Nordex Türkiye’nin İstanbul’daki merkezine bir ziyaret gerçekleştirdik ve Doğu Avrupa, Orta Asya, Uzak Doğu ve Türkiye’den Sorumlu Bölgesel Saha Destek Müdürü Ali Asaf Oğuz’la bir söyleşi gerçekleştirdik. Nordex Türkiye, bir bölge merkezi konumunda ve Doğu Avrupa’dan, Orta Asya ve Uzak Doğu’ya kadar geniş bir coğrafyada faaliyet yürütmekte. İşte bu faaliyetlerin başındaki isim olan Ali Asaf Oğuz’dan, Nordex adına farklı coğrafyalarda yürüttükleri projeler ve edindikleri tecrübelere ilişkin bilgiler aldık. Nordex Türkiye Kıdemli Teknik Destek Teknisyeni ve Eğitmeni Fatih Irkıl ile Test ve Devreye Alma Teknisyeni Himmet Yavaş’ın da dâhil olduğu bu keyifli söyleşiyi ilginize sunuyoruz.
Nordex Türkiye’nin Uzak Doğu’da gerçekleştirdiği faaliyetler hakkında bilgi verir misiniz?
Çin’de kurulu olarak 691 adet ve Japonya’da 55 adet Nordex türbini şu an işletme dahilindedir. 2018 senesinden itibaren Nordex Türkiye olarak Uzak Doğu bölgesine teknik destek hizmetleri sunmaya başladık. Türkiye servis ekibiyle beraber çalışan ve Çinli olan 2 devreye alma teknisyenimiz de görev yapmaktadır. Bu bölgedeki müşterilerimizle iletişim halindeyken ve türbin devreye alma çalışmalarında bu personellerin desteklerini de almaktayız.
2019 senesinde Türkiye’deki teknik ve satış ekibimizle beraber Çin’in farklı bölgelerini ziyaret ederek, müşterilerimizin üst yönetim ve teknik kademesi ile yüz yüze toplantılar gerçekleştirdik. Bu bölgedeki müşterilerimizin ekibimizden teknik destek kapsamında temel beklentilerini anlayarak, onlara yönelik çözümler geliştirmeye açık olduğumuzu gösterme fırsatı yakalamış olduk. Aynı zamanda Türkiye ve Pakistan’daki güçlü servis organizasyonumuz dahilinde Nordex türbinlerinde uzun yıllardır görev yapan uzman teknik destek ekibimizi tanıttık ve İzmir’de faaliyette olan türbin simülatörlerimizin bulunduğu teknik eğitim merkezimiz hakkında kendilerine detaylı bilgiler verdik.
Teknoloji ve İyileştirme Müdürü Selim Türkel ve satış ekibimizle beraber Çin’in farklı bölgelerinde bulunan müşterilerimize ziyaretler gerçekleştirdik.
İlgili bölgelerdeki inceleme ve araştırmalarımız neticesinde, Çin, Japonya ve Hong Kong’dan teknik destek, parça tedariki ve eğitim konularında bize ulaşan talepler oldu.
Yedek parça kapsamında gelen istekler için, Almanya’yla beraber koordine içinde olarak ilgili parçaların sahalara sevkiyatını gerçekleştirmekteyiz.
Türbin yazılımları, IT ekipmanları, network, kanat, konverter vb. farklı konular kapsamında İstanbul ve İzmir’de konumlanan teknik destek ekibimize Uzak Doğu’daki müşterilerimiz tarafından çeşitli sorular yöneltilmektedir. Bu konuda görevli olan uzman personelimiz iletişime geçtikten sonra teknik raporları inceleyerek, sahalara uzaktan bağlanarak ve aynı zamanda saha ziyaretleri yaparak çözümler geliştirmektedir.
Uzak Doğu bölgesinde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerimiz hakkında size birkaç örnek vermek isterim.
2019 senesinde Hong Kong’daki bir müşterimizden türbinlerdeki teknik konuları kapsayan bir eğitim talebi geldi. Pakistan’da görev yapan teknik eğitmeniz, Lamma Adası’ndaki sahayı ziyaret ederek, 8 kişinin katıldığı bir eğitim programı düzenledi ve müşterimiz bu eğitim sonrası memnuniyetini bizlerle paylaştı.
Eğitim hizmeti sunduğumuz Hong Kong Lamma Adası’ndaki Nordex türbininden bir görüntü.
Japonya’daki bir müşterimizin 2019 senesinde konverter ünitesiyle ilgili olarak bir çalışma talebi oldu. Bu konuyla ilgili olarak Kıdemli Teknik Destek Teknisyeni ve Eğitmeni pozisyonunda olan Fatih Irkıl ile Test ve Devreye Alma Teknisyeni olarak görev yapan Himmet Yavaş, Ryuyo Cho sahasına gittiler. Sahada inceleme çalışmalarını tamamladıktan sonra, ilgili türbini 3 gün içinde başarıyla devreye aldılar.
