Connect with us

Bilgi Kaynakları

TÜREB, Türkiye’nin rüzgar enerjisi verilerini online erişime açtı

Yayın tarihi:

-

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), rüzgar enerjisi alanında Türkiye’nin kurulu gücünü ve inşa halinde olan projeleri tüm detayları ile gösteren veri tabanını www.tureb.com.tr  adresinde kullanıma açtı. Projeyle ilgili olarak düzenlenen online basın toplantısında açıklamalarda bulunan Hakan Yıldırım, “Rüzgar sektörü dijitalleşmedeki öncü rolü sayesinde koronavirüs salgını sürecinde dayanıklılığını ispatladı; rüzgarı enerjiye çevirmeye hiç ara vermedik” dedi ve veri tabanıyla, 2021’in ilk yarısında 10 GW’ı aşması beklenen Türkiye rüzgar kurulu gücünün tam bir resmini dijital ortama taşımayı amaçladıklarını söyledi.

Rüzgarla ilgili tüm bilgiler eş zamanlı olarak tek adreste

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği TÜREB, rüzgar sektörüne ait güncel verileri eş zamanlı olarak dijital ortama taşımak amacıyla www.tureb.com.tr adresinde yeni bir veri tabanı oluşturdu. Bu projeyle sektörün dijitalleşmedeki öncü rolünü bir kez daha vurguladıklarını belirten Hakan Yıldırım, “Rüzgar enerjisi memleket meselesi derken kast ettiğimiz önemli bileşenlerden biri de buydu. Dijitalleşme uygulamalarından yararlanmaya en elverişli sektörlerden biriyiz. Rüzgar halihazırda hem dünyada hem Türkiye’de bu uygulamaları en çok hayata geçiren sektör olarak dayanıklılığını rakamlarla kanıtladı. Salgın döneminde rüzgardan elektrik üretimi sekteye uğramadı, bilakis arttı. Bu projeyle verimliliği artırma ve sektör üyelerine uluslararası alanda rekabet avantajı sağlama açısından bir adım daha atmayı hedefledik. Veri tabanımız sayesinde rüzgar istatistikleri anlık olarak izlenebilecek; yatırımcılara, türbin üreticilerine, bölgelere, şehirlere ve yıllara göre filtrelenebilme özelliğiyle istenen her türlü istatistiki veriye ulaşılabilecek. Daha önce 6 ayda bir yayınladığımız istatistik raporlarına da bu şekilde istenen her an erişim sağlanmış olacak. Bir rüzgar santrali devreye alındığı anda bu, eş zamanlı olarak santral haritamızda görünür olacak. TÜREB olarak dijitalleşmede örnek teşkil etmeyi sürdüreceğiz” dedi. Yıldırım ayrıca, halen inşa halindeki santrallerin büyük bir kısmının tamamlanmasıyla Türkiye’nin rüzgar kurulu gücünün 2021 yılı ilk yarısında 10 GW’ı aşacağını belirterek sektöre verilen desteğin günün gereklerine göre düzenlenmesi ve devam ettirilmesi durumunda 2030 yılında rüzgarda 25 GW kurulu güç hedefine ulaşılmasının mümkün olduğuna dikkat çekti. Hakan Yıldırım, ‘ileri analitik ve veri yönetimi’ konularında uzman bir firma olan GTech ile iş ortaklıklarının dijital dönüşüm süreçlerinde TÜREB paydaşlarına ve sektöre önemli değerler kattığını ve bu projeyi GTech’le birlikte gerçekleştirmekten memnuniyet duyduklarını belirtti.

