Connect with us

Genel

Enerjide yeşil çözüm için karar vericilerin yüzünü rüzgara ve güneşe dönmesi yeterlidir

Yayın tarihi:

-

Değerli okuyucularımız, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Sn. Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar ile gerçekleştirdiğimiz bu içten sohbeti sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

 

Tanay Bey, öncelikle bizlere kendinizden bahseder misiniz?

Ben Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Yenilenebilirenerji konusunda profesörlüğüm var. Enerji Anabilim Dalında da genelde yaptığımız işler enerjinin etkin kullanımından başlayarak, yenilenebilir enerji kaynakları, teknolojileri, uygulamaları olarak sıralanabilir. Enerjinin etkin kullanımı ve “%100 yenilenebilir enerji ”ye gitmek için, ülkemizdeki mevcutenerji sistemlerinden bu sisteme geçişin sorunları ve onların çözüm önerileri konusunda kafa patlatıyoruz. Yani ömrümüzün geri kalan kısmını böyle bir şeyiçin harcıyoruz, harcamaya çalışıyoruz.

Tabi ki böyle bir dönüşümün gerçekleşmemesi için her tarafkendi çapında direniyor. Mevcut fosil, nükleer enerji üretimini gerçekleştiren yapılar,  “rüzgar enerjisi”, “güneş enerjisi”, “enerjinin tamamı sağlanacakmış” deyince çok ürperiyor. Tüyleri diken, diken oluyor. Bizlere de çok iş düşüyor. Öyle bir andayız ki, bu dönüşümün güzel olduğunu, iyi olduğunu anlatıp, sorunun bir tarafa bırakılıp çözüme doğru yürümenin gerekli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunun için deyeterli kaynağın ve teknolojinin olduğunu dile getiriyoruz. Şu anda 10 MW kapasiteli rüzgar türbinleri var. Yani 100 tanesi rüzgar olduğu zaman birnükleer santralin üreteceği kadar elektrik üretebiliyor. Böyle bir teknoloji var.

Sizin daha önceki dergilerinizde de yayınlamıştık; rüzgardan elektrik artık 7  dolar sent/kWh maliyetle üretilebiliyor. Elektrik satış fiyatıyla karşılaştırınca rüzgarın en ucuz olduğunu görüyoruz. Bunun hazmedilmesi, özellikle karar vericilerin bunu hazmetmesi çok zor. O yüzden bunun anlatılmasının engellenmemesi lazım. Fakat sorundan yana olmakta ısrar ediliyorsa bu tür engelleme varlığını sürdürüyor. Kaynak,teknoloji ve “ucuz”luk olmasına rağmen, engelleme kalkana kadar çözüme gitmek için sıkıntı çekmeye devam edeceğiz gibi gözüküyor. Yatırımcısı, öğretim üyesi,sokaktaki insanı, kullanmadığı doğal gazın parasını veren kişiler ve ülkemizin bütçesi çekiyor tüm bu sıkıntıları.

Tüm bu çabalarımız da hem Türkiye’de, hem Avrupa’da, hem dünyada devam ediyor.

 

Zaten ufak bir giriş yaptık sayılır ama bizlere daha ayrıntılı bir şekilde yenilenebilir enerjinin öneminden bahseder misiniz? Sonra da rüzgarın buradaki konumunu anlatırsanız seviniriz.

Yenilenebilir enerji dediğiniz şey, insanların isteğinden,takdir edip etmemesinden farklı olarak hiçbir bedel ödemeden bizlere yaşam ortamı sağlıyor. Güneşin enerjisi içinde yaşadığımız atmosferin iç sıcaklığını  -60 dereceden, ortalama 16.8 dereceye getiriyor. Farklı bölgelere ve şehirlere göre sıcaklık değişiklik gösterse de böyle birkatkısı var. İçme suyu ve tarım için kullandığımız suyu da bizlere sunuyor, üstelik ücretsiz olarak. Rüzgara geldiğimizde güneş yer yüzünün farklı yüzeylerini farklı hızlarda ısıtıp soğutuyor. Sıcak olan yerde yükselen havanın yerini soğuk hava alıyor. Hareket halindeki havanın kinetik enerjisine de biz rüzgar diyoruz. Bu sınırsız yenilenebilir enerji kaynakları bizleri ücret almadan özgürleştiriyor diyebiliriz.

Böyle bir kaynak varken onun yerine sınırlı olan kömürü,petrolü, doğalgazı, tükenir olanı kullanmak çok garip. Güneş gözesinipencereden dışarı çıkartıyorsunuz ya da rüzgar türbininizi bir tepeyekuruyorsunuz, diğerini ise güneşin enerjisi 20 Milyon yıl fosilleşsin vs. diyebekliyorsunuz. Kolay olanı yapmayı seçmiyoruz.

Rüzgar enerjisinin teknolojisi o kadar gelişti ve ucuzladıki artık diğer konvansiyonel boyuttaki santrallere kafa tutar hale geldi. Fosilyakıtların hükümdarlığını kırabilecek, 1 Milyon kişinin elektriğini üretebilecek rüzgar güç santralleri kuruluyor. Hatta artık rüzgarın petrol fiyatlarını da düşürdüğünü görmekteyiz. Tabi ki denetleme yapılarak rüzgar enerjisindeki tekelleşmenin de önüne geçmek gerekir. Ucuza üretilip pahalı satılmasın. Çok fazla kar eder hale gelmemeleri lazım. Biz Dünya Rüzgar Enerjisi Birliği olarak bu denetimin önemli olduğunu düşünüyoruz. Mesela ekmek örneği verelim. 2 liraya alabiliyorken neden 20 lira verelim. Bunun da adaletli olması lazım.

