Connect with us

Rapor

2023’te rekorlar kıran küresel yenilenebilir kapasite, 2030’a kadar 2,5 kat artma yolunda

Yayın tarihi:

-

2023’te rekorlar kıran küresel yenilenebilir kapasite, 2030’a kadar 2,5 kat artma yolunda

Uluslararası Enerji Ajansı – International Energy Agency (IEA), yenilenebilir enerji teknolojilerinin geleceğini ele aldığı ve 2028’e yönelik analiz ve tahminlerin yer aldığı Yenilenebilir Enerji 2023 raporunu yayınladı. Dünyanın 2022’ye kıyasla %50 daha fazla yenilenebilir kapasite eklediğini ve bu kapasitenin  5 yıl içinde şimdiye kadarki en hızlı büyümeye sahne olacağını açıklayan IEA, küresel yenilenebilir kapasitenin 2030’a kadar 2,5 kat artma yolunda ilerlediğini kaydederek, yenilenebilir enerjideki büyük artışın COP28’de belirlenen “yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına çıkarma” hedefine ulaşmanın kapısını açtığını belirtti.

IEA’nın yeni raporuna göre, dünyanın yenilenebilir elektrik üretme kapasitesi son 30 yılda hiç olmadığı kadar hızlı artıyor ve bu da hükümetlerin geçen ay COP28 İklim Değişikliği Konferansı’nda belirlenen 2030 yılına kadar küresel kapasiteyi üç katına çıkarma hedefine ulaşmak için gerçek bir şans veriyor. IEA’nın sektörle ilgili yıllık piyasa raporunun son baskısı olan Yenilenebilir Enerji 2023’e göre, dünya genelinde enerji sistemlerine eklenen yenilenebilir enerji kapasitesi 2023 yılında %50 artarak yaklaşık 510 GW’a ulaşırken, güneş enerjisi dünya genelindeki kapasitenin dörtte üçünü oluşturuyor. En büyük büyüme, 2023 yılında tüm dünyanın 2022 yılında devreye aldığı kadar güneş enerjisini devreye alan Çin’de gerçekleşirken, Çin’in rüzgar enerjisi ilaveleri bir önceki yıla göre %66 oranında artıyor. Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya’daki yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışlar da tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşıyor.

Aralık ayında Dubai’de düzenlenen COP28 Konferansı’nın sonuçlanmasından bu yana küresel yenilenebilir enerjideki ilk kapsamlı değerlendirme olan rapor, mevcut politikalar ve piyasa koşulları altında, küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin tahmin kapsamındaki 2023-28 döneminde 7.300 GW’a çıkmasının beklendiğini gösteriyor. Raporda, bu artışın %95’ini güneş ve rüzgar enerjisi oluştururken, yenilenebilir enerji kaynakları kömürü geride bırakarak 2025 yılı başlarında küresel elektrik üretiminin en büyük kaynağı haline geliyor; ancak son 12 aydaki benzeri görülmemiş büyümeye rağmen, ülkelerin COP28’de yapmayı kabul ettiği gibi, dünyanın 2030 yılına kadar kapasiteyi 3’e katlaması için daha da ileri gitmesi gerektiği bildiriliyor.

Raporun yanı sıra IEA, katılımcıların üç katına çıkarma hedefine yönelik ilerlemeyi izlemek de dahil olmak üzere bölgesel ve ülke düzeyinde geçmiş verileri ve tahminleri keşfetmelerine olanak tanıyan yeni bir Yenilenebilir Enerji İlerleme İzleyicisi de yayınlıyor.

Hedeflerdeki başarı finansmana erişime bağlı

Raporda, küresel görünümle ilgili değerlendirme yapan IEA Başkanı Dr. Fatih Birol, “Yeni IEA raporu, mevcut politikalar ve piyasa koşulları altında, küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar iki buçuk kat artma yolunda olduğunu gösteriyor. Bu henüz COP28’in yenilenebilir enerjiyi üçe katlama hedefine ulaşmak için yeterli değil ancak daha da yaklaşıyoruz ve hükümetler aradaki farkı kapatmak için gerekli araçlara sahipler. Karadaki rüzgar ve güneş enerjisi bugün neredeyse her yerde yeni fosil yakıt santrallerinden ve çoğu ülkede mevcut fosil yakıt santrallerinden daha ucuz. Zorlu küresel makroekonomik ortam da dahil olmak üzere aşılması gereken bazı büyük engeller var. Bana göre uluslararası toplumun önündeki en önemli zorluk, çoğu yeni enerji ekonomisinde geride kalan yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde yenilenebilir enerji kaynaklarının finansmanını ve yaygınlaştırılmasını hızla arttırmaktır. Üç katına çıkarma hedefine ulaşmadaki başarı buna bağlı olacaktır” ifadelerini kullanıyor.

