Connect with us

Enerjinin kadınları TWRE ile birleşiyor, sektör güçleniyor

Yayın tarihi:

-

Başta yenilenebilir enerji olmak üzere tüm enerji sektörlerindeki kadınları birleştiren bir yapıda olan Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları (TWRE), enerji sektörünün geleceğine ışık tutuyor. Hazırladığı ‘Enerji Sektöründe Kadın Raporu’ ile enerji sektörünün Türkiye’deki cinsiyet eşitliğini mercek altına alan TWRE, bu çalışmasıyla Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu GİZ’in de desteğini aldı. Yurt içi ve yurt dışı birçok proje içerisinde yer alan, enerji sektöründeki uzmanlarla birlikte verdiği eğitimler ile enerjinin geleceğine odaklanan, sektördeki genç kadınlar için pusula görevi üstlenen TWRE, bu yıl içerisinde dernekleşmeyi hedefliyor.

 

Enerji sektörünün son durumu, sektördeki kadın çalışmaları, sektörün kadın-erkek fırsat eşitliği karnesi ve yenilenebilir enerjinin performansı üzerine röportaj gerçekleştirdiğimiz TWRE Kurucu Başkanı Sedef Budak, enerji sektöründeki güncel tabloyu dergimize değerlendiriyor.

Enerji sektöründeki kadınları birleştiren TWRE hakkında genel bir bilgilendirme yapar mısınız?

Hem rüzgar hem de güneş enerjisinde çok emek veren biri olarak, sektörde karar verici noktada çok az kadın olduğunu gördüm. Bu kadar geleceğe yönelik, doğa ana için çalışan bir işte neden bu kadar az kadın olduğunu hep merak ettim ve 2018 yılının başlarında Linkedin’de Rüzgar Enerjisi Türk Kadınları adından kapalı bir grup oluşturdum. Başlarda kişisel kontaklarımla 100 kişilik bir üyeye ulaştığımız grup için güneş, biyo gibi diğer enerji alanlarında çalışan kadınlardan da talepler gelmeye başladı. Talepler üzerine Turkish Women in Renewebles and Energy yani Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları (TWRE) nihai haline ulaştı. Grup son haline ulaştıktan sonra etkinlikler düzenlemeye başladık ve şu anki üye sayımız 1620 kişi. Bu yılın sonunda 2000 üyeye ulaşmayı planlıyoruz. 

Türkiye’de yenilenebilir enerji sektörü başta olmak üzere enerji sektörünün gelişiminde aktif rol oynayan ve oynayacak olan kadın profesyonellerin iletişim grubu olarak, Türk kadınlarını ve enerji sektörünü geliştirecek, temsil edecek ve birleştirecek birçok çalışma yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Grubumuz, ürettiği sürdürülebilir projelerle üyeler arasında iletişimi kuvvetlendirici; mentorluk, staj, C.V. desteği ve eğitimler vermektedir.

Türkiye’deki enerji ve yenilenebilir enerji sektörlerinde kadın istihdamını ele alırsak ortaya çıkan tabloyu rakamsal verilerle yorumlayabilir misiniz? 

Enerji Bakanımız geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Türkiye’ye Enerji Veren Kadınlar Ödülü’nde bu rakamı %12 olarak belirtti fakat bu eski bir kayıt. Biz, Enerji Sektöründe Kadın Raporu Çalışması’nda birçok firmaya ulaştık. Yaklaşık 907 bin çalışanın kayıtlarına ulaşarak bunların %14.8’inin kadınlardan oluştuğunu analiz ettik. Bu konuda gerek TÜİK gerek diğer kuruluşların elinde bir veri yoktu.

En son 1500 üye olduğumuz zaman kendi üyelerimiz üzerinden analiz ettiğimiz verilere göre sektörde çalışan kadınların; %3’ü genel müdür seviyesinde, %1’i girişimci, %3-4’ü akademisyen, %10’u öğrenci ve kalanların çoğu orta kademe yönetici. Sektörde çalışanlardan %36’mız mühendislik yapan kadınlar, %30 da eğitimi mühendislik olup, sektörde farklı işler yapan kadınlar var. Bizim üyelerimizin en az %73’ü mühendis ya da yüksek mühendis fakat bunların yalnızca %36’sı kendi tahsili üzerine çalışıyor. Örneğin, malzeme mühendisi fakat pazarlamacılık yapıyor, çevre mühendisi fakat finans işi yapıyor. TWRE olarak bu konuyu irdelediğimiz Enerji Sektöründe Kadın Raporu Çalışması’nı hazırladık. 

