Bu sayıda, Nordex Türkiye Ticari Proje Yönetimi ekip üyeleri ile bir söyleşi yaparak, Nordex’teki görevleri, çalışma alanları ve sorumlu oldukları ülkelerin yanı sıra, ekibin 2020 yılında yaptığı en önemli işler hakkında bilgiler edindik.
Ticari proje yönetimi nedir, proje yönetiminden farklı olarak neler yapıyorsunuz?
Nordex’te Ticari Proje Yönetim Bölümü olarak, projelerin satış safhasından başlayarak servis bölümüne devrine kadar olan tüm proje döngüsü içinde finansal süreçleri yürütmekte ve gümrük işlemleri, bütçe takibi, sigorta süreçleri, kontrat yönetimi gibi projelerle ilgili tüm ticari konuların yürütülmesine destek vermekteyiz. Teknik proje ekibimiz saha operasyonlarının başarılı bir şekilde yürütülmesini sağlarken, ticari konularda uzman ayrı bir ekip olmamız sayesinde hem yatırımcılarımıza hem de şirket içi ve şirket dışı paydaşlarımıza ticari konularda çok daha etkin ve hızlı geri dönüş sağlayabiliyoruz. Başka bir deyişle projelerin CFO’luğunu yürütüyoruz diyebiliriz.
Bölümünüzün organizasyon yapısı ve ticari proje yönetimi kariyeri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Nordex Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Ticari Proje Yönetim Bölümü olarak 4 kişilik bir ekibiz. Ayrıca Pakistan’da yerleşik kontrat yöneticisi bir arkadaşımız da ekibimize destek vermekte. Globaldeki ticari proje yönetim organizasyonumuzda ise bizim bölgemiz de dahil olmak üzere 6 farklı bölgede yaklaşık 35 kişilik bir ekip bulunmakta. Artan iş girişleriyle birlikte ticari proje ekibimiz de büyümeye devam edecektir.
Genç sayılabilecek ancak proje yönetimi ve finans alanında uzman, aynı zamanda dinamik pazar şartlarına uyum sağlayan bir ekibiz. Şirket içerisinde farklı bölümlerde deneyim kazanıp ticari proje yönetimine geçiş yapan arkadaşlarımızın yanı sıra enerji sektöründe proje yönetim tecrübesi kazanıp ekibimize dahil olan arkadaşlarımız da bulunmakta. Aynı şekilde ticari proje yöneticiliği yaptıktan sonra şirket içinde proje yöneticiliği, proje direktörlüğü hatta lojistik direktörlüğü gibi farklı alanlarda kariyerini devam ettiren çok sayıda ticari proje yöneticisi arkadaşımız bulunuyor.
Türkiye’deki etkin ticari proje yönetimimizin yanı sıra son üç yıldır globaldeki ihtiyaçlara da destek vermekte ve Nordex’in farklı ülkelerdeki projelerinin ticari yönetim sorumluluğunu da üstlenmekteyiz. Nordex’te ticari proje yönetimi; farklı coğrafyalarda sorumluluk alanınızın genişlemesi ve kariyerinizi farklı alanlarda ilerletme fırsatı sunmasının yanı sıra, inisiyatif kullanabileceğiz, projedeki çok sayıda paydaşla sürekli iletişimde olduğunuz ve birçok farklı disiplinde öğrenmenin devam ettiği motive edici bir çalışma ortamı sunuyor.
2020 ve 2021 ilk yarısı Nordex Türkiye Ticari Proje Yönetimi için nasıl geçti?
2020 yılı Türkiye’de 20’den fazla projenin ticari operasyonlarını yürüttüğümüz oldukça yoğun geçen bir yıl oldu. 2020 yılının YEKDEM’den yerli katkı payı desteği almak için belirlenen son takvim yılı olması sebebiyle saha operasyonları ve paralelinde tüm ticari süreçlerin YEKDEM takvimine yetişmesinin hedeflendiği yüksek tempolu bir yıldı. Proje sayısındaki fazlalığın üzerine pandemi nedeniyle tedarik zincirinin negatif etkilendiği, seyahat kısıtlamalarıyla geçen ve dolayısıyla planlanan proje sevkiyat ve kurulum takvimlerine uymayı zorlaştıran bir dönem yaşasak da projelerimizi başarıyla tamamladık. YEKDEM kapsamında devreye alma tarihinin Haziran 2021’e uzatılmasıyla, 2020 yıl sonunda ve 2021 ilk çeyreğinde yeni proje yatırımları ivme kazanmaya devam etti. Kırklareli’nden Ağrı’ya kadar pek çok farklı lokasyonda projelerimizi sürdürdük. Şirket içindeki tüm birimlerimizle koordineli çalışmalarımız, alt yüklenicilerimiz ve saha ekiplerimizin özverili çalışmalarıyla saha operasyonlarımız birkaç ay gibi rekor bir sürede tamamlandı. Ve Haziran 2021 sonu itibariyle 7 tane yeni sahamızda bakanlık kabulü yapılarak yatırımcılarımızın YEKDEM takvimine yetişmesini sağladık.