Raporda ülkeleri yakından takip edeceklerini vurgulayan Dr. Fatih Birol, “Bu rapor, IEA’nın COP28’in enerji sonuçları üzerine 2024 ve sonrasında da devam edecek olan takip çalışmasının ilk önemli bölümüdür. Bu çalışma COP28 öncesinde belirlediğimiz 5 temel unsura dayanıyor ve yenilenebilir enerjinin üç katına çıkarılmasını, enerji verimliliğinin iki katına çıkarılmasını, emisyonların azaltılmasını, fosil yakıtlardan uzaklaşılmasını, yükselen ve gelişmekte olan ekonomiler için finansmanın artırılmasını kapsıyor. Ülkelerin verdikleri sözleri yerine getirip getirmediklerini ve uygun politikaları uygulayıp uygulamadıklarını yakından takip edeceğiz” açıklamasında bulunuyor.

Hızlı politikalar büyümeyi %21 artırabilir

Yenilenebilir enerjinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılması için gerekenlerin ülkeye, bölgeye ve teknolojiye göre önemli farklılıklar gösterdiğini belirten rapor, daha hızlı politika uygulamalarının yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyümeyi ana tahminden %21 daha fazla artıracağı ve böylece dünyanın küresel üç katına çıkma taahhüdünü yerine getirme yolunda ilerleyeceği hızlandırılmış bir durum olarak ortaya koyuyor.

Rapor bu durumun, gelişmiş ve gelişmekte olan büyük ekonomilerde, kırılgan bir ekonomik ortamda politika belirsizliği, yenilenebilir enerjilerin daha büyük paylarını karşılamak için şebeke altyapısına yetersiz yatırım, karmaşık idari engeller ve izin gecikmeleri gibi zorlukların ele alınması anlamına geldiğini açıklıyor. Diğer yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde, finansmana erişim, güçlü yönetişim ve sağlam düzenleyici çerçeveler, henüz mevcut olmayan yeni hedefler ve politikalar oluşturmanın riski azaltmak ve yatırım çekmek için gerekli olduğu kaydediliyor.

Rüzgar ve güneş enerjisi bazı bölgelerde iki kattan fazla artacak

Rapora göre, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Hindistan ve Brezilya’da 2028 yılına kadar güneş enerjisi ve kara rüzgar enerjisi kullanımının son 5 yıla kıyasla iki kattan fazla artması bekleniyor. 2023’te güneş enerjisi modüllerinin fiyatları bir önceki yıla göre neredeyse %50 oranında düşüyor, maliyet düşüşleri ve hızlı dağıtım devam ediyor. Raporda bunun nedeni, küresel üretim kapasitesinin 2024 yılı sonuna kadar 1.100 GW’a ulaşarak talebi önemli ölçüde aşacağının tahmin edilmesi olarak belirtiliyor. Buna karşılık Çin dışı rüzgar enerjisi için devam eden tedarik zinciri kesintileri, daha yüksek maliyetler ve daha güçlü politika dikkati gerektiren uzun izin sürelerinin birleşimi nedeniyle daha zorlu bir ortamla karşı karşıya olduğu uyarısı yapılıyor.

Rapor aynı zamanda yenilenebilir bazlı hidrojenin arkasındaki ivmeye ilişkin bir gerçeklik kontrolü sunarak, duyurulan projelerin kaçının hayata geçme ihtimalinin olduğunu değerlendiriyor. Bu 10 yıl içinde hidrojen üretmek için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak üzere dünya çapında duyurulan tüm projeler arasında, önerilen kapasitenin yalnızca %7’sinin 2030 yılına kadar devreye girmesi bekleniyor. Projelerin yatırım kararına ulaşma hızının yavaşlığı, alıcıların sınırlı iştahı ve yüksek üretim maliyetleri ile birleşince birçok projede daha yavaş ilerleme kaydedilmesine neden oluyor. Yatırımcıları tam olarak ikna etmek için iddialı proje duyurularını talebi destekleyen tutarlı politikaların izlemesi gerekiyor.