Rüzgar enerjisinde genç kadınlara yönelik çok önemli bir eğitim projeniz var. Bu proje ve eğitimlerden bahsedebilir misiniz?

Rüzgar enerjisinde 2019 yılından bu yana her sene Nordex Acciona ile beraber kadın mühendislere yönelik Rüzgar Türbin Teknik Eğitimi Projesini başlattık ve Nordex’in katkılarıyla birlikte bu projeyi ilerlettik. Her yıl en az 10  tekniker ve mühendis adayı genç kadına Nordex’in eğitim merkezinde 3 gün boyunca çok detaylı eğitim veriliyor, beraber sahaya iniliyor. Herhangi bir şekilde temiz enerjide çalışmak isteyen genç kadınlarımıza bu şekilde öncülük etmiş oluyoruz ve Nordex bu eğitimlerde kimi adaylara staj ya da iş teklifi yapabiliyor. Katılanlara iş imkanı, staj ya da güzel bir eğitim sunan bu projeyi Nordex ayrı bir şekilde de yapmaya başladı ve bu konuda çok mutluyuz. 

Bu grubu kurarken benim ve arkadaşlarımın amacı enerji sektöründeki kadın görünürlüğünü artırmaktı. TWRE olarak 4 yıl içerisinde bu amaca yönelik çok güzel gelişmeler sağladık. Bu oluşumu kurarken 40’ya yakın oturum ve kongreye katılmıştık. Pandemi öncesi dönemi ve pandemi sürecini çok verimli geçirerek pek çok dijital eğitim düzenledik. Yenilenebilir enerjinin uzmanlarından usta isimlerle hem kadın hem de erkek katılımcılara eğitimler verildi. Rüzgar, güneş ve biyokütle alanında 20’ye yakın eğitimler verildi. Üniversitede 1 yılda verilecek ders programını bu süreçte ücretsiz bir şekilde katılımcılara vermiş olduk. TWRE’yi sektörün kaynaştırıcı gücü haline getirerek; sektörü bir araya getirdik, geliştirdik ve kaynaştırdık. Bu yıl ikincisi düzenlenen Solar İstanbul Fuarı’nda sadece kadınlara özel ödüller verildi. Burada biz de En Etkili Kadın Platformu Ödülü’ne layık görüldük.

Enerji Sektöründe Kadın Raporu çok önemli bir çalışma. Bu proje hakkında bilgi verebilir misiniz?

IRENA Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı her yıl dünya genelinde bir iş raporu yayımlıyorlar. 2021’in sonunda yayımlanan raporda dünyadaki yenilenebilir enerji sektöründe çalışan kadın sayısını %32 olduğu açıklandı. Aynı raporda 2050’de enerjinin tamamında 122 milyon insanın çalışacağı ve bunun en az 42 milyonunun temiz enerjide olacağı yer aldı. Bunlar çok büyük rakamlar. Biz de ülke olarak bunun neresinde olduğumuzu merak ederek Enerji Sektöründe Kadın Raporu Çalışması’nı hazırlamaya başladık. Çalışmada ülkemiz enerji sektöründe kadın çalışan sayısının %15’e yakın olduğunu belirledik.

İleride bu raporun etkileriyle beraber katılan ve katılmayan şirketlerin istihdam politikalarında biraz daha eşit bir yaklaşım olacağını tahmin ediyoruz. TWRE olarak bu raporla sektörün röntgenini çektik fakat MR çekimine devam etmemiz gerekiyor. Bu ilk raporumuzdu ve oldukça profesyonel bir iş ortaya çıktı. Önümüzdeki günlerde yayımlanacak olan raporumuza Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu GİZ de destek oldu. En azından 2-3 yılda bir bu raporu yenilemeyi planlıyoruz. 

Sektör 2021 yılında nasıl bir performans sergiledi? 

