Giles Dickson yoğun gündemi Rüzgar Enerjisi’ne değerlendirdi: ‘Avrupa malı’ ifadesi Türkiye’yi de kapsamalı

Editör
Giles Dickson yoğun gündemi Rüzgar Enerjisi’ne değerlendirdi: ‘Avrupa malı’ ifadesi Türkiye'yi de kapsamalı

Ülkeler yenilenebilir enerjiye geçişteki adımlarını hızlandırıyor, Rusya’ya olan enerji bağımlılığından dili yanan Avrupa ve yanı sıra ABD, yeşil enerji için önemli yasalar çıkararak yenilenebilir enerjideki tedarik zincirini daha kontrollü oluşturuyor. Rüzgar enerjisinde önemli eşikleri geride bırakan Türkiye, deniz üstü rüzgar enerjisinde aday sahaları açıklayarak önemli bir kilometre taşını daha geride bırakıyor. Rüzgar Enerjisi Dergisi’ne özel açıklamalarda bulunan WindEurope CEO’su Giles Dickson, Avrupa’nın kendi rüzgar tedarik zincirini zamanında büyütmezse, diğer ülkelerin bugünkü darboğazlardan faydalanmaya hazır olacağını vurgulayarak, “Avrupa malı ifadesi açıkça Türkiye’yi de kapsamalı” diyor. Türkiye’nin deniz üstü rüzgardaki adımlarıyla ilgili önemli bir değerlendirme yapan Dickson, “Türkiye, Avrupa’nın yaptığı hatayı yapmamalı” diye uyarıyor.

Küresel ölçekte rüzgar enerjisine yön veren kuruluşlardan biri olan WindEurope’un CEO’su Giles Dickson, sektörün yoğun gündemini Rüzgar Enerjisi Dergisi’ne değerlendiriyor.

 

Bu yıl Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi’nde (TÜREK) TÜREB ile işbirliği yapıyorsunuz. Avrupalı türbin ve komponent üreticileri ile rüzgar enerjisi sektörünün Türk tedarikçilerini bir araya getirecek olan TÜREK 2023 ile hedeflenen etkileşim hakkında yorum yapabilir misiniz? Bu tür iş birlikleri devam edecek mi?

 

Türkiye rüzgâr endüstrisinin başarısı, sürekli genişleyen güçlü yerel tedarik zincirine dayanıyor. Birçok Avrupalı ve uluslararası şirketin üretim tesisleri kurduğu Türkiye’de, rüzgâr sektörü bugün yaklaşık 25.000 kişiye istihdam sağlıyor. Şu ana kadar Türkiye’de kurulu olan 12 GW’lık rüzgar enerjisinin tamamı karada; ancak Türkiye’nin offshore rüzgar endüstrisi de şekilleniyor. Yakın zamanda kurulan Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği, Avrupa’nın offshore rüzgar başarı hikayesinden dersler çıkarmak üzere WindEurope’a katıldı.

7-8 Kasım 2023 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek olan Türkiye Rüzgâr Enerjisi Kongresi, Türkiye’de karasal ve offshore rüzgâr enerjisinin gelecekteki genişlemesi hakkında bilgi alışverişinde bulunmak ve öğrenmek için harika bir fırsat olacaktır. Onaylanan konuşmacılar ve konferans programı mükemmel bir etkinlik vadediyor.

WindEurope uzun yıllardır Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) ile çok verimli bir şekilde çalışmaktadır. Diğer etkinliklerin yanısıra, bu yılın başlarında Avrupa’nın önemli rüzgar enerjisi liderlerinin özel bir toplantısı olan 2023 WindEurope CEO’ları Toplantısı’nı İstanbul ev sahipliğinde yaptık. Daha pek çok projede el ele çalışmayı umuyoruz.

 

Türkiye’nin 2035 yılına kadar olan hedeflerini içeren Ulusal Enerji Planı’nda açıklanan 5 GW deniz üstü rüzgar enerjisi hedefi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu hedefe ulaşmak için neler yapılması gerekiyor?