2023 yılında biyoyakıtların rolü de ön plana çıkıyor. Raporda, Brezilya ve Hindistan’ın başını çektiği gelişmekte olan ekonomilerin önümüzdeki 5 yıl içinde küresel talebin %70’ini oluşturması beklenirken, biyoyakıtların hava yolculuğu gibi vazgeçilmesi zor sektörlerde gerçek potansiyellerini göstermeye başlayacağı ve dizel gibi yüksek oranda kirletici yakıtların yerini alacağı belirtiliyor. Biyoyakıtların yaygınlaştırılması hızlanırken, rapor bunun yeterince hızlı gerçekleşmediğini ve biyoyakıtların net sıfır yoluyla uyumlu hale getirilmesi için 2030 yılına kadar talepte önemli bir artış gerektiğini gösteriyor.

Kaynak:https://www.iea.org/reports/renewables-2023

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Rapor

EMBER: Hedefler, rüzgar kapasitesinde 2030’a kadar 3 kat artış gösteriyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

EMBER: Hedefler, rüzgar kapasitesinde 2030’a kadar 3 kat artış gösteriyor

COP 28 İklim Değişikliği Konferansı’nda anlaşmaya varılan yenilenebilir enerji kaynaklarının 3 katına çıkarılması hedefinin ardından analiz yayınlayan EMBER, kapasite artışının %90’ından fazlasının güneş ve rüzgardan geleceği, rüzgar kapasitesinin 2030’a kadar 3 kat, güneş kapasitesinin ise 5 kat artacağı tahmininde bulundu.

Enerji alanında çalışmalar yapan Londra merkezli düşünce kuruluşu EMBER, “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Küresel Olarak Üç Katına Çıkarılmasına Yönelik Ulusal Hedeflerin İzlenmesi” başlığıyla yayınladığı yeni analizinde, 2030 yenilenebilir hedeflerini inceleyerek, küresel yenilenebilir kapasitenin 3 katına çıkarılması hedefine ulaşmak için gerekenleri karşılaştırmalı olarak değerlendirdi. Hükümetlerin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki son büyümeyi dikkate alırsa, 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji kapasitesinin 3 katına çıkarılmasının mümkün olduğunu belirten EMBER; Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve COP Başkanlığı’nın, 1.5 derece hedefi için yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar 3 katına çıkarılarak 11,000 GW’a yükseltilmesi konusunda hemfikir olduğunu vurguladı.

IEA’nın açıkladığı “Bu artışın iklim için 10 yılda yapılabilecek en büyük eylem olduğu” vurgusuna dikkat çeken EMBER, yenilenebilir kapasite artışının %90’ından fazlasının güneş ve rüzgardan geleceğini, rüzgar kapasitesinin 2022’den 2030’a kadar 3 kat, güneş kapasitesinin ise 5 kat artacağını gösterdiğini belirtti. Mevcut planların 2030 yılına kadar yenilenebilir kapasitenin üçe katlanmasıyla nasıl uyumlu olduğunu görmek için ulusal yenilenebilir enerji hedeflerini masaya yatıran analizde, küresel bir üçe katlanmanın her ülkenin kapasiteyi üçe katlaması anlamına gelmediğine dikkat çekilerek, “Sıfıra yakın başlayıp üçe katlamak iddialı bir hedef değilken, bazı ülkeler yenilenebilir enerji kapasitesini üçe katlamanın gerçekçi veya gerekli olduğu noktanın ötesinde” değerlendirmesi yapıldı.

Analizde yer alan diğer değerlendirmeler, şu konu başlıklarından oluştu:

1-Hükümet hedefleri halihazırda yenilenebilir kapasitenin iki katına çıkarılmasını amaçlıyor

Hükümet hedefleri şimdiden 2030 yılına kadar yenilenebilir kapasitenin iki katına çıkmasını öngörüyor. Ulusal hedeflere göre, dünyanın dört bir yanındaki hükümetler 2022’de 3,4 TW olan yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’da 7,3 TW’a çıkarmayı planlıyor. Belirtildiği üzere, 2030 yılında yenilenebilir kapasitenin dörtte üçünden fazlası güneş ve rüzgardan sağlanacaktır.

