Connect with us

Genel

Ülkeler yenilenebilir enerjide atağa kalkıyor; tedarik zincirini çeşitlendirme girişimleri Türkiye için fırsat yaratıyor

Published

on

Enerji sektörünün Türkiye ve dünyadaki son durumu hakkında açıklamalarda bulunan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, dünyanın 1. küresel enerji krizinin ortasında olduğunu ve bu krizin en kötü zamanlarının henüz yaşanmamış olabileceğini dile getirdi. Bu olumsuz durumların yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırdığını ve Türkiye’nin muazzam bir potansiyeli olduğunu kaydeden Birol, tüm dünyada bugüne kadar gerçekleştirilmiş rüzgar kurulu gücü 800 GW iken, 5 yıl içinde bu rakamın 1.600 GW’a kadar çıkacağını ve Türkiye yenilenebilir enerji kapasitesinin önümüzdeki 5 yılda yüzde 60 büyüyeceğini söyledi. ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan sonra, temiz enerjideki en büyük atılımı gerçekleştirmek için önemli bir kanun üzerinde çalıştığını açıklayan Birol, AB’nin de lisanslama ve izin verme prosedürlerinde süreyi 3’te 1’e indirecek yönetmeliği çıkarma arifesinde olduğunu vurgulayarak, ayrıntıları paylaştı.

 

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) tarafından düzenlenen TÜREB 2022 Yıl Sonu Özel Değerlendirme Toplantısı’nda, rüzgar enerjisinin Türkiye ve dünyadaki son durumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, tüm enerji sektörüyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Herkesin gündeminde ve her şeyin eksininde Ukrayna’daki savaşın olduğunu belirten Birol, “24 Şubat itibarıyla dünyadaki politik, ekonomik ve enerji denklemi yeniden tanımlanmaya başladı: Bu tarih itibarıyla tüm dünya 1. küresel enerji krizine girdi ve şu anda bu krizinin ortasındayız. Henüz enerji krizindeki en kötü zamanları yaşamamış olabiliriz” dedi.

Dünyanın şimdiye dek bu kadar derin ve bu kadar kompleks bir enerji kriziyle henüz hiç karşılaşmadığını vurgulayan Birol, “Ülkeler arası gruplaşmalar oluşuyor, yeni ittifaklar kuruluyor, eski ittifaklar gözden geçiriliyor. Ekonomik olarak, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan ABD ve Avrupa, resesyona girdi girecek durumda. Esas mesela, dünyanın ekonomik büyümesinin ana itici gücü konumundaki gelişmekte olan ülkeler. Özellikle enerji ithalatçısı olan ülkeler, belki yıllarca sürecek bir dış borç girdabına girmek üzere” diye konuştu.

2022 dönüm noktası: Rüzgar enerjisi 5 yıl içinde bugüne kadar yapılanın 2 katına çıkacak

Tüm olumsuzlukların yenilenebilir enerjiyi hızlandırdığına dikkat çeken Fatih Birol, “Savaş, yeni politik ittifaklar, resesyonlar, dış borç girdapları gibi bu kadar olumsuz gelişmelerin ortasında mevcut global enerji krizinin aslında temiz ve güvenli enerjiye geçişte katalizör ve hızlandırıcı bir rolü olduğunu görüyoruz. Yani temiz enerji teknolojilerinin tamamında çok ciddi bir canlanma ve büyüme var” dedi.

Yenilenebilir enerjinin bütün dünyada çok hızlı bir şekilde büyüyeceğini ve 2022 yılının bunun için bir dönün noktası olduğunu dile getiren Fatih Birol, “Ülkelerin ve projelerin 5 yıllık sürecine baktığımızda, 2025 yılında yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi dünyada ilk defa kömürü geçerek 1 numara olmaya başlıyor. Bu, dünya için son derece önemli bir haber” dedi. Büyümenin büyük bir kısmının güneşten olduğunu, rüzgarda da harika bir büyüme öngördüklerini belirten Birol, “Dünyada bugüne kadar gerçekleştirilmiş rüzgar kurulu gücü 800 GW iken, 5 yıl içinde 2027 yılında bu rakamın 1.600 GW’a kadar çıkmasını öngörüyoruz. Bunun da büyük bir çoğunluğu kara rüzgarları fakat deniz üstü rüzgarında giderek güçlendiğini görüyoruz. Dünyanın hemen hemen her yerinde bu büyümeyi görmek mümkün. Türkiye yenilenebilir enerji kapasitesinin önümüzdeki 5 yılda yüzde 60 büyüyeceğini düşünüyoruz. Bu büyümenin başını güneş ve rüzgar çekiyor” ifadelerini kullandı.