Başarılı saha operasyonlarımızın yanı sıra projeler başlarken yatırımcılarımızla birlikte kurgulanan uygun maliyetli ECA (Export Credit Agency) finansmanı ve ödeme takvimi planlarımıza paralel olarak nakit akışımızda negatif bir etki oluşmadı ve herhangi bir cezai durumla karşılaşmadan projelerin kabulleri yapıldı. İç piyasada çok sayıdaki aktif projemizin yanı sıra Nordex Türkiye Ticari Proje Bölümü olarak Balkan ülkelerinde Yunanistan ve Hırvatistan’da yürütülen mevcut projelere de güçlü bir şekilde destek verdik.
Bahsettiğiniz yurtdışı projelerdeki ticari proje yönetimiyle ilgili neler yaptınız, ne gibi zorluklarla karşılaştınız, paylaşabilir misiniz?
Geçtiğimiz 2 yılda Hırvatistan’da toplam 27 türbinden oluşan 2 proje ve Yunanistan’da 45 türbinden oluşan 9 farklı projenin ticari yönetimini Nordex Türkiye ticari proje ekibi olarak tamamladık. 2020’de pandemiyi yaşarken bu ülkelerde tüm proje sahalarında montaj ve devreye alma aktiviteleri devam etmekteydi. Ve Türkiye’de yerleşik geniş saha ekiplerimizin aksine bu ülkelerdeki lokal ekipler yeterli sayıda değildi ve maalesef karantina tedbirleri ve ülkeler arası seyahat kısıtlamaları nedeniyle projelerde ciddi duruşlar yaşandı. Pandemi kaynaklı duraklamalar olsa da çalışan güvenliği ön planda tutularak projelerin kabulleri yapıldı ve yatırımcılara devirleri tamamlandı. Balkan bölgesindeki bu projelerin birçoğunda kanat ve kule ekipmanlarının tedariki Türkiye’deki üreticilerimiz üzerinden gerçekleşirken, iş gücü desteği Nordex Yunanistan’daki lokal ekiplerin yanı sıra Türkiye, Fransa ve Almanya üzerinden sağlandı. Gümrük ve vergi mevzuatları, çok uluslu ekiplerle proje yönetimi, finansal raporlama süreçleri gibi konularda zorlu ama bilgi birikimimizi ve uzmanlığımızı arttıran bir deneyim yaşadık. Kazandığımız uzmanlıkla Yunanistan’da yeni iş girişi yapılan Delta 4000 platformu 5MW sınıfındaki N163/5.X türbinlerimizi de içeren 3 projemizde Türkiye, Hindistan, İspanya ve Yunanistan’dan temin edilecek ekipman ve hizmetlerin ticari proje yönetimini yapmaya devam ediyoruz.
2021 yılının ikinci yarısı ve sonrasında ticari proje yönetimini neler bekliyor?
Nordex hem Türkiye’de hem de globalde yenilenebilir enerji piyasasında artan rekabete rağmen yeni iş girişleri, gerçekleşen ve hedeflenen finansallarıyla başarılı bir grafik çizmeye devam ediyor. Nordex Türkiye, 2,5 GW kurulu gücü ve 26,8%’lik pazar payıyla Türkiye’deki pazar liderliğini sürdürürken, ticari proje ekibi olarak bizler de projelerde hedeflenen kârlılık rakamlarına ve nakit akışı tutarlarımıza ulaşmayı sürdüreceğimizi öngörüyoruz. 2021 yılında Türkiye’de 23 aktif proje sahamızda 170’ten fazla türbin kurulumu yapmayı ve projelerde yaklaşık 480 milyon Euro’luk bir ciroya ulaşmayı hedefliyoruz. Yatırımcılarımıza projelerin her aşamasında ticari konularda yardımcı olmaya devam etmekle beraber özellikle finansman kullandırım süreci, bankalarla koordinasyonun sağlanması, proje takvimine uygun ödeme planlaması gibi konularda desteklerimize devam edeceğiz.
Temmuz 2021 itibariyle geçerli olacak yeni YEKDEM yerlilik katkısı eskiye nazaran daha az avantajlı görünse de uygun fiyatlı ihracat kredisi finansman destekleri yatırımcılara avantaj sağlamaya devam edecek. Nordex olarak bizler de yeni dönemde hem yerli üretimimize devam edeceğiz hem de yurtdışı kapsamın 50%’si gibi yüksek bir orana kadar yurtiçi kapsam için kredi sağlayan Euler Hermes ECA finansmanı konusunda yatırımcılarımıza destek vermeye devam edeceğiz.