2-Ulusal hedefler yenilenebilir enerji kaynaklarının son dönemdeki hızlanmasını hesaba katmıyor

Birçok hükümetin hedefleri, dünya genelinde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında son dönemde yaşanan ivmelenmeyi yansıtmıyor. Örneğin, 12 ülke 2023 yılında 2030 hedeflerini karşılamak için gereken hızdan daha hızlı kapasite eklemeye hazırlanıyor. 22 ülkede rüzgar ve güneş enerjisi için muhtemel proje geliştirme hatları, 2030 hedeflerini karşılamak için gereken yenilenebilir kapasiteyi aşıyor. Dünya, sadece 2023’teki 500 gigavatlık tahmini konuşlandırmayı 2024’ten 2030’a kadar sürdürerek mevcut hedeflerine (yenilenebilir enerjinin iki katına çıkarılması) ulaşabilir ancak tüm işaretler daha hızlı bir büyüme eğrisine işaret ediyor.

3-Yenilenebilir enerjinin üç katına çıkarılması yakın

Yenilenebilir enerji kaynaklarının 2030 yılına kadar 3 katına çıkarılabilmesi için dünyanın yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını her yıl %17 oranında artırması gerekiyor; böylece 2023 yılında 500 GW olan yenilenebilir enerji miktarı 2030 yılında yaklaşık 1,5 TW’a yükselecektir. Dünya bu yıllık büyüme oranına 2016 ile 2023 yılları arasındaki dönemde zaten ulaşmıştır. Ulusal hedeflerle elde edilen iki katına çıkma ile küresel üç katına çıkma arasındaki fark 3,7 TW’dir. Hükümetlerin hedeflerini yükseltmeleri ve kendi ülkelerindeki yenilenebilir pazar büyümesinin gerçek hızını yansıtan hedefler belirlemeleri gerekiyor.

4-Birçok ülkede daha yüksek hedeflere yer var

Aralarında Hindistan ve Suudi Arabistan’ın da bulunduğu 10 ülke, 2022 kapasitelerinin üç katına ulaşan ya da bunu aşan hedeflere sahip. Ayrıca, aralarında ABD’nin de bulunduğu 12 ülke, net sıfıra ulaşmak için küresel ortalamanın %40’ını aşan rüzgar ve güneş enerjisi üretim payı hedeflerine sahip. Ancak rapor, hedeflerini yükseltebilecek 4 ülkenin altını çiziyor: Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri.

Analizde, ülkelerin kendi politika ortamlarını, mevcut yıllık yenilenebilir dağıtımını ve boru hattındaki yenilenebilir kapasiteyi değerlendirmeleri halinde, 2030 için daha iddialı ve yine de ulaşılabilir bir dizi hedef geliştirilebileceğini vurgulayan EMBER, bunun ulusal hedeflerin nerede olduğu, nerede olabileceği ve küresel bir üçe katlama hedefine ulaşmak için gerekenler arasındaki boşluğu daralttığına dikkat çekti.

Ayrıca analizde, COP28’den önce açıklamada bulunan Ember Küresel Elektrik Dönüşümü Analisti Dr. Katye Altieri’nin değerlendirmesine de yer verildi: “Dünya çapında yenilenebilir kapasitenin üç katına çıkarılması, iklim için bu 10 yılda yapılması gereken en büyük eylemdir. Hükümetler mevcut değişim hızını yansıtan hedefler belirler; güneş ve rüzgar enerjisi inşasını güçlendirmek için sağlam yeni politikalar uygularsa bu hedefe ulaşılabilir. Hükümetler yenilenebilir enerji kaynaklarında yaşanmakta olan devrimi henüz anlayabilmiş değil. Bugünkü hedefler çoktan eskimiştir ve güncellenmelidir. COP28’e yaklaşırken, liderler yenilenebilir enerjiyi üç katına çıkaracak küresel bir hedefi destekleme konusunda kendilerine güvenmelidir; bu hedefe ulaşmak her zamankinden daha mümkün görünmektedir.”

Devamını oku

Rapor

Yenilenebilir enerji sisteminde sanayi elektrifikasyonu

Yayın tarihi:

-

Yazar

Yenilenebilir enerji sisteminde sanayi elektrifikasyonu

Bu analiz, sanayinin kademeli olarak elektrifikasyonu ve bunun değişken yenilenebilir elektrik üretiminin artan yaygınlaşmasıyla ilişkisi hakkındadır. Bu gelişmeler arasındaki etkileşim, her ikisiyle de ilgili zorlukları önemli ölçüde azaltabilir.