Test ve Devreye Alma Teknisyeni Himmet Yavaş ve Kıdemli Teknik Destek Teknisyeni ve Eğitmeni Fatih Irkıl. Ryuyo Cho sahasındaki çalışmadan bir kesit.
Bu sene içinde Japonya’da bir müşterimizin kanat inceleme ve tamiri konusunda saha destek talebi geldi. Almanya kanat operasyon bölümü ile yaptığımız ön inceleme sonucunda gerekli malzeme ve kullanılacak iş talimatının tespiti sonrası, lokal olarak çalıştığımız bir taşeronumuzun ekibini Japonya’daki Shimane bölgesindeki sahaya yönlendirdik. Bu ekiple beraber Türkiye’deki kanat uzmanlarımızın da uzaktan destek vermesiyle, 3 ay içinde sahada çalışmalarımızı tamamladık. Aynı zamanda müşterimize, Türkiye’deki kalite bölümümüzün düzenlediği kanat balanslama aşamalarını anlatan bir online eğitim programı gerçekleştirdik.
Kanat operasyonlarını yürüttüğümüz Japonya’daki Shimane Rüzgar Santrali’nin konumu
Uzak Doğu bölgesindeki teknik destek faaliyetlerimiz, hızlı bir şekilde ve ekibimizin detaylı çalışmasıyla beraber başarıyla devam etmektedir.
Japonya’daki saha ziyareti hakkında Fatih Irkıl ve Himmet Yavaş Bey’in de gözlemlerini alabilir miyiz?
“İlk defa Uzak Doğu’ya gittiğimiz için çok heyecanlıydık. Bu konu ile ilgili olarak uzaktan teknik destek hizmeti vermiştik ama anlatılan durum türbinin verdiği tepkiyle tam uyuşmuyordu. Bu değerlendirmeyi sahada doğru şekilde analiz etmek ve çözmek artık bizim için bir zorunluluk olmuştu. Nitekim türbinde inceleme sonrası tespit ettiğimiz çözüm, bize tarif edildiği komponent üzerinde çıkmadı. Bu bölgede servis hizmeti verip türbini çalışır halde görmek de bizim için ayrı bir gurur kaynağıydı.
Seyahatimiz ile ilgili, iş haricinde, Japon kültürünün ne kadar zengin ve insanlarının ne kadar misafirperver olduğunu görme şansı yakaladık. Sokak ve caddelerinin çok temiz olduğunu, hızlı trenlerini, trendeki görevlilerinin yolculara saygısını ve selamlamasını, Tokyo’daki 634 metrelik Sky Tree’yi görmek bizim için seyahatimizin güzel anılarıydı.”
Uzak Doğu’da servis hizmeti vermenin ne tür farklılıkları ve zorlukları var?
Çin’e yaptığımız ziyaret sonucu, kendi kültürlerine son derece bağlı bir toplum düzeni içinde yaşadıklarını gördük. Her bölgenin farklı bir yapılanması ve âdetleri var. Yeni tanıştıkları insanlara karşı oldukça saygılı, sıcakkanlı ve yardımsever şekilde davranıyorlar.
Yüz yüze yaptığımız toplantılarda müşterilerimiz ile iletişim kurarken, Çinli olan devreye alma teknisyenimizden tercüme anlamında destek aldık. Aktif İngilizce kullanımının bu bölgede çok yaygın olduğunu söyleyemeyiz. Uzaktan teknik destek hizmeti sunarken, yabancı dil seviyesi yeterli seviyede olan personeller ile İngilizce olarak yazışma ve görüşmelerimiz sürmektedir.
Bunun yanı sıra Japonya bölgesi ile çalışmak, teknik değerlendirmenin yanı sıra kapsamlı bir kültür analizi de gerektiriyor. Bu bölgedeki müşterimiz ufak detayları da derinlemesine öğrenmek istedikleri için, sunulan hizmetin de aynı özellikleri taşıması, sonuca ulaşmak için zorunluluk teşkil ediyor.
Yedek parça teslimatının beklenilen sürede yapılması, Japonya’daki müşterilerimiz için özellikle önem kazanmaktadır. Hizmet ve malzeme tanımları yapılırken de ayrıntılı bilgiler kendilerine sunulmaktadır.
Pandemi sürecinin çalışmalarınıza ne tür etkileri oldu? Bu süreçte ne tür tedbirler aldınız?
