2024’te 1.000 MW’ın üzerinde kurulum bekleyen ENSİA Başkanı Kalaycı: “Rüzgâr enerjisi sektörü cepten yiyor”

Editör
2024’te 1.000 MW’ın üzerinde kurulum bekleyen ENSİA Başkanı Kalaycı: “Rüzgâr enerjisi sektörü cepten yiyor”

Şebekeye kazandırılan yeni rüzgâr kurulu gücü açısından istenileni veremeyerek, 2023 yılını 537 MW kurulumla geride bırakan Türkiye rüzgâr enerjisi sektörü, son 11 yılın en kötü senesi yaşadı fakat 2024 yılında güçlü bir kurulum için ilerliyor. Bu yıl 1.000 MW’ın üzerinde yeni bir kuruluma ulaşılacağını öngören ENSİA Başkanı Alper Kalaycı, bu rakamların aldatmaması gerektiği konusunda uyarıyor. Sektörün 4-5 sene önce yapılan ihalelerin karşılığını alarak cepten yediğine dikkat çeken Kalaycı, belirsizliğin sona ermesi için özellikle YEKA ihaleleri için takvimin yayınlanması gerektiğini vurguluyor.

Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı ICCI 2024’te, Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Özel Oturumu’nda “Enerjide Yerli Teknoloji Üreticileri” başlığıyla gündemi değerlendiren Dernek Başkanı Alper Kalaycı, fuar sonrası Rüzgâr Enerjisi Dergisi’nin sorularını yanıtlıyor.

ICCI Enerji Fuarı’nda katılımı yoğun bir oturum gerçekleştirdiniz. Ele aldığınız konulardan bahsedebilir misiniz?

Oturumdaki konumuz aslında karışıktı: Hem hidrojen hem de özellikle termik santraller için su olmaksızın kuru soğutma sistemleri üzerine konuştuk. Bunun yanı sıra, depolamalı sistemleri ele alarak, karma bir şekilde gündemdeki konuları değerlendirdik. Hidrojen son zamanlarda oldukça gündemde, bunun içerisinde yeşil hidrojen daha fazla gündemde ama şu an maliyetle ilgili sıkıntılar var. Bu konularla ilgili çözüm önerileri üzerine konuştuk.

Depolamalı enerji santralinde son gündem maddeleri neler?

Şu an yeni önlisanslı proje başvurularının hepsi depolamalı olarak alınıyor. Yani depolama sistemi olmaksızın yeni bir önlisans başvurusu yapma hakkınız yok. Yapılan başvurularda çok ciddi bir sayıya ulaşıldı ama başvuruların ne kadarının gerçekleşeceği konusunda çok büyük bir belirsizlik olduğunu düşünüyorum. Depolama sistemi ve kurulacak sistemlerle ilgili şu an regülasyon oturmuş durumda değil. Depolama sistemi nasıl kurulacak, teknik anlamda hangi testlerden geçilmesi gerekiyor gibi konular şu an için belirsiz. Bu kadar belirsizlik olmasına rağmen çok ciddi bir başvuru yapıldı. Bunun hem olumlu hem de olumsuz yanları var. Yatırımcının ciddi bir ilgisinin olması işin olumlu tarafı ancak yatırımcı bu kadar belirsizlikte bu iştahı gösterince de bu sefer normalden fazla talep geliyor.  Talebin fazla olması, doğru projelerin ayıklanmasını zorlaştırıyor. Şartnamemiz ve konuyla ilgili sınırlarımız belli olsaydı, bu dengesizlik olmaz ve doğru başvurular gerçekleşirdi. Şu an hangisi iyi, kötü ya da doğru bilmeden, sistemi kilitleyecek şekilde çok fazla başvuru gerçekleştirildi. Bu başvurular gerçek yatırımcı açısından zaman kaybına yol açarken, diğer yandan gerçek potansiyeli görmemizi de engelliyor. Sektörümüz için zaman çok önemli bir konuyu oluşturuyor; çünkü Türkiye’nin hem rüzgâr hem de güneş tarafında ciddi bir sanayi altyapısı var. Bu sanayinin de homojen bir şekilde beslenmesi gerekiyor. Örneğin, bu yıl ciddi bir kapasite kurulumu gerçekleştiren firma, seneye sıfır çekilebiliyor. Hedeflerin homojen olmaması sanayi tarafı için belirsizliğe ve hedefsizliğe neden oluyor. 

2023 yılında 537 MW rüzgâr kurulumu gerçekleştirildi ve bu son 11 yılın en kötüsü olarak kayıtlara geçti. Sanayi tarafımız güçlenerek büyümeye devam ediyordu ancak şu an için geriliyor. Sadece geçtiğimiz haftalarda, Amerikan menşeili GE’nin alt şirketi olan LM Wind Power fabrikasını kapattı ve rüzgar enerjisi sektöründe 720 kişi işsiz kaldı. Türkiye’de 4 rüzgar türbini fabrikasının olması övündüğümüz konular arasında yer alırdı. Bunlardan biri kapattı, bu belirsizlikle belki de bu sayı daha da düşecek. 

