de çalışmaktayım. İlk 2.5 yıl saha servis destek ekibinde görev aldım, geri kalan süreçte iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak çalıştım. 2022 yılı başından beri Servis İSG Ekip lideri olarak görevime devam etmekteyim.
Nordex Servis Ekibi olarak bir operasyon merkezi ve 80’in üzerinde sahada, 7 farklı bölge olarak sahalarımızı takip etmekteyiz. Her bir bölgede bizlere destek veren ve servis teknisyeni olarak çalışan İSG delegelerimiz bulunmaktadır. Ayrıca destek aldığımız İSG uzmanları ve işyeri hekimleri ile birlikte oldukça kalabalık bir organizasyona sahibiz. Rüzgar enerji santralleri, yapılan iş gereği çok tehlikeli çalışma alanlarıdır, önceliğimiz sahalarda çalışan personelin sağlığı ve güvenliği olduğu için alınabilecek önlemlerle ilgili çalışmalar yapmaktayız.
Servis teknisyeni arkadaşlarımızın sahada güvenli çalışabilmesi için birçok eğitimi başarıyla geçmesi ve sağlık açısından türbinde çalışmaya elverişli olması gerekmektedir. Her personelimiz için bu şartların sağlandığından emin olup, sürekli olarak çalışanlar takip altında tutulup, gerekli eğitimler ve kontroller bizler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Yaptığımız saha ziyaretleri, denetimler, aylık ve haftalık toplantılarda belirlediğimiz İSG konularıyla aldığımız aksiyonlar ile Nordex’i daha güvenli bir firma haline getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İş sağlığı ve güvenliği doğası gereği, ortak bir çalışma kültürünün gelişmesi ile firma içerisinde varlığını etkili bir şekilde sürdürebilir, bu nedenle tüm departmanlar ile iletişim halinde olarak daha etkili çalışmalar ortaya koyabiliyoruz.
İSG kültürünün gelişmekte olduğu bir ülkede çalışan bir iş güvenlik uzmanı olarak, personelin güvende olduğu, çalışırken kendilerini değerli hissettiği, insan odaklı bir firmada çalışma ortamına katkıda bulunmak işimizin en önemli parçası ve bu sayede aldığımız aksiyonların çalışanlarımızda karşılık bulması bizleri motive etmektedir.
Buse Yorgancı – ISG Stajyer
İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden lisans derecesi ile mezun oldum. Çalışma hayatıma devam ederken İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Bilimi ve Teknolojisi ile Ahmet Yesevi Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Yüksek Lisans eğitimlerime eş zamanlı olarak devam etmekteyim.
Rüzgar enerjisiyle üniversite üçüncü sınıfta aldığım hava kirliliği dersiyle tanıştım. Beni oldukça heyecanlandıran bu sektöre ve Nordex ailesine ise lisans eğitimimin son döneminde dahil oldum. 2021 Mart ayından beri Nordex İş Sağlığı ve Güvenliği Departmanı’nda uzun dönem stajyer olarak görev yapmaktayım.
İSG departmanı içerisinde benim sorumluluğumda olan bazı işlerden bahsetmem gerekirse; Nordex globalden gelen İSG bültenleri, iş kazaları gibi dokümanların tercüme edilerek tüm çalışanlarımız ve alt yüklenici firmalarımız ile paylaşılması, Nordex’e yeni katılan personellerimize İSG eğitimlerinin verilmesi, LOTO Yönetim Sistemi ve Saha Denetim Programlarımız özelinde operasyon ve dokümantasyon takibinin tapılması. Bunların dışında departmanımızdaki yönetici ve çalışma arkadaşlarıma ihtiyaç duymaları halinde diğer çalışmalarda da destek sağlamaktayım. Kariyerime bu sektörde devam etmek istiyorum.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Elektrik motoru üretiminin yerli öncülerinden AEMOT, yerli rüzgar türbini üreticisi Aselsan ile generator üretimi konusunda anlaşmaya vardı. AEMOT, yerli rüzgar türbini için 4.7 MW’lık iki adet rüzgar türbini generatorü üretecek.
Türkiye’nin en önemli elektrik motoru imalatçılarından biri olan AEMOT, ‘Türkiye’de üretilmeyen motorları üretme’ mottosunu sürdürüyor. 2020 yılında kurduğu Orta Gerilim Motor ve Jeneratör Fabrikası’yla, bütün proseslerin tek yerde üretildiği bir üsse dönüşen AEMOT, jeneratörlerin verimliliğinde Avrupalı rakipleriyle yarışıyor.