Türkiye’deki yeni projeler, kapasite artışları ve YEKA ihalelerinin yanı sıra Ortadoğu Bölgesi’nde Suudi Arabistan gibi yeni pazarlara giriş aktivitelerimiz olacak. Balkan ülkelerindeki Nordex projelerinde ticari proje yönetim aktivitelerimizi de sürdüreceğiz.
Nordex Türkiye Ticari Proje Yönetim bölümü, Nordex’in hem Türkiye hem de globaldeki hedefleri doğrultusunda güçlü ve istikrarlı büyüme hedeflerine etkin destek verecek bilgi ve tecrübesiyle ön planda olmaya devam edecektir.
Nordex Türkiye Ticari Proje Yönetimi ekibini biraz daha yakından tanıyalım:
Azize Yorulmaz Nordex Türkiye ve Ortadoğu, Ticari Proje Yönetimi Grup Müdürü
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde lisans eğitimimi tamamladım. Yine Boğaziçi’nde Uluslararası Ticaret Yönetimi yüksek lisansıma devam ediyorum. 2010 yılında profesyonel çalışma hayatıma akaryakıt sektöründe finans alanında başladım. Daha sonra kariyerime uluslararası bir enerji firmasında devam ettim. Burada Azerbaycan, Irak ve Suudi Arabistan’da yürütülen hidroelektrik ve kombine çevrim santrallerinin kurulumu projelerinde proje ticari yönetimi yaptım. Ardından 2016 yılında Nordex’e ticari proje müdürü olarak katıldım. Yurtiçindeki projelerin yanı sıra 2019 yılından beri Balkan ülkelerindeki Nordex projelerinde de yer almaktayım. 2020 yılı başında Türkiye, Ortadoğu ve Akdeniz Bölgesi Kıdemli Ticari Proje Müdürü görevinin ardından 2020 Kasım ayından itibaren Nordex Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Ticari Proje Yönetimi Grup Müdürlüğü görevime devam etmekteyim. Dinamik bir sektördeki müşteri odaklı ve esnek bir çalışma ortamına sahip Nordex’te geçirdiğim dönemde oldukça kıymetli deneyimler kazandım ve hâlâ öğrenmeye, gelişmeye devam ettiğim bir iş ortamında bulunduğum için kendimi şanslı görüyorum.
Kübra Kocaöz Nordex Türkiye ve Ortadoğu, Ticari Proje Müdürü
İstanbul Üniversitesi Almanca Mütercim-Tercümanlık ve Anadolu Üniversitesi Dış Ticaret bölümlerinde eğitim aldım. Profesyonel iş hayatıma 2016 yılında Nordex Türkiye’de Proje Yönetimi Departman Asistanı olarak başladım ve görevime bugün Ticari Proje Müdürü olarak devam etmekteyim. Nordex Türkiye’deki ilk günümden itibaren her zaman kendimi böyle bir ekibin parçası olduğum için şanslı ve mutlu hissettim. Yenilenebilir enerji sektörünün öncü firması Nordex Türkiye’de genç, dinamik, çalışanına destek ve değer veren, eğitimine, gelişimine katkı sağlayan bir yapının parçası olmaktan gurur ve mutluluk duyuyorum. Aktif proje sayımızın fazla olduğu yoğun, yorucu ama bir o kadar da motive geçen bu süreçte birbirine her zaman destek olan bir kültüre sahibiz. Yenilenebilir enerji alanında -özellikle çevre ve iklim konusunun daha da fazla önemsenmeye başlandığı ve hassasiyet oluştuğu bu dönemde daha da gelişip büyüyeceğimize olan inancım tamdır.
Emre Anduv Nordex Türkiye ve Ortadoğu, Ticari Proje Müdürü
TED Koleji’nden mezun olduktan sonra İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü’nde lisan eğitimimi tamamladım. 2014 yılında, Vergi Denetimi alanında başladığım kariyerime ikinci profesyonel iş tecrübem olan Nordex Türkiye’de Finans Uzmanı olarak devam ettim. Şu anki görevime Proje Ticari Müdürü olarak devam etmekteyim. Nordex gibi sektörde söz sahibi olan bir firmanın çatısı altında kariyerimi devam ettirmek benim için güçlü bir motivasyon kaynağıdır. Projenin hemen her aşamasında görev aldığım pozisyonumda, projeye ilişkin kontrat yönetimi, finansman ve lojistik ile ilgili tüm ticari konulardaki ihtiyaçları yönetiyorum. Proje Ticari Yönetimi Bölümü olarak bireysel gelişimlerimizin, ekip ruhuyla şirket gelişimine yansıyacağının farkındayız. Bu nedenle, birbiriyle iyi iletişimi olan, şeffaf bir çalışma ortamını ve yönetim anlayışını benimseyen bir departmanız. Yeni yatırım potansiyellerinin fazla olduğu bir sektörde, geleneksel enerji kaynaklarının sürdürülebilir olmadığının bilincindeyiz. Temiz bir gelecek için çalışmayı ve gelecek nesillerin haklarını koruyarak büyümeyi amaç edindiğim bu yolda, Nordex’te çalışmaktan son derece gururluyum.
