Connect with us

Genel

Yenilenebilir enerji Türkiye’de yatırımın cazibe merkezi

Yayın tarihi:

-

01 Kasım 2014 Cumartesi 20:38

2001 yılında atılmaya başlanan liberal, şeffaf ve rekabetçi bir enerji sektörü yönündeki adımlarla Enerji alanının Türkiye’de hem yabancı ve hem de yerli yatırımcılar için giderek daha cazip bir alan haline geldiği gözlemi sanırım ilgili kamuoyunun büyük çoğunluğunun paylaştığı bir gözlemdir. Yapılabilecek bir 2013 değerlendirmesinin özellikle altını çizmek isteyeceği şeyse 2013’te devreye giren ilave kurulu güç yatırımının büyük bir kısmının (yaklaşık %49’u) yenilenebilir enerji yatırımı olduğudur. Bu oranın, 2009’larda başlayan yüksek oranlı yenilenebilir paylı ilave kurulu güç yatırım eğiliminin 2013’te de devam etmiş olduğunu göstermesi söz konusu oranı daha da anlamlı ve önemli kılmaktadır. Çünkü biz ancak bu şekilde, her yıl yapılan ilave kurulu gücün büyük parçasının yenilenebilir kaynaklı olmasını sağlayarak enerji dengelerimizde hem yerlilik oranını artırma (ve dolayısıyla enerjide dışa bağımlılığı azaltma), hem de emisyon artışını frenleme hedeflerimiz yönünde gelişme sağlayabiliriz. Tabii, her yıl bu yeni katılan kurulu güç miktarının önemli bir kısmını rüzgar enerjisi kurulu gücünün oluşturduğunu da ayrıca vurgulamak gerekir. Bu bağlamda önceki yıllarda yapılan yatırımlarda yıllara sari olarak yenilenebilir yakıtlı kurulu güç payını, ve bu payın yüksek kalmada istikrar kazandığını görmek mutluluk vericidir.

Yıllarİçerisinde Her Yıl Devreye Alınan Elektrik Üretim Kapasitesi YatırımlarındaYenilenebilir Enerji Payı (MW olarak)

Yıllar İçerisinde Her Yıl Devreye Alınan Elektrik Üretim Kapasitesi Yatırımlarında Yenilenebilir Enerji Payı (Yenilenebilir enerji kurulu gücün payı oran olarak gösterilmiştir)

2013 yılında da, beklendiği gibi, yenilenebilir kaynak kullanan yeni devreye alınmış kurulu güç açısından aslan payı yine suyun oldu. Hidroelektriği takip edense rüzgar enerjisi. Jeotermal ve Biyokütle kaynaklarından elektrik üretiminde de gelişmenin hızlanmış olduğu görülüyor.

2013 yılında kayda değer gelişmelerden birisi olarak Rüzgar İzleme ve Tahmin Merkezi (RİTM)’mizin hizmete alınmış olmasını zikredebiliriz. Tüm rüzgar santral sahalarındaki iklim durumlarını anlık olarak izleyerek o santralin ilerleyen saat ve günlerdeki muhtemel elektrik üretimine dair tahminde bulunarak hem yatırımcının doğru taahhütlerde bulunmasına ve dolayısıyla santralın daha rasyonel çalışmasına ve aynı zamanda da operatörün (TEİAŞ) sistemi işletişte rüzgar santralı kaynaklı dengesizliklerden önemli ölçüde korunmasına hizmet eden bu Merkez’e yeni kabulü yapılan santrallar geçici kabul öncesinde bağlanmak zorunda. Mevcut santralların da zaten şu an itibariyle %50’den fazlası bağlı durumda.

2014 yılı için de yenilenebilir enerji lehindeki  bu eğilimin güneş santrallarının (özellikle lisanssız üretim kategorisinde) kurulumuyla yeni ciddi bir boyutla güç kazanacağını bekliyoruz. 2013 yılında başlayıp bir şekilde etkisini 2014 yılı ortalarına kadar sürdürmüş olan politik çalkantının 2014 beklentimizi  etkilememiş olduğunu görüyoruz. Yatırımların önemli ölçüde aksamaksızın devam edişi özellikle devreye alınan rüzgar enerjisi santralleriyle daha bir görünür hale gelmiştir. Bilindiği gibi, 2014 yılı sonu itibariyle yıllık ilave devreye alınan rüzgar enerjisi kurulu gücü açısından rekor düzeyde bir rakamın ortaya çıkması beklenmektedir. Yerli olsun yabancı olsun, yatırımcılar Türkiye’de istikrara oynayan bir refleks geliştirmiştir.