Yenilenebilir enerjideki büyümenin 4 ana nedeni

Yenilenebilir enerjideki büyümenin 4 ana nedeni olduğunu kaydeden Birol, bu nedenleri şu ifadelerle açıkladı: “Enerji arz güvenliğinin önemli bir konu haline gelmesi; fosil yakıt fiyatlarının yüksek olması ve gelecekte de yüksek olacağının öngörülmesi; ABD, Avrupa, Japonya, Çin ve Hindistan’da yeni teşvik yasalarının çıkarılarak milyar dolarlarca paranın bu alanlara teşvik için kullanılması ve geçmişte birinci olan iklim değişikliğiyle mücadele.”

Paris İklim Anlaşması’ndan sonra temiz enerjideki en büyük adımlar atılıyor

Yenilenebilir enerjideki büyümenin 4 ana nedeninden biri olarak açıkladığı ülkelerin yeni teşvik yasalarını, “Paris İklim Anlaşması’ndan sonra temiz enerjideki en büyük adımlar” olarak nitelendiren IEA Başkanı Fatih Birol, “Birçok ülke mevcut kriz karşısında geleceğe yönelik uzun vadeli ciddi temiz enerji sanayisi politikaları geliştiriyor. Örneğin, ABD’deki enflasyon azaltma kanunu diye adlandırılan; fakat özünde yenilenebilir ve diğer temiz enerji teknolojilerinin şimdiye kadar görülmemiş şekilde sübvansiyon, vergi muafiyetleri tanıyan ve orada birçok yenilenebilir enerji teknolojilerinin eksponansiyel bir şekilde büyümesini sağlayacak son derece cömert bir kanun. Bence bu kanun temiz enerji ve iklim değişikliği açısından bakıldığında 2015 yılında Paris Antlaşması’ndan sonra temiz enerji konusundaki en önemli adımdır. Bu, aynı zamanda temiz enerji teknolojilerinin ABD içerisinde üretilmesini de teşvik eden bir kanun. Aynı şekilde AB de buna benzer bir kanun üzerinde çalışıyor. Japonya ise geçtiğimiz günlerde Japonya’nın yeşil dönümü olarak milyar dolarlık bir strateji açıkladı. Japonya’daki düzenleme de yeşil enerjiyi destekleyen ve onlara çok ciddi vergi muafiyetleri sağlayan bir kanun” açıklamasında bulundu.

AB’de lisanslama ve izin verme prosedürlerinde süre 3’te 1’e inecek

Ülkelerin yenilenebilir enerji yatırımlarının önündeki engelleri aşmak için önemli adımlar attığına dikkat çeken Birol, Almanya’da uygulanan çözüm ile lisanslama ve izin verme prosedürlerinin 3’te 1’e indiğini aktardı. 

Almanya’da uygulanan çözümün tüm AB’de uygulanacağına vurgu yapan Birol, “Yenilenebilir enerji sanayisinde tüm dünyada en büyük sorunlardan bir tanesi lisanslama ve izin verme prosedürlerinin uzun sürmesi. Enerji güvenliğinin bu kadar önemli bir hale gelmesinden sonra Almanya, bu ortalama süreyi aldığı kararla 3’te 1’e indirdi. Yani 30 ay sürüyorsa 10 aya düşüyor. Şimdi AB, üye ülkelerin hepsinin kanunlarının üzerinde bir yönetmelik çıkararak, bunun acil bir tedbir olarak 27 AB ülkesinin uygulamasını isteyecek. Bunu da Rusya doğal gazına olan bağımlılığı azaltmak için yapıyorlar. Bu, yenilenebilir enerji projelerinin kangreni haline gelen çok uzun süren lisanslama ve izin verme konusunda bürokratik prosedürleri azaltmak adına son derece önemli” ifadelerini kullandı.