Son olarak, Aselsan mühendisliğinin AEMOT Electric Motors & Generators’un üstün üretim altyapısı ile birleştiği yeni bir projeyi duyuran AEMOT, Türkiye’nin yerli rüzgar türbini üreticisi Aselsan ile 4.7 MW’lık iki adet rüzgar türbini generatorü üretimi üzerine anlaşmaya vardı.
Kurulduğu günden bu yana Türkiye’nin ihtiyacı olan motor ve generatorleri günümüz teknolojisiyle üretmeye ve geliştirmeye odaklanan AEMOT, bu projelerle birlikte gelişmeye sürekli devam eden Türk sanayisinin geldiği noktayı ve geleceği durumu gösteriyor. Verimli motorlar, yenilenebilir enerji ve elektrikli araç motorları öncelikli alanları olarak belirleyen AEMOT, Türk sanayisi için gereken “dikey üretim” yöntemini rüzgar generatorlerinde de uygulayarak sanayiye öncülük ediyor.
Tecrübesi, finansal ve teknolojik altyapısı ve teknik kadrosu ile uluslararası normlarda faaliyetlerini sürdüren; yenilenebilir enerjide yüksek güvenilirlik, yüksek verimlilik ve yüksek performans hedefiyle Ar-Ge çalışmalarına sürekli devam eden AEMOT, tasarımdan üretime kadar yerli ve milli olan bu projeyle önemli bir başarıya ve ilke imza atıyor.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Rönesans Holding, dünyanın en büyük enerji şirketleri arasında yer alan TotalEnergies ile gerçekleştirdiği Rönesans Enerji ortaklığı sonrasında ilk yatırım için düğmeye bastı. Rönesans Enerji, 189 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımı için bu alanda pazar lideri Nordex Grup ile hareket edecek.
Singapur Devlet Yatırım Fonu (GIC), Paris merkezli altyapı fonu Meridiam ve Japonya merkezli ticaret devi Sojitz Corporation gibi ortaklarla hayata geçirdiği başarılı iş birlikleri ile öne çıkan ve Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) da hissedarı olduğu Rönesans Holding’in iştiraklerinden Rönesans Enerji, Almanya merkezli Nordex Grup ile Türkiye’de hayata geçirilecek 189 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımı için anlaşmaya vardı.
Müteahhitlik ve yatırım faaliyetlerinin yanı sıra enerji sektöründe de büyümesini sürdüren Rönesans Holding, stratejik büyüme alanı olarak gördüğü yenilenebilir enerjide yatırımlarına devam ediyor. Türkiye’nin yeşil dönüşümüne öncülük etmeyi hedefleyen holdingin grup şirketlerinden Rönesans Enerji, dünyanın en büyük enerji şirketleri arasında yer alan TotalEnergies ile gerçekleştirmiş olduğu ortaklık sonrasında ilk yatırımını hayata geçirmek için lider yenilenebilir ekipman sağlayıcılarından Nordex Grup ile yeni rüzgar yatırımı kapsamında anlaşmaya vardı. Önümüzdeki 5 sene içinde Türkiye’de 2 GW’lık yenilenebilir enerji yatırım planı bulunan Rönesans Enerji, 189
MW’lık ilk yatırımı için Nordex Grup ile hareket edecek.
Nordex Enerji A.Ş. Türkiye, 3.583 MW’ın üzerindeki kurulu gücü ve 917 MW’lık yapım aşamasındaki rüzgar kapasitesi ile 2017 yılından bu yana pazar lideri konumunda. Anlaşma kapsamında Nordex Enerji, yine Rönesans Holding çatısı altındaki Almanya merkezli Heitkamp Industrial Solutions GmbH ile üç proje için sözleşme imzaladı. Rönesans Enerji için Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modeli kapsamında hayata geçirilen YEKA RES-3 ihalesinin bir parçası olan üç projeye, Nordex tarafından 27 adet N163/6.x tipi 113 metre yüksekliğinde, 163 metre rotor çapında rüzgar türbini temin edilecek.