Dünya pazarı 2023 yılında rekorlar kırdı. Burada Çin’in payı o kadar büyük ki, ufak bir tökezleme ya da artış tüm sektörü etkiliyor. Türkiye’nin rüzgarda 2023’ü kötü bir yıl olarak geride bırakmasının en önemli nedenleri arasında ise finansal konular yer alıyor. Finansa erişim çok zor ve oldukça pahalı, faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir düzlemde insanlar risk almak istemiyor. Örneğin, santral kurmak isteyen bir yatırımcının parasını faize koyması, bu koşullarda risk almaması açısından daha mantıklı geliyor. 

Bir diğer nedeni işçilik maliyetleri oluşturuyor. Asgari ücrette ciddi artışlar yaşandı ancak döviz kurlarında sabit bir seyir var. Döviz bazında işçilik maliyetlerinin yüksek olması da yatırımcıyı etkiliyor. Daha önce birçok Avrupa ülkesinden çok daha uygunduk; ancak geldiğimiz noktada Portekiz ya da Polonya’da bir yatırım yapmak, işçilik maliyetleri açısından Türkiye’den daha uygun hale geldi. AB’ye göre işçilik maliyetleri açısından ön plana çıkamayınca, yatırımcı açısından Türkiye’nin kur riski, enflasyon riski, faiz ve gümrükle ilgili dezavantajları var. Önceki yıllarda bu riskleri ucuz işçilikle kapatıyorduk ancak şu an için bu avantajımızı kaybettik. 

Bu sorunlarla nasıl baş edilebilir?

Zorlayıcı faktörlerin olması gerekiyor. Türkiye’deki yeni santrallerde yatırımcının türbin üreticisini yerli aksam konusunda zorlayacağı şartları oluşturmamız gerekiyor. Bugünlerde montajları devam eden YEKA 2 ve YEKA 3 sahalarında belli bir yerlilik zorunluluğu var. Ama sonraki YEKA projelerinin daha ihalesi bile yapılmadığı için, bugün için yerli aksam kullanılmasının yatırımcı açısından bir avantajı yok. Daha doğrusu bizim YEKA-4, YEKA-5, YEKA-6 ihalelerini yapmış olmamız gerekiyordu. Rüzgarda her sene 1.500 MW kurma iddiası olan Türkiye’nin bu hedefi devam ettirebilmesi için yeni YEKA ihaleleri açması gerekiyor. YEKA-4’ü hala yapmadık ve şu an yatırımcı bunun ne zaman yapılacağını dahi bilmiyor. Böyle belirsizliklerde üretici tarafı da önünü göremiyor. 

Rüzgar enerjisi için bir an önce bu ihalelerin yapılması ve ondan sonraki ihale takviminin belirlenmesi gerekiyor. Önümüzdeki 4 yıl için hangi bölgelerde, kaç MW ihale açılacağını yatırımcının bilmesi gerekiyor. Yani işin özünde, üretim maliyetlerindeki pahalılığa rağmen dayanan üretici firmalar, takvim belirli olmadığı için hangi konuda hedef koyması gerektiğini de bilemiyor. 

Bizim yenilenebilir enerjiyle ilgili ilk kanunumuz 2005 yılında çıktı, bunun sıkıntıları ve eksik yanları vardı. 2010 sonunda yeni bir kanun çıktı ve son kanunun üzerinden 13,5 yıl geçti. İlk kanun çıktığı zaman sektörler ufaktı, tüm yenilenebilir enerji kaynakları tek bir kanun altında toplantı ve bu o günler için mantıklıydı ama bugün rüzgâr ve güneş başta olmak üzere sektörler her açıdan belirli bir hacme ulaştı. Kanunlarımızı bir an önce sektörel bazda ayırmamız gerekiyor çünkü mevcut kanunda yapılan bir değişiklik rüzgâr yatırımcısını mutlu ederken, bir diğerini üzebiliyor. 

Bu sektörlerin elektrik üretme haricinde ortak bir noktası bulunmuyor. Bu kadar farklı sektörleri tek bir kanunun altında topladığınız zaman, o kanunu belirli bir yere getirmeniz çok zor oluyor. Günümüzde bir rüzgâr enerjisi kanunumuzun, güneş enerjisi kanunumuzun olması lazım. Bu konuyu sıkça dile getiriyoruz ve daha fazla geç kalmamamız gerekiyor. Hatta rüzgâr enerjisi özelinde kara ve denizüstü rüzgârın da farklı kanunlarının olması lazım çünkü kara üstü rüzgârla denizüstü rüzgâr arasında çok büyük farklılıklar var. Dünyada bunun örnekleri var: Örneğin, Romanya şu an denizüstü rüzgâr enerjisi için kanun çıkarmak üzere. 

Piyasa ve sektörler belirsizliği sevmez: Bunu ortadan kaldırmak için ilk olarak kanun regülasyon altyapısının hızlı bir şekilde toparlanması lazım. Diğer yandan şeffaf ve düzgün bir ihale süreci takviminin paylaşılması lazım. Bunlar sektöre nefes aldırabilir ve hem yatırımcı hem de üretici için önünü görmesini sağlayabilir. Daha doğrusu, şu anki şartlara ne kadar dayanması gerektiğini bilebilir.