Enerji sistemini karbonsuzlaştırmak çok zordur. Ancak, küresel ısınmanın kabul edilebilir seviyelerde sınırlandırılması esastır. Karbonsuzlaştırmaya giden ana yol olan fosil yakıtların yenilenebilir enerji ile değiştirilmesi kolay değildir. Enerji sistemi için bu, büyük miktarlarda değişken yenilenebilir elektrik üretiminin kurulmasını gerektirmektedir. Ancak, yenilenebilir elektrik kaynaklarının büyük kurulu kapasitesi, üretimin talebi aştığı (fazla elektrik) dönemlerin giderek daha uzun sürmesine yol açarken, diğer yandan yenilenebilir elektrik üretiminin talebi karşılamakta yetersiz kaldığı dönemler de devam etmektedir. Değişken yenilenebilir üretimin eş zamanlılığı nedeniyle, kurulu kapasitesinin artması, arz fazlası sırasında artan bir kesinti ihtiyacına ve dolayısıyla eklenen değişken yenilenebilir kapasitenin veriminin azalmasına neden olur. Bu durum, yeni değişken yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik iş durumunu tehdit edecektir. Yenilenebilir elektrik üretim kapasitesindeki artış ve elektrik talebiyle potansiyel uyumsuzluk hem piyasa hem de altyapı için sorunlara yol açmaktadır:

1- Piyasa sorunları

Elektrik fazlası olduğunda elektrik fiyatının sıfır olması ve elektrik kıtlığı sırasında elektrik fiyatlarının yüksek olması.

2- Altyapı sorunları

Elektrik şebekesinde taşıma ve dağıtım kapasitesini sınırlayan kısıtlar.

Elektrik talebinin değişken üretime uyacak şekilde kaydırılması gibi depolama ve talep yanıtı çözüm olarak görülüyor. Özellikle lityum-iyon bataryalar, bir güne kadar olan yük değişimlerini karşılamak için çok iyi donanımlıdır. Depolama ve talep değişiminin elektrik fiyatları üzerindeki etkisi iki yönlüdür: Çok düşük elektrik fiyatlarında talep yaratır ve esas olarak değişken yenilenebilir üretimin (göreceli) kıtlığından kaynaklanan yüksek fiyatlarda elektrik arzını artırır. Bu durum, değişken yenilenebilir elektriği kısma ihtiyacında MWh açısından önemli bir azalmaya yol açarken, ne yazık ki kısma süresi açısından aynı oranda bir azalmaya yol açmamaktadır. Bu, artan depolama miktarıyla birlikte, şarj sırasında depolamanın fiyat artırıcı etkisinin, deşarjın fiyat düşürücü etkisiyle giderek daha fazla dengeleneceği anlamına gelmektedir. Bu nedenle, büyük bir depolama kapasitesi ve talep kayması, değişken yenilenebilir enerjiler için genel iş durumu üzerinde sınırlı bir etkiye sahip olacaktır. Talebin kaydırılmasına dayanmayan talep tarafı katılımı, özellikle acil durumlarda kapasiteyi serbest bırakmak için uygun olan bir başka seçenektir. Bu, örneğin operasyonların durdurulmasını veya biyokütle, doğal gaz ve nihayetinde hidrojen gibi diğer enerji taşıyıcılarına geri dönebilen endüstriyel talep yanıtını içerebilir. Bu tür bir talep yanıtı ‘fırsat maliyetleri’, yani üretimi kısma maliyeti (genellikle pahalı) veya alternatif enerji taşıyıcısına geçme maliyeti (genellikle nispeten ucuz) ile karakterize edilir. Bu raporda ikincisini ‘fırsat talebi’ olarak adlandırıyoruz.

