Global Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) tarafından 2007 yılından bu yana rüzgar enerjisinin dünya genelindeki farkındalığını artırmak ve temiz enerji dönüşümüne desteği teşvik etmek amacıyla her yıl 15 Haziran’da kutlanan Dünya Rüzgar Günü vesilesiyle ülkemizde rüzgar enerjisinin mevcut görünümüne bir göz atmak istedik.
2023 yıl sonu itibarıyla ülkemizin toplam elektrik kurulu gücü 107.600 MW seviyesinde olurken, rüzgar kurulu gücümüz de 12.300 MW mekanik seviyesine ulaşmış durumda, yani toplam elektrik üretim portföyümüzün yaklaşık yüzde 11’ini rüzgar santrallerimiz oluşturuyor. Yeniden hız kazanmaya başlayan yatırımlarla beraber yıl sonu itibarıyla 13.000 MW’ı aşabileceğimizi ümit ediyoruz.
Ülke olarak son 15 yılda YEKDEM kurgusu dahilinde yer alan doğru destekleme politikalarıyla neredeyse sıfırdan bir sektör inşa ettik. Rüzgar santral yatırımları, rüzgar sanayisi, servis bakım ve lojistik alt sektörleriyle, tüm bu alanlarda yetişmiş insan kaynağıyla, gün geçtikçe gelişen mevzuatıyla Türkiye rüzgarda müthiş bir atılım yaptı ve dünya ile Avrupa geneline baktığımızda önemli bir noktaya geldi. Geçmiş yıllarda atılan adımların faydalarını bugün ulaşılan rakamlarda açık bir şekilde görebiliyoruz. Ancak, oluşan kazanımları artırarak devam ettirebilmek amacıyla bu atılımın devam ettirilmesi ve sürdürülebilir kılınması da şart.
Rüzgarda son birkaç yıldaki genel görünüm
Rüzgar enerjisi alanında geçmiş yıllarda kısmi yavaşlamalar olurken maalesef son 2 yılda hızlı bir ivme kaybı gözlemledik. 2021 yılında 1.800 MW’ı aşan yıllık kurulumlarımız 2022’de 800 MW seviyesinde, 2023’te de 400 MW seviyesinde seyretti. Maalesef 2023 rakamı son 10 senenin en düşük performansı olarak kayda geçti. Bu yavaşlama sonrası 2024 yılında tekrar 800 MW’ları aşan bir yıllık kurulum beklemekle beraber, bu düşüşün birkaç sebebinden bahsedebiliriz. Bunlardan ilki 2011 yılında tahsis edilen kapasiteler sonrası 2017 ve 2021, 2022 yıllarında yapılan lisanslı rüzgar santral ihaleleri ve YEKA ihaleleri sonrası geliştirilen projelerin maalesef COVID-19 pandemi süreci ve ülkemizi de etkileyen önemli finansman sorunları nedeniyle hızlı ilerletilememesi oldu. Yaşanan zorluklara ek olarak 2023 yılında tahsisi yapılan 19 bin MW’a yakın depolamalı rüzgar santral projelerinin de yatırım süreçlerinin başlayabilmesi için henüz çok erken aşamadayız. İzin süreçleri geçen yıl başlayarak halen devam eden bu projelerden öncü olabileceklerin ancak 2025 ortasından itibaren yatırıma hazır olabileceğini, diğer projelerin de büyük oranda 2026-2027 yıllarına doğru geliştirme süreçlerini tamamlayabileceğini gözlemlediğimiz bir geçiş dönemini yaşıyoruz.
TÜREB olarak bizler de sektörümüzü temsilen bu geçiş dönemi sırasında süreçleri hızlandırmak için ÇED, imar, kamulaştırma ve diğer arazi edinim süreçleri ile ilgili kurum izin ve onaylarında çeşitli iyileştirici düzenlemelerin hayata geçebilmesi için üzerimize düşenleri yerine getirmeye gayret sarf ediyoruz.
Rüzgar sanayisinde durum ve ihracat rakamları
2020 yılında TÜREB olarak yayınladığımız TÜREB Rüzgar Sanayi Envanteri’nde 1.5 milyar USD seviyesinde bulunan ihracat rakamları, 2023 yılı sonu itibarıyla tamamladığımız ve kısa sürede yayınlayacağımız yeni 2023 Rüzgar Sanayi Envanteri kapsamında 2.2 milyar USD seviyesine ulaşmış durumda. Bu alanda faaliyet gösteren 100’ü aşkın firma ve ilgili sanayi tesisleri özellikle nispeten daha kolay yerlileşebilecek ve taşıma zorluklar bulunan kule, kanat, jeneratör gibi ana aksamı ve ilgili yan ekipmanları üretiyorlar.