Sektör 2021 yılında oldukça hızlıydı. 2005 yılında ilk çıkan yenilenebilir enerji kanunu ile gelen teşviklerden yararlanmak için son tarih, 2020 sonundan 2021 Haziran ayına uzatıldı. Devlet bu şekilde, 10 yıllık devlet teşvikinden yararlanmak için Haziran 2021’e kadar en azından tek türbinin kurulmasını ve kabulünün alınmasını istedi. O yüzden 2021 yılı tek türbinlerin inşası ile hızlı geçti. Bu yıl da o yatırımları devamı kuruluyor. Kurdaki dalgalanmara rağmen bu yatırımlar teşviklerin de dolar üzerinden olmasından dolayı devam etti. Yeni sistemde bu YEKA yarışmalarıyla beraber tavan fiyatlar düşmüştü şimdi tekrar yukarıya çıkarıldı. 45 TL’den 90’lara çıktı hala düşük ama en azından bir pazarlık payı oluşturuyor.  Şu anda kurulu gücümüz 100 GW’ye yakın. Bunun 11’ini rüzgar, 8’ini güneş, 1.5’ini jeotermal ve biyokütle oluşturuyor. Benim sektöre girdiğim 2007 yılında sadece 100 MW’lik rüzgar vardı. Gelişime bakılırsa bu teşviklerle çok iyi bir duruma geldik. Her türlü olumsuzluğa rağmen Avrupa’daki en hareketli rüzgar ve güneş pazarını oluşturuyoruz. Kurulu gücümüze yıllık ortalama 500 – 1000 megavat arası güç ekliyoruz.

2021 yılında sektörün kadın temsilcileri olarak hayata geçirdiğiniz çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Önceki yıllarda da düzenlediğimiz Woman to Woman usta-çırak mentorluk projemizi 2021 yılında; STEMconnector’ın düzenlediği 10 yılda 1 Milyon Kadına Mentor Programı ile birleştirdik. Geçen yıl yaptığımız ilk işlerden biri buydu ve TWRE olarak bu projeyi tüm sektöre yaydık. Sektörün farklı oyuncuları da dahil oldular. Projeyi bu sene daha da güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu GİZ ile sözleşme yaparak Enerji Sektöründe Kadın Raporu’muza destek aldık. Green Classes serilerimiz ile yeşil derslere devam ettik ve Green Panels’a başladık. Dünya Bankası, EBRD, Dell Teknoloji gibi dünya devi öncü kuruluşları ağırladık ve Onların ülkemiz enerji sektörüyle buluşmalarını sağladık. Enerji sektöründeki kadınlarımızın başarılarını konu edineceğimiz bir kitap projemiz var, bunun çalışmalarına başladık. Windbaba ile askıda eğitim projesi yaptık. Elektromobilite çalışma grubumuz var. Proje kapsamında enerjiyle birebir ilişkili bir alan olan Elektromobilite konusunda gerçekleştirdiğimiz araştırma ve çalışmalar ile enerji sektörü paydaşlarını ve kamuyu konuyla ilgili bilgilendirdik. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile görüşmeler gerçekleştirdik.

Enerji ve yenilenebilir enerji alanlarında çalışan kadınların karşılaştıkları zorluklardan bahsedebilir misiniz?

Enerji sektöründe kadınların karşılaştığı zorluklar arasında ilk sırada yetersiz temsil yer alıyor. Bu sorunu özellikle işe alımda karşılaşılan farkındalık sorunu takip ediyor; işe girişlerde kadınlara eşit fırsatlar sunulmuyor. Toplumsal kadın-erkek rolleri çok fazla: Kadınların sahaya inmesi, santrallere gitmesi sıkıntılı bir şeymiş gibi algılanıyor. Kadınların çakışan rolleri ve toplumsal yargılarla oluşan sıkıntılar neredeyse her sektörde olduğu gibi var. Diğer önemli konu ise kadının kendini ispatlaması gerektiği…

Bu sorunların hepsi rol modellerle çözülebilir; bu rol modeller de hazırladığımız gibi raporlarla, sahneye çıkan insanların eşit bir cinsiyet dağılmasıyla, eşit iş ve şans verilerek, sahada eşit şartlar sağlanarak oluşabilir. 4 yıl önce bu sektörde bunların hiçbiri akla dahi gelmiyordu fakat şimdi konuşabiliyoruz ve bu çok önemli.