GTech’le ‘veriyi değere dönüştüren’ iş ortaklığı

TÜREB, proje kapsamında ”ileri analitik, büyük veri, iş zekası ve veri tabanı” konularında uzmanlığı ve derin saha tecrübesiyle bilinen, aynı zamanda TÜREB kurumsal üyesi de olan GTech ile iş birliği yaptı. GTech, Türkiye’nin en büyük kurumlarıyla birlikte imza attığı pek çok projeyle 20 yıldır veriden değer yaratıyor. TÜREB iş birliği hakkında bilgi veren GTech Kurucu Ortağı ve CEO’su Mine Taşkaya şunları kaydetti: “GTech olarak veri yönetimi ve ileri analitik konularındaki uzmanlığımızla, her sektör ve ihtiyaç için değer yaratmak üzere çalışıyoruz. Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri olan TÜREB ile birlikte imza attığımız bu proje sayesinde rüzgar enerjisi sektörü için de verinin değere dönüşmesine vesile olduk. Projede veri tabanının oluşturulması, dashboard’ların hazırlanması gibi teknik altyapı çalışmalarının yanı sıra elde edilen verilerin içgörüye dönüştürülmesini ve geleceğe yönelik kararların bu veriler ışığında alınmasını sağlayacak bir yapı kuruldu. Günümüzde pek çok şirket daha rekabetçi olmak için müşteri verisi, operasyonel veri, ürün verileri gibi dağınık halde duran verilerini tek bir platformda entegre ederek anlamlı hale getirmek istiyor. GTech olarak biz de kurumların karar vermeleri için gerekli içgörüyü sağlayacak yapılar kuruyoruz. Rüzgar enerjisi sektöründe bu anlamda atılacak pek çok adım, gidilecek uzun bir yol olduğunu gözlemledik. Dijitalleşmenin bu sektöre sağlayacağı katma değerin altını bu vesileyle bir kez daha çizmek isterim. Proje ortağı olarak GTech’i seçen TÜREB yönetimine bize olan güvenleri; projede emeği geçen herkese özverili ve disiplinli çalışmaları için teşekkür ederiz.”

Dijitalleşme rüzgarda büyümenin ‘dinamosu’ olacak

Türkiye rüzgar sektörü, halen 8.288 MW’lık kurulu güçle Türkiye elektriğinin yaklaşık yüzde 10’unu üretiyor. Dijitalleşme alanında özellikle son 5 yılda önemli mesafe kat eden sektör, hayata geçirilen bilgi bankası sayesinde hangi alanlarda yatırım fırsatları ya da verimlilik artışı ihtiyacı olduğu gibi bilgilere de anlık olarak erişebilecek. Rüzgar bilgi bankası böylece sektörün büyümesinin ve dayanıklılığının dinamosu olacak.

Veri Tabanında neler var?

Rüzgarda Türkiye’nin hangi ilinde hangi yatırımcının hangi marka türbinlerle ne kadarlık güçte türbinler kurduğundan, saatlik, aylık ve yıllık elektrik üretimi ve oranlarına; rüzgar santrallerinin Türkiye haritası üzerinde dağılımından, projelere, firmalara ve illere göre üretim miktarına kadar çok geniş bir veri adresinde eş zamanlı olarak yer alacak. Bilgi bankasında bulunan verilerin ana sınıflandırılması ise;

  • Kurulu Güç
  • İnşa Halinde
  • Lisanslı

halinde olmalarına göre yapıldı.

Tüm bu kategorilerde:

  • Yıl
  • Bölge
  • Şehir
  • Yatırımcı
  • Firma
  • Proje Adı
  • Türbin Markası
  • Türbin Modeli
  • Türbin Gücü

bilgilerinin yanı sıra saatlik, aylık ve yıllık elektrik üretimi ile türbin markası, modeli ve il bazında yatırımcı ve sektör kurulu güç karşılaştırması bilgilerine de yer verildi.

Ek olarak yatırımcılara, firmalara, projelere ve yıllara göre üretim miktarları da sayfada erişilebilen bilgiler arasında yer alıyor. Böylelikle rüzgarda yatırım projeksiyonları da harita üzerinde değerlendirilebiliyor.

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Bilgi Kaynakları

Rüzgar enerji santrali ve maden ruhsat sahalarının çakışması üzerine bir değerlendirme

Yayın tarihi:

-

Bir ülkenin varlığını sürdürebilmesi için öz kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanması gerekmektedir. Ülkemiz sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla tarımı, turizmi, sanayisi hatta her şeyden öte genç ve dinamik nüfusuyla varlığını ve devamlılığını daha da sağlamlaştırmaya çalışmaktadır.