Merve Karabulut Nordex Türkiye ve Ortadoğu, Ticari Proje Müdürü
İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü ve Milano Üniversitesi Ekonomi & Politika yüksek lisansı mezunuyum. 2015 yılı itibariyle başladığım profesyonel iş hayatıma, üretim sektöründe dış ticaret satış, ulaşım sektöründe ticari proje yöneticiliği yaparak, farklı şirketlerde devam ettim. Değişik endüstrilerdeki deneyimim, beni gerçekten bir parçası olmaktan gurur duyacağım rüzgar enerjisine adım adım yönlendirdi. Nordex bünyesine çok yeni katılmış olmama rağmen çevreci bir yenilenebilir kaynak olan rüzgar enerjisi konusunda çalıştığım için çok heyecanlıyım. Şirketin kapsayıcı ve eğitici politikaları sayesinde kendimi uzun zamandır Nordex ailesinin bir parçasıymış gibi hissediyorum. Bu yeni sektörü öğrenmek, rüzgar enerjisi üretimine katkı sağlamak için Nordex’in en doğru şirket olduğunu düşünüyorum.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Elektrik motoru üretiminin yerli öncülerinden AEMOT, yerli rüzgar türbini üreticisi Aselsan ile generator üretimi konusunda anlaşmaya vardı. AEMOT, yerli rüzgar türbini için 4.7 MW’lık iki adet rüzgar türbini generatorü üretecek.
Türkiye’nin en önemli elektrik motoru imalatçılarından biri olan AEMOT, ‘Türkiye’de üretilmeyen motorları üretme’ mottosunu sürdürüyor. 2020 yılında kurduğu Orta Gerilim Motor ve Jeneratör Fabrikası’yla, bütün proseslerin tek yerde üretildiği bir üsse dönüşen AEMOT, jeneratörlerin verimliliğinde Avrupalı rakipleriyle yarışıyor.
Son olarak, Aselsan mühendisliğinin AEMOT Electric Motors & Generators’un üstün üretim altyapısı ile birleştiği yeni bir projeyi duyuran AEMOT, Türkiye’nin yerli rüzgar türbini üreticisi Aselsan ile 4.7 MW’lık iki adet rüzgar türbini generatorü üretimi üzerine anlaşmaya vardı.
Kurulduğu günden bu yana Türkiye’nin ihtiyacı olan motor ve generatorleri günümüz teknolojisiyle üretmeye ve geliştirmeye odaklanan AEMOT, bu projelerle birlikte gelişmeye sürekli devam eden Türk sanayisinin geldiği noktayı ve geleceği durumu gösteriyor. Verimli motorlar, yenilenebilir enerji ve elektrikli araç motorları öncelikli alanları olarak belirleyen AEMOT, Türk sanayisi için gereken “dikey üretim” yöntemini rüzgar generatorlerinde de uygulayarak sanayiye öncülük ediyor.
Tecrübesi, finansal ve teknolojik altyapısı ve teknik kadrosu ile uluslararası normlarda faaliyetlerini sürdüren; yenilenebilir enerjide yüksek güvenilirlik, yüksek verimlilik ve yüksek performans hedefiyle Ar-Ge çalışmalarına sürekli devam eden AEMOT, tasarımdan üretime kadar yerli ve milli olan bu projeyle önemli bir başarıya ve ilke imza atıyor.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Rönesans Holding, dünyanın en büyük enerji şirketleri arasında yer alan TotalEnergies ile gerçekleştirdiği Rönesans Enerji ortaklığı sonrasında ilk yatırım için düğmeye bastı. Rönesans Enerji, 189 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımı için bu alanda pazar lideri Nordex Grup ile hareket edecek.
Singapur Devlet Yatırım Fonu (GIC), Paris merkezli altyapı fonu Meridiam ve Japonya merkezli ticaret devi Sojitz Corporation gibi ortaklarla hayata geçirdiği başarılı iş birlikleri ile öne çıkan ve Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) da hissedarı olduğu Rönesans Holding’in iştiraklerinden Rönesans Enerji, Almanya merkezli Nordex Grup ile Türkiye’de hayata geçirilecek 189 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımı için anlaşmaya vardı.