Nordex Türkiye olarak Ocak ayı sonlarına doğru bütün Nordex Türkiye çalışanları, müşterilerimiz ve alt yüklenicilerimizi Covid-19 hakkında bilgilendirdik. Mart ayının ilk haftası içinde yurt içi ve yurt dışı seyahat kısıtlamaları gerçekleştirdik.
Özellikle 14 gün karantina uygulamasını beyaz ve mavi yaka düzeyinde seyahatten dönen her personel için uygulamaya başladık. Mart ayı ortasında sahalardaki çalışmalarda kontrolü ve güvenliği sağlamak amacıyla risk analizi, sağlık beyan formları ve uyulması gereken kuralları içeren prosedürler/dokümanlar paylaştık.
Bununla beraber iş güvenliği ve eğitim bölümlerimizin katkılarıyla personel eğitimlerimizin planlama ve uygulamasını, Covid-19 önlemlerini göz önüne alarak gerçekleştirdik. Almanya Akademi ile koordine içinde çalışarak yurt dışı eğitimlerin ertelenmesi ve bir bölümünün online olarak verilmesi sürecini başlattık.
İzmir’deki eğitim merkezimizde ve dışarıdan alınan eğitim alanlarında dezenfektasyon uygulamasının yapılması, katılımcılardan ve eğitmenlerden sağlık beyanlarının ve sağlık muayene formlarının alınması, katılımcılara el dezenfektanı, tek kullanımlık maske ve eldiven temin edilmesi, eğitim öncesi Covid-19 hakkında genel bilgilendirme yapılması, katılımcıların sadece kendilerine ait ekipmanlarını kullanması, personelimizin kendilerini güvende hissedeceği şekilde konaklamalarının planlanması ve eğitim planlaması yapılan katılımcı sayılarının azaltılması gibi aldığımız gerekli tedbirleri sıralayabiliriz.
“Yeni normal” dönemine ilişkin olmak üzere kendi ekibinize ve rüzgar enerjisi sektöründeki servis ekiplerine nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Nordex Türkiye olarak ofis çalışmalarının normalleşmesi sürecinde kişilerin etkileşimlerini minimuma indirmek adına %50 kapasiteyi geçmeyecek şekilde yeni bir çalışma zaman planı düzenlendi. Grup masaları, pleksi glass malzeme ile birbirlerinden izole edildi ve kişisel malzemelerin ortak kullanılmasının önüne geçildi. Günlük ofis çalışmalarında, temas oranı yüksek olan ofis kapıları, bulaş riskinin önüne geçilmesi adına otomatize edildi. Saha personelinin hijyen kurallarına azami şekilde uyması ve iş planlamaları anlamında gerekli önlemleri almaya devam etmekteyiz.
Yine bu dönemde eğitimlerin devamını sağlamak amacıyla, bazı modüllerimizi uzaktan eğitim modeli üzerine taşıdık. İnteraktif eğitim platformlarının kullanımlarının yaygın hale gelmesiyle beraber online eğitimlerin verilmesi sürecini, eğitmenlerimiz ve katılımcılarımız ile beraber deneyimledik. Bölgesel olarak e-learning kapsamında türbin komponentleri hakkında bilgiler içeren farklı videolar hazırlayıp saha personelimiz ile paylaştık. Bu sene Nordex Türkiye’de gerçekleştirilen eğitimlerin katılımcı bazında %52’sinin, online ortamda yapıldığını görmekteyiz.
Ofis ve saha personelimizin bu hassas dönem içinde çevresiyle beraber sağlıklı bir ortamda çalışması en önemli önceliğimizdir. Rüzgar sektöründeki yeni normalleşme süreci içinde, kontrollü sosyal ve iş hayatı kurallarına hepimiz adapte olmak durumundayız.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Nordex Türkiye olarak Uzak Doğu’yla beraber Türkiye, Doğu Avrupa ve Pakistan bölgelerindeki faaliyetlerimiz artarak devam etmektedir. Süregelen çalışmalarımızın yanı sıra, lokal olarak birçok teknik projenin de öncülüğünü gerçekleştirmekteyiz. Bu yoğun çalışma dönemi içerisinde, sergilediği başarılı performansları nedeniyle, Türkiye’deki Bölgesel Saha Destek bölümünde görev alan tüm ekip arkadaşlarımıza teşekkür ederim.
Ali Asaf Oğuz kimdir?
Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümü 2001 yılı mezunuyum. Akabinde İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünde Yüksek Lisansımı tamamladım. İş hayatıma Kalite Süreç Danışmanı ve Yönetim Sistemleri Denetçisi olarak başladım. 2008 yılından itibaren rüzgar enerji sektöründe servis hizmetlerinin yürütülmesi kapsamında görev yapmaktayım. 2016 sene sonu itibariyle Nordex Enerji’de Teknik Müdür olarak göreve başladım. Şu anda Doğu Avrupa, Orta Asya, Uzak Doğu ve Türkiye’den sorumlu Bölgesel Saha Destek Müdürü olarak çalışmaktayım.