Yenilenebilir enerjinin iddialarından biri de doğal çevreyi tahrip etmemek. Rüzgar ile ilgili bir sürü söylenen oluyor, doğayı tahribatı vs. gibi. Öncelikle fosil yakıtlara gösterilen anlayış yenilenebilir enerjilere de gösterilmeli. Rüzgar enerjisi santrallerini şehrin içinde yapmaya gerek yok. Çözümden yana olan karar vericilerin rüzgar türbinlerinin kurulabileceği alanları belirlemesi lazım. Ayrıca iletim hatlarının çekilmesi, bu altyapının hazırlaması gerekir. Rüzgar türbinlerinin yaygınlaşmasını istemiyorsanız iletim hatlarını yapmayıp rüzgar yatırımcısını köşeye sıkıştırıp merasını savunan köylü ile karşı karşıya getirirsiniz.

Yani bizler de rüzgar enerjisinin bu tarz sıkıntılar yaratmaması gerektiğini söylüyoruz. Ben Dünya Rüzgar Enerjisi Birliği’nin başkan yardımcısıyım. Rüzgar türbinlerinin kurulacağı yer anlamında 4 tane kriter vardır. Bir: Orada radar varsa radarı etkilemeyecek. İki: Kuş yolları üzerine yapmayacaksınız. Üç: En yakın yerleşim noktasına 45 desibelden fazla gürültünün gitmemesi lazım. Dördüncüsü de rüzgar türbininin kanatlarından yansıyan gölgenin yakındaki konutlarda gölge yapmaması. Yani bunlar var. Onun dışında altında tarım yapılıyor, hayvancılık yapılıyor, hiçbir problem yok. Hatta en önemlisi rüzgar çiftliğinin bulunduğu alan da yem yeşil kalıyor.Tamamlandıktan sonra ne imara açılıyor, ne başka bir şey. Oraları koruyor.Böyle bir olumlu yanı da var.

 

Rüzgar enerjisi bakımından daha hızlı nasıl ilerleyebiliriz? Bizlerin ve bürokrasinin üzerine düşenler nelerdir?

Önce insana yakışan, bir ülkenin ekonomisinin uzun vadeli planlanması ve bununla birlikte gerekli olan enerji miktarının belirlenmesi vebu enerjinin en ucuza, doğal yaşamı tahrip etmeden nasıl üretileceğinin belirlenmesi gerekir.

Bu yapılırken de bütün Avrupa’nın ve bütün dünyanın belirlediği,kendileri için doğru buldukları çevreyle ilgili kriterlere uyumluluk esas olmalı. Biz hem Birleşmiş Milletler’in bir parçasıyız, hem de Avrupa Birliği’nin adayıyız. O nedenle şimdiden bu uyumluluk için çalışmak çok önemli.Başta kendimiz için yapmalıyız.

Biz enerji konusunda düzgün işler yapmak istiyorsak öncelikle ülkemizin enerji, ekonomi ve ekoloji karar destek sistemini kurmalıyız. Bu da ekonomik nasıl bir gelişme öngörüyoruz bunu belirleyerek ekonomik gelişme için gerekli olan enerjiyi geçmişin terk edilen teknolojileriyle değil, geleceğin çözüm olan teknolojilerinden hangilerini kullanacağımızı kararlaştırarak mümkün. Bu kararları alırken de yaşam çevresini korumak ve doğaya uyumlu olmasını sağlamak için hangilerini seçeceğiz, bunun belirlenmesi önemli. Belediye“A” kentine elektriği doğalgaz santrali kurarak mı sağlasın, ya da yakın birtepeye bir rüzgar türbini kurarak mı üretsin. Tercihler bunlar. Bizim ülkemizde enerji, ekonomi, ve ekoloji karar destek sistemimiz yok ne yazık ki. Bu karar sistemleri gerekli çünkü geleceği geleceğin bilgileri ile planlamanın ve geçmişin kirli teknolojilerinin ülkemize girişinin önlenmesinin başka yolu yok.

İkinci önemli olan kısım ise, yerel yönetimlerde bunu gerçekleştirebilmektir.  Yerelin enerjisi,yenilenebilir enerji ile sağlanmalı. Bunun yerine merkezi, büyük güç santralleri ile elektrik üretilince 31 Mart’taki gibi büyük elektrik kesintileri ile daha sık karşılaşırız. Bir yüksek kapasiteli santral devredençıkınca, neredeyse bütün ülke elektriksiz kaldı. Durum 10 saatte toparlandı.Toparlanamayabilirdi de. Tekrar, her an aynı şeyler olabilir. Bunun için merkezi, büyük santraller yerine yerelde, dağıtık enerji sistemleri kurulmasıdaha doğrudur. Bunun için ise her kentin uzun vadeli stratejik yerel enerji planının olması gerekir.