 

Türkiye hızla gelişerek karasal rüzgar enerjisinde lider bir pazar haline geldi. Şimdi bir sonraki adımı offshore rüzgârdan yararlanarak atmanın tam zamanı. Türkiye’nin denizdeki mükemmel rüzgar hızları ideal koşulları sunuyor. Ulusal Enerji Planı’ndaki 5 GW’lık offshore rüzgâr hedefi iyi bir başlangıç noktası ve açık deniz rüzgâr gelişimini mümkün kılmak için önemli iyileştirmeler yapıldı.

Türkiye şimdi mekansal deniz planları aracılığıyla rüzgâr için bölgeler tahsis etmelidir. Ardından Hükümet, deniz üstü rüzgâr ihalelerinin sıklığını, hacimlerini ve değerlendirme kriterlerini belirlemek üzere ihale takvimleri belirlemeye başlayabilir. Bu ihaleler, gelirleri istikrara kavuşturacak ücretlendirme mekanizmaları ile birleştirilmelidir.

Avrupa’daki deneyimler, Fark Sözleşmesi modelinin offshore rüzgar gelişimini desteklemek için en iyi model olduğunu göstermektedir. Bu model, yeni rüzgar santralleri için finansman maliyetlerini düşük tutmaktadır. Ayrıca vergi mükellefleri ve hükümetler için de faydalıdır: Hükümetler sadece offshore rüzgar santrali geliştiricilerine ödeme yapmakla kalmıyor, elektrik fiyatları yüksek olduğunda da geri ödeme alıyorlar. Türkiye, diğer Avrupa ülkelerinin şu anda yaptığı hatayı yapmamalı ve offshore rüzgarı veya deniz sahası kiralama ihalesini peşin ödeme şeklinde yürütmemelidir. Bu ödemeler offshore rüzgâr geliştiricileri için kötüdür çünkü deniz üstü rüzgarı daha pahalı hale getirir. Nihayetinde bu ekstra maliyetlerin tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gerekir; bu da herkesi daha kötü bir durumda bırakır.

Kesin bir ihale takviminin yanı sıra offshore rüzgar da limanlara ve şebekelere yatırım yapılmasını gerektirir. Deniz üstü rüzgar santralleri için zamanında ve güvenilir şebeke bağlantıları en önemli öncelik olmalıdır. Eğer elektrik kıyıya ulaştırılamıyorsa türbin inşa etmenin bir anlamı yoktur. Türkiye aynı zamanda liman altyapısına, açık deniz rüzgar gemilerine ve daha geniş tedarik zincirinin sanayileşmesine de yatırım yapmalıdır. Bu kulağa çok para harcamak gibi gelebilir; ancak bu, ucuz elektrik, kalıcı ekonomik büyüme ve offshore rüzgar sektöründe binlerce yeni istihdam sağlayacak stratejik bir yatırımdır. Avrupa’da her yeni offshore rüzgar türbini ulusal GSYH’ye 15 milyon euroluk ekonomik faaliyet katkısı sağlamaktadır.

 

WindEurope 2026 Annual Event’a resmen aday olan İstanbul’la ilgili ne düşünüyorsunuz? İstanbul’a rakip şehirlerle ilgili de bilgi vererek, etkinliğin burada düzenlenme ihtimalini değerlendirebilir misiniz?

 

Şu an için yorum yapmayacağız.

 

BloombergNEF, yayınladığı bir raporda yeni rüzgar türbinlerinin devreye alınmasında %15’lik bir düşüş yaşandığını açıkladı. Tedarik zinciri ve sübvansiyon kısıtlamalarından etkilenen rüzgâr enerjisi sektörü 2023’ü nasıl geçiriyor? Bu yıl sonu için neler öngörüyorsunuz?