Görevim kapsamında; projeden servise devri olan sahalara teknik destek hizmetlerinin sunulması, Nordex’in belirlediği standartlar çerçevesinde operasyonel faaliyetlerinin saha kalite denetimleriyle izlenmesi, göreve yeni başlayan ve mevcut personellerimize teorik ve pratik bilgiler verilerek türbin eğitimlerinin etkin şekilde sunulması ve farklı eğitim konseptlerinin oluşturulması, buna ilaveten bölgesel olarak teknik projelerinin geliştirilmesi süreçlerini yönetmekteyim.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Elektrik motoru üretiminin yerli öncülerinden AEMOT, yerli rüzgar türbini üreticisi Aselsan ile generator üretimi konusunda anlaşmaya vardı. AEMOT, yerli rüzgar türbini için 4.7 MW’lık iki adet rüzgar türbini generatorü üretecek.
Türkiye’nin en önemli elektrik motoru imalatçılarından biri olan AEMOT, ‘Türkiye’de üretilmeyen motorları üretme’ mottosunu sürdürüyor. 2020 yılında kurduğu Orta Gerilim Motor ve Jeneratör Fabrikası’yla, bütün proseslerin tek yerde üretildiği bir üsse dönüşen AEMOT, jeneratörlerin verimliliğinde Avrupalı rakipleriyle yarışıyor.
Son olarak, Aselsan mühendisliğinin AEMOT Electric Motors & Generators’un üstün üretim altyapısı ile birleştiği yeni bir projeyi duyuran AEMOT, Türkiye’nin yerli rüzgar türbini üreticisi Aselsan ile 4.7 MW’lık iki adet rüzgar türbini generatorü üretimi üzerine anlaşmaya vardı.
Kurulduğu günden bu yana Türkiye’nin ihtiyacı olan motor ve generatorleri günümüz teknolojisiyle üretmeye ve geliştirmeye odaklanan AEMOT, bu projelerle birlikte gelişmeye sürekli devam eden Türk sanayisinin geldiği noktayı ve geleceği durumu gösteriyor. Verimli motorlar, yenilenebilir enerji ve elektrikli araç motorları öncelikli alanları olarak belirleyen AEMOT, Türk sanayisi için gereken “dikey üretim” yöntemini rüzgar generatorlerinde de uygulayarak sanayiye öncülük ediyor.
Tecrübesi, finansal ve teknolojik altyapısı ve teknik kadrosu ile uluslararası normlarda faaliyetlerini sürdüren; yenilenebilir enerjide yüksek güvenilirlik, yüksek verimlilik ve yüksek performans hedefiyle Ar-Ge çalışmalarına sürekli devam eden AEMOT, tasarımdan üretime kadar yerli ve milli olan bu projeyle önemli bir başarıya ve ilke imza atıyor.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Rönesans Holding, dünyanın en büyük enerji şirketleri arasında yer alan TotalEnergies ile gerçekleştirdiği Rönesans Enerji ortaklığı sonrasında ilk yatırım için düğmeye bastı. Rönesans Enerji, 189 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımı için bu alanda pazar lideri Nordex Grup ile hareket edecek.
Singapur Devlet Yatırım Fonu (GIC), Paris merkezli altyapı fonu Meridiam ve Japonya merkezli ticaret devi Sojitz Corporation gibi ortaklarla hayata geçirdiği başarılı iş birlikleri ile öne çıkan ve Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) da hissedarı olduğu Rönesans Holding’in iştiraklerinden Rönesans Enerji, Almanya merkezli Nordex Grup ile Türkiye’de hayata geçirilecek 189 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımı için anlaşmaya vardı.
Müteahhitlik ve yatırım faaliyetlerinin yanı sıra enerji sektöründe de büyümesini sürdüren Rönesans Holding, stratejik büyüme alanı olarak gördüğü yenilenebilir enerjide yatırımlarına devam ediyor. Türkiye’nin yeşil dönüşümüne öncülük etmeyi hedefleyen holdingin grup şirketlerinden Rönesans Enerji, dünyanın en büyük enerji şirketleri arasında yer alan TotalEnergies ile gerçekleştirmiş olduğu ortaklık sonrasında ilk yatırımını hayata geçirmek için lider yenilenebilir ekipman sağlayıcılarından Nordex Grup ile yeni rüzgar yatırımı kapsamında anlaşmaya vardı. Önümüzdeki 5 sene içinde Türkiye’de 2 GW’lık yenilenebilir enerji yatırım planı bulunan Rönesans Enerji, 189
MW’lık ilk yatırımı için Nordex Grup ile hareket edecek.