Lisanslı, lisanssız biran önce rüzgar türbinlerinin kurulacağı yerler belirlenmeli. En ekonomik olarak kim üretmek istiyorsa üretsin.Yoksa burada bir hat var, bu hatta bağlanmak için 4-5 tane müracaat varsa kimdaha çok para verirse ona verilme durumu, olayları içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Bu sizin yedi tane misafiriniz varsa, sandalye bulmak yerine ikimisafiri kovmaya benziyor. Bu “iki sandalye” çok ucuz ve ülke için de daha yararlı. Burada karar verici otoritenin çözümden yana mı, sorundan yana mı olduğu ortaya çıkıyor. Kaynaklarımıza çifte standart uygulamak doğru değil.

Bence tıkanıklık, karar vericinin yenilenebilir enerjiyi çözüm olarak görmemesinden kaynaklanıyor.  Çözüm için ilgilileri ikna etmeye çalışacağız. Aksi takdirde ilgili görevlere çözümden yana olan uzmanların gelmesini talep edeceğiz.  Sonuçta yurttaş için iyi olan çözümdür. Biz kamu çalışanları olarak bunun için maaş alıyoruz.

 

Önümüzdeki dönemde rüzgar ile ilgili projeleriniz var mıdır?

Benim sonuçta bir rüzgar türbini kurmak vb. gibi bir projem yok ama kendime verdiğim işlev gereği bazı şeyler için çabalıyorum,çabalayacağım. Örneğin “%100 Yenilenebilir Enerjiye Geçiş ” isimli bir küresel kampanya başlattık. Öncelikli hedef her yerde enerji tüketimini en aza indirmek, yani problemi küçültmek.

Geri kalanını da tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendiren adeta bir senfoni halinde üretmek. Açıkta rüzgar, çatıda güneş paneli, deprem bölgesinde jeotermal ve atıklardan enerji derken hepsinin çözümebir katkısı olmalı. Yani projem aslında bu küresel kampanyanın bir elçisi olarak, % 100 Yenilenebilir enerji hedefine ulaşmanın önündeki engellerin tanımlanması,bunların aşılması için katkıda bulunmam ve bu konularda adım atıldıkça damutluluğumu oluşturmam. Yoksa dediğim gibi bir rüzgar türbin projesi yapayım da oradan para kazanayım gibi bir derdim yok. Ömrümün sonuna kadar yetecek bir maaşım var. Yani para için yapmıyorum bu işleri. Diğer insanların da bu işlere böyle yaklaşması gerekir.  Bir diğer hedefim yaşadığım evi tamamen yenilenebilir enerji ile donatmak ve bilgiye ihtiyaç duyanlara gerekli anlatımları yapmak.

 

Eklemek istedikleriniz?

Şu da çok önemli: Enerji üretiminde ve kullanımında temiz olanla, kirli olanı ayıran ilk yatırım maliyeti ve işletme maliyetlerinin dışında neden olunan doğa ve insan sağlığı tahribatını tarif eden bir kavram var.  Örneğin termik santrallerin neden olduğu asit yağmuruyla kaybedilen ormanların değerinin de hesaba katılması gerekir. Aynı şey tarım ürünleri için de geçerli. Termik santraller tarladaki tarım ürünlerini de tahrip ediyorlar. Onun dışında insanlar hastalanıyor. Hatta bu hastaları tedavi etmek için kurulan hastanelerin de kuruluş ve işletme masrafları var. Bu tahribatların da hesaba katılıp A santralinin ya da B tesisinin kurulmasının bedeline eklenmesi gerekiyor. Buna toplumsal olumsuzluğun parasal olarak karşılığının bulunması ve hesaba katılması, yani içselleştirilmesi adını veriyoruz. Biz bunları yapmadığımız için, kömür santrallerinin en ucuz olduğunu zannediyoruz.   Almanya’da yenilenebilir enerjiyi çözüm olarakbaşlatan çalışmalar Olaf Hofmeyer ve David Pearce adındaki iki iktisatçının 1993-1994 yılında Avrupa’da bu maliyetleri hesaplamasıdır. Bu Avrupa’da enerjide sorundan çözüme geçişin başlangıcını simgeler. Türkiye’de toplumsal maliyetleri hesaplayan iktisatçılar ne yazık ki yok. Bunun yapılması lazım, bu yapılmadığı için iktisadi olarak da tahribat ifade edilemiyor. Bence en kritik nokta budur.Toplumsal maliyetlerin hesaplanmasından çıkarı olanlar, yenilenebilir enerji santrallerini kuranlar dahil böyle bir konuyla ilgilenmiyor.

Örneğin sizin de medya sponsoru olduğunuz IRENEC 2015  (5.Uluslararası % 100 Yenilenebilir EnerjiKonferansı) ’i,   28-30 Mayıs 2015 tarihlerinde Türkiye Yenilenebilir Enerji Birliği (EUROSOLAR Türkiye) olarak İstanbul Maltepe’de düzenliyoruz. Bu konferansa rüzgar santrallerini kurup, çalıştıranlar destek olmalı. Desteklemek için sadece rüzgar kongresi olması beklenmemeli. IRENEC’deki konferans konularını konuşup, netleştirmedenTürkiye’de rüzgar santrallerinin gelişiminin önündeki engeller aşılamaz. Geçici başarılar olsa dahi zorluklar varlığını sürdürür. Avrupa’da bu konular veilgili sorunlar yerel, ulusal ve Avrupa parlamentosunda konuşulup çözümler bulunduğu için yenilenebilir enerji kullanımı yaygınlaşmaktadır. Toplumun bütününün yenilenebilir enerji sistemlerinin tümüne ihtiyaç duyduğunu anlatamazsak, herkes bir tarafa çekiştirirse, sadece rüzgar olsun, sadece güneş olsun diye, o zaman kendi önümüze duvar örüyoruz demektir. El ele versek,IRENEC’de konuşsak, birbirimizin paçasından aşağıya çekmemiş oluruz. O zaman çok daha hızlı ilerleriz. Şöyle bitireyim; sorunla çözümü ayırt edersek 2023 yılında Türkiye %100 yenilenebilir enerjiye geçecek. Kaynak var, teknoloji zaten sorun değil. Yenilenebilir enerji bu kalitesiyle petrol fiyatlarını bile aşağıya çekiyor. Umarım ki bu enerjiye gereken değer verilecektir.