Ülkemizde üretimi olmayan ya da düşük miktarda üretilen ürünler genellikle yüksek teknoloji uygulamaları gerektiren ve/veya üretim adetlerinin düşük beklendiği komponentler olarak ön plana çıkıyor. Güç elektroniği aksamları, büyük montanlı döküm komponentler ve bunların işlenmiş nihai halleri de ülkemizdeki zaman zaman makine parkının kısmen yetersizliği ve yüksek ek yatırım ihtiyacı nedeniyle üretilemeyebiliyor.
Ülke sanayisi olarak ihracatta yıldan yıla gelişen iyi bir noktadayız ve WindEurope verilerine göre de Avrupa’nın 5. büyük rüzgar sanayisine sahibiz. Batılı rüzgar türbini üreticilerinin tedarik zinciri içerisinde önemli ve güçlü pozisyonlanan yerli tedarikçilerimiz yüksek ihracat rakamlarına ulaşırken ülke içerisinde kullanılacak pek çok türbin aksamının da üretimi yerli rüzgar sanayimiz tarafından yapılıyor. Türkiye rüzgar sanayisi ülke içerisinde ürettiği ürünlerin yaklaşık yüzde 70’ini ihraç ediyor, fakat özellikle geçen yıl yaşanan rüzgar santral kurulumundaki düşüş ve önümüzdeki yıllara dair yatırım öngörülerinin henüz netleşmemesi, enerji ve istihdam maliyetlerinde yaşanan artışlar ne yazık ki ana tedarikçilerimiz olan yabancı türbin üreticilerini etkilerken yerli sanayicimiz için de olumsuz bir hava oluşturdu. Yeni tahsis edilen kapasiteler ve yapılması için gayret sarf edilen çeşitli düzenlemelerle bu havayı değiştirebileceğini değerlendiriyoruz. Yine de sanayi üretimimizle ilgili rakam ve oranlar Türkiye’nin dünya genelinde bu alanda tercih edilirliğinin, Türk tedarikçisine duyulan güvenin ne kadar yüksek olduğunu da ortaya koyuyor.
Biz sektörün temsilcisi olarak bu gelişim grafiğinin yukarı doğru devam edeceğini öngörüyoruz; ancak sanayicilerimizi zorlayan önemli gelişmelerden biri de Çin’den Türkiye’ye uzanan düşük fiyatlı rüzgar türbinleri ve diğer ilgili aksam. Sadece rüzgar alanında değil, diğer sektörlerde ve bizim dışımızdaki ülkelerde de görülen bu gelişme pek çok ülkeyi yerli sanayilerini korumak amacıyla tedbirler almaya itiyor.
Yurt dışı ile ilgili bu gelişmeler olurken bir yandan da ülkemiz içinde açıklanan yeni depolamalı rüzgar kapasiteleri gelecek yıllardaki gelişimi şekillendirebilir. Zira, 2023’te takriben 19 GW RES, 16 GW GES projesinin EPDK tarafından uygun bulunarak önlisans sürecinin başlaması ile sektöre büyük hareket geldiğini gözlemliyoruz. Dolayısıyla, halen proje geliştirme ve izin-onay süreçleri devam eden bu projelerin 2025 sonrası itibarıyla peyderpey yatırıma dönmesini ve beraberinde yerli ekipman ihtiyacına binaen iç pazarda da ciddi oranlarda bir üretim artışını beklemekteyiz.
Rüzgar santrallerinde mevcut yerlilik oranları
Dişli kutulu teknolojiyi kullanan bir rüzgar türbininin kurulması için yaklaşık 7 bin, doğrudan tahrikli teknolojiye sahip bir türbin için de takriben 2500-3000 parça ve komponentin yaygın bir tedarik zinciri ağı üzerinden temin edilerek birleştirilmesi ve üretimin tamamlanması gerekiyor. Gururla belirtebiliriz ki Türkiye bugün kanattan kuleye, jeneratörden dişli kutusuna kadar bu bileşenlerin artık yüzde 60-65’e kadar ulaşan kısmını üretebiliyor. Sektörümüz de yalnızca ülkemizin ihtiyacına yönelik değil küresel rüzgar şirketlerine de tedarik sağlıyor. Bu yerlilik oranını rekabetçi kalarak koruma ve sonra zaman içerisinde artırma konusu da gündemimizin ilk sıralarında yer alan başlıklardan biri. Enerji arz güvenliğimizin bir bölümü de burada yatıyor. Fosil yakıt kaynaklarına bağımlılığı ortadan kaldırmanın ve kendi öz doğal kaynaklarımızdan yararlanmanın yanı sıra bu kaynakları enerjiye dönüştürebilecek tüm teknolojik ekipman üretimini de azami oranda artırmalıyız.