Daha önceki beyanlarımızda hep 2014 yılında lisanssız kategorisinde güneş yatırımlarının artık göze çarpar hale gelecek olduğunu bildirmiştik. Bu, büyük ölçüde tahakkuk etmiştir. Proje kabul onay ve başlangıçta yaşanan gecikmeler belli ölçüde hızlandırılabilmiş ve lisanssız kategorisindeki kurulu güç, bizim beklentimizin oldukça altında kalmış da olsa şimdiden önemli bir miktara ulaşmıştır.

2015 yılına geldiğimizde 100 MW düzeyinde bir güneş enerjisinden elektrik üretim kurulu gücümüzün olacağını, güneş enerjisinden elektrik üretimi bilgi ve kültürünün hızla yaygınlaşmış ve benimsenmiş olacağını söyleyebiliriz. Bunun gerçekleşmesinde, lisanssız üretim kategorisinde de olsa ilk başarılı örneklerin ortaya çıkmış olması ve maliyetlerin düşmüş olması –döviz kurları sıkıntısına rağmen- kadar ilgili sivil toplum yapılanmalarının ve enerji medyasının önemli katkıları olacağını belirtmek gerekir.

Bir diğer önemli gelişmeyi de biyokütle kaynaklarından elektrik üretiminde bekliyoruz. Daha önce konferans ve forumlarda da sıkça sözünü etmiş olduğumuz gibi Türkiye biyokütle enerji kaynakları açısından zengin bir ülke. YEGM bu zenginliği dikkate alarak, biyokütle enerjisi potansiyel atlası çalışmalarını tamamlayarak web sitesi üzerinden ilgililerin yararlanmasına açmış bulunuyor. Yatırımcı için ilk adımda edinilmesi zor doğru bilgileri sağlayabildiğimizi düşünüyorum. Bu atlasta birçok altlığı üst üste koymak gibi zor bir işi gerçekleştirdik. Bildiğiniz gibi devlet biyokütle kaynaklarından üretilen elektriğe en yüksek tarifeden alım garantisi sağlamış durumda. Zaten bu nedenle son yıllarda biyokütle kaynaklı elektrik kurulu gücünde ciddi bir artış gerçekleşti. Bildiğiniz gibi biyokütle tarifesi hayvansal,  tarımsal ve orman atıklarının yanı sıra belediye /şehir atıklarından–çöpten- elektrik üretimini de kapsıyor.  Dolayısıyla burada iki yönlü bir fayda sağlanıyor: hem çöp bertaraf etmiş olunuyor, hem de ondan elektrik üreterek bir ekonomik fayda sağlanmış olunuyor. 2013 yılında biyokütleden üretilmiş olan elektik 1 milyar kWh’dan fazla. Bu miktarın yıldan yıla hızla artmasını umuyoruz. Biyokütle kaynaklarıyla üretilen elektriğin doğrudan doğruya doğal gazdan üretilen elektriğin yerine ikame olacağını unutmamak gerekir. Tabii biyokütle santralleri yalnızca çöpü hedefleyerek kurulmuyor; hayvansal ve bitkisel atıklar da kullanılıyor. Bu tür santralların da yaygınlaştığını göreceğiz önümüzdeki yıllarda. Biyokütle santrallarının önemi, iyi projelendirilmeleri halinde 24 saat elektrik üretebiliyor ve dolayısıyla ‘baz yük’ kapsamındaki değerlendirmelerde dikkate alınabiliyor olmalarında. Bu açıdan güneş ve rüzgâr santrallarından daha farklı bir yerdeler. Lisanssız üretim uygulaması biyokütle enerjisi kaynaklarından elektrik üretim tesislerinin yaygın biçimde kurulabilmesi açısından çok uygun bir vasat sağlamıştır. Önümüzdeki birkaç yıllık dönem içerisinde bunun yansımaları biyokütle enerjisi tesislerinin –çoğu 1 MW’ın altında kapasiteli- hızla artması şeklinde kendisini gösterecektir. Lisanssız üretim kategorisinde çok sayıda elektrik üretim tesisinin ortaya çıkması Türkiye’de elektriğin tüketildiği yerde üretilmesi konseptinin de uygulamaya geçmesini sağlaması açısından bir önemi vardır. Bugünler itibariyle toplamda 30 MW’aşan kapasitede 70 kadar lisanssız tesisin kabulü yapılmış durumda, yani bu tesisler devrede, elektrik üretiyor, sisteme elektrik verebiliyor. 20 kadar tesisin de kabul işlemi devam ediyor. Birçok tesisin de kurulum çalışmaları devam ediyor.