Müteahhitlik ve yatırım faaliyetlerinin yanı sıra enerji sektöründe de büyümesini sürdüren Rönesans Holding, stratejik büyüme alanı olarak gördüğü yenilenebilir enerjide yatırımlarına devam ediyor. Türkiye’nin yeşil dönüşümüne öncülük etmeyi hedefleyen holdingin grup şirketlerinden Rönesans Enerji, dünyanın en büyük enerji şirketleri arasında yer alan TotalEnergies ile gerçekleştirmiş olduğu ortaklık sonrasında ilk yatırımını hayata geçirmek için lider yenilenebilir ekipman sağlayıcılarından Nordex Grup ile yeni rüzgar yatırımı kapsamında anlaşmaya vardı. Önümüzdeki 5 sene içinde Türkiye’de 2 GW’lık yenilenebilir enerji yatırım planı bulunan Rönesans Enerji, 189
MW’lık ilk yatırımı için Nordex Grup ile hareket edecek.
Nordex Enerji A.Ş. Türkiye, 3.583 MW’ın üzerindeki kurulu gücü ve 917 MW’lık yapım aşamasındaki rüzgar kapasitesi ile 2017 yılından bu yana pazar lideri konumunda. Anlaşma kapsamında Nordex Enerji, yine Rönesans Holding çatısı altındaki Almanya merkezli Heitkamp Industrial Solutions GmbH ile üç proje için sözleşme imzaladı. Rönesans Enerji için Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modeli kapsamında hayata geçirilen YEKA RES-3 ihalesinin bir parçası olan üç projeye, Nordex tarafından 27 adet N163/6.x tipi 113 metre yüksekliğinde, 163 metre rotor çapında rüzgar türbini temin edilecek.
Dünyanın en uzun ve en derin tren yolu tüneli olan Gotthard Base’i de hayata geçiren Heitkamp Industrial Solutions GmbH, bu projelerde Rönesans Enerji adına EPC (Mühendislik, Tedarik ve Kurulum) yüklenicisi olarak hareket edecek. Projenin ana yüklenicisi olarak Heitkamp, rüzgar santrallerinin inşaat ve elektrik işleri ile 154 kV enerji iletim hatlarının tesis işlerinden sorumlu olacak.
TotalEnergies ile yaptığı ortaklık sözleşmesi ile birlikte 5 yıl içinde Türkiye’ye yaklaşık olarak 2 milyar Euro yenilenebilir enerji yatırım yapmayı planlayan Rönesans Enerji, toplamda 189 MW’lık rüzgar enerji yatırımını içeren anlaşma kapsamında, en büyük kurulumu 84 MW değerinde 12 türbin ile Malatya Sağıluşağı’na yapacak. Bununla birlikte, Çorum Osmancık’da 56 MW’lık 8 türbinin ve Sivas Kayalar’da 49 MW değerinde 7 türbinin kurulumu da tamamlanacak. Türbin ekipmanları, bakanlık ile imzalanan sözleşme çerçevesinde yüksek bir yerlilik oranına sahip olacak. Türkiye’de ticari anlamda satışta olan en yüksek kapasiteli, 7 MW’lık rüzgâr türbinlerinin devreye alınacağı projede; kullanılacak kule, kanat ve jeneratör dahil olmak üzere birçok ekipman Türkiye’de üretilecek. Malatya, Çorum ve Sivas illerinde kurulumu gerçekleşecek ve toplam 189 MW kurulu güce sahip olacak santrallerin 2024 yılı sonunda devreye alınması planlanıyor. Projelerin devreye girmesi ile Türkiye’de yaklaşık 380.000 hanenin elektrik tüketiminin karşılanması ve yıllık yaklaşık 370.000 ton CO2 salımının önlenmesi hedefleniyor.
2040 yılında toplam emisyonu net sıfıra indirmeyi hedefliyor
Rönesans Holding Başkanı Erman Ilıcak ve Yönetim Kurulu Başkanı İpek Ilıcak Kayaalp, geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamada, geleceğe adım atarken sürdürülebilir bir geleceği garanti altına almak için kararlı olduklarını, bu kapsamda 2040 yılında, toplam emisyonu net sıfıra indirmeyi hedeflediklerini, 2030 yılında da 2022 yılına göre emisyonları yüzde 55 azaltmayı taahhüt ettiklerini dile getirmişti.
Rönesans Holding’in net sıfır emisyon yolculuğunda yenilenebilir enerji yatırımlarının çok önemli olacağını ifade eden Rönesans Enerji Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emre Hatem, “Bu anlaşmayla net sıfır emisyon yolculuğumuz için önemli bir adım atarken, ülkemizin rüzgar enerjisinde hedeflediği yenilenebilir kapasiteye ulaşmasında da etkin bir rol üstlenmiş olduk” dedi.