Böyle büyük bir sektörün gelişimine katkı sunan grup olarak 2022 hedefleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

2022 yılında dernekleşmeyi planlıyoruz. Bu konuyu çok gerekli görmüyorduk ama sektördeki talepler bu yöndeydi ve biz de dernekleşme çalışmalarımıza başladık. Sadece enerji değil, sürdürülebilirlik adına çalışan herkesi kapsayacağız. 

Milyon Kadına Mentor Programı’na olan desteğimize devam edeceğiz. Eğitimlerimize tekrar başlıyoruz. Bu eğitimlerin içerisinde teknik gezi ve eğitimler, Smart Energy ile güneş panel eğitimleri olacak. Nordex’le rüzgar konusundaki çalışmalarımız devam ediyor. Bu yıl bu eğitimlerimizi daha da çeşitlendirmeyi istiyoruz. Gelecek adına nihai hedefimiz ise vakıflaşmak.

Enerji sektörü kadın çalışanlar konusunda global pazarda ne durumda?

Küresel ölçekte birçok kadın kuruluşunun üyesi ve destekçisiyiz. Yaklaşık 13 farklı ülkeden15 farklı kadın global ağıyla da iletişim halindeyiz. Bu geniş etkileşimle gördüğüm sorunlarımızın küresel ölçekte ortak olması. Sıkıntımız; sektörün erkek sektörü olarak bensenmesi ve zengin, güçlü ve çok önemli bir sektör olan enerji patronlarının dünya genelinde neredeyse hepsinin erkek olması. Avrupa, Afrika, Uzak Doğu ve Güney Amerika’da durum bizim gibi. Amerika ve Kanada şartlar konusunda biraz daha iyi durumda.

TWRE olarak çok örnek bir kuruluşuz. Geçtiğimiz günlerde Amerika’da sürdürülebilir çalışmalar yapan bir kadın grubuyla tanıştık, projelerimizin aynı olduğunu fark ettik. Birbirimizi tanımadan aynı sorunlar, aynı projeler üzerinde çalışıyorsak demek ki sorunlarımız aynı.

Sektördeki firmalara tavsiyeleriniz var mı?

Sektördeki kadınların haklarını aramaları gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri olan, kurumsal olan, sürdürülebilirlik konusunda çalışmaları destekleyen firmaların da bu konuda modadan etkilenerek değil, gerçekçi politikalarla bu işi yapmaları gerekiyor. Kadın hakları bir insan hakları sorunudur ve şirketlerin kendi kurumsal kimliklerini bozmadan politikalar oluşturarak bu sorunu çözmemeleri gerekmektedir. Şirketlerin kendi sürdürülebilirliklerini garanti altına almak için bu sorunları çözmeleri şart. Bu sorunları çözerken de sektördeki kadın temsilcilere, sosyologlara, uzmanlara sıkıntıları analiz edip çözüm sunabilecek kişilere danışmaları gerekmektedir. 

Eklemek istedikleriniz… 

Onshore yani kara üstü rüzgarda en verimli olarak tabir edilen yerleri kullandık. Artık Karadeniz gibi erişim ve ulaşımı zor bölgelerde sahaları kuruyor olacağız. Sektördeki bir sonraki adımı offshore yani deniz üstü rüzgar yatırımları oluşturacak. Bunun için DÜRED diye ayrı bir dernek kuruldu, çok güzel çalışmalar yapıyorlar. Bundan sonra kara ve deniz üstü rüzgar eğitimlerini konuşuyor ve görüşüyor olacağız. 26-28 Ekim 2022’de Marentech Expo Fuarı var. Orada deniz üstü rüzgârın ne kadar çeşitli bir iş olduğunu herkes görecek. Bunun yapımı, üretimi, bakımı, işletmesi, ömrü çok önemli konular. Bundan sonra Türkiye’de. deniz üstü yatırımları daha fazla konuşuyor olacağız. 

Sedef Budak kimdir?