İNGİLİZCE:

He who debates the solution of green energy just needsto turn his face into the wind and sun

 

Our respected readers, we welcome you tothis warm discussion with Marmara University Faculty Member, Professor Dr.Tanay Sidki Uyar.

 

Dr.Uyar, can you tell us a little bit about yourself?

 

I am a faculty member at MarmaraUniversity, more specifically, a professor in the field of renewableenergy.  In our energy basic sciencesdepartment, we start with the efficient use of energy and further focus on theenergy resources, technologies, and uses. Our minds are constantly filled with ideas to more efficiently useenergy and achieve the “100% renewable energy” ideal through energy systemsthat are already present, problems faced while transitioning these systems, andfinally solutions to these transitional barriers.  We are spending, or trying to spend, theremaining years of our lives with this goal in mind.

 

Of course, there are many parties fightingagainst our efforts in their own ways. The current fossil and nuclear energy organizations shudder when theyhear the words “wind energy”, “solar energy”,  and “providing all required energy.”  The hairs on the back of their necks standup.  We have a lot of work on ourhands.  We are in a moment when we haveto educate the population that this transition to renewable energy is good andrequired to leave problems behind and pursue a solution.  We are emphasizing that there is in factenough resources and technology currently to achieve this goal.  Right now, there are wind turbines with thecapacity to generate 10 megawatts (MW) of energy.  In other words, one hundred of these turbinesin the presence of wind can generate as much energy as a nuclear energy powerplant.  We have the capacity for thistechnology.

 

As we have already published in one of yourmagazines, wind energy now costs as little as 7 cents per kilowatt hour(kWh).  When we compare this price to theprice of electricity, we see that wind energy is the cheapest possibleoption.  This is a difficult concept forthose making decisions for our country to digest.  However, it does not mean that our messageshould be silenced.  If theseorganizations continue to want to be part of the problem, we will continue tobe restricted.  Despite the presence ofresources, technologies, and a “cheap” option, until the restriction onrenewable energy is lifted, it will continue to thwart our efforts.  The investor, the faculty member, the man onthe street, and anyone else who pays for unused natural gas, as well as our nationalbudget, are negative affected by the issue I am describing.

 

Our efforts are continuing in Turkey, inEurope, and globally.

 

 

We’vealready touched on the subject, but could you explain in more detail theimportance of renewable energy?  We wouldalso like to hear how wind energy plays a role in this concept.

 

When we say “renewable energy”, what wemean, besides an idea that is revered and desired by the public, is livingwithout using up resources.  The sunbrings our inner atmosphere from -60 degrees Celsius to 16.8 degrees on average.  Even in different areas and cities where thetemperatures vary, this effect is still present.  The drinking water and water needed forfarming are also provided to us, without any cost.  As for wind energy, the sun heats and coolsdifferent areas of the earth at different rates.  In hot areas, the warm, rising air isreplaced by cooler air.  This kineticenergy of constantly moving bodies of air is referred to as wind.  Therefore, this limitless renewable energy resourcefrees us from cost.

 

It seems counterintuitive to use coal,petroleum, natural gas, and other limited energy resources, when we have thisrenewable energy resource in our hands. The solar panels can be placed right outside the window, and the windturbines are simply placed on a hill.  Onthe other hand, we wait 20 million years for the solar energy to fossilizeresources.  Why aren’t we pursuing theeasier, faster option?

 

Wind energy technologies have advanced andbeen lowered in cost to an extent that conventional-sized plants have startedto catch on.  Power plants that have thepower to overcome the monopoly of fossil fuels and provide energy for onemillion people are being built.  We arealso seeing that wind energy is lowering the price of petroleum.  Of course to completely overcome thismonopoly, wind energy should be given a fair chance.  For instance, the electricity from windenergy should not be produced at a low price and sold at a higher price, in aneffort to increase profitability.  As theWorld Wind Energy Association, we think giving this resource this chance isvery important.  For instance, why wouldwe buy bread at 20 Turkish Lira (TL) when it is also being sold at 2 TL?  These price discrepancies should beregulated.

 

One argument against renewable energy isthat it harms the environment.  Asthe  Vice-President of the World WindEnergy Association, I assure you that there are four criteria to establish alocation to build a wind turbine. 1.  The turbine cannot affect anylocal radars. 2.  Turbines cannot bebuilt in the way of a bird migration route. 3. The sound to the nearest population location cannot exceed 45decibels.  4.  The shadows of the wind turbines cannot coverany nearby buildings.  With these rulesin mind, the area beneath the turbines is available to be used for raisingcattle and farming without any problem. The most important thing is that the area under the turbine remainsgreen and prosperous, without any zoning issues.