Dünyanın en uzun ve en derin tren yolu tüneli olan Gotthard Base’i de hayata geçiren Heitkamp Industrial Solutions GmbH, bu projelerde Rönesans Enerji adına EPC (Mühendislik, Tedarik ve Kurulum) yüklenicisi olarak hareket edecek. Projenin ana yüklenicisi olarak Heitkamp, rüzgar santrallerinin inşaat ve elektrik işleri ile 154 kV enerji iletim hatlarının tesis işlerinden sorumlu olacak.
TotalEnergies ile yaptığı ortaklık sözleşmesi ile birlikte 5 yıl içinde Türkiye’ye yaklaşık olarak 2 milyar Euro yenilenebilir enerji yatırım yapmayı planlayan Rönesans Enerji, toplamda 189 MW’lık rüzgar enerji yatırımını içeren anlaşma kapsamında, en büyük kurulumu 84 MW değerinde 12 türbin ile Malatya Sağıluşağı’na yapacak. Bununla birlikte, Çorum Osmancık’da 56 MW’lık 8 türbinin ve Sivas Kayalar’da 49 MW değerinde 7 türbinin kurulumu da tamamlanacak. Türbin ekipmanları, bakanlık ile imzalanan sözleşme çerçevesinde yüksek bir yerlilik oranına sahip olacak. Türkiye’de ticari anlamda satışta olan en yüksek kapasiteli, 7 MW’lık rüzgâr türbinlerinin devreye alınacağı projede; kullanılacak kule, kanat ve jeneratör dahil olmak üzere birçok ekipman Türkiye’de üretilecek. Malatya, Çorum ve Sivas illerinde kurulumu gerçekleşecek ve toplam 189 MW kurulu güce sahip olacak santrallerin 2024 yılı sonunda devreye alınması planlanıyor. Projelerin devreye girmesi ile Türkiye’de yaklaşık 380.000 hanenin elektrik tüketiminin karşılanması ve yıllık yaklaşık 370.000 ton CO2 salımının önlenmesi hedefleniyor.
2040 yılında toplam emisyonu net sıfıra indirmeyi hedefliyor
Rönesans Holding Başkanı Erman Ilıcak ve Yönetim Kurulu Başkanı İpek Ilıcak Kayaalp, geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamada, geleceğe adım atarken sürdürülebilir bir geleceği garanti altına almak için kararlı olduklarını, bu kapsamda 2040 yılında, toplam emisyonu net sıfıra indirmeyi hedeflediklerini, 2030 yılında da 2022 yılına göre emisyonları yüzde 55 azaltmayı taahhüt ettiklerini dile getirmişti.
Rönesans Holding’in net sıfır emisyon yolculuğunda yenilenebilir enerji yatırımlarının çok önemli olacağını ifade eden Rönesans Enerji Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emre Hatem, “Bu anlaşmayla net sıfır emisyon yolculuğumuz için önemli bir adım atarken, ülkemizin rüzgar enerjisinde hedeflediği yenilenebilir kapasiteye ulaşmasında da etkin bir rol üstlenmiş olduk” dedi.
“Yeşil enerji dönüşümüne öncülük etmeyi hedefliyoruz”
“Rönesans Enerji, bugün itibarıyla bünyesinde barındırdığı 6 hidroelektrik santralı (HES) projesiyle 166 MW’lık kurulu güce sahip bulunuyor. Nordex ile anlaşmaya vardığımız bu 3 yeni projeyle toplam kurulu gücümüz 355 MW’a çıkacak. Yeni dönemde de yüzde 100 yenilenebilir enerji portföyü ile büyümeye devam ederek, Türkiye’nin en büyük 3 yeşil enerji şirketinden biri olmayı hedefliyoruz” diye konuşan Emre Hatem şu bilgileri verdi: “Dünyanın enerjide lider oyuncularından Fransız TotalEnergies ile gerçekleştirdiğimiz ortaklık ile Türkiye’nin yeşil enerji dönüşümüne en etkin oyuncularından biri olma hedefimizde emin adımlarla ilerliyoruz. Rönesans Enerji, yüzde 100 yeşil enerji portföyü ile büyümeye devam edecek; fosil kaynaklı hiçbir enerji üretim santrali geliştirmeyeceğiz. Türkiye Ulusal Enerji Planı’ndaki 2028 yılına kadar gerçekleştirilmesi öngörülen yeşil enerji yatırımlarının yaklaşık yüzde 7’sini TotalEnergies ile birlikte gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu yatırımlar sayesinde yılda yaklaşık 1 milyar metreküp doğalgaz ithalatının önüne geçmiş olacağımız gibi 3,5 milyon ton sera gazı emisyonundan kurtulacağız.”