Tekstilde uzun yıllar çalıştıktan sonra kendi işimi yapmaya karar verdim ve daha sürdürülebilir daha temiz ne yapabilirim sorusunu araştırırken 2007 yılında Bozcaada’da rüzgar türbinleri ile tanıştım. Orada herkes turistik faaliyetlerde bulunurken ben, oradaki kontrol binasının kapısını çalarak işletme müdürüyle uzun bir süre rüzgar türbinleri hakkında konuştum ve ilk defa rüzgar türbininden üretilen elektriğin takip edildiği dijital yazılımı gördüm. İstanbul’a döndüğümde tekstile devam etmeme kararı aldım. Gazetelerde rüzgar enerjisiyle ilgili haberleri takip etmeye başladım. 27 Kasım 2007 başvurularıyla ilgili okuduğum haberlerde çok büyük kapasitede başvurunun olduğunu gördüm. Başvuranların hepsine lisans verilse bu makinelerin 3-4 yıl gibi kısa bir sürede üretilemeyeceğini ve Çin’den temin edilebileceğini düşündüm. Çin’deki tekstil bağlantılarım üzerinden enerji konusunda üretim yapan firmalarla görüştüm ve oradaki büyük firmaların distribütörlüğünü alarak rüzgar enerjisi işine girmiş oldum. Biraz merak, biraz araştırma biraz da küresel iş tecrübemin katkısıyla girdiğim enerji sektöründe 15. yılımı geçiriyorum.

 

Yatırımcılar

Enerjisa Üretim’den elektrikli araçlar için platform hizmeti Charging Hub

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enerjisa Üretim- Charging Hub

Türkiye’nin lider özel sektör enerji üretim şirketi Enerjisa Üretim, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek elektrikli araçlar ve farklı şarj tedarikçileri için ortak buluşma noktası olan Charging Hub’ı kuruyor ve aynı zamanda şarj tedarikçilerinin yeşil elektrik tedarikindeki güvencesi oluyor.

Huawei teknolojisi ile sektördeki en hızlı şarj imkanını sunan ve farklı markalara ait şarj cihazlarını tek bir platformda buluşturan Charging Hub’ın çatısı tamamen güneş panellerinden oluşacak ve kendi enerjisini üreten bir model olarak öne çıkacak. Enerjisa Üretim, Charging Hub için yenilenebilir enerji santrallerinde üretilen elektrikten yeşil enerji sertifikası da sağlayacak.

RES yatırımlarının olduğu bölgelerde yaygınlaşacak

İstanbul Ataşehir’de başlayan pilot çalışmanın, öncelikli olarak Enerjisa Üretim’in rüzgar santrali yatırımlarının bulunduğu bölgeler ve şehirlerde yaygınlaşması planlanıyor. Yeni kurulacak olan Charging Hub’lar, müşterilere market, cafe ve dinlenme alanı gibi sosyalleşebilecekleri alanlar da sunacak.

Ultra hızlı şarj imkanı

Projenin teknoloji ortağı Huawei, geliştirdiği 720 kw’lık FusionCharge sıvı soğutmalı yüksek hızlı güç ünitesi ile ultrahızlı şarj imkanı sağlayacak. Geliştirilen teknolojik altyapı, iş ortağı Zebra Elektronik dağıtıcıları ile sadece binek ve SUV araçların şarjlarıyla sınırlı olmayıp, hafif ticari ve ağır ticari segmentlerdeki araçların da hızlı şarj edilmesine imkan tanıyacak. Ayrıca güneş enerjisi ve enerji depolama sistemleri ile entegre edilebilen yüksek hızlı şarj altyapısı sayesinde şarj gücü ihtiyaca göre dinamik olarak ayarlanabilecek ve dağıtıcılar arasında paylaşılabilecek. Bu sayede şebeke kullanımı azalacak ve şarj eş zamanlılığı önemli ölçüde artacak. 10 yıl kullanım ömrüyle yüksek verimli, hızlı ve güvenilir şarj imkanı sağlayan FusionCharge sıvı soğutmalı güç ünitesi, artan elektrikli araç penetrasyonu ile oluşan beklenmedik şebeke yüklenimlerinin önüne geçecek. Şarj tesislerinin temelini oluşturması beklenen ünite ile operatörler ve taşıyıcılar, şarj tesisi işletme ve bakım maliyetlerinden tasarruf ederken kullanıcılar daha iyi bir şarj deneyiminden yararlanacak.