 

Howcan we move toward wind energy more quickly? What can we and the bureaucracy do to help?

 

First, the national economy needs to have along-term plan and concept of how much energy is consumed by the nation.  Then, an idea of how this energy can beproduced in the cheapest manner possible without harming the environment must be established.

 

As we strive to achieve these tasks, wemust act in accordance with all of Europe’s and the world’s accepted and usedcriteria.  We are a member of the UnitedNations and a candidate for the European Union. Therefore, we need to be compliant. Most importantly, we need to follow these criteria for ourselves.

 

If we want to be serious about energy,first we have to form a system for decisions regarding our country’s energy,economy, and ecology.  To look ahead inour economy, we need to focus on technologies that will provide solutions, nottechnologies that have failed in the past. When we are selecting from among the technologies that will providesolutions, we need to consider those that will protect the environment and workin harmony  with nature.  Should the government provide energy toneighborhood “A” via a natural gas power plant or via a wind turbine placed ona nearby hill?  These decisions are madebased on preference.  Unfortunately, our countrydoes not have a decision support system for its energy, economy, andecology.  We need these systems becausethey are the only way to make plans based on future information and to preventthe reintroduction of technologies that are harmful to the environment.

 

Second, we need to make these concepts cometo life through local government.  Localenergy should be provided with renewable resources.  If we use big central power plants instead,we will more frequently face power outages as previously seen on March 31st.   Whenone of these high-capacity power plants is knocked out, almost all of thecountry was left without power.  Thesituation took 10 hours to be resolved; it might not have been resolved atall.  The same thing might happenagain.  For this reason, instead of big,central power plants, it is more correct to build local, distributed energysystems.  For this to be possible, eachneighborhood must have local strategic energy planning.

 

Whether licensed or unlicensed, the areasfor building the wind turbines must be established as soon as possible.  Whoever can produce the wind turbines in themost cost-efficient manner should do so. The scenario of selecting the highest financial bidder from 4-5applicants to use the power line is hopeless. It is similar to the situation of asking two of your seven housegueststo leave instead of finding them chairs. These “two chairs” are cheap and more useful for the country.  This decision shows whether authorities arecontributing to the problem or to the solution. Using a double standard for our energy resources is unacceptable.

 

In my opinion, the delay stems from theinability of decision makers to view renewable energy as a solution.  We are going to try to convince theappropriate personnel of the benefits of our cause.  If needed, we are going to bring in expertsfrom the field to aid in the decision. This decision is the best for the citizen.  As public employees, this is our job.

 

Doyou have any wind projects planned for the near future?

 

In the end, I don’t have any explicit plansto build a wind turbine, but through my assigned duties, I am working towardsseveral goals.  For instance, we starteda global campaign entitled “100% Renewable Energy.” First and foremost, ourgoal is to decrease energy consumption to a minimal level, hence reducing theproblem.  The rest of the energyconsumption is to be managed with a symphony of all options of renewableenergy.  Open wind turbines, solarpanels, geothermal energy from earthquake region, and biomaterials should allbe parts of this symphony.  My project isto be a proponent of this global campaign by identifying obstacles to this 100%renewable energy ideal and by helping to overcome these obstacles.  This duty is my happiness andsatisfaction.  Otherwise, I have nofinancial interest in the building of these wind turbines.  I have a sufficient salary to live comfortablythe rest of my life.  I’m not doing thiswork for money.  Other people need toapproach this issue in the same manner. Another goal of mine is for my personal household to be run completelywith renewable energy and to provide information about this concept to thepublic.

 

Anythingelse you would like to add?

 

Another important fact is that in additionto the cost of investing and running energy production facilities, whetherclean or harmful to the environment, there is a certain level of destruction tothe environment and human health.  Forinstance, thermal power plants can produce acid rain that destroys forests, andthis destruction must be accounted for. The same thing can happen to farms as well, because thermal power plantscan also destroy the crops.  In addition,people become sick.  To treat thesepatients, another cost is incurred from building and operating the hospitals.  We need to account for these costs whendeciding whether to build type A power plants or type B.  We call this consideration of the negative impactto the community externalities.  Becausewe do not perform these inclusions, we think that coalmines are the cheapestoptions.  In Germany, studies to pursuerenewable energy solutions were performed by two economists, Olaf Hofmeyer andDavid Pearce, that calculated these external costs in Europe between 1993 and1994.  These studies are signs thatEurope is moving from the problem to the solution.  Unfortunately, Turkey does not haveeconomists that calculate this external    cost. These studies must be performed because the actual damage cannot beassessed without them, a critical point. Institutions that would benefit from these calculations, including theproponents of renewable energy power plants, don’t spend time on these studies.