Neden “Rüzgarda Seferberlik Yılı’ mottosu
Sektörümüzün tekrar hız kazanması ve 2023 içerisinde önlisansları verilen 19 bin MW seviyesinde depolamalı rüzgar projesinin hızla devreye alınması amacıyla;
Proje geliştirme ve izin/onay süreçleri,
Rekabetçi finansmana erişim,
Sanayide yerli desteğin kurgulanması,
başlıkları altında yer alan sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturmamız gerekiyor. Biz de bu alanlara yoğunlaşarak sorunların çözümü için gerekli her türlü teknik ve ticari çalışmayı yapacak şekilde 2024 yılını ‘Rüzgârda Seferberlik Yılı’ ilan ettik. TÜREB yönetimi olarak sektörün önünü açacak tüm adımları yurt içinde ve uluslararası platformlarda atmak için elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Bahsi geçen başlıklarda yer alan sorunların çözümü halinde sektörün yatırım hızının artması mümkün olabilecek ve yerli aksam imalatı da buna paralel bir şekilde artabilecektir.
Deniz üstü rüzgara büyük önem veriyoruz
2023 yılı başında açıklanan Ulusal Enerji Planımızda ülkemiz için ilk defa deniz üstü rüzgar hedefleri belirlenmesine paralel olarak biz de TÜREB bünyesinde daha önce başlattığımız çalışmaları hızlandırarak Deniz üstü Rüzgar Çalışmalarından Sorumlu bir başkan yardımcılığı ihdas ettik. O günden bu yana, öncelikle deniz üstü rüzgar alanındaki farkındalığın ve bilgi birikiminin artması, ilgili ön teknik çalışmaların süratle başlatılması ve mevzuatın oluşturulması doğrultusunda gerekli çalışmalardan üstümüze düşenleri yerine getirmeye gayret ediyoruz.
Bu çalışmalar dahilinde ülkemizde deniz üstü rüzgar alanında çalışan çeşitli kurum ve kuruluşlarımızla çalışmalar yapıyor ve bu çalışmalar ile sektörün adım adım gelişmesi adına gayret gösteriyoruz. Geçen yıl bu alandaki ilk çalışmamızı “Deniz Üstü Rüzgâr Enerjisi İhaleleri: Küresel Eğilimler ve Türkiye için Öneriler” başlığında bir rapor olarak tamamlayarak sektör paydaşlarımız ve kamu kurumlarımızla paylaşmıştık. Ayrıca, bir ay önce Deniz Hukuku Araştırma Merkezi DEHUKAM ile yaptığımız protokol ile ülkemizde deniz üstü rüzgar santralleriyle ilgili mevzuat geliştirme çalışmaları ve teknik eğitim alanında iş birliği yapmak üzere ortak çalışmalar yürüteceğiz. Halen özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız tarafından Dünya Bankası finansmanıyla yürütülen ilk deniz üstü rüzgar ölçümleri ve mühendislik çalışmaları ile ilgili imkanlarımız ölçüsünde destek faaliyetlerimizi yerine getirmeye gayret ediyoruz. Ayrıca, Mersin ilimizin açıklarında belirlediğimiz bir açık deniz bölgesinde yeni bir potansiyel deniz üstü rüzgar santral sahası geliştirmek amacıyla İYTE Rüzmer ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızla koordineli çalışmalar yürütüyoruz.
Şu anda halen gelişme safhasında olan bu alanda ülkemizin büyük potansiyeli olduğu bilinciyle gelecekte düşmesi beklenen maliyetlerle beraber önemli bir yatırım ve sanayi gelişim fırsatı olacağını değerlendiriyoruz. Türbin ve aksam üretiminin ötesinde deniz taşımacılığı, tersanecilik, deniz üstü ve altında kuruluma uygun özel ekipman üretimi gibi farklı alanlarda gelişme potansiyeli sağlayan deniz üstü rüzgar santrallerinin ülkemizde de yapılması için üzerimize düşen gayreti göstermeye devam edeceğiz.
Türk rüzgar sanayisi adına uluslararası arenadaki faaliyetlerimiz
Ülkemize en yakın coğrafyalar ve rüzgar pazarları Avrupa, Orta Doğu ülkeleri, Kuzey Afrika ve ayrıca Orta Asya pazarı. Bu pazarlar içinde her ülkenin rüzgarda bir büyüme hedefi olmakla birlikte son birkaç yıldır salgın, bölgesel çatışmalar ve global ticari gerginlikler gibi çeşitli nedenlerden dolayı kırılganlığa uğrayan tedarik zinciri kesintilerinden en çok sıkıntı çeken pazar da Avrupa oldu. Buna ilaveten, Çin’in tedarik zinciri hakimiyeti de Avrupa rüzgar sanayisinin sürdürülebilirliğini riske atar hale geldi.