Gerçekleştirilen lansmanda konuşan Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, şunları söyledi: “Elektrikli araçlara geçiş sürecinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaştığı bu dönemde lansmanını gerçekleştirdiğimiz Charging Hub, tüm şarj istasyonları için bir buluşma noktası olma özelliği taşıyor. Yeni nesil araçların teknolojisini destekleyecek şarj istasyonları hem uzun menzil sağlaması hem de hızlı şarj özelliği ile müşterilere zaman kazandırması açısından oldukça kritik. Enerjisa Üretim olarak yenilenebilir enerji konusunda gerçekleştirdiğimiz tüm yatırımlar bir noktada şarj istasyonları için şebekeyi de besleyecek önemli bir unsur haline geliyor. Huawei, Zebra Elektronik ve Altensis gibi konunun uzmanı güçlü paydaşlar ile yeşil enerji kullanımını teşvik etmek ve elektrikli araçlar için erişilebilir bir altyapı sağlamak amacıyla çalışıyoruz. Ülkemize olduğu kadar dünyaya da model olabilecek bir örnek oluşturmanın heyecanıyla elektrikli şarj istasyonlarında ilham verecek yenilikler gerçekleştirmek istiyoruz.”

Türkiye’de e-mobilitenin gelişiminden duyduğu memnuniyeti dile getiren Huawei Türkiye Dijital Enerji İş Grubu Genel Müdürü Gavin Zhao, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’nin gelecek yüzyılı için belirlediği en önemli hedefler arasında olan sürdürülebilir kalkınma ve enerji politikaları kapsamında dijital güç odaklı Ar-Ge ve inovasyon stratejileri son derece kıymetli bir yerde duruyor. Huawei Türkiye olarak; geliştirdiğimiz yenilikçi ve entegre enerji çözümler ile değer zincirinde katma değer yaratıp, dijital enerji dönüşümüne geçişi hızlandırmayı amaçlıyoruz. Şüphesiz, bu dönüşümü destekleyecek en önemli etken, sektör paydaşlarımızla kurduğumuz iş birlikleri olacaktır. Bugün, Huawei ve Zebra Elektonik teknoloji altyapısı ile Enerjisa Üretim bünyesinde faaliyet gösterecek Türkiye’nin ilk Charging Hub’ını duyurmanın heyecanını yaşıyoruz. Hayata geçirilen bu projenin enerji dönüşümünde yönlendirme gücü olacağına inanıyoruz.”

Zebra Elektronik CEO’su Berkay Somalı ise, “Geliştirmiş olduğumuz donanım ve yazılımlarla elektrikli araç şarj sektöründe sürdürülebilir bir gelecek için üretmeye devam ediyoruz. Zebra Elektronik’in yeni ürünü Boost-e Yüksek Hızlı Şarj Cihazı bu proje ile sahalarda yerini alacak ve şarj süresinin kısalığı ile elektrikli araç kullanımını teşvik etmede önemli bir rol oynayacak. Charging Hub Projesi’nde yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanacak şarj hizmetleri sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin oluşturulmasına katkı sağlayacak. Bu bağlamda Enerjisa Üretim ve Huawei ile iş birliği yapmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz” açıklamasında bulundu.

Devamını oku

Genel

EPDK Başkanlığı’na 4. kez Mustafa Yılmaz atandı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Başkanlığı’na Mustafa Yılmaz’ın atanmasına dair karar, Resmi Gazete’de yayımlandı. Mustafa Yılmaz 4. kez EPDK Başkanlığı görevine atanmış oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, “Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanlığına, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Kanunun 5’inci maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin 2, 3 ve 7’nci maddeleri gereğince Mustafa Yılmaz atanmıştır.” ifadeleri kullanıldı.

Devamını oku

Bilgi Kaynakları

Rüzgar enerji santrali ve maden ruhsat sahalarının çakışması üzerine bir değerlendirme

Yayın tarihi:

-

Bir ülkenin varlığını sürdürebilmesi için öz kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanması gerekmektedir. Ülkemiz sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla tarımı, turizmi, sanayisi hatta her şeyden öte genç ve dinamik nüfusuyla varlığını ve devamlılığını daha da sağlamlaştırmaya çalışmaktadır.