Bu yeni anlaşmayla ilgili açıklama yapan Nordex Grup CSO’su Patxi Landa, “Türkiye’de pazar lideri olarak konumumuzu güçlendirmek bizim için büyük bir gurur. Türkiye’nin enerji miksinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaktaki kararlılığını yeni ve yüksek verimliliğe sahip ürünlerimizle desteklemekten çok mutlu olduğumuzu söylemek isterim” yorumlarını yaptı.
Nordex Avrupa Bölge CEO’su İbrahim Özarslan ise, “Rönesans Enerji ile yepyeni bir iş ilişkisine girdiğimiz için mutlu ve gururluyuz. İmza öncesinde bize gösterilen güven için de Rönesans’a çok teşekkür ediyoruz. İmzaladığımız YEKA RES-3 projeleri en yeni ürünlerimizden biri olan N163/6.X türbinimizi Türkiye pazarında yerlileştirme yolunda çok büyük önem taşımaktadır. Stratejimiz doğrultusunda daha fazla yerli üretime odaklanarak hem Türkiye pazarında sağlam olan yerimizi bir adım öteye taşımayı, hem de tedarik zincirimizi ihracat ağırlıklı bir hale getirmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları arasında hidroelektrikten sonra en yüksek kapasiteye sahip rüzgar enerjisi sektörü, kurulu güç olarak 12 GW seviyesine doğru ilerliyor. Türkiye’nin toplam elektrik ihtiyacının karşılanmasındaki payını her geçen gün artıran sektör, önemli gelişmelere sahne oluyor. Ülkemizin rüzgar enerjisindeki gelişimini “Türkiye rüzgar enerjisinde 3.0 dönemini yaşıyor” ifadesiyle özetleyen ENERCON CAMEA Satış Müdürü İsmet Habir, rüzgar enerjisinin Türkiye’deki gelişimi ve geleceği, YEKA-RES 3 ihalesi, depolamalı RES ve GES konusu, öztüketim projeleri, yatırımcıların ve yatırımcı adaylarının nelere dikkat etmesi gerektiği gibi birçok önemli konuyu Rüzgar Enerjisi Dergisi’yle paylaşıyor.
Rüzgar Enerjisi Dergisi soruyor, ENERCON CAMEA (Central Asia, Middle East and Africa – Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika) Satış Müdürü İsmet Habir sektördeki son gelişmeleri değerlendiriyor.
Türkiye’de rüzgar enerjisinin gelişimi ve gelinen nokta konusunda neler düşünüyorsunuz?
Geçmişten günümüze kendi içinde kıyaslandığında Türkiye için iyi hikayesi olan başarılı bir süreç yaşandığını düşünüyorum. Türkiye rüzgar enerjisinde 3.0 dönemini yaşıyor. 25 yıl önce ilk rüzgar türbini devreye alındı. 15 yıl öncesine kadar ise tanışma ve keşif süreciydi. Bu süreci, yatırımcıların gelişmesi ve rüzgar enerjisinin elektrik üretiminde kayda değer bir kaynak olarak görülmesi süreci takip etti. Şimdi ise, yatırımcı ve tedarikçilerin ötesinde; sanayi, danışmanlık, mühendislik ve hizmet işleri alt yüklenicileri ile birlikte geniş bir ekosistem oluşmuş durumda. Halihazırda kurulu güç olarak 12 GW seviyesine doğru tüm paydaşlarla birlikte ilerliyoruz
Rüzgar enerjisi açısından bundan sonraki sürecin nasıl devam etmesini bekiyorsunuz?
Bu konuyla ilgili T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2022 yılında yayımladığı ‘Ulusal Enerji Planı’na göre 2035 yılına kadar RES kurulu gücünün 29,6 GW seviyesine ulaşması öngörülüyor. Bu da yıllık 1,4-1,5 GW yeni kapasite anlamına geliyor. Öte yandan bunun en az iki katını başarabileceğimizi ve başarmamız gerektiğini düşünüyorum. Rüzgar ekosis- teminde geriye gitmemek ve büyüme trendini sürdürmek çok önemli. Bu sadece Türkiye’nin elektrik üretiminde rüzgar enerjisinin payını arttırması için değil; küresel bir mal ve hizmet tedarikçisi olup, rüzgar endüstrisinde ve rüzgar hizmet sektöründe de daha iddialı bir konuma gelmesi, daha fazla istihdam olanağı sunması için gerekli. Tabii ki bu kapasitelerin uygulamaya geçebilmesi için şebeke altyapı yatırımlarının da paralel olarak yapılması, idari süreçlerin etkinliği ve finansa erişebilirlik konuları anahtar rol oynayacaktır.