Sanayinin kademeli olarak karbonsuzlaştırılması

Sanayi için karbonsuzlaştırmaya giden birincil yol, tercihen yenilenebilir kaynaklar kullanılarak elektrifikasyondur. Bu raporda, endüstriyel ısıtma için fırsat talebini, yani doğal gaz ve elektrik arasındaki fiyat farkına bağlı olarak gaz kazanları ve elektrikli kazanlar arasında geçiş yapabilen ısı arzını kullanmayı inceledik. Almanya’yı örnek alarak yaptığımız vaka çalışması hesaplamaları, endüstrinin ETS karbon fiyatlarına maruz kalması ve şebeke ile sinerjilerin büyük sürekli elektrik yüküne sahip endüstriye benzer düşük şebeke tarifelerine izin vermesi koşuluyla, büyük ölçekli endüstriyel ısıtma için hibrit bir elektrik-gaz sistemi için yapısal olarak olumlu bir ticari iş durumunun ortaya çıktığını göstermektedir. Dolayısıyla, fırsat talebi endüstriyel ısıtmayı karbonsuzlaştırmak için ekonomik açıdan cazip bir yol olabilir.

Yenilenebilir elektrik için bir fiyat belirlenmesi

Fırsat talebi, yenilenebilir fazlası sırasında talebi artırır; ancak kıtlık sırasında artırmaz. Fırsat maliyeti (örneğin gaz veya biyokütle için yakıt fiyatı) tarafından tetiklendiğinden ve mevcut veya gelecekteki elektrik fiyatıyla doğrudan ilişkili olmadığından, elektrik için bir fiyat belirleyebilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının bol olduğu, yeterli fırsat talebinin ve depolamanın bulunduğu bir enerji sisteminde, fiyat belirleme etkisi depolama ile güçlendirilir çünkü depolama, şarj için düşük fiyat referansı olarak (ağırlıklı olarak) doğal gaza dayalı fırsat maliyetini, yenilenebilir enerji kaynaklarının fazlalığı tarafından belirlenen sıfır elektrik fiyatı yerine alacaktır. Toplumsal açıdan bakıldığında, yenilenebilir üretim tercihen dolaylı olarak teşvik edilmelidir. Doğrudan üretim yerine değişken yenilenebilir elektrik talebini teşvik ederek, arz ve talep arasında daha iyi bir uyum sağlanır ve sonuçta yenilenebilir üretimin kesilmesi azaltılır. Fırsat talebi yoluyla sanayinin elektrifikasyonu için ana darboğaz, elektrik şebekesinde artan iletim kapasitesi ihtiyacı olarak görünmektedir. Bu, elektrik kazanı (veya elektrolizör) için iletim maliyetlerini karşılayan şebeke ücretinde önemli bir artışa yansımaktadır.

Altyapı kısıtlamaları

Almanya’daki fırsat ısıtma senaryosu, enerji sisteminin çeşitli yönleri arasındaki sinerjiyi en iyi şekilde kullanması gereken enerji dönüşümüne ilişkin entegre bir bakış açısına duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Değişken yenilenebilir üretim, teorik olarak sonsuz sürdürülebilirlik süresine sahip esnek talep ve elektrik şebekesi arasında hala önemli sinerjiler mümkündür. Bunlardan üçünü kısaca tartışacağız: Kesin olmayan kapasite, kesintili kapasite ve kapasite havuzu. Kısıt yönetimi ile karşılaştırıldığında, son iki seçenek fırsat talebinin ek avantajını sunmakta ve potansiyel olarak endüstriye gerekli yatırımlar için daha güvenli ve sürekli bir teminat sağlamaktadır. Bu analizde kesin olmayan kapasiteyi, kısıttan kaçınmak için önceden atılabilen üretim veya talep kapasitesi olarak tanımlıyoruz. Kesintili kapasiteyi ise daha yüksek öncelikli yük için kapasite boşaltmak üzere anlık olarak atılabilen kapasite olarak tanımlıyoruz. Bu nedenle, N-1 yedeklilik kriterini korumak için gereken iletim sistemindeki yedek kapasiteyi kullanabilir. Alternatif bir bakış açısı da yükün şebekeye ‘N-1 hizmeti’ sağlamasıdır. Kapasite havuzlama ile sınırlı bir coğrafi alandaki birkaç yük ve üretim birimi toplu olarak kapasite sözleşmesi yapar ve toplam kullanılan kapasiteleri şebeke operatörü ile üzerinde anlaşılan sınırlar içinde kaldığı sürece bunu kendi aralarında paylaşmakta serbesttir. Bu da katılımcıların yükleri arasındaki sinerjiden faydalanmalarını sağlar. Şebeke üzerindeki etkiyi azaltmak ve hatta değişken yenilenebilir elektrik üretiminin etkisini azaltmaya yardımcı olmak için fırsat talebi uygulayarak endüstrinin akıllı elektrifikasyonu yoluyla önemli sinerjiler elde edilebileceğini gösteriyoruz.