Son yıllarda özellikle enerji bağımsızlığının öneminin artması, ulusal mevzuat ve uluslararası anlaşmaların da etkisiyle yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi artış göstermektedir. Çevrenin korunması, istihdam yaratması ve arz güvenliği sağlaması gibi konularda, yenilenebilir enerjinin ne kadar önemli olduğu bilinmektedir.

Ülkemiz enerji kaynakları çeşitliliği gibi maden çeşitliliğine de sahiptir. Demir, bakır, krom, bor ve sayabileceğimiz birçok maden çeşidi topraklarımız altında yer almaktadır. Enerji yatırımları gibi maden yatırım süreçleri de yatırımcılar için uzun ve yorucudur.

Bir tarafta maden arama teknolojisinin gelişmesi ve yeni rezervlerin keşfi, bir tarafta rüzgârın verimli olduğu alanların tespit edilmesi ve teknolojisinin gelişmesi ile rüzgâr enerjisi yatırımlarının artması sonucu iki yatırım alanında birtakım uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Bu uyuşmazlıkların en başında, maden ruhsat sahaları ile RES sahalarının çakışması yer almaktadır.

Anayasa’mızın “Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi” başlıklı 168. maddesinde; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” hükmü yer almaktadır.

Maden Kanunu’nun “Madencilik faaliyetlerinde izinler” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak, temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama getirilebilir. İlk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanlar diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar göz önüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilir. Kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanlar ihale yoluyla aramalara açılır. Bu Kanun dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak kanun ile düzenlenir.” Hükmü ve 16. fıkrasında; “Herhangi bir yatırım yapılmamış I. Grup ve II. Grup (a) bendi madenler, mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddeleri için verilen ruhsatlar ile görünür rezervi belirlenmemiş diğer grup maden ruhsat sahaları ile çakışan aynı yerdeki diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilir. Ruhsatlı sahalarda görünür rezervi belirlemek üzere yapılan sondaj, kuyu, galeri, desandre gibi isler için yapılan yatırımların ve maden varlığının belgelenmesi durumunda tespit edilen görünür rezerv alanı dışındaki alanlar için, diğer yatırımların madencilik faaliyetlerini engellemeyeceğine Genel Müdürlükçe karar verilmesi halinde diğer yatırım için izin verilir. Bu alanlarda ruhsat sahibi tarafından yapılmış yatırımı etkileyen bir husus var ise bu alanla ilgili karar Bakanlık tarafından verilir. İşletme ruhsat alanı içerisinde ancak işletme izni veya görünür rezerv alanı dışındaki bir alanda diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilebilir. Yatırımın işletme izni veya görünür rezerv alanı ile çakışması durumunda, Bakanlık tarafından karar verilir. Arama ruhsatı döneminde hiçbir yatırım yapılmamış ise diğer yatırımlara engel teşkil etmez.” hükümlerine yer verilmiştir.

Maden ve enerji sahalarının çakışması sonucu Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) yapılan başvurularda, MAPEG tarafından inceleme yapılmaktadır. Bu incelemede; 7. madde kapsamında alınmış bir izin (ÇED, GSM ve Mülkiyet izinleri) bulunup bulunmadığı, üretim ve üretime yönelik herhangi bir madencilik faaliyeti olup olmadığı, saha için uygun bulunan işletme izin alanı ve RES alanı ile çakışmayan ruhsat alanlarında yapılacak madencilik faaliyetlerine RES projesinin olumsuz etkileyecek bir durumu olup olmadığı, çakışmalı alanda ruhsat sahibi tarafından madencilik faaliyetlerine yönelik herhangi bir yatırım yapılıp yapılmadığı, tesis, ENH, yol vb. herhangi madenciliğe yönelik bir çalışma olup olmadığı tespit edilir. RES proje alanı ile çakışmalı konumda bulunan ruhsat açısından sakınca bulunmadığının, kaynak kaybının yaşanmayacağının ve her iki faaliyetin bir arada yürütülebileceğinin tespit edilmesi sonucu projesinin yapılmasında MAPEG tarafından herhangi bir sakınca olmadığına karar verilir ve söz konusu alan “RES Özel İzin Alanı” olarak kayıtlara geçer.