“Yeşil enerji dönüşümüne öncülük etmeyi hedefliyoruz”
“Rönesans Enerji, bugün itibarıyla bünyesinde barındırdığı 6 hidroelektrik santralı (HES) projesiyle 166 MW’lık kurulu güce sahip bulunuyor. Nordex ile anlaşmaya vardığımız bu 3 yeni projeyle toplam kurulu gücümüz 355 MW’a çıkacak. Yeni dönemde de yüzde 100 yenilenebilir enerji portföyü ile büyümeye devam ederek, Türkiye’nin en büyük 3 yeşil enerji şirketinden biri olmayı hedefliyoruz” diye konuşan Emre Hatem şu bilgileri verdi: “Dünyanın enerjide lider oyuncularından Fransız TotalEnergies ile gerçekleştirdiğimiz ortaklık ile Türkiye’nin yeşil enerji dönüşümüne en etkin oyuncularından biri olma hedefimizde emin adımlarla ilerliyoruz. Rönesans Enerji, yüzde 100 yeşil enerji portföyü ile büyümeye devam edecek; fosil kaynaklı hiçbir enerji üretim santrali geliştirmeyeceğiz. Türkiye Ulusal Enerji Planı’ndaki 2028 yılına kadar gerçekleştirilmesi öngörülen yeşil enerji yatırımlarının yaklaşık yüzde 7’sini TotalEnergies ile birlikte gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu yatırımlar sayesinde yılda yaklaşık 1 milyar metreküp doğalgaz ithalatının önüne geçmiş olacağımız gibi 3,5 milyon ton sera gazı emisyonundan kurtulacağız.”
Bu yeni anlaşmayla ilgili açıklama yapan Nordex Grup CSO’su Patxi Landa, “Türkiye’de pazar lideri olarak konumumuzu güçlendirmek bizim için büyük bir gurur. Türkiye’nin enerji miksinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaktaki kararlılığını yeni ve yüksek verimliliğe sahip ürünlerimizle desteklemekten çok mutlu olduğumuzu söylemek isterim” yorumlarını yaptı.
Nordex Avrupa Bölge CEO’su İbrahim Özarslan ise, “Rönesans Enerji ile yepyeni bir iş ilişkisine girdiğimiz için mutlu ve gururluyuz. İmza öncesinde bize gösterilen güven için de Rönesans’a çok teşekkür ediyoruz. İmzaladığımız YEKA RES-3 projeleri en yeni ürünlerimizden biri olan N163/6.X türbinimizi Türkiye pazarında yerlileştirme yolunda çok büyük önem taşımaktadır. Stratejimiz doğrultusunda daha fazla yerli üretime odaklanarak hem Türkiye pazarında sağlam olan yerimizi bir adım öteye taşımayı, hem de tedarik zincirimizi ihracat ağırlıklı bir hale getirmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları arasında hidroelektrikten sonra en yüksek kapasiteye sahip rüzgar enerjisi sektörü, kurulu güç olarak 12 GW seviyesine doğru ilerliyor. Türkiye’nin toplam elektrik ihtiyacının karşılanmasındaki payını her geçen gün artıran sektör, önemli gelişmelere sahne oluyor. Ülkemizin rüzgar enerjisindeki gelişimini “Türkiye rüzgar enerjisinde 3.0 dönemini yaşıyor” ifadesiyle özetleyen ENERCON CAMEA Satış Müdürü İsmet Habir, rüzgar enerjisinin Türkiye’deki gelişimi ve geleceği, YEKA-RES 3 ihalesi, depolamalı RES ve GES konusu, öztüketim projeleri, yatırımcıların ve yatırımcı adaylarının nelere dikkat etmesi gerektiği gibi birçok önemli konuyu Rüzgar Enerjisi Dergisi’yle paylaşıyor.
Rüzgar Enerjisi Dergisi soruyor, ENERCON CAMEA (Central Asia, Middle East and Africa – Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika) Satış Müdürü İsmet Habir sektördeki son gelişmeleri değerlendiriyor.
Türkiye’de rüzgar enerjisinin gelişimi ve gelinen nokta konusunda neler düşünüyorsunuz?
Geçmişten günümüze kendi içinde kıyaslandığında Türkiye için iyi hikayesi olan başarılı bir süreç yaşandığını düşünüyorum. Türkiye rüzgar enerjisinde 3.0 dönemini yaşıyor. 25 yıl önce ilk rüzgar türbini devreye alındı. 15 yıl öncesine kadar ise tanışma ve keşif süreciydi. Bu süreci, yatırımcıların gelişmesi ve rüzgar enerjisinin elektrik üretiminde kayda değer bir kaynak olarak görülmesi süreci takip etti. Şimdi ise, yatırımcı ve tedarikçilerin ötesinde; sanayi, danışmanlık, mühendislik ve hizmet işleri alt yüklenicileri ile birlikte geniş bir ekosistem oluşmuş durumda. Halihazırda kurulu güç olarak 12 GW seviyesine doğru tüm paydaşlarla birlikte ilerliyoruz
Rüzgar enerjisi açısından bundan sonraki sürecin nasıl devam etmesini bekiyorsunuz?