 

Rüzgar enerjisi için yıllık kurulum rakamlarının dikkatle karşılaştırılması gerekmektedir. Rakamların bir yıldan diğerine hafifçe dalgalanmasının birçok nedeni var ancak karadaki rüzgar kurulumunun gidişatı açıkça yukarıya yönlüdür. Avrupa hükümetleri, tıpkı Türk hükümetinin yaptığı gibi Enerji ve İklim Planlarının bir parçası olarak karada daha fazla rüzgar türbini inşa etme taahhüdünde bulunuyor. Türkiye’nin 2030 yılına kadar olan dönemi kapsayan Ulusal Enerji Planı, yaklaşık 30 GW rüzgar enerjisini hedefliyor ve bunun yalnızca 5 GW’ının deniz rüzgarı olması gerekiyor. Bu, Türkiye’nin karadaki rüzgar kapasitesini iki katından fazla artıracağı anlamına geliyor.

 

ABD’nin yeşil enerji teknolojileri için vergi indirimleri ve teşvikler içeren Enflasyon Azaltma Yasası (IRA) ve AB’nin Yeşil Uzlaşma Sanayi Planı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu gelişmeler yeşil enerji sektöründeki küresel ticareti nasıl etkileyecek?

 

Avrupa’nın kendi temiz teknoloji üretimini artırması gerekiyor. Bugün AB, 2030 enerji ve iklim hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duyduğu rüzgar türbinlerini, ısı pompalarını ve elektrolizörleri üretemiyor. Şubat 2023’te AB, IRA’ya cevabını masaya yatırdı: Yeşil Anlaşma Sanayi Planı. Bu plan, AB’nin genel stratejik temiz teknoloji üretim kapasitesini 2030 yılına kadar en az %40’a çıkarmayı amaçlayan Net-Sıfır Sanayi Yasası Net-Zero Industry Act’ı (NZIA) içeriyor. Bu haliyle yetersiz kalan NZIA, finansman konusunda çok zayıf. AB’nin sadece inovasyonu finanse etmekle kalmayıp, tedarik zincirini büyütmeye yardımcı olacak parayı da masaya koyması gerekiyor. Ulusal hükümetlerin, yeni fabrikalara yapılacak yatırımları desteklemek için AB devlet yardımı kurallarında sahip oldukları yeni esneklikten maksimum düzeyde yararlanmaları gerekiyor.

Avrupa kendi rüzgar tedarik zincirini zamanında büyütmezse, diğer ülkeler bugünkü darboğazlardan faydalanmaya hazır olacaktır. çin halihazırda 3. ülke pazarlarında avrupalı türbin üreticileriyle rekabet etmektedir. Şimdi agresif bir şekilde avrupa pazarına da girmeye çalışıyorlar. AB’nin Net-Sıfır Sanayi Yasası, Yeşil Anlaşma’nın “Avrupa malı” olmaya devam etmesini sağlamalıdır ve “Avrupa malı” ifadesi açıkça Türkiye’yi de kapsamalıdır.

 

AB’nin yeşil enerji hedefleri rüzgar enerjisi sektöründe önemli bir rol oynuyor. AB’nin yeni enerji stratejisi çerçevesinde rüzgar enerjisi sektörü için neler bekliyorsunuz?

 

Avrupa Yeşil Anlaşması Avrupa’nın kapsayıcı vizyonudur. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Rusya’nın gaz şantajı, Avrupalı politika yapıcılara sadece rüzgar ve güneş gibi yerli enerji kaynaklarının enerji güvenliğini gerçekten garanti ettiğini kanıtladı. Avrupa Birliği bu nedenle yeni REPowerEU stratejisinde, Rus gaz ithalatına olan aşırı bağımlılığını azaltmak için rüzgar enerjisine yönelik genişleme hedeflerini arttırdı.

AB, Avrupa’nın elektrik tüketimini karşılamada bugün %17 olan rüzgarın payını, 2050 yılına kadar %50’ye yükseltmeyi istiyor. O zamana kadar AB’nin 420 GW kurulu rüzgâr enerjisi kapasitesine ulaşması gerekiyor ki bu da 2030’a kadar her yıl yaklaşık 30 GW rüzgar enerjisi kurması gerektiği anlamına geliyor. Ancak biz bu hedeflerle uyumlu değiliz. 2022 yılında Avrupa’nın enerji ve iklim hedeflerine ulaşması için gerekli olanın sadece yarısını kurduk. Yatırımlar ve yeni türbin siparişleri de azaldı.