 

The IRENEC 2015 (Fifth Global 100%Renewable Energy Conference) for which you are a media sponsor  is going to take place between the 28thand 30th of May, 2015 in Istanbul Maltepe , presented by RenewableEnergy Association of Turkey  (EUROSOLARTurkey).  During this conference, we needto support those that build and operate the wind power plants.  The sole support should not be from the windcongress, because without a discussion and clarification of these issues at theIRENEC conference, the obstacles in front of Turkey’s wind energy power plantscannot be overcome.  Even if we havetemporary successes, there are still many difficulties ahead.  In Europe, these issues and questions areaddressed in the parliaments at the level of the local, global, and Europeangovernments; therefore, the use of renewable energy is spreading there.  If we don’t explain to the public the needfor using all the renewable energy options and instead pull them towards onlywind or solar energy, we will have woven a convoluted, hopeless web.  If we work together and have discussions atIRENEC, we will not be pulling each other down. This will help us move forward more quickly.  I would like to end with an emphasis on theneed to separate the problem and the solution to make Turkey in a position ofrunning on 100% renewable energy in 2023. The resources and technology are not the issue.  The superior quality of renewableenergy is already reducing the prices of petroleum.  I am hopeful that renewable energy willreceive the attention it deserves.

Genel

ICCI Fuarı’nda enerji sektörüne yenilenebilir enerji müjdesi

Yayın tarihi:

-

Yazar

ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı’nın açılışını gerçekleştiren TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sözcüsü Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, yenilenebilir enerji ile ilgili müjde verdi.  Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Komisyonumuz ve hükumetimiz yenilenebilir enerji alanında ülkemizin ve sektörün önünü açacak, ülkemizi güçlendirecek adımları atmaya devam ediyor. Maden ve enerji kanunlarında değişiklikleri kapsayan kanun teklifimiz komisyondan geçti ve genel kurulda görüşmelere başlanacak. Meclisimizin onayıyla teklifimiz yasalaşacak ve bu sayede enerji sektörümüzün önünü açmış olacağız” dedi.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK’nın desteği ile TG Expo tarafından gerçekleştirilen ICCI – Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nın açılışı Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, İstanbul Sanayi Odası Enerji Grup Başkanı Rıdvan Mertöz, KOJENTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın, ENSİA – Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı ve KBSD – Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Hoplamaz’ın katılımı ile gerçekleştirildi. 3 gün boyunca 10.000 metrekarelik alanda küresel enerji piyasasının kalbinin atacağı fuar, 200’e yakın firma ve 8 bini yurt dışından olmak üzere toplamda 20 binden fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapacak. ICCI bu yıl ilk kez eş zamanlı gerçekleşecek Electricity Eurasia – Elektrik ve Elektrik Ekipmanları Fuarı’na da sahne oluyor.

Enerji sektörüne yeni kanun teklifi müjdesi

Fuarın açılışında konuşan TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “TBMM komisyonumuz ve hükumetimiz yenilenebilir enerji alanında ülkemizin ve sektörün önünü açacak ve ülkemizi güçlendirecek çabaların içerisindedir. Yakın zamanda komisyonumuza gelen özellikle maden ve enerji kanunlarındaki değişiklikleri kanun teklifi ilgili komisyonumuzdan geçti. Gerekli tartışmalar yapıldı. Komisyon üyelerimiz katkılarını verdi Ve genel kurulun gündemine hazır hale getirildi. Genel kurulda özellikle yenilenebilir enerjiyle ilgili bazı kanuni düzen içeren kanun teklifi görüşülmelerine başlanacak. Ümit ediyorum ki; değerli milletvekillerimizin, meclisimizin onayla da bu teklif yasalaşacak. Bu da özellikle ülkemizin siz değerli sektör temsilcilerimizin önünü açmak üzere ülkemize sağlamak üzere bu kanun teklifi de yasalaşmış olacak diye ümit ediyorum” şeklinde konuştu.

Enerji verimliliğinde başarının formülü her kademede “farkındalık”

Son yılların en kritik konularından birisinin yenilenebilir enerji olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Bu alanda atılan adımlar ve yaşanan gelişmeler hem ülkelerin güçlenmesi hem de sektör oyuncularının daha rekabetçi haline gelmelerinde şüphesiz önemli bir rol oynuyor. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak da rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kurulumu ve kurulu gücünün diğer konvansiyon termik kurulu güce göre daha fazla olduğunu görüyoruz. TBMM komisyonu olarak bunun farkındayız ve bu farkındalığın da bir gereği olarak ilgili komisyonumuz ve hükümetimizin bu alanda ülkemizin ve sektörün önünü açacak çaba sarf ediyoruz” şeklinde konuştu. Özellikle bu tür fuar ve konferanslarda yapılan tartışmalar ve beraberinde sektöre ilişkin ortaya çıkan fikirlerin yasama ve yürütme için son derece kıymetli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Fakat özellikle enerji verimliliği konusunda hükümet ve ilgili bakanlıklar her ne kadar destek verirse versin toplumda ve sanayicilerimizde bu konularda gerekli eğitim, farkındalık ve bilinç oluşmadığı takdirde çabaların yeterli şekilde amacına ulaşması mümkün olmaz” dedi.

“Fuarımızın varlığı en büyük kazançlarımızdan biri”

TG Expo Genel Müdürü Cem Şenel de açılış konuşmasında, “1994 yılında İstanbul’da bir Kojenerasyon Semineri ile başladığımız yolculuğumuz, kısa sürede ülkemizin enerji sektöründeki hızlı gelişme ve enerji camiasının yoğun ilgisiyle 1999 yılında ICCI (International Cogeneration Conference of Istanbul) adı altında bir Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı kimliğine evrildi. Dünya enerji piyasasının jeopolitik açıdan belki de en sıcak ve hareketli coğrafyasında yer alan bir ülke olarak ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı’nın varlığı en büyük kazançlarımızdan biri. Fuar sayesinde oluşturduğumuz verimli, etkin, saygın ve kaliteli bir iletişim ve etkinlik platformu ile bu büyüme ve gelişme sürecine 30 yıla yakın süredir tanıklık ediyor, gelecekte de sürdürmek üzere yoğun çaba gösteriyoruz. Sürdürülebilirliği odak noktasına aldığımız fuarımızda enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, akıllı şebekeler, temiz teknolojiler ve çevre yönetimi gibi konularda güncel gelişmeler öne çıkacağı için bu yılın teması olarak ‘Enerjinin Geleceğini Keşfet’ diyeceğiz” dedi.