Maden firmaları bu durum üzerine kazanılmış haklarının engellendiği, kaynak kaybının yaşanacağı iddiaları ile MAPEG’in “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli idare mahkemesinde dava açabilmektedir. Hatta maden firmaları, rüzgâr enerji santrali için verilen üretim lisansının ve ÇED kararının iptali istemli dava açtığı dahi bilinmektedir. Bu noktada sorgulanması gereken, davacı sıfatı bulunan maden firmalarının gerçekten kazanılmış hakkının olup olmadığı ve bu doğrultuda MAPEG’in “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli veya ÇED kararının iptali istemli dava açmada hukuki menfaati bulunup bulunmadığıdır.

Maden ruhsatı ve işletme izninin iptali istemli bir davada, idare mahkemesince davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Temyiz incelemesi sonucu Danıştay 8. Dairesi’nin kararında; davacı maden firmasının daha önceden alınan ÇED Gerekli Değildir kararının açılan dava sonucu iptal edildiği, arkasından ÇED sürecinin başlatılarak ÇED raporu hazırlandığı ve ÇED Olumlu kararı verildiği, ancak yine ÇED Olumlu kararının iptali istemli açılan davada idare mahkemesince davanın kabul edilerek dava konusu ÇED kararının iptal edildiği ve temyiz incelemesi sonucu da idare mahkemesinin kararının onandığını belirtmiştir. Danıştay 8. Dairesi bunu dayanak alarak, maden ruhsatı ve işletme izninin iptali istemli davada yerel mahkemenin verdiği davanın kabulü ve dava konusu işlemin iptali yönünde verdiği kararı; bölgenin maden işletilmesine uygun olmadığı, koruma alanı ilan edildiği anlaşıldığından davaya konu maden işletme ruhsatının da iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna yönelik karar vermiştir.

Yargılamalarda kazanılmış haklarının korunması iddiası karşısında, maden şirketlerinin maden işletme izni, bu izni alabilmesi için geçerli olan ÇED ve/veya diğer izinlerin alınıp alınmadığı ve hukuken güncel ve meşru olup olmadıkları tespit edilmelidir. Ancak ruhsat sahasıyla çakışan alandaki RES projelerinin de, tüm onay sürecinin tamamlanarak MAPEG tarafından yapılan inceleme sonucu uygun bulunması da bir o kadar değerlidir.

ÇED kararı hem RES yatırımları hem de maden yatırımları için en önemli kararlardan biridir. ÇED kararının bir şekilde iptal edilmesi sonucu yapılacak olan yatırım sekteye uğrayabilmektedir. Yukarıda arz ettiğimiz Danıştay kararında belirtildiği gibi güncel, meşru, hukuken korunan bir ÇED kararı olmadığı sürece yatırım gerçekleştirilememektedir. Maden firmalarının açtığı sahaların çakışması sonucu verilen “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli davalarda ya da ÇED davalarında, mahkemelerin öncelikle maden firmasının maden işletme iznin bulunup bulunmadığı, söz konusu maden yatırımının mevzuat anlamında yapılabilirliğinin (ÇED, Orman İzni vb. olup olmadığı) incelemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu önemli husus ile birlikte RES yatırımların arttığı bu dönemde, rüzgâr enerjisi santral sahaları belirlenirken daha dikkatli olup yatırım davranılıp sahanın tüm ayrıntıları dikkate alınarak koordinatların belirlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; ülkemiz, enerji kaynaklarını da yer altı kaynaklarını da verimli, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygun bir şekilde kullanmalıdır. Maden ve enerji alanlarının çakışması gibi karmaşık durumlarda, mevzuata uygun şekilde yapılacak incelemelerin ve kararların önemli olduğu açıktır. Özellikle, her iki sektörün de uzun vadeli planlamalarının ve yatırımlarının çatışmasını önlemek için titizlikle hareket etmek gerekmektedir. Bu bağlamda, mevzuata uygun şekilde yapılan değerlendirmeler sonucunda verilen kararların, her iki sektörün de hukuki çıkarlarını koruyarak adil ve dengeli bir şekilde sonuçlanması ülkemizin yatırım güvenliği adına büyük önem taşımaktadır.

Devamını oku

Trendler