Hükümetlerin ve AB’nin artık rüzgar enerjisi dağıtımını hızlandıracak eylemleri ayrıntılı olarak açıklaması gerekiyor. Ancak Avrupa’nın bu büyük yükselişi desteklemek için deniz üstü rüzgar tedarik zincirini genişlet- mesi gerekiyor. Mevcut durumda 2030 hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duyacağımız tüm ekipmanı üretmeye yetecek kadar fabrikamız yok. Fabrikalara, iş gücüne ve altyapıya gerekli yatırımlar yeterince hızlı yapılmıyor. Offshore rüzgar türbinleri için temellerin üretiminde ve kurulum gemilerinin mevcudiyetinde halihazırda darboğazlar bulunuyor. Yeni türbin ve kablo fabrikalarına da ihtiyaç var. Ayrıca liman altyapısına 9 milyar euroluk yatırım ve yeni şebeke bağlantılarına büyük yatırımlar gerekiyor.

 

Açık deniz rüzgâr enerjisi, teknolojik ilerlemelerle birlikte önemli bir büyüme yaşıyor. Windeurope olarak bu alanda yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgi vererek offshore rüzgar enerjisinin geleceğine ilişkin öngörülerinizi paylaşır mısınız?

 

2023’ün ilk yarısında Avrupa’da 3 GW’lık yeni offshore rüzgâr türbini kuruldu. Bu hiç de fena değil; ancak 10 yılın sonuna kadar yıllık 20 GW kurulum oranlarına yaklaşmamız gerekiyor. Mevcut piyasa koşulları altında ve daha fazla destek olmadan Avrupa’nın tedarik zinciri bunun ancak yarısını sağlayabilir. Bulup eğitmemiz gereken binlerce ek işçi bir yana, açık deniz temelleri, kurulum gemileri ve açık deniz dizi kablolarının üretiminde ilk darboğazlar şimdiden görülmeye başlandı.

Ancak iyimser olmak için de pek çok neden var. Güvenilir kapasite faktörleri ve yüksek elektrik çıktısı ile rüzgar enerjisi, enerji sistemimizde tam bir dönüşüm sağlamak için en uygun enerji kaynağıdır. Denizcilik Mekansal Planlaması sayesinde offshore rüzgar gelişimi için yaklaşık 52.000 Km’lik bir alan tahsis ettik. Bu, 2030 hedeflerini gerçekleştirmek için yeterlidir. Teknolojilerimiz her zamankinden daha iyi performans gösteriyor. Tedarik zincirimizi optimize etmenin doğru yolu, örneğin daha iyi lojistik ve gemi paylaşımı sağlamak için yapay zekayla karar verme. Ayrıca, enerji adaları veya hibrit açık deniz rüzgâr çiftlikleri gibi yeni şebeke entegrasyon yöntemlerine bakıyoruz. Bunlar birden fazla ülkeye elektrik sağlayabilir ve optimum alan kullanımı ve enerji akışları için birbirine entegre edilecek ve birbirine bağlanacak bir şebeke Avrupa’nın gelecekteki açık deniz rüzgar şebekesi için yapı taşıdır.

 

Projelerin finansmanı gibi birçok zorluğu beraberinde getiren deniz üstü rüzgar enerjisinde sorunların nasıl aşılması planlanıyor?

 

Şu anda temel sorun iş durumu. Avrupa offshore rüzgar endüstrisi önemli maliyet baskılarıyla karşı karşıya. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra, enflasyon ve artan girdi maliyetleri nedeniyle Avrupa’da offshore rüzgar türbinleri üretmenin fiyatı, son 2 yılda %30-40 oranında arttı. Bu durum offshore rüzgar projelerinin ekonomisi açısından kısa vadeli zorluklar yaratabilir. Avrupa’nın enerji güvenliğini güçlendirmek, iklim ve enerji hedeflerimize ulaşmak için hükümetlerin bu projeleri hemen desteklemesi ve hayata geçmesini sağlamaları gerekiyor. En önemlisi, hükümetlerin yenilenebilir enerji ihalelerini enflasyona endekslemesi gerekiyor.