“Yenilenebilir enerjiyi fırsat olarak yakalayanlar avantajını görecek”

Enerjide baş döndüren dönüşümlerin yaşandığı son yıllarda fuarın günceli yakalamak ve geleceğe yönelik projeksiyonlara ışık tutmak için kritik öneme sahip olduğunu belirten KOJENTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın ise, açılışta “İklim değişikliğini yavaşlatmak ve toplumları daha temiz bir ortamda yaşatma çabaları, enerjide fosil kaynaklardan yenilenebilir enerji tüketiminin daha yüksek düzeylere geçişini zorunlu kılıyor. Enerji tüketiminin daha da artış gösterdiği günümüzde elektriğin üretildiği kaynaklar daha önemli hale geliyor. Bugün enerji yatırımlarında özellikle finansmana erişimin zor ve yüksek maliyeti nedeniyle hedeflenen yıllık büyümenin biraz gerisinde kaldığını görüyoruz. O yüzden bu dönemi geleceğe yönelik hazırlık ve planlamaların yapılması için bir fırsat olarak gören ve değerlendirenler hızlı dönüşümde bunun avantajlarını yakalayacak” diye konuştu.

Devamını oku

Genel

Kamu Görevini Engelleyenler 5 Yıla Kadar Hapis cezası alabilir

Yayın tarihi:

-

Yazar

Dicle Elektrik Uzun Yıllar Borcunu Ödemeyip Şiddete Başvuranları Mektupla Uyardı;

Dicle Elektrik, dağıtım bölgesinde 27 milyar TL’yi aşan elektrik borcunu uzun süredir ödemeyen ve bununla birlikte görevlilerin çalışmalarını engelleyenlere karşı hukuk mücadelesi vermeyi sürdürüyor. Sorumluluk bölgesinde yer alan 6 ilde kamu hizmeti yürüten dağıtım şirketi, başta Şanlıurfa ve Mardin olmak üzere borçlu sulama abonelerini bu kez engellemelerden dolayı 5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabilecekleri konusunda uyardı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin 6 ilinde elektrik dağıtım hizmeti veren Dicle Elektrik’ten, başta Şanlıurfa ve Mardin’deki çiftçilerin 27 milyar TL’yi aşan elektrik borçlarının ödenmemesiyle ilgili olarak yeni bir açıklama yapıldı. Tarım sezonu öncesi “borcunu ödemeyene elektrik verilmeyecek” uyarısında bulunan Dicle Elektrik, borçlu abonelere bir mektupla önemli yeni uyarılarda bulundu. Mektupta mevzuat gereği elektriği kesilecek olan ancak bu kesintiye kaba kuvvetle karşı koyacak olan abonelerin, TCK’nın ‘Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesine’ dair 113’ncü maddesi uyarınca 5 yıla kadar hapis cezası alabileceği duyuruldu.

İadeli taahhütlü mektupla uyarıldılar
Elektrik borcu bulunan, uzun süredir borcunu ödemeyen ve mevzuat gereği elektriğini kesmeye gelen görevlileri engelleyenlere yönelik gönderilen bu kritik uyarı, her bir borçlu aboneye özel olarak iadeli taahhütlü mektupla yapıldı.

Kamu görevini engelleyene 5 yıla kadar hapis
Aynı mektupta, görevlilere dönük yapılacak her türlü engellemenin TCK’nın 113’ncü maddesinde yer alan ‘Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesi Suçunu’ kapsadığına yer verilerek, çalışmaları cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engelleyenlerin, 5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabileceği kaydedildi.

18 bin çiftçinin 27 milyar TL borcu var
Dicle Elektrik, bölgede 18 bin tarımsal sulama abonesinin elektrik borcunun 27 milyar TL’yi aştığını açıklamıştı. Söz konusu borcun 15.5 milyar TL’sinin Şanlıurfa’daki 13.000 aboneye, 9.5 milyar TL’sinin Mardin’deki 5.000 aboneye, geri kalanın ise Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Siirt’teki tarımsal sulama abonelerine ait olduğunu duyurulmuştu.

Dicle Elektrik tarafından abonelere iadeli taahhütlü olarak gönderilen kişiye özel mektuplarda şu ifadeler yer alıyor:

‘’ Sayın abonemiz;
… tesisat numaralı aboneliğinize ait muaccel olan ………… faturalı borçlara ilişkin olarak ekiplerimiz tarafından 18.03.2024 tarihinde Elektrik Piyasası Tüketici Yönetmeliği‘nin Zamanında Ödenmeyen Borçlar başlıklı 35. Maddesi hükümleri uyarıca kesme işlemi için aboneliğinizin bulunduğu sayaca gelinmiş ancak tarafınızca mukavemet gösterilmesi sebebiyle kesme işlemi gerçekleştirilememiştir. Aynı tesisat ve borca ilişkin ekiplerimiz tarafından tekrar kesme işlemi uygulanacak olup, tarafınızca mukavemet gösterilmesi halinde hakkınızda TCK 113 uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile suç duyurunda bulunacağımız konusunda tarafınıza ihtarda bulunulmuştur.’’