Öte yandan dünyada son 3 yılda yaşanan pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte birçok ülke için enerjide arz güvenliği en önemli milli meseleler haline geldi. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için de RES kurulumlarında birkaç kademe hız artışı yaşanması gerekiyor. AB içerisinde Türkiye’nin enerji tüketimi ile kıyaslanabilecek ülkelere baktığımızda, onların da farkı açtığını ve açıkladıkları hedeflere göre bu farkı açmaya devam edebileceklerini görü- yoruz. Buna karşı önlem olarak Türkiye’de de yeni YEKA-RES ihaleleri, mevcut RES’lerin kapasite artışları, depolamalı RES, hibrit santral ve lisanssız (öz tüketim) RES kapasitelerinin açıklandığını görmekteyiz. Bazı uygulamaların, RES yatırımlarını yeni büyük oyunculara ve sermaye sınıfının orta-alt tabakalarına da genişlemesini sağlayabilecek uygulamalar olduğunu da görmekteyiz.
Burada önemli olan unsurlardan biri mümkün olan en fazla kapasiteyi mümkün olan en kısa zamanda hayata geçirmeye odaklanmaktır. Çünkü RES’lerden elektrik üretim eğrisini ne kadar büyük bir eğimle yukarı taşırsak kümülatif kazancımız da bu eğrinin integrali hesabına göre çok fazla olabilecektir. Bu bağlamda, tüm bu kapasitelerin verimli, hızlı şekilde hayata geçirilebilmesi için projelerin finanse edilebilirliği, izin süreçlerinin yalınlaştırılması gibi konulara hizmet edecek yeni düzenlemelerin de yapılabileceğini düşünüyorum.
RES yatırımlarının yeni yatırımcılara yayılması konusunu biraz açar mısınız? Bu konuda nasıl gelişmeler yaşanıyor?
Öncelikle YEKA-RES 3 ihalesinde ilk defa RES yatırımcısı olacak oyuncular görüyoruz. İhaledeki 20 bölgeyi kazanan 8 yatırımcıdan 3’ü (eğer proje devirleri yaşanmazsa) sektöre bu ihale vesilesiyle girecekler. Tabii buraya, projelerin ihale teknik şartnamesinin karşılana- maması veya uzayan birtakım süreçlerle fizibilitenin kaybolması riskinden dolayı bir şerh koymak lazım. YEKA RES 1-2-3 ihaleleri ile kazandırılan 2.850 MW’nin tamamının hayata geçemeyebileceğini de değerlendirebiliriz.
Depolamalı RES ve GES konusu, bilindiği üzere 4 binin üzerinde ve toplam 221 bin MW’ye tekabül eden rekor başvuru aldı. Elbette ki bunun bir kısmı bizzat yatırımcı adayının kendisi iken bir kısmı proje geliştiricisi hüviyetine daha yakın başvurular olabilir. Bu başvurular kapsamında hangi yatırımcılara tahsis verileceğini göreceğiz. İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla bu başvuruların 744 MW’sine karşılık gelen kısmı için ön lisanslar verildi. Tahsis verilen ve verilecek yatırımcılar arasında yeni oyuncular olup olmayacağını da göreceğiz. Dağıtılacak kapasitenin başvuruya oranla düşük kalacağını ve bağlantı kapasitesi olan bölgelerin (hat, trafo ve şalt açısından) önceliklendirileceğini düşünürsek; bu kapasitelerden, halihazırda enerji üretim yatırımcısı olan oyuncuların daha ağırlıklı tahsis alabileceğini tahmin ediyoruz.