Nordex Enerji A.Ş. Türkiye, 3.583 MW’ın üzerindeki kurulu gücü ve 917 MW’lık yapım aşamasındaki rüzgar kapasitesi ile 2017 yılından bu yana pazar lideri konumunda. Anlaşma kapsamında Nordex Enerji, yine Rönesans Holding çatısı altındaki Almanya merkezli Heitkamp Industrial Solutions GmbH ile üç proje için sözleşme imzaladı. Rönesans Enerji için Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modeli kapsamında hayata geçirilen YEKA RES-3 ihalesinin bir parçası olan üç projeye, Nordex tarafından 27 adet N163/6.x tipi 113 metre yüksekliğinde, 163 metre rotor çapında rüzgar türbini temin edilecek.
Dünyanın en uzun ve en derin tren yolu tüneli olan Gotthard Base’i de hayata geçiren Heitkamp Industrial Solutions GmbH, bu projelerde Rönesans Enerji adına EPC (Mühendislik, Tedarik ve Kurulum) yüklenicisi olarak hareket edecek. Projenin ana yüklenicisi olarak Heitkamp, rüzgar santrallerinin inşaat ve elektrik işleri ile 154 kV enerji iletim hatlarının tesis işlerinden sorumlu olacak.
TotalEnergies ile yaptığı ortaklık sözleşmesi ile birlikte 5 yıl içinde Türkiye’ye yaklaşık olarak 2 milyar Euro yenilenebilir enerji yatırım yapmayı planlayan Rönesans Enerji, toplamda 189 MW’lık rüzgar enerji yatırımını içeren anlaşma kapsamında, en büyük kurulumu 84 MW değerinde 12 türbin ile Malatya Sağıluşağı’na yapacak. Bununla birlikte, Çorum Osmancık’da 56 MW’lık 8 türbinin ve Sivas Kayalar’da 49 MW değerinde 7 türbinin kurulumu da tamamlanacak. Türbin ekipmanları, bakanlık ile imzalanan sözleşme çerçevesinde yüksek bir yerlilik oranına sahip olacak. Türkiye’de ticari anlamda satışta olan en yüksek kapasiteli, 7 MW’lık rüzgâr türbinlerinin devreye alınacağı projede; kullanılacak kule, kanat ve jeneratör dahil olmak üzere birçok ekipman Türkiye’de üretilecek. Malatya, Çorum ve Sivas illerinde kurulumu gerçekleşecek ve toplam 189 MW kurulu güce sahip olacak santrallerin 2024 yılı sonunda devreye alınması planlanıyor. Projelerin devreye girmesi ile Türkiye’de yaklaşık 380.000 hanenin elektrik tüketiminin karşılanması ve yıllık yaklaşık 370.000 ton CO2 salımının önlenmesi hedefleniyor.
2040 yılında toplam emisyonu net sıfıra indirmeyi hedefliyor
Rönesans Holding Başkanı Erman Ilıcak ve Yönetim Kurulu Başkanı İpek Ilıcak Kayaalp, geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamada, geleceğe adım atarken sürdürülebilir bir geleceği garanti altına almak için kararlı olduklarını, bu kapsamda 2040 yılında, toplam emisyonu net sıfıra indirmeyi hedeflediklerini, 2030 yılında da 2022 yılına göre emisyonları yüzde 55 azaltmayı taahhüt ettiklerini dile getirmişti.
Rönesans Holding’in net sıfır emisyon yolculuğunda yenilenebilir enerji yatırımlarının çok önemli olacağını ifade eden Rönesans Enerji Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emre Hatem, “Bu anlaşmayla net sıfır emisyon yolculuğumuz için önemli bir adım atarken, ülkemizin rüzgar enerjisinde hedeflediği yenilenebilir kapasiteye ulaşmasında da etkin bir rol üstlenmiş olduk” dedi.