Devamını oku

Genel

ENERCON ve Enerjisa Üretim, YEKA-2’nin ikinci aşaması için türbin anlaşması imzaladı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enercon ve Enerjisa Üretim, WindEurope Bilbao etkinliğinde YEKA-2 projeleri kapsamında 250 MW’lık türbin sevkiyat sözleşmesi imzaladı. 750 MW’lık türbin teslimat anlaşmalarının başarılı bir şekilde yerine getirilmesinin ardından imzalanan anlaşma ile 1.000 MW’lık projenin tamamlanması için önemli bir adım atıldı. 250 MW kapasite için imzalanan anlaşma kapsamında, 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 Rüzgar Türbini teslim edilecek.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün önde gelen şirketlerinden ENERCON ve Enerjisa Üretim, İspanya’nın Bilbao kentinde düzenlenen WindEurope etkinliğinde Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de katılımıyla gerçekleştirilen imza töreninde, YEKA-2 projesi kapsamında iş birliklerine devam ettiklerini duyurdu. 20 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen imza töreninde; ENERCON CEO’su Udo Bauer, ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, Enerjisa Üretim Satın Alma Genel Müdür Yardımcısı Aziz Ünal ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden de yer aldı.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün öncü firmaları olarak, yaptıkları iş birliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine önemli katkılarda bulunan Enercon ve Enerjisa Üretim, bu katkıyı sürdürmeye devam ediyor. 2022’nin Ekim ayında gerçekleştirdikleri stratejik bir anlaşma ile YEKA-2 Projesi’nde toplam 1000 MW’lık bir kapasite için çerçeve anlaşması imzalayan şirketlerin bu projesi, Türkiye rüzgar enerjisi endüstrisinin sürdürülebilir geleceği için önemli bir adımı temsil ediyor. İlk fazda başarıyla tamamlanan 750 MW’lık türbin sevkiyat anlaşmalarının ardından, bugün geriye kalan 250 MW’lık kapasite için 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 rüzgar türbini içeren sevkiyat anlaşması ile projenin tamamlanmasına bir adım daha yaklaşılarak, toplam 1000 MW’lık kapasite için türbin üretimine yeşil ışık yakılmış oluyor. Bu gelişme, YEKA 2 Projesi’nin başarılı bir şekilde ilerlediğini gösterirken, Türkiye temiz enerji hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor.

Törende konuşan ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, şunları söylüyor: “Türkiye, rüzgar türbinlerinin üretimi, satışı, kurulumu ve servisi açısından ENERCON için odak pazar olmaya devam ediyor. Büyük perspektifler sunuyor ve yetkili makamlar tarafından muazzam bir destek alıyoruz. Ülkenin yenilenebilir enerjinin ve özellikle de kara rüzgârının yaygınlaştırılması konusunda net bir kararlılığı var. Türkiye’deki sahalarda son derece güvenilir olduğu kanıtlanmış, sınıfının en iyisi rüzgar türbini teknolojisini sağlayarak müşterimiz Enerjisa Üretim ile birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki hedeflerini desteklemekten memnuniyet duyuyoruz. Enerjisa Üretim’e güvenleri için teşekkür ediyor ve verimli iş birliğimizi sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.”

ENERCON Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika Bölge Başkanı Arif Günyar, yapılan anlaşma ve projenin önemine dair şu açıklamalarda bulunuyor: “ENERCON olarak, partnerimiz Enerjisa Üretim ile 2022 yılında Avrupa’da tek kalemde imzalanan en büyük 1000 MW ilk çerçeve anlaşmasını gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. YEKA II ihalesinin getirdiği derin yerlilik kapsamlarına uygun olarak, yerli aksam ile gerçekleşecek olan projelerimiz, mevcut yerli üretim ve sanayinin devam etmesi ve derinleştirilmesi açısından önemli bir mihenk taşı olmuştur.”

Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, “1.000 MW YEKA 2 Projesi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektörüne tarihi bir yatırımdır. ENERCON iş birliğiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’de kurulacak her üç rüzgar türbininden biri Enerjisa Üretim imzasını taşıyacak ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına yön verecek” diyor.

İlk YEKA projesi Akköy RES’in devreye alınması

İlk faz için rüzgar türbinlerinin üretimi devam ederken ENERCON, Aydın’ın Didim ilçesindeki 25,2 MW kapasiteli 6 adet E-138 EP3 E2 türbininden oluşan ilk YEKA projesi Akköy Rüzgar Santrali’ni 2023 yılı sonunda devreye alarak YEKA 2 yolculuğuna başarılı bir başlangıç yapıyor. ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, şunları ekliyor: “Projelerin başarılı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunan tüm ekiplerimize, tedarikçilerimize ve alt yüklenicilerimize minnettarız. Enerjisa Üretim ile birlikte ENERCON ekipleri de projelerin başarıyla hayata geçirilmesi için yoğun çaba ve hazırlıklarını sürdürüyor.”

Devamını oku

Trendler