Türkiye için fırsat: Dünya yenilenebilir enerji tedarik zincirini çeşitlendirmek istiyor

Türkiye’nin yenilenebilir enerjideki potansiyelinin muazzam olduğunu, kapasite artırımı dışında tedarik zincirinde sanayi olarak güçlü ve öncü olmak için avantajları olduğunu söyleyen Fatih Birol, tedarik zincirinde sanayi olarak güçlü olmak için zamanlanın güzel olduğuna vurgu yaptı. Kamunun yenilenebilir enerjiyi hem kanun hem de finansal açıdan desteklemesi için 2 güzel neden olduğuna değinen Birol, “Bu neden biri, yenilenebilir enerjideki büyümenin tüm dünyada çok fazla olması. İkincisi, birçok ülke Rusya-Ukrayna savaşından sonra, enerji arz güvenliğinde tek bir ülkeye bağlı olunmaması gerektiğini gördü. Şu anda, güneş tedarik zincirinin %93 Çin’de. Bunun için ülkeler mevcut tedarik zincirlerini çeşitlendirerek, tek bir ülkeye olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor. Türkiye’nin de bu açıdan önemli avantajları var. Ülke olarak otomotiv sektöründen gelen önemli tecrübelerimiz var. Türkiye’de bunun hem sanayi hem de kamu açısından önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Bu fırsatı yakalamak, yapılacak olan çalışmalara bağlı” dedi. Birol, “Türkiye’nin yenilenebilir açıdan çok şanslı olduğunu biliyoruz. Tedarik zincirlerinde sanayi olarak gelişerek bu fırsattan faydalanabilir ve ülkelerin tedarik zincirini çeşitlendirme girişimlerine alternatif olabiliriz. Temiz enerjiden elde edilen hidrojen konusunda da adımlar atılabilir” ifadelerini kullandı.

Güneş ve rüzgardan elde edilen hidrojen 5 yılda 1.000 misli büyüyecek

Hidrojen enerjisinde çok ciddi bir hızlanma göreceğimizi dile getiren IEA Başkanı Fatih Birol, açıklamasına şöyle devam etti: “Hidrojen enerjisindeki yatırımlar, projeler, stratejiler çok ciddi bir artışı gösteriyor. Burada da temiz hidrojen önemli olacak. Birçok ülke ticaret anlaşmaları yaparak hidrojen temin etmeye çalışıyor. Hidrojende ciddi bir atılım olması gündemde ve burada da hem güneşten hem de rüzgardan elde edilen hidrojen son derece önemli olacak. Yapılan projelere baktığımız zaman dünyadaki yenilenebilir enerjiye bağlı hidrojenin 5 yıl içerisinde 1.000 misli büyüyeceğini görüyoruz. Türkiye’de de hem güneş hem rüzgarda muazzam bir potansiyelimiz var. Bu hidrojen projeleriyle geliştirilirse, Türkiye için burada da potansiyel olduğunu düşünüyorum.”

 

 

 

 

 

 

 

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 

Genel

COP28, doğa için küresel finansmanı ve birliği harekete geçiriyor

Published

on

By

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında gerçekleştirilen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde başladı. BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Khalifa Al Mubarak, COP28’den COP30’a kadar iklim eyleminde doğanın rolünü pekiştirerek, 1.7 milyar dolarlık doğa koruma finansmanını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını belirten Al Mubarak, Gana hükümetinin ‘Dirençli Gana’ planına ilk etapta 30 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Liderlerin, yerli halk ve yerel toplulukların geçim kaynaklarına ve kalkınma hedeflerine yatırım yapmanın kritik önemini vurgu yaptığı zirvede, Belem’deki COP30’a doğru entegre doğa-iklim eylemi için ortakları ve kaynakları harekete geçirecek bir BAE-Brezilya ‘COP-to-COP’ ortaklığı duyuruldu.

İklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı, BAE’nin ev sahipliğinde başladı. Bu yıl 28’incisi düzenlenen ve 12 Aralık’a kadar sürecek olan konferansın ana gündeminde, 2015 yılında Paris’te anlaşmaya varıldığı gibi küresel ısınmayı 1,5 derecede sabit tutma amacının canlandırılması ve hükümetlerin iklim eylemi vaatlerini daha kapsamlı hale getirecek bir anlaşmaya varılması yer alıyor.

Zirvede konuşan COP28’in BM İklim Değişikliği Üst Düzey Sorumlusu Razan Khalifa Al Mubarak, “Doğanın tam ve en bütüncül haliyle iklim eyleminin bir önkoşulu olarak tanınmasını, desteklenmesini ve finanse edilmesini sağlamak COP28 Başkanlığı için bir öncelik olmuştur. Devlet dışı aktörlerin desteği ve finansmanıyla birleşen bu olağanüstü siyasi liderlik, doğanın sadece bu görev için değil, gelecekteki tüm görevler için temel rolünün kanıtıdır” dedi.

Zirvede devlet başkanları, Paris Anlaşması ve kısa süre önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni hayata geçirmek üzere doğa-iklim eylemine odaklanan ulusal ve bölgesel yatırım planlarını ve ortaklıklarını açıkladı:

– BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Al Mubarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gana’nın ‘Dirençli Gana’ planına 30 milyon dolarlık ilk yatırımla birlikte doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını açıkladı. ‘Dirençli Gana’, Gana Devlet Başkanı Nana Akufo-Addo tarafından Kanada, Singapur, Amerika Birleşik Devletleri ve LEAF Koalisyonu gibi diğer özel sektör uyumlu girişimlerden gelen 80 milyon dolarlık ek destekle başlatıldı ve son olarak BAE’nin 30 milyon doları eklendi.

– Tonga Başbakanı Siaosi ‘Ofakivahafolau Sovaleni, 2030 yılına kadar ülkelerin sularının ve münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 30’unun korunmasını amaçlayan ve ay yüzeyinden daha büyük bir alanı temsil eden ‘Unlocking Blue Pacific Prosperity Plan’ için Bezos Earth Fund’dan Gelişmekte Olan Pasifik Küçük Ada Devletleri’ne (P-SIDS) 100 milyon ABD doları finansman sağlanacağını duyurdu.

– Aralarında Bloomberg Philanthropies, Builders Vision ve Oceankind’in de bulunduğu bir grup hayırsever, Okyanus Direnci İklim İttifakı (ORCA) kapsamında, hassas deniz alanlarının korunmasını, okyanus temelli azaltım çabalarını ve iklim etkileri üzerine araştırmaları hedefleyen 250 milyon dolarlık yeni finansmanı duyurdu.

– Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğrulanabilir karbon kredisi işlemleri yoluyla koruma ve yerel kalkınmanın özel finansmanını teşvik etmek amacıyla Papua Yeni Gine için 100 milyon ABD Doları, Kongo Demokratik Cumhuriyeti için 60 milyon ABD Doları ve Kongo Cumhuriyeti için 50 milyon ABD Doları olmak üzere 3 orman finansman paketi açıkladı.

– Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ve Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Endonezya’nın öncü FOLU Net Sink 2030 planını desteklemek üzere 100 milyon dolarlık bir ortaklığı açıkladı.

– Asya Kalkınma Bankası, OPEC Fonu, Suudi Arabistan, AFD, Fransa ve Yeşil İklim Fonu bünyesindeki ASEAN Katalitik Yeşil Finansman Aracı ile birlikte, 2030 yılına kadar doğa odaklı iklim projelerine 2 milyar ABD doları daha ek özel finans sermayesi seferber etmek amacıyla kalkınma ortaklarından 1 milyar ABD doları seferber etmeyi taahhüt eden yeni bir girişim olan Doğa Finans Merkezi’ni duyurdu.