“Yeşil enerji dönüşümüne öncülük etmeyi hedefliyoruz”
“Rönesans Enerji, bugün itibarıyla bünyesinde barındırdığı 6 hidroelektrik santralı (HES) projesiyle 166 MW’lık kurulu güce sahip bulunuyor. Nordex ile anlaşmaya vardığımız bu 3 yeni projeyle toplam kurulu gücümüz 355 MW’a çıkacak. Yeni dönemde de yüzde 100 yenilenebilir enerji portföyü ile büyümeye devam ederek, Türkiye’nin en büyük 3 yeşil enerji şirketinden biri olmayı hedefliyoruz” diye konuşan Emre Hatem şu bilgileri verdi: “Dünyanın enerjide lider oyuncularından Fransız TotalEnergies ile gerçekleştirdiğimiz ortaklık ile Türkiye’nin yeşil enerji dönüşümüne en etkin oyuncularından biri olma hedefimizde emin adımlarla ilerliyoruz. Rönesans Enerji, yüzde 100 yeşil enerji portföyü ile büyümeye devam edecek; fosil kaynaklı hiçbir enerji üretim santrali geliştirmeyeceğiz. Türkiye Ulusal Enerji Planı’ndaki 2028 yılına kadar gerçekleştirilmesi öngörülen yeşil enerji yatırımlarının yaklaşık yüzde 7’sini TotalEnergies ile birlikte gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu yatırımlar sayesinde yılda yaklaşık 1 milyar metreküp doğalgaz ithalatının önüne geçmiş olacağımız gibi 3,5 milyon ton sera gazı emisyonundan kurtulacağız.”
Bu yeni anlaşmayla ilgili açıklama yapan Nordex Grup CSO’su Patxi Landa, “Türkiye’de pazar lideri olarak konumumuzu güçlendirmek bizim için büyük bir gurur. Türkiye’nin enerji miksinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaktaki kararlılığını yeni ve yüksek verimliliğe sahip ürünlerimizle desteklemekten çok mutlu olduğumuzu söylemek isterim” yorumlarını yaptı.
Nordex Avrupa Bölge CEO’su İbrahim Özarslan ise, “Rönesans Enerji ile yepyeni bir iş ilişkisine girdiğimiz için mutlu ve gururluyuz. İmza öncesinde bize gösterilen güven için de Rönesans’a çok teşekkür ediyoruz. İmzaladığımız YEKA RES-3 projeleri en yeni ürünlerimizden biri olan N163/6.X türbinimizi Türkiye pazarında yerlileştirme yolunda çok büyük önem taşımaktadır. Stratejimiz doğrultusunda daha fazla yerli üretime odaklanarak hem Türkiye pazarında sağlam olan yerimizi bir adım öteye taşımayı, hem de tedarik zincirimizi ihracat ağırlıklı bir hale getirmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları arasında hidroelektrikten sonra en yüksek kapasiteye sahip rüzgar enerjisi sektörü, kurulu güç olarak 12 GW seviyesine doğru ilerliyor. Türkiye’nin toplam elektrik ihtiyacının karşılanmasındaki payını her geçen gün artıran sektör, önemli gelişmelere sahne oluyor. Ülkemizin rüzgar enerjisindeki gelişimini “Türkiye rüzgar enerjisinde 3.0 dönemini yaşıyor” ifadesiyle özetleyen ENERCON CAMEA Satış Müdürü İsmet Habir, rüzgar enerjisinin Türkiye’deki gelişimi ve geleceği, YEKA-RES 3 ihalesi, depolamalı RES ve GES konusu, öztüketim projeleri, yatırımcıların ve yatırımcı adaylarının nelere dikkat etmesi gerektiği gibi birçok önemli konuyu Rüzgar Enerjisi Dergisi’yle paylaşıyor.
Rüzgar Enerjisi Dergisi soruyor, ENERCON CAMEA (Central Asia, Middle East and Africa – Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika) Satış Müdürü İsmet Habir sektördeki son gelişmeleri değerlendiriyor.
Türkiye’de rüzgar enerjisinin gelişimi ve gelinen nokta konusunda neler düşünüyorsunuz?
Geçmişten günümüze kendi içinde kıyaslandığında Türkiye için iyi hikayesi olan başarılı bir süreç yaşandığını düşünüyorum. Türkiye rüzgar enerjisinde 3.0 dönemini yaşıyor. 25 yıl önce ilk rüzgar türbini devreye alındı. 15 yıl öncesine kadar ise tanışma ve keşif süreciydi. Bu süreci, yatırımcıların gelişmesi ve rüzgar enerjisinin elektrik üretiminde kayda değer bir kaynak olarak görülmesi süreci takip etti. Şimdi ise, yatırımcı ve tedarikçilerin ötesinde; sanayi, danışmanlık, mühendislik ve hizmet işleri alt yüklenicileri ile birlikte geniş bir ekosistem oluşmuş durumda. Halihazırda kurulu güç olarak 12 GW seviyesine doğru tüm paydaşlarla birlikte ilerliyoruz
Rüzgar enerjisi açısından bundan sonraki sürecin nasıl devam etmesini bekiyorsunuz?