Yatırımın düşük kapasitelerde daha geniş kitleye dağılmasını sağlayacak en önemli uygulama, yenilenen ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’ saye- sinde gerçekleşiyor. Bu yönetmeliğin birçok perspektiften kritik rol oynayabileceğini düşünüyorum. Öztüketim projeleri Türk sanayisi açısından kritik bir öneme sahip. Öztüketim projelerine sadece enerji bağımsızlığı veya üretim maliyetinin düşürülmesi perspektifinden bakmamak lazım. Türk sanayisinde üretilen ürünlerin karbon ayak izinin düşürülmesi ve bunun sertifikalanması; ürünlerin gümrüklerde karşılaşmaya başlayacağı ticaret duvarlarını (gümrükte karbon vergisi uygulamalarını) da aşmasını sağlayacak. Türk sanayicisinin bu konuda çok hızlı aksiyon alması gerektiğini düşünüyorum. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da konu ile yakından ilgilendiğini, bu meseleye önem verdiğini, yeni finans kaynaklarını bu kapsamda yönlendirmeye çalıştığını gözlemlemekteyiz. Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum çalışmaları kapsamında yürüttüğü “Sanayide Yeşil Dönüşüm Projesi” de bu çalışmalardan biri. Önümüzdeki günlerde bu kapsamda yeni bir finansman duyurulmasını bekliyoruz.
Öztüketim projeleri, özellikle demir-çelik, alüminyum, cam, çimento, plastik, kimya, madencilik gibi hem enerji tüketimi yüksek hem de finansal güçleri itibarıyla büyük enerji yatırımcısı olmaya aday sanayi kuruluşlarını da sektöre çekme ihtimalini sunuyor. ISO’nun yayımladığı Türkiye’nin En Büyük Sanayi Kuruluşları Listeleri’nin üst sıralarından yeni RES yatırımcıları çıkması da mümkün. Bu ya- tırımcılar sektöre öztüketim projeleri ile adım atabilirler.
Yatırımcılar ve yatırımcı adayları nelere dikkat etmeli?
Öncelikle tabii ki rüzgarı anlamak, öğrenmek gerekiyor. Rüzgar enerjisinin güneş enerjisi kadar kolay anlaşılabilir olmadığını kabul ediyorum. Öte yandan, RES’ler Türkiye’nin birçok bölgesinde GES’lere göre iki kattan daha fazla enerji üretebilen, daha verimli olan ve çok daha az bir alan işgal eden bir yatırım türüdür. RES yatırımlarının ise süreçleri farklı zorluklar içermektedir. Örneğin RES yatırımı öncesi bir ön yatırım ile minimum 1 yıllık rüzgar ölçümü yaptırılması bunlardan biridir. Yatırımcı aday- larımızın bu süreçleri yönetebilmesi adına Türkiye rüzgar ekosisteminde kalifiye danışmanlık hizmet tedarikçileri de mevcuttur.
Bir diğer konu, RES yatırımı yaparken satın alınacak türbini sadece ilk yatırım maliyetine göre veya sadece finansal fizibilite tablolarına göre değerlendirmek bazı risklerin göz- den kaçırılması ile sonuçlanabilir. Alınacak ürünün kalitesi ve sorunsuz çalışmaya yakın olması da her zaman hesaba katılmalıdır. Buna ek olarak, tedarikçi seçimi kararı verilirken; tedarikçiyi servis, bakım, onarım perspektifinden de değerlendirmeye almak kritik öneme sahiptir. İlk yatırım maliyeti daha ekonomik görünen bir türbin eğer devreye alındıktan bir süre sonra, türbinden veya bir dış etkenden (doğa olayı vb) kaynaklanan bir arıza ile birkaç ay devre dışı kalırsa bu duruşun maliyetleri çok ağır olabilir. Dolayısı ile servis ihtiyaçlarına hem bugün hem de gelecekte hızlı yanıt verebilecek, ülke içinde gelişmiş servis ağları bulunan üreticilerin tercih edilmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde birçok ülke 2022 ve öncesine kıyasla çok daha büyük oranlarda RES kurulum kapasite tahsisleri planlıyor. Örneğin Almanya’nın önümüz- deki 5 yıl için yıllık kurulum hedefi 10 GW/ yıl seviyesinde. Bu hedef 2018-2022 yılları arasında devreye alınan 5 yıllık toplam kurulumun önümüzdeki yıldan itibaren her sene yapılması anlamına geliyor. Birçok Avrupa ülkesi, Amerika ve Çin genel olarak hedeflerini katlayarak yükseltmiş vaziyette. Dünyadaki bu gelişmelerden dolayı teslim sürelerinin uzaması, bazı türbin üreticilerinin her markete yetişmekte zorlanması gibi sonuçlar da ortaya çıkabilir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, yatırımcıların proje geliştirme ve sipariş verme konularındaki zamanlama yönetimi stratejik rol oynayacaktır.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.