2015 yılı da 2014 gibi yeni rüzgar santrallerinin devreye alınması açısından ümitleri artırıcı bir yıl olacak görünümünde. 2015 yılı aynı zamanda yeni lisans başvurularının yapılacak olduğu bir yıl olacak. Yeni lisans başvuruları sektöre ilave bir hareketlilik getirecektir ve yerli ekipman imalatçılarını da hareketlendiren bir etki yapacaktır. Bilindiği gibi, yenilenebilir enerji konusunda elektriğin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi kadar, bu elektriğin üretildiği santrallarda kullanılan ekipman ve parçaların Türkiye’de üretilmesini de önemsiyor ve teşvik ediyoruz. Bu bağlamda, lisanssız kategorisinde devreye alınmış olan ilk rüzgar santralının (250 kW) ve kabul sırasında bulunan 4 santralın tamamıyla yerli ürün olduğunu belirtmek mutluluk vericidir. Bu küçük kapasiteli rüzgar santrallarının devreye alınışının önümüzdeki yıllarda daha büyük kapasitedeki yerli ürünlerin gelişimine bir destek etkisi yapacak olduğunu bilmek gerekir.

 

Bilindiği gibi, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yayınlandığı 2001 yılından itibaren Devlet elektrik üretimi amaçlı yatırım yapmaktan geri durduğu gibi elindeki üretim tesislerinin özelleştirilmesi konusunda da bir inisiyatif ortaya koymuştur. Örneğin, son 10 yılda yapılan su dışındaki yenilenebilir kaynaklı elektrik üretim tesisi yatırımlarının tamamı özel sektör –yerli/yabancı- tarafından yapılmıştır. Bu da, yıllar içinde sektörde üretim tesislerinin sahipliği açısından büyük bir yapısal farklılaşmanın önünü açmıştır.

Kurulu Gücün sahipliği açısından bakıldığında:

Enerji sektöründeki yatırımlar doğal olarak ülkenin ekonomik büyümesi ile bir paralellik arz etmektedir. Ekonomideki çalkantılar uzun vadeli ve büyük yatırımlar olan enerji yatırımlarına hemen anında yansımasa da kısa bir süre sonra etkisini göstermektedir. 2015 ve sonraki yıl yatırımlarını radikal biçimde etkileyecek ve mevcut yatırım trendini yavaşlatacak ya da durduracak bir siyasi ya da ekonomik istikrarsızlık tespiti yapabilme durumunda olmadığımızı düşünüyoruz. Nitekim yerli ve yabancı yatırımcıların bilinen yatırım ilgi ve eğilimleri ya da planları bu düşüncemizi teyit etmektedir.

Genel

ENERCON ve Enerjisa Üretim, YEKA-2’nin ikinci aşaması için türbin anlaşması imzaladı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enercon ve Enerjisa Üretim, WindEurope Bilbao etkinliğinde YEKA-2 projeleri kapsamında 250 MW’lık türbin sevkiyat sözleşmesi imzaladı. 750 MW’lık türbin teslimat anlaşmalarının başarılı bir şekilde yerine getirilmesinin ardından imzalanan anlaşma ile 1.000 MW’lık projenin tamamlanması için önemli bir adım atıldı. 250 MW kapasite için imzalanan anlaşma kapsamında, 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 Rüzgar Türbini teslim edilecek.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün önde gelen şirketlerinden ENERCON ve Enerjisa Üretim, İspanya’nın Bilbao kentinde düzenlenen WindEurope etkinliğinde Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de katılımıyla gerçekleştirilen imza töreninde, YEKA-2 projesi kapsamında iş birliklerine devam ettiklerini duyurdu. 20 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen imza töreninde; ENERCON CEO’su Udo Bauer, ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, Enerjisa Üretim Satın Alma Genel Müdür Yardımcısı Aziz Ünal ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden de yer aldı.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün öncü firmaları olarak, yaptıkları iş birliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine önemli katkılarda bulunan