145 ülkenin 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul ettiği COP26’nın Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu pekiştiren bu doğa-iklim planları; 196 ülkenin 2030 yılına kadar toplam doğa kaybını durdurmak için ortak bir çerçeve üzerinde anlaştığı dönüm noktası niteliğindeki Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi de dahil olmak üzere önceki taahhütlerde ilerlemeyi teşvik ediyor. Uyum maliyetlerinde 104 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilecek doğa kaybının ele alınması, 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan CO2 azaltım eyleminin yüzde 30’undan fazlasını sağlama potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 50’si doğrudan veya dolaylı olarak doğaya ve diğer ekosistem hizmetlerine bağlı olduğundan, doğal ekosistemlerin korunması ve restorasyonu, yaklaşık 395 milyar daha fazla iş yaratma ve geçimleri doğrudan doğaya bağlı olan 1 milyar insanı koruma potansiyeli ile ekonomik refahı destekliyor.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

AB, Net-Sıfır Sanayi Yasası’ndaki tutumunu oyladı: Avrupa’da üretilen temiz teknolojiler artırılacak

Published

on

By

Dünya standartlarında bir rüzgar endüstrisine sahip olan Avrupa’nın, iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşabilmesi için 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 30 GW yeni rüzgar santrali kurması gerekiyor. Avrupa rüzgar tedarik zinciri ise, enflasyonist baskılar, rüzgarın genişleme hacimlerindeki belirsizlik ve zayıf ihale tasarımları ile mücadele ediyor. Tüm bunlar, AB’nin enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşmak için yeni üretim tesislerini planlama ve bunlara yatırım yapma kabiliyetini zayıflatıyor.

Temiz teknolojilerdeki üretimini güçlendirmek ve genişletmek için bu yılın başlarında Net Sıfır Sanayi Yasası’nı (NZIA) sunan Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz Salı günü Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle Net-Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) müzakerelerindeki tutumunu oyladı. Parlamento’nun pozisyonunu hazırlayan MEP Christian Ehler, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde (ITRE) Avrupa’nın iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşması için güçlü bir Avrupa rüzgar endüstrisini destekleyen öneri sundu. Avrupa rüzgâr endüstrisi tüm Parlamento üyelerini ITRE görevlerini desteklemeye çağırdı.

Konuyla ilgili değerlendirme paylaşan WindEurope’un açıklamasında, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa’da üretilen temiz teknolojilerin artırılması için oy kullandığı belirtildi. Değerlendirmede görüşlerine yer verilen WindEurope Baş Politika Sorumlusu Pierre Tardieu, “AB, Yeşil Mutabakatı Avrupa’da üretilen rüzgarla gerçekleştirmek istiyor. Yarın Parlamento, Avrupa rüzgâr tedarik zincirini güçlendirerek tam da bunu yapacak somut tedbirleri kabul edebilir. Açık attırma tarifelerinin daha yüksek girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi, Avrupa pazarında adil rekabetin sağlanması ve ‘dibe doğru yarış’ ihalelerine karşı çıkılmasına yardımcı olacaktır. Bu doğru bir hareket tarzıdır. Bu bir güvenlik, istihdam ve özerklik meselesidir” ifadelerini kullandı.

İhalenin Avrupa tedarik zincirinin genişlemesini desteklemesi gerekiyor

ITRE tutumu, rüzgar enerjisi ihale tasarımında önemli değişiklikler içeriyor. İhaleler için açık ve zorunlu ön yeterlilik kriterleri belirleniyor. Bu, Avrupa’nın kritik enerji ve şebeke altyapısının siber saldırılar için kolay bir hedef olamayacağını garanti edecek siber güvenlik ve veri varlığına yönelik yeni kuralları içeriyor.

Geliştiriciler büyük offshore projeleri iptal etmek zorunda kaldı

WindEurope’un paylaştığı değerlendirmede, konuyla ilgili şu açıklamalar yer alıyor: “ITRE Komitesi bir enflasyon endeksleme mekanizması da önerdi. Yetersiz endeksleme şu anda büyük bir sorun. Rüzgar geliştiricileri bu yüzden büyük açık deniz rüzgar projelerini iptal etmek zorunda kaldı. Belirli bir fiyatla ihale kazanmışlardı; ancak daha sonra yüksek enflasyon türbinleri ve bileşenlerini çok daha pahalı hale getirerek rüzgar enerjisi projelerinin ekonomik uygulanabilirliğini riske attı. Rüzgar enerjisi ihalelerinin girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi bu mali açığın kapatılmasına yardımcı olacak ve projelerin devam edebilmesini sağlayacaktır. Bu tür bir endeksleme mekanizması, tüm tedarikçi sözleşmelerinin imzalanması için gereken süre boyunca geçerli olacaktır.”