Bu konuyla ilgili T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2022 yılında yayımladığı ‘Ulusal Enerji Planı’na göre 2035 yılına kadar RES kurulu gücünün 29,6 GW seviyesine ulaşması öngörülüyor. Bu da yıllık 1,4-1,5 GW yeni kapasite anlamına geliyor. Öte yandan bunun en az iki katını başarabileceğimizi ve başarmamız gerektiğini düşünüyorum. Rüzgar ekosis- teminde geriye gitmemek ve büyüme trendini sürdürmek çok önemli. Bu sadece Türkiye’nin elektrik üretiminde rüzgar enerjisinin payını arttırması için değil; küresel bir mal ve hizmet tedarikçisi olup, rüzgar endüstrisinde ve rüzgar hizmet sektöründe de daha iddialı bir konuma gelmesi, daha fazla istihdam olanağı sunması için gerekli. Tabii ki bu kapasitelerin uygulamaya geçebilmesi için şebeke altyapı yatırımlarının da paralel olarak yapılması, idari süreçlerin etkinliği ve finansa erişebilirlik konuları anahtar rol oynayacaktır.
Öte yandan dünyada son 3 yılda yaşanan pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte birçok ülke için enerjide arz güvenliği en önemli milli meseleler haline geldi. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için de RES kurulumlarında birkaç kademe hız artışı yaşanması gerekiyor. AB içerisinde Türkiye’nin enerji tüketimi ile kıyaslanabilecek ülkelere baktığımızda, onların da farkı açtığını ve açıkladıkları hedeflere göre bu farkı açmaya devam edebileceklerini görü- yoruz. Buna karşı önlem olarak Türkiye’de de yeni YEKA-RES ihaleleri, mevcut RES’lerin kapasite artışları, depolamalı RES, hibrit santral ve lisanssız (öz tüketim) RES kapasitelerinin açıklandığını görmekteyiz. Bazı uygulamaların, RES yatırımlarını yeni büyük oyunculara ve sermaye sınıfının orta-alt tabakalarına da genişlemesini sağlayabilecek uygulamalar olduğunu da görmekteyiz.
Burada önemli olan unsurlardan biri mümkün olan en fazla kapasiteyi mümkün olan en kısa zamanda hayata geçirmeye odaklanmaktır. Çünkü RES’lerden elektrik üretim eğrisini ne kadar büyük bir eğimle yukarı taşırsak kümülatif kazancımız da bu eğrinin integrali hesabına göre çok fazla olabilecektir. Bu bağlamda, tüm bu kapasitelerin verimli, hızlı şekilde hayata geçirilebilmesi için projelerin finanse edilebilirliği, izin süreçlerinin yalınlaştırılması gibi konulara hizmet edecek yeni düzenlemelerin de yapılabileceğini düşünüyorum.
RES yatırımlarının yeni yatırımcılara yayılması konusunu biraz açar mısınız? Bu konuda nasıl gelişmeler yaşanıyor?
Öncelikle YEKA-RES 3 ihalesinde ilk defa RES yatırımcısı olacak oyuncular görüyoruz. İhaledeki 20 bölgeyi kazanan 8 yatırımcıdan 3’ü (eğer proje devirleri yaşanmazsa) sektöre bu ihale vesilesiyle girecekler. Tabii buraya, projelerin ihale teknik şartnamesinin karşılana- maması veya uzayan birtakım süreçlerle fizibilitenin kaybolması riskinden dolayı bir şerh koymak lazım. YEKA RES 1-2-3 ihaleleri ile kazandırılan 2.850 MW’nin tamamının hayata geçemeyebileceğini de değerlendirebiliriz.
Depolamalı RES ve GES konusu, bilindiği üzere 4 binin üzerinde ve toplam 221 bin MW’ye tekabül eden rekor başvuru aldı. Elbette ki bunun bir kısmı bizzat yatırımcı adayının kendisi iken bir kısmı proje geliştiricisi hüviyetine daha yakın başvurular olabilir. Bu başvurular kapsamında hangi yatırımcılara tahsis verileceğini göreceğiz. İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla bu başvuruların 744 MW’sine karşılık gelen kısmı için ön lisanslar verildi. Tahsis verilen ve verilecek yatırımcılar arasında yeni oyuncular olup olmayacağını da göreceğiz. Dağıtılacak kapasitenin başvuruya oranla düşük kalacağını ve bağlantı kapasitesi olan bölgelerin (hat, trafo ve şalt açısından) önceliklendirileceğini düşünürsek; bu kapasitelerden, halihazırda enerji üretim yatırımcısı olan oyuncuların daha ağırlıklı tahsis alabileceğini tahmin ediyoruz.