Sonuçlar:

1-Özellikle endüstriyel ısıtmaya yönelik fırsat talebi, sanayinin yenilenebilir elektrik kullanarak kademeli olarak elektriklendirilmesi için ekonomik açıdan cazip bir yol haline geliyor ve enerji dönüşümünü desteklemek için önemli bir mekanizma haline gelebilir.

2-Fırsat talebi, yenilenebilir enerjiler ve elektrik depolama için iş durumunu destekliyor. Alternatifin maliyetine dayalı olarak elektrik için bir taban fiyat sağlıyor (örneğin, endüstriyel ısıtma için elektrik yerine doğal gaz), böylece sıfır fiyattan kaçınılıyor.

3-Fırsat talebi, elektrik taşıma ve dağıtım şebekesinin kullanımını optimize etmek için çok uygundur. Kesin olmayan kapasite, kesintili kapasite veya kapasite havuzu olarak uygulanabilir. Her üç mekanizma da şebekenin optimum kullanımını teşvik eder.

Devamını oku

Rapor

Rüzgar enerjisi sektörü 243 binden fazla yeni teknisyen arıyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

GWO ve GWEC’in paylaştığı Küresel Rüzgar İşgücü Görünümü Raporu, rüzgar endüstrisinin karşı karşıya olduğu işgücü sorununu gözler önüne seriyor. Rapora göre, sektörün gelişimi ve sürdürülebilirliği için 2027’ye kadar 600 bin teknisyenin istihdam edilmesi gerekirken, bunların 243 binden fazlasını sektöre yeni katılacak teknisyenler oluşturuyor.

Küresel Rüzgar Örgütü (GWO) ve Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC), 2027 yılına kadar küresel rüzgar enerjisi sektörünün ihtiyacı olan teknisyenlerin sayısını tahmin ettiği Küresel Rüzgar İşgücü Görünümü 2023 -2027 Raporu’nu yayınladı. Küresel rüzgar enerjisi sektörünün 2027 yılına kadar işletme ve bakım için 574 binden fazla teknisyene ihtiyaç duyacağını ortaya koyan rapor, büyümeye ayak uydurmak için bu teknisyenlerin neredeyse %43’ünün sektöre yeni katılanlardan oluşacağını açıkladı. 

2022’de 78 GW olan yıllık rüzgar enerjisi kurulumlarının 2027’de 155 GW’a çıkarak ikiye katlanacağının ve dünya çapındaki toplam rüzgar kapasitesinin sadece 5 yıl içinde 1.500 GW’ın üzerine çıkacağının tahmin edildiği raporda, teknolojideki yenilikler ve hızla büyüyen deniz üstü rüzgâr sektörünün etkisiyle, 5 yıllık tahmin dönemi boyunca gereken rüzgâr teknisyeni sayısında %17’lik bir artışın öngörüldüğü açıklandı.

Raporda gerekli yeni teknisyenlerle ilgili şu ifadeler kullanıldı: “Bu büyüme, rüzgar enerjisinin genişlemesini desteklemek için fazladan 84.600 teknisyen gerektirecektir. Bununla birlikte rüzgar sektörü, tipik bir %6 yıpranma oranı ile 2023-2027 yılları arasında rüzgar endüstrisinden doğal olarak çıkması beklenen teknisyenlerin yerini doldurmak için ek 159.200 kişiyi işe alması gerekecektir. Önümüzdeki 5 yıl içinde ilave 243.800 yeni teknisyenin işe alınması ihtiyacı, tam zamanlı eğitimden ve konvansiyonel sektör de dahil olmak üzere diğer sektörlerden geçiş yapacak yeni yetenekler için bir dizi fırsat olduğunu göstermektedir. Bu da rüzgar sektörünün fosil yakıtlardan adil ve eşitlikçi bir enerji geçişini desteklemedeki rolünü vurgulamaktadır. Sonuç olarak, Küresel Rüzgar İşgücü Görünümü 2023-2027, beklenen tedarik zinciri boşluklarını karşılamak için güvenlik ve teknik eğitim kapasitesinde daha hızlı bir büyümeye acil ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.”

Devamını oku

Trendler