Müzakereler 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek

Nihai müzakerelerde kabul edilen tedbirlerin tedarik zinciri esnekliğine, teknolojiye ve amaca uygun olmasının kritik önem taşıdığına vurgu yapılan değerlendirmede, şu ifadeler kullanıldı: “ITRE Komitesi ayrıca üye devletlerin ihalelerinde negatif ihale vermeyi bırakmalarını istemektedir. Bu, rüzgar santrali geliştiricilerinin bir rüzgar santrali inşa etme hakkı için hükümetlere ödeme yapmak zorunda olduğu durumdur. Bazı hükümetler, hızlı para kazanmanın bir yolu olarak ihalelerine negatif ihale uygulamasını getirdi; ancak negatif ihale sadece AB’nin enerji dönüşümünü daha pahalı hale getirir. Geliştiriciler için tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gereken ek maliyetler yaratır ve negatif ihale turlarında ödenen para, şirketlerin diğer rüzgar enerjisi projelerine yatıramayacağı paradır. Konsey’in şimdi Net Sıfır Sanayi Yasası’na ilişkin müzakere yetkisini de tamamlaması gerekiyor. Üçlü görüşmeler, yani Avrupa Parlamentosu ve üye devletler arasında Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle nihai bir anlaşma üzerinde yapılacak müzakereler, 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek. Nihai müzakerelerde, kabul edilen tedbirlerin ince ayarlarının yapılması ve tedarik zinciri esnekliği yaklaşımının teknolojiye özgü ve amaca uygun olması kritik önem taşıyacaktır.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

DÜRED Başkanı Murat Durak, deniz üstü rüzgardaki gelişmeleri REIA 2023’te değerlendirecek

Published

on

By

Yenilenebilir enerjinin her alanından Avrupa’daki geliştiriciler, yatırımcılar, finansörler, mali danışmanlar, sektör uzmanları ve brokerları buluşturan Yenilenebilir Enerji Yatırım ve Varlık Yönetimi Konferansı – Renewable Energy Investment & Asset Management Conference (REIA 2023), 30 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında Yunanistan’da düzenleniyor.

Avrupa yenilenebilir enerji sektöründeki son gelişmelerin ele alınacağı konferansın konuşmacıları arasında, Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Durak yer alıyor. Murat Durak’ın konuşacağı “Blowin in the wind: Investing İn Offshore And Floating Wind” Oturumu, konferansın ikinci gününde saat 13:35’te başlıyor.

REIA 2023’te, deniz üstü rüzgar enerjisindeki yatırımların ele alınacağı oturumla ilgili şu açıklama yer alıyor: “Açık deniz rüzgar potansiyelinin %80’i, 60 metreden daha derin sularda bulunuyor ve bu da sınırlı arazi alanına sahip ülkelerde yüzen türbinlere olan ihtiyacı artırıyor. Yüzen rüzgar enerjisi endüstrisi, Avrupalı ​​şirketlerin öncülüğünde 2022 yılı sonuna kadar planlanan 48 GW kapasiteyle hızla genişliyor. Avrupa’nın 2030 yılına kadar 10 GW, 2050 yılına kadar ise 264 GW yüzer açık deniz rüzgarı üretmesi planlanıyor. Yalnızca Birleşik Krallık, yüzer rüzgar projelerine 60 milyon sterlinin üzerinde yatırım yapıyor. Almanya, Türkiye, Portekiz, İspanya ve diğerleri iddialı offshore rüzgar hedeflerini takip ediyor. Zorluklar arasında yeni bir tedarik zinciri ve liman altyapısı oluşturulması yer alıyor. Avrupa, 2022’de rüzgara 17 milyar Euro yatırım yaparak yıllık hedefinin gerisinde kaldı. Yüzen açık deniz rüzgarı gelecek; ancak potansiyelini gerçekleştirmek için önemli altyapı yatırımlarına ihtiyaç var.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Trendler

Copyright © 2011-2018 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com