Son yıllarda özellikle enerji bağımsızlığının öneminin artması, ulusal mevzuat ve uluslararası anlaşmaların da etkisiyle yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi artış göstermektedir. Çevrenin korunması, istihdam yaratması ve arz güvenliği sağlaması gibi konularda, yenilenebilir enerjinin ne kadar önemli olduğu bilinmektedir.

Ülkemiz enerji kaynakları çeşitliliği gibi maden çeşitliliğine de sahiptir. Demir, bakır, krom, bor ve sayabileceğimiz birçok maden çeşidi topraklarımız altında yer almaktadır. Enerji yatırımları gibi maden yatırım süreçleri de yatırımcılar için uzun ve yorucudur.

Bir tarafta maden arama teknolojisinin gelişmesi ve yeni rezervlerin keşfi, bir tarafta rüzgârın verimli olduğu alanların tespit edilmesi ve teknolojisinin gelişmesi ile rüzgâr enerjisi yatırımlarının artması sonucu iki yatırım alanında birtakım uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Bu uyuşmazlıkların en başında, maden ruhsat sahaları ile RES sahalarının çakışması yer almaktadır.

Anayasa’mızın “Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi” başlıklı 168. maddesinde; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” hükmü yer almaktadır.

Maden Kanunu’nun “Madencilik faaliyetlerinde izinler” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak, temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama getirilebilir. İlk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanlar diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar göz önüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilir. Kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanlar ihale yoluyla aramalara açılır. Bu Kanun dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak kanun ile düzenlenir.” Hükmü ve 16. fıkrasında; “Herhangi bir yatırım yapılmamış I. Grup ve II. Grup (a) bendi madenler, mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddeleri için verilen ruhsatlar ile görünür rezervi belirlenmemiş diğer grup maden ruhsat sahaları ile çakışan aynı yerdeki diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilir. Ruhsatlı sahalarda görünür rezervi belirlemek üzere yapılan sondaj, kuyu, galeri, desandre gibi isler için yapılan yatırımların ve maden varlığının belgelenmesi durumunda tespit edilen görünür rezerv alanı dışındaki alanlar için, diğer yatırımların madencilik faaliyetlerini engellemeyeceğine Genel Müdürlükçe karar verilmesi halinde diğer yatırım için izin verilir. Bu alanlarda ruhsat sahibi tarafından yapılmış yatırımı etkileyen bir husus var ise bu alanla ilgili karar Bakanlık tarafından verilir. İşletme ruhsat alanı içerisinde ancak işletme izni veya görünür rezerv alanı dışındaki bir alanda diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilebilir. Yatırımın işletme izni veya görünür rezerv alanı ile çakışması durumunda, Bakanlık tarafından karar verilir. Arama ruhsatı döneminde hiçbir yatırım yapılmamış ise diğer yatırımlara engel teşkil etmez.” hükümlerine yer verilmiştir.

Maden ve enerji sahalarının çakışması sonucu Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) yapılan başvurularda, MAPEG tarafından inceleme yapılmaktadır. Bu incelemede; 7. madde kapsamında alınmış bir izin (ÇED, GSM ve Mülkiyet izinleri) bulunup bulunmadığı, üretim ve üretime yönelik herhangi bir madencilik faaliyeti olup olmadığı, saha için uygun bulunan işletme izin alanı ve RES alanı ile çakışmayan ruhsat alanlarında yapılacak madencilik faaliyetlerine RES projesinin olumsuz etkileyecek bir durumu olup olmadığı, çakışmalı alanda ruhsat sahibi tarafından madencilik faaliyetlerine yönelik herhangi bir yatırım yapılıp yapılmadığı, tesis, ENH, yol vb. herhangi madenciliğe yönelik bir çalışma olup olmadığı tespit edilir. RES proje alanı ile çakışmalı konumda bulunan ruhsat açısından sakınca bulunmadığının, kaynak kaybının yaşanmayacağının ve her iki faaliyetin bir arada yürütülebileceğinin tespit edilmesi sonucu projesinin yapılmasında MAPEG tarafından herhangi bir sakınca olmadığına karar verilir ve söz konusu alan “RES Özel İzin Alanı” olarak kayıtlara geçer.