 

Deniz üstü rüzgâr enerjisinde sürdürülebilirlik, çevre koruma ve sosyal sorumluluk konuları büyük önem taşıyor. Windeurope olarak bu konularda nasıl bir strateji izliyorsunuz ve sektördeki diğer firmalara örnek teşkil edecek uygulamalarınız nelerdir?

 

Avrupa rüzgar endüstrisi, rüzgar çiftliklerinin inşa edildiği yerel çevreyi korumak için aktif olarak çalışmakta ve bu amaçla sivil toplum, kamu yetkilileri ve bilim camiası ile etkileşim kurmaktadır. Çevresel etkileri önlemek, yönetmek ve azaltmak için rüzgar çiftliklerinin planlanması, yerleştirilmesi, tasarımı, onları inşa etme ve işletme şeklimizle mümkün olan her şeyi yapıyoruz.

Offshore rüzgar çiftlikleri aslında yerel çevre üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilir ve biyoçeşitliliğin restorasyonunu destekleyebilir. Su ürünleri yetiştiriciliği ve yapay resifler yoluyla deniz yaşamının yenilenmesine yardımcı olabilirler. Türbinler arasında dip trolü balıkçılığına izin verilmediğinden, offshore rüzgar santralleri balık stoklarını artırabilir ve nesli tükenmekte olan türleri geri getirebilir. WindEurope, Avrupa Komisyonu’nun Doğa Restorasyon Yasası ile AB’nin bozulmuş alanlarının %30’unu restore etme hedefini empati kurarak desteklemiştir. Bu olumlu biyoçeşitlilik etkilerini vurgulamanın yollarını bulmak için STK’larla aktif olarak çalışıyoruz. WindEurope, doğanın korunması ve sağlıklı deniz ekosistemleri ile uyumu sağlarken offshore rüzgar enerjisi ve şebeke altyapısının dağıtımını hızlandırmak için bir koalisyon olan Offshore Coalition for Energy and Nature’ın (OCEaN) bir parçasıdır. Ørsted, yapay resiflerin nesli tükenmekte olan istiridye türlerinin korunmasına nasıl yardımcı olabileceğini araştırmak için WWF Danimarka ile iş birliği yaptı. Ayrıca mercanlara açık deniz rüzgar çiftliklerinde yeni bir yuva sağlamak için çalışıyorlar. Vattenfall hem kıyı korumasını hem de deniz biyoçeşitliliğini geliştirmek için yapay kaya resifleri kullanıyor. Ayrıca açık deniz rüzgar çiftliklerinde sürdürülebilir yosun ve midye yetiştiriciliği üzerinde çalışıyorlar. Hollanda Kuzey Denizleri Vakfı ile rüzgar endüstrisi de rüzgar çiftliklerinde istiridye yetiştiriyor.

 

Giles Dickson

WindEurope CEO’su Giles Dickson kimdir?

 

Giles Dickson, 2015 yılından bu yana WindEurope’un CEO’su olarak görev yapıyor. Avrupa rüzgar endüstrisinin sesi olan WindEurope, Avrupa genelinde 550’den fazla üyesiyle kara ve deniz üstü rüzgârın tüm değer zincirini temsil ediyor. Avrupa’da rüzgâr enerjisinin yaygınlaşmasını destekleyen ve Avrupa’nın rüzgâr enerjisi tedarik zincirini güçlendirmek için hükümetleri ve diğer paydaşları harekete geçiren WindEurope; sektörel fuarlar, konferanslar ve çalıştaylar düzenler, rüzgarda kamu tarafından finanse edilen Ar-Ge çalışmalarını koordine eder ve rüzgarda neler olup bittiğine dair piyasa verileri ve istihbarat kaynağı oluşturur.

Bu Makaleyi Paylaş
By Editör
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Yorum Yap