Sektör 2024’ü nasıl geçiriyor?

Kurulu güç anlamında 2024 yılının fena rakamlarla kapatılmayacağını düşünüyorum çünkü daha önce ihalesi yapılmış şu an montajları yapılan YEKA-2 projeleri var. Şahsi görüşüm, 1.000 MW’ın üzerinde bir kurulu güce ulaşacağımız. Ancak bu rakamların bizi aldatmaması gerekiyor çünkü rüzgâr enerjisi sektörü olarak şu an 4-5 sene önce yapılan ihalelerin karşılığını alıyor ve cepten yiyoruz. Bu sebeple 2024 rekor yıl olmayabilir ama ciddi bir kurulum yapılacak. 2025 yılı da devredecek projelerle kurulu güç olarak çok kötü sonuçlanmayacak; ancak 2026 yılı için elimizde hiçbir şey yok. YEKA-2, YEKA-3 projeleri bittikten sonra elimizde kalan sadece depolamalı RES başvuruları. Bu projelerin de ne kadarının gerçeğe dönüşebileceği ve 2026’da sahaya inebilmeleri konusu büyük bir sorun. İyi ihtimalle 50 MW – 100 MW arasında birkaç projenin sahaya indiğini varsayalım; Türkiye rüzgâr enerjisi olarak sadece bunu yaparsanız, tüm hizmet altyapısı olarak geriye gidersiniz. Şu an montaj firmaları küçülüyor veya kapanıyor. Üretici firmalarda da kapanmalar başladı; 2024 ve 2025 yılları kurulu güç anlamında çok fena olmayacaksa bile, 2026 yılı şu an için çok zorlu görünüyor.

Sektörde faaliyet gösterenlere 2026 ya da 2027’de de burada iş olduğunu göstermemiz gerekiyor. Firmaların o yıllar için bugünden çalışmaları gerekiyor ki, zamanında sahada olabilsinler. 

Geçtiğimiz aylarda DÜRED’le ortak bir şekilde yürüttüğünüz Denizüstü Rüzgar Enerjisi Yol Haritası ve Sanayi Envanteri’ni paylaştınız. ENSİA olarak, 2024 yılında hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?

Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) olarak, 2024 yılı başında bir Avrupa Birliği projemiz devreye girdi. Sınırda karbon uygulamasına yönelik çalışmaları içerecek bu projenin yürütücüsüyüz ve bu konuda yaklaşık yarım milyon euroluk bir hibe desteği aldık. Bu sayede özellikle demir ve demir dışı metaller grubundaki sanayicimizin farkındalığının artırılması, eğitimlerin ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi gibi konuları sağlayacağız. Bunun dışında, 2023’ün Kasım ayında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın düzenlemiş olduğu “Kümelenme Destek Programı” başvurumuzu yapmıştık. Bu başvurumuzun 2024 ortalarında sonuçlanacağını düşünüyoruz. Olumlu sonuçlanırsa Türkiye’nin Temiz Enerji Kümesi unvanını alacağız. Bu, tüm küme üyelerimizin önümüzdeki 5 sene çok ciddi desteklenmesi anlamına gelecek. 

Bunun haricinde, Denizüstü Rüzgâr Enerjisi Derneği (DÜRED) ile beraber yürüttüğümüz çalışmalar var. Bunlarından biri sorunuzda bahsettiğiniz Denizüstü Rüzgâr Enerjisi Sanayi Envanteri Yol Haritası. Bu yol haritasının lansmanı yapılarak yorumlar alındı ve son haline getirildi. Envanter çalışmasıyla ilgili de çalışmaları yaptık. Şu anda firmaların katkılarını toplamaya devam ediyoruz. Oldukça canlı bir iş sürecini kapsayan envanter çalışmasında İzmir Kalkınma Ajansı da bizleri destekliyor. 

Sanayi envanterinin sektör açısında şöyle bir önemi var: Örneğin, yurt dışında bir fuara katıldığımız ya da yurt dışından bir firmayla görüştüğümüz zaman, ülkemizin kendi kapasitesini aktarmakta zorluk çekiyoruz. Belli başlı şeyleri biliyoruz ancak tam kapasitemizi, yeteneklerimizi anlatamıyoruz. Bu işe başladığımızda, denizüstü rüzgâr konusunda üretim yapan fakat bizim hiç bilmediğimiz firmalarımızın olduğunu fark ettik. Bunlar kule ya da kanat olmasa da önemli parçalar üretiyor ve yurt dışına ihraç ediyorlar. Bu yol haritası bu konuda ortaya koyacağımız bir belge niteliği taşıyor. Yurt dışından biri bu belgeyi eline aldığında, Türkiye’de denizüstü rüzgâr konusunda neleri yapabileceğini anlamış olacak.

Bu Makaleyi Paylaş
By Editör
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Yorum Yap