Bu konuyla ilgili T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2022 yılında yayımladığı ‘Ulusal Enerji Planı’na göre 2035 yılına kadar RES kurulu gücünün 29,6 GW seviyesine ulaşması öngörülüyor. Bu da yıllık 1,4-1,5 GW yeni kapasite anlamına geliyor. Öte yandan bunun en az iki katını başarabileceğimizi ve başarmamız gerektiğini düşünüyorum. Rüzgar ekosis- teminde geriye gitmemek ve büyüme trendini sürdürmek çok önemli. Bu sadece Türkiye’nin elektrik üretiminde rüzgar enerjisinin payını arttırması için değil; küresel bir mal ve hizmet tedarikçisi olup, rüzgar endüstrisinde ve rüzgar hizmet sektöründe de daha iddialı bir konuma gelmesi, daha fazla istihdam olanağı sunması için gerekli. Tabii ki bu kapasitelerin uygulamaya geçebilmesi için şebeke altyapı yatırımlarının da paralel olarak yapılması, idari süreçlerin etkinliği ve finansa erişebilirlik konuları anahtar rol oynayacaktır.
Öte yandan dünyada son 3 yılda yaşanan pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte birçok ülke için enerjide arz güvenliği en önemli milli meseleler haline geldi. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için de RES kurulumlarında birkaç kademe hız artışı yaşanması gerekiyor. AB içerisinde Türkiye’nin enerji tüketimi ile kıyaslanabilecek ülkelere baktığımızda, onların da farkı açtığını ve açıkladıkları hedeflere göre bu farkı açmaya devam edebileceklerini görü- yoruz. Buna karşı önlem olarak Türkiye’de de yeni YEKA-RES ihaleleri, mevcut RES’lerin kapasite artışları, depolamalı RES, hibrit santral ve lisanssız (öz tüketim) RES kapasitelerinin açıklandığını görmekteyiz. Bazı uygulamaların, RES yatırımlarını yeni büyük oyunculara ve sermaye sınıfının orta-alt tabakalarına da genişlemesini sağlayabilecek uygulamalar olduğunu da görmekteyiz.
Burada önemli olan unsurlardan biri mümkün olan en fazla kapasiteyi mümkün olan en kısa zamanda hayata geçirmeye odaklanmaktır. Çünkü RES’lerden elektrik üretim eğrisini ne kadar büyük bir eğimle yukarı taşırsak kümülatif kazancımız da bu eğrinin integrali hesabına göre çok fazla olabilecektir. Bu bağlamda, tüm bu kapasitelerin verimli, hızlı şekilde hayata geçirilebilmesi için projelerin finanse edilebilirliği, izin süreçlerinin yalınlaştırılması gibi konulara hizmet edecek yeni düzenlemelerin de yapılabileceğini düşünüyorum.
RES yatırımlarının yeni yatırımcılara yayılması konusunu biraz açar mısınız? Bu konuda nasıl gelişmeler yaşanıyor?
Öncelikle YEKA-RES 3 ihalesinde ilk defa RES yatırımcısı olacak oyuncular görüyoruz. İhaledeki 20 bölgeyi kazanan 8 yatırımcıdan 3’ü (eğer proje devirleri yaşanmazsa) sektöre bu ihale vesilesiyle girecekler. Tabii buraya, projelerin ihale teknik şartnamesinin karşılana- maması veya uzayan birtakım süreçlerle fizibilitenin kaybolması riskinden dolayı bir şerh koymak lazım. YEKA RES 1-2-3 ihaleleri ile kazandırılan 2.850 MW’nin tamamının hayata geçemeyebileceğini de değerlendirebiliriz.
Depolamalı RES ve GES konusu, bilindiği üzere 4 binin üzerinde ve toplam 221 bin MW’ye tekabül eden rekor başvuru aldı. Elbette ki bunun bir kısmı bizzat yatırımcı adayının kendisi iken bir kısmı proje geliştiricisi hüviyetine daha yakın başvurular olabilir. Bu başvurular kapsamında hangi yatırımcılara tahsis verileceğini göreceğiz. İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla bu başvuruların 744 MW’sine karşılık gelen kısmı için ön lisanslar verildi. Tahsis verilen ve verilecek yatırımcılar arasında yeni oyuncular olup olmayacağını da göreceğiz. Dağıtılacak kapasitenin başvuruya oranla düşük kalacağını ve bağlantı kapasitesi olan bölgelerin (hat, trafo ve şalt açısından) önceliklendirileceğini düşünürsek; bu kapasitelerden, halihazırda enerji üretim yatırımcısı olan oyuncuların daha ağırlıklı tahsis alabileceğini tahmin ediyoruz.