Maden firmaları bu durum üzerine kazanılmış haklarının engellendiği, kaynak kaybının yaşanacağı iddiaları ile MAPEG’in “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli idare mahkemesinde dava açabilmektedir. Hatta maden firmaları, rüzgâr enerji santrali için verilen üretim lisansının ve ÇED kararının iptali istemli dava açtığı dahi bilinmektedir. Bu noktada sorgulanması gereken, davacı sıfatı bulunan maden firmalarının gerçekten kazanılmış hakkının olup olmadığı ve bu doğrultuda MAPEG’in “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli veya ÇED kararının iptali istemli dava açmada hukuki menfaati bulunup bulunmadığıdır.

Maden ruhsatı ve işletme izninin iptali istemli bir davada, idare mahkemesince davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Temyiz incelemesi sonucu Danıştay 8. Dairesi’nin kararında; davacı maden firmasının daha önceden alınan ÇED Gerekli Değildir kararının açılan dava sonucu iptal edildiği, arkasından ÇED sürecinin başlatılarak ÇED raporu hazırlandığı ve ÇED Olumlu kararı verildiği, ancak yine ÇED Olumlu kararının iptali istemli açılan davada idare mahkemesince davanın kabul edilerek dava konusu ÇED kararının iptal edildiği ve temyiz incelemesi sonucu da idare mahkemesinin kararının onandığını belirtmiştir. Danıştay 8. Dairesi bunu dayanak alarak, maden ruhsatı ve işletme izninin iptali istemli davada yerel mahkemenin verdiği davanın kabulü ve dava konusu işlemin iptali yönünde verdiği kararı; bölgenin maden işletilmesine uygun olmadığı, koruma alanı ilan edildiği anlaşıldığından davaya konu maden işletme ruhsatının da iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna yönelik karar vermiştir.

Yargılamalarda kazanılmış haklarının korunması iddiası karşısında, maden şirketlerinin maden işletme izni, bu izni alabilmesi için geçerli olan ÇED ve/veya diğer izinlerin alınıp alınmadığı ve hukuken güncel ve meşru olup olmadıkları tespit edilmelidir. Ancak ruhsat sahasıyla çakışan alandaki RES projelerinin de, tüm onay sürecinin tamamlanarak MAPEG tarafından yapılan inceleme sonucu uygun bulunması da bir o kadar değerlidir.

ÇED kararı hem RES yatırımları hem de maden yatırımları için en önemli kararlardan biridir. ÇED kararının bir şekilde iptal edilmesi sonucu yapılacak olan yatırım sekteye uğrayabilmektedir. Yukarıda arz ettiğimiz Danıştay kararında belirtildiği gibi güncel, meşru, hukuken korunan bir ÇED kararı olmadığı sürece yatırım gerçekleştirilememektedir. Maden firmalarının açtığı sahaların çakışması sonucu verilen “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli davalarda ya da ÇED davalarında, mahkemelerin öncelikle maden firmasının maden işletme iznin bulunup bulunmadığı, söz konusu maden yatırımının mevzuat anlamında yapılabilirliğinin (ÇED, Orman İzni vb. olup olmadığı) incelemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu önemli husus ile birlikte RES yatırımların arttığı bu dönemde, rüzgâr enerjisi santral sahaları belirlenirken daha dikkatli olup yatırım davranılıp sahanın tüm ayrıntıları dikkate alınarak koordinatların belirlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; ülkemiz, enerji kaynaklarını da yer altı kaynaklarını da verimli, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygun bir şekilde kullanmalıdır. Maden ve enerji alanlarının çakışması gibi karmaşık durumlarda, mevzuata uygun şekilde yapılacak incelemelerin ve kararların önemli olduğu açıktır. Özellikle, her iki sektörün de uzun vadeli planlamalarının ve yatırımlarının çatışmasını önlemek için titizlikle hareket etmek gerekmektedir. Bu bağlamda, mevzuata uygun şekilde yapılan değerlendirmeler sonucunda verilen kararların, her iki sektörün de hukuki çıkarlarını koruyarak adil ve dengeli bir şekilde sonuçlanması ülkemizin yatırım güvenliği adına büyük önem taşımaktadır.

Devamını oku

Bilgi Kaynakları

Enerji sektöründeki her 10 CEO’dan 9’u şirketlerinin büyüyeceğini düşünüyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

KPMG Türkiye Enerji Sektörü Lideri Hakan Demirelli

Enerji sektörü CEO’larının ESG, üretken yapay zekâ ve sektörün geleceği hakkında görüşlerini ortaya koyan KPMG’nin 2023 Küresel Enerji Sektörü CEO Araştırması yayınlandı. Araştırmada yer alan ankete göre küresel Enerji CEO’larının kendi şirketlerinin büyüme beklentilerine olan güveni önemli ölçüde artarak yüzde 87’ye yükseldi. Ankete katılan CEO’ların yüzde 73’ü üç yıl içinde ofise tam olarak geri dönülmesini bekliyor. Hatta yüzde 94’ü ofise gelecek çalışanları ödüllendirmeyi düşünüyor. CEO’ların yaklaşık üçte ikisi için üretken yapay zekâya yatırım yapmak en önemli öncelik ve yüzde 48’i bu yatırımların geri dönüşünü üç ila beş yıl içinde görmeyi bekliyor.

KPMG; enerji, petrol ve gaz, madencilik ve kimya sektörlerinden 127 küresel CEO ile anket yaparak önümüzdeki üç yıl için sektöre ve ekonomik duruma ilişkin görüşlerini topladı. Devam eden jeopolitik gerilimler, üretken yapay zekânın hızlı yükselişi ve küresel ekonomik belirsizlik ortamında enerji, doğal kaynaklar ve kimyasallar (ENRC) sektöründe görev yapan CEO’lar, şirketlerinin ve sektörün genelinin büyüme beklentilerine oldukça güven duyduklarını, müşteri deneyimini iyileştirmeye ve ESG girişimlerini yürütmeye odaklandıklarını ifade ediyorlar.

Raporla ilgili değerlendirmede bulunan KPMG Türkiye Enerji Sektörü Lideri Hakan Demirelli, “Enerji sektöründeki teknolojik yenilikler, piyasalardaki değişkenlikler ve karbonsuzlaşma için artan talebin yönlendirdiği dönüşümü ele alan 2023 yılı enerji sektörü raporumuz sektördeki tüm oyuncaların yeni fırsatlardan nasıl yararlanabileceklerini ortaya koyuyor. Güvenilir bilgiye ve veriye dayanan analizlere duyulan ihtiyacın sürekli arttığı enerji sektörü için hazırladığımız raporun, bu gereksinimi karşılamasını umuyoruz. Raporumuz, enerji piyasalarına ilgi duyan herkese bir kaynak olma özelliği taşıyor.” dedi.

Ekonomik görünüm: Enerji CEO’larının güveni diğer sektörlerden fazla

KPMG’nin 2023 Küresel Enerji Sektörü CEO Araştırması’nda yer alan ankete göre, küresel Enerji CEO’larının kendi şirketlerinin büyüme beklentilerine olan güveni önemli ölçüde artarak yüzde 87’ye yükseldi ve bu oran 2022’ye göre altı puanlık bir sıçrama anlamına geliyor. Sektördeki CEO’ların güven seviyeleri, yüzde 77 ile üç yılın en düşük güven seviyesine sahip olan küresel CEO’lara kıyasla yüksek kalmaya devam ediyor. Sektörde sermaye daha düşük karbonlu enerjilere doğru kaysa da CEO’lar, mevcut işlerinin ve müşterilerinin yakın zamanda ortadan kalkmayacağına inanıyor.

Enerji CEO’ları ayrıca sektörün geneline benzer şekilde yüzde 83 ile yüksek güven duyduklarını belirtiyor ki bu, 2022’ye göre yüzde iki artış anlamına geliyor. Bu artan güvenin, kademeli ekonomik toparlanma ve dünya genelinde enerji dönüşümünün artan öneminden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Hatta sektördeki CEO’ların küresel ekonomiye duydukları güven de pandemi öncesindeki seviyeleri aşıyor. Her dört Enerji CEO’sundan üçü (yüzde 75) önümüzdeki üç yıl için ekonomiye genel olarak güvendiklerini ifade ederken bu oran geçen yıl yüzde 71’di.

Çığır açan teknoloji: Enerji CEO’ları ihtiyatlı bir şekilde üretken yapay zekâyı benimsiyor

Ankete katılan CEO’ların yaklaşık üçte ikisi (yüzde 64) üretken yapay zekâya yatırım yapmanın en önemli önceliklerini olduğu konusunda hemfikir ve yüzde 48’i bu alana yaptıkları yatırımların geri dönüşünü üç ila beş yıl içinde görmeyi bekliyor. CEO’lar, sektördeki iş gücünün hem yapay zekâya hem de temiz enerjiye geçişin üstesinden gelebilecek donanıma sahip olduğundan da emin. Yüzde 52’si (2022’ye göre yüzde yedi artış) yeni teknolojiye yatırıma öncelik vermek yerine çalışanlarının yeteneklerini geliştirmeye yatırım yapmaya odaklanıyor.

Bununla birlikte sektör CEO’larının yüzde 60’ı, üretken yapay zekânın intihal, veri koruma, önyargı ve şeffaflık gibi konularda etik zorluklara yol açabileceğini düşünüyor. Enerji CEO’ları ayrıca yapay zekânın siber güvenlik risklerini artırmasıyla da mücadele ediyor. Yapay zekâ siber saldırıların tespit edilmesine yardımcı olsa da yüzde 82’si bu teknolojinin düşmanlar için yeni saldırı stratejileri sağlayabileceğine inanıyor. Son birkaç yılda siber güvenliğe verilen tüm öneme rağmen, CEO’ların yalnızca yüzde 46’sı bir siber saldırıya karşı hazırlıklı olduklarını söylüyor.

Yetenek: Enerji CEO’ları ofise dönüşü destekliyor

Özellikle, küresel enerji CEO’larının çoğu salgın öncesi çalışma yöntemlerini destekleme konusunda kararlı, yüzde 73’ü üç yıl içinde ofise tam olarak geri dönülmesini bekliyor. Bu geçen yıla göre yüzde sekiz artış anlamına geliyor. Buna ek olarak, yüzde 94’ü ofise gelecek çalışanları uygun görevler, zamlar veya terfilerle ödüllendirebileceklerini de söylüyor.

Bu yaklaşım, enerji sektöründeki geleneksel düşüncenin devam ettiğini ortaya koyuyor ve son üç yılda verimlilik üzerinde büyük ölçüde olumlu bir etkisi olsa da hibrit çalışmayla ilgili tartışmalara da zemin hazırlıyor.

ESG: Enerji sektörünün uzun vadede büyümesi için çok önemli

Küresel enerji sektörü CEO’ları, ESG’yi (çevresel, sosyal, yönetişim) işletmelerinin dirençli olmasına ve uzun vadeli büyüme sağlayabilmesine yardımcı olan kurumsal stratejilerinin vazgeçilmez bir parçası olarak giderek daha fazla kabul ediyor. Enerji CEO’larının yüzde 78’i, değer yaratmak için ESG’yi işlerine tamamen dâhil ettiklerini söylüyor. Daha da önemlisi, müşterinin her zaman merkezde yer almadığı bu sektördeki CEO’ların yüzde 22’si ESG’nin önümüzdeki üç yıl içinde müşteri ilişkileri üzerinde en büyük etkiye sahip alan olacağına inanıyor. Ayrıca katılımcıların üçte birinden fazlası (yüzde 37) net sıfır emisyona ulaşmak gibi çevresel sorunlara yönelik ESG yatırımlarına da öncelik veriyor. Buna karşın yüzde 30’u jeopolitik belirsizlikler, alternatif enerji kaynaklarının yüksek maliyeti ve artan düzenlemeler nedeniyle tedarik zincirlerini karbonsuzlaştırmanın karmaşıklaştığını ve bu nedenle yakın vadede net sıfır emisyona ulaşmanın zorlaştığını kabul ediyor.

Devamını oku

Bilgi Kaynakları

2023’te 17 GW’lık yeni rüzgar enerjisi inşa eden AB, elektriğinin %19’unu rüzgardan üretti

Yayın tarihi:

-

Yazar

2023'te 17 GW'lık yeni rüzgar enerjisi inşa eden AB, elektriğinin %19'unu rüzgardan üretti

Rüzgar enerjisinde Avrupa’nın 2023 yılı verilerini açıklayan WindEurope, AB’nin 2023 yılında 17 GW yeni rüzgar enerjisi inşa ettiğini, Avrupa’da üretilen elektriğin ise %19’unun rüzgardan elde edildiğini bildirdi. 17 GW’ın 2022 yılına göre biraz ve tek bir yılda hiç olmadığı kadar fazla olduğunu açıklayarak, bu rakamın AB’nin 2030 hedeflerine ulaşması için yeterli olmadığına vurgu yapan WindEurope; AB’nin 2030’a kadar her yıl 30 GW yeni rüzgar enerjisi inşa etmesi gerektiğine, AB Rüzgar Enerjisi Paketi ve Avrupa Rüzgar Tüzüğü’nde belirtilen eylemlerin, yıllık üretimin artırılmasına yardımcı olacağına ancak ulusal uygulamanın kilit önem taşıdığına dikkat çekti.

WindEurope verilerine göre, AB’nin 2023 yılında kurduğu 17 GW yeni rüzgar santralinin 14 GW’ı karada, 3 GW’ı ise deniz üstü rüzgar enerjisi alanında yer aldı. Verilere göre, Almanya en fazla yeni rüzgar kapasitesi inşa eden ülke olurken onu Hollanda ve İsveç takip etti. Hollanda, şimdilik dünyanın en büyük rüzgar çiftliği olan 1,5 GW’lık ‘Hollandse Kust Zuid’ de dahil olmak üzere en fazla yeni deniz üstü rüzgar enerjisi santralini inşa etti.

Verileri paylaştığı haberde, IEA’nın AB’nin 2024-28 yılları arasında yılda 23 GW yeni rüzgar enerjisi inşa edeceği tahminine yer veren WindEurope, “AB Rüzgar Enerjisi Paketi’nde belirtilen eylemler, yıllık üretimde önemli bir artış sağlamalı ve Avrupa’nın rüzgar enerjisi tedarik zincirini güçlendirmelidir. Eylemlerin ulusal düzeyde uygulanması kilit önem taşımaktadır. Bu amaçla, 26 AB Enerji Bakanının Noel’den önce Avrupa Rüzgâr Tüzüğü’nde imzaladığı Rüzgâr Enerjisi Paketi’ni hayata geçirme taahhüdü kilit önem taşımaktadır. Önemli eylemler arasında izinlerin daha da basitleştirilmesi, yeni rüzgar çiftliklerinin kurulmasına yönelik ihalelerin tasarımında iyileştirmeler ve rüzgar türbini üretimi ile temel altyapı için kamu mali desteği yer almaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

Elektriğinin %19’unu rüzgardan elde eden AB; Hidrodan %13, güneşten %8 ve biyokütleden %3 ile toplamda yenilenebilir enerji kaynaklarından elektriğinin %44’ünü üretti.

Yeni kara rüzgar santrallerinde bir birim kapasiteden ne kadar çıktı elde edildiğini ölçen ‘kapasite faktörü’nün %30-48 arasında değişmesi ve deniz üstü rüzgar enerjisinde de sürekli olarak %50’ye ulaşmasıyla rüzgarın 1 GW’ından üretilen elektrik miktarı da artmaya devam etti.

Devamını oku

Trendler