Biz Türkiye olarak hemen Avrupa’nın yanı başında, çok kuvvetli bir altyapı ile uluslararası standartlarda üretim ve hizmet sağlayabilen bir rüzgar sanayisine sahibiz. Bu alanda yetişmiş iş gücü sorunumuz olmakla beraber Avrupa’ya nazaran daha avantajlıyız ve girişimciliğimiz de hala çok yüksek. Yani ülkemizi “rüzgarda Avrupa’nın en güvenilir tedarik ortağı” olarak konumlandırmak adına elimiz çok kuvvetli.
Ayrıca, ülkemizde mevcut 12.300 MW’lık kurulu güce ek olarak sahip olduğumuz rüzgar potansiyeli de çok yüksek ve deniz üstü ile beraber 200 bin MW’a ulaşabilecek rüzgar alanlarımız mevcut. 2023 yılı içerisinde tahsis edilen depolamalı lisanslar da dikkate alındığında yatırıma dönebilecek büyük bir proje portföyümüz oluşmuş durumda. Bunlar da ülkemizi doğal bir yenilenebilir enerji yatırım pazarı olarak bölgemizde öne çıkarıyor.
Ülkemizdeki yatırım ve sanayi iş birliği fırsatlarını içeren bu iki önemli konuyu vurgulamak amacıyla 2 yıldır rüzgarla ilgili WindEurope Annual Event ve WindEnergy Hamburg gibi yıllık etkinlikleri öncelikle odağımıza aldık. Üretici, yatırımcı, teknoloji geliştirici ve diğer sektör paydaşlarından oluşan 20-25 bin rüzgar profesyoneli ile siyaset ve bürokrasi içerisinden karar vericilerin, yani kısaca sektörün her kademeden temsilcisinin katıldığı bu etkinliklerde ülkemizi temsilen yer alıyoruz.
Bu etkinliklerde yaptığımız ‘Türkiye çıkarması’ sahip olduğumuz kabiliyetleri ve sunabileceğimiz dünya kalitesindeki hizmet ve ürünleri birebir muhataplarımıza aktarma imkanını da sağlıyor. Bu etkinliklere enerjinin yanı sıra sanayi, ticaret, hatta ulaştırma ve altyapı alanından da kamudaki en üst düzey temsilcilerle, Bakanlarımız ya da Bakan Yardımcılarımızla katılımımız çok etkileyici ve ülkemiz için yararlı oluyor. Hedef şirketlerin global ya da bölgesel üst yöneticileriyle görüşmeler gerçekleşiyor. Bu toplantılar vesilesiyle Türkiye’nin muhataplarımız için gerçekten ümit verici bir pazar olduğunu da görüyoruz. Özellikle depolamayla beraber açıklanan yeni yenilenebilir kapasitelerine bakıldığında sektörümüzün Avrupa’da ve dünya genelindeki konumunu çok daha ileri noktalara taşıyabileceğine inanıyoruz.
Bu amaçla son olarak WindEurope Annual Event 2024 – Bilbao’ya katıldık. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcımız Çetin Ali Dönmez ve bakanlığımızın üst yöneticileri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinden Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, TEİAŞ ve EPDK’dan üst yöneticilerin üst düzey özel sektör temsilcileriyle beraber yer aldığı heyetimizle verimli görüşmelere imza attık. Yoğun bir toplantı trafiği gerçekleştirdik ve bu görüşmelerdeki talep, beklenti ve tavsiyelerin önümüzdeki dönemde makul şekilde aksiyona dönmesi adına birlik olarak üzerimize düşen çalışmaları da sürdürüyoruz.
Ayrıca bu yıl yine Kasım ayında düzenleyeceğimiz 13. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi’ne de başta Avrupa ülkeleri olmak üzere uluslararası alandan birçok ülkeden yoğun katılım talebi geliyor. Geçen yıl 4.400 katılımcının ziyaret ettiği, önemli sayıda yabancı yatırımcı ve sanayicinin de yer aldığı TÜREK’in 2024 yılı programında yer almak üzere halen 4 farklı ülke temsilcilikleriyle görüşmeler yürütmekteyiz. Bunların neticesinde sektörümüzün gücünü global temsilcilere anlatabilmek açısından önemli bir fırsat ortaya çıkacağını düşünüyoruz.