Yatırımın düşük kapasitelerde daha geniş kitleye dağılmasını sağlayacak en önemli uygulama, yenilenen ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’ saye- sinde gerçekleşiyor. Bu yönetmeliğin birçok perspektiften kritik rol oynayabileceğini düşünüyorum. Öztüketim projeleri Türk sanayisi açısından kritik bir öneme sahip. Öztüketim projelerine sadece enerji bağımsızlığı veya üretim maliyetinin düşürülmesi perspektifinden bakmamak lazım. Türk sanayisinde üretilen ürünlerin karbon ayak izinin düşürülmesi ve bunun sertifikalanması; ürünlerin gümrüklerde karşılaşmaya başlayacağı ticaret duvarlarını (gümrükte karbon vergisi uygulamalarını) da aşmasını sağlayacak. Türk sanayicisinin bu konuda çok hızlı aksiyon alması gerektiğini düşünüyorum. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da konu ile yakından ilgilendiğini, bu meseleye önem verdiğini, yeni finans kaynaklarını bu kapsamda yönlendirmeye çalıştığını gözlemlemekteyiz. Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum çalışmaları kapsamında yürüttüğü “Sanayide Yeşil Dönüşüm Projesi” de bu çalışmalardan biri. Önümüzdeki günlerde bu kapsamda yeni bir finansman duyurulmasını bekliyoruz.
Öztüketim projeleri, özellikle demir-çelik, alüminyum, cam, çimento, plastik, kimya, madencilik gibi hem enerji tüketimi yüksek hem de finansal güçleri itibarıyla büyük enerji yatırımcısı olmaya aday sanayi kuruluşlarını da sektöre çekme ihtimalini sunuyor. ISO’nun yayımladığı Türkiye’nin En Büyük Sanayi Kuruluşları Listeleri’nin üst sıralarından yeni RES yatırımcıları çıkması da mümkün. Bu ya- tırımcılar sektöre öztüketim projeleri ile adım atabilirler.
Yatırımcılar ve yatırımcı adayları nelere dikkat etmeli?
Öncelikle tabii ki rüzgarı anlamak, öğrenmek gerekiyor. Rüzgar enerjisinin güneş enerjisi kadar kolay anlaşılabilir olmadığını kabul ediyorum. Öte yandan, RES’ler Türkiye’nin birçok bölgesinde GES’lere göre iki kattan daha fazla enerji üretebilen, daha verimli olan ve çok daha az bir alan işgal eden bir yatırım türüdür. RES yatırımlarının ise süreçleri farklı zorluklar içermektedir. Örneğin RES yatırımı öncesi bir ön yatırım ile minimum 1 yıllık rüzgar ölçümü yaptırılması bunlardan biridir. Yatırımcı aday- larımızın bu süreçleri yönetebilmesi adına Türkiye rüzgar ekosisteminde kalifiye danışmanlık hizmet tedarikçileri de mevcuttur.
Bir diğer konu, RES yatırımı yaparken satın alınacak türbini sadece ilk yatırım maliyetine göre veya sadece finansal fizibilite tablolarına göre değerlendirmek bazı risklerin göz- den kaçırılması ile sonuçlanabilir. Alınacak ürünün kalitesi ve sorunsuz çalışmaya yakın olması da her zaman hesaba katılmalıdır. Buna ek olarak, tedarikçi seçimi kararı verilirken; tedarikçiyi servis, bakım, onarım perspektifinden de değerlendirmeye almak kritik öneme sahiptir. İlk yatırım maliyeti daha ekonomik görünen bir türbin eğer devreye alındıktan bir süre sonra, türbinden veya bir dış etkenden (doğa olayı vb) kaynaklanan bir arıza ile birkaç ay devre dışı kalırsa bu duruşun maliyetleri çok ağır olabilir. Dolayısı ile servis ihtiyaçlarına hem bugün hem de gelecekte hızlı yanıt verebilecek, ülke içinde gelişmiş servis ağları bulunan üreticilerin tercih edilmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde birçok ülke 2022 ve öncesine kıyasla çok daha büyük oranlarda RES kurulum kapasite tahsisleri planlıyor. Örneğin Almanya’nın önümüz- deki 5 yıl için yıllık kurulum hedefi 10 GW/ yıl seviyesinde. Bu hedef 2018-2022 yılları arasında devreye alınan 5 yıllık toplam kurulumun önümüzdeki yıldan itibaren her sene yapılması anlamına geliyor. Birçok Avrupa ülkesi, Amerika ve Çin genel olarak hedeflerini katlayarak yükseltmiş vaziyette. Dünyadaki bu gelişmelerden dolayı teslim sürelerinin uzaması, bazı türbin üreticilerinin her markete yetişmekte zorlanması gibi sonuçlar da ortaya çıkabilir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, yatırımcıların proje geliştirme ve sipariş verme konularındaki zamanlama yönetimi stratejik rol oynayacaktır.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.