Yatırımın düşük kapasitelerde daha geniş kitleye dağılmasını sağlayacak en önemli uygulama, yenilenen ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’ saye- sinde gerçekleşiyor. Bu yönetmeliğin birçok perspektiften kritik rol oynayabileceğini düşünüyorum. Öztüketim projeleri Türk sanayisi açısından kritik bir öneme sahip. Öztüketim projelerine sadece enerji bağımsızlığı veya üretim maliyetinin düşürülmesi perspektifinden bakmamak lazım. Türk sanayisinde üretilen ürünlerin karbon ayak izinin düşürülmesi ve bunun sertifikalanması; ürünlerin gümrüklerde karşılaşmaya başlayacağı ticaret duvarlarını (gümrükte karbon vergisi uygulamalarını) da aşmasını sağlayacak. Türk sanayicisinin bu konuda çok hızlı aksiyon alması gerektiğini düşünüyorum. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da konu ile yakından ilgilendiğini, bu meseleye önem verdiğini, yeni finans kaynaklarını bu kapsamda yönlendirmeye çalıştığını gözlemlemekteyiz. Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum çalışmaları kapsamında yürüttüğü “Sanayide Yeşil Dönüşüm Projesi” de bu çalışmalardan biri. Önümüzdeki günlerde bu kapsamda yeni bir finansman duyurulmasını bekliyoruz.
Öztüketim projeleri, özellikle demir-çelik, alüminyum, cam, çimento, plastik, kimya, madencilik gibi hem enerji tüketimi yüksek hem de finansal güçleri itibarıyla büyük enerji yatırımcısı olmaya aday sanayi kuruluşlarını da sektöre çekme ihtimalini sunuyor. ISO’nun yayımladığı Türkiye’nin En Büyük Sanayi Kuruluşları Listeleri’nin üst sıralarından yeni RES yatırımcıları çıkması da mümkün. Bu ya- tırımcılar sektöre öztüketim projeleri ile adım atabilirler.
Yatırımcılar ve yatırımcı adayları nelere dikkat etmeli?
Öncelikle tabii ki rüzgarı anlamak, öğrenmek gerekiyor. Rüzgar enerjisinin güneş enerjisi kadar kolay anlaşılabilir olmadığını kabul ediyorum. Öte yandan, RES’ler Türkiye’nin birçok bölgesinde GES’lere göre iki kattan daha fazla enerji üretebilen, daha verimli olan ve çok daha az bir alan işgal eden bir yatırım türüdür. RES yatırımlarının ise süreçleri farklı zorluklar içermektedir. Örneğin RES yatırımı öncesi bir ön yatırım ile minimum 1 yıllık rüzgar ölçümü yaptırılması bunlardan biridir. Yatırımcı aday- larımızın bu süreçleri yönetebilmesi adına Türkiye rüzgar ekosisteminde kalifiye danışmanlık hizmet tedarikçileri de mevcuttur.
Bir diğer konu, RES yatırımı yaparken satın alınacak türbini sadece ilk yatırım maliyetine göre veya sadece finansal fizibilite tablolarına göre değerlendirmek bazı risklerin göz- den kaçırılması ile sonuçlanabilir. Alınacak ürünün kalitesi ve sorunsuz çalışmaya yakın olması da her zaman hesaba katılmalıdır. Buna ek olarak, tedarikçi seçimi kararı verilirken; tedarikçiyi servis, bakım, onarım perspektifinden de değerlendirmeye almak kritik öneme sahiptir. İlk yatırım maliyeti daha ekonomik görünen bir türbin eğer devreye alındıktan bir süre sonra, türbinden veya bir dış etkenden (doğa olayı vb) kaynaklanan bir arıza ile birkaç ay devre dışı kalırsa bu duruşun maliyetleri çok ağır olabilir. Dolayısı ile servis ihtiyaçlarına hem bugün hem de gelecekte hızlı yanıt verebilecek, ülke içinde gelişmiş servis ağları bulunan üreticilerin tercih edilmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde birçok ülke 2022 ve öncesine kıyasla çok daha büyük oranlarda RES kurulum kapasite tahsisleri planlıyor. Örneğin Almanya’nın önümüz- deki 5 yıl için yıllık kurulum hedefi 10 GW/ yıl seviyesinde. Bu hedef 2018-2022 yılları arasında devreye alınan 5 yıllık toplam kurulumun önümüzdeki yıldan itibaren her sene yapılması anlamına geliyor. Birçok Avrupa ülkesi, Amerika ve Çin genel olarak hedeflerini katlayarak yükseltmiş vaziyette. Dünyadaki bu gelişmelerden dolayı teslim sürelerinin uzaması, bazı türbin üreticilerinin her markete yetişmekte zorlanması gibi sonuçlar da ortaya çıkabilir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, yatırımcıların proje geliştirme ve sipariş verme konularındaki zamanlama yönetimi stratejik rol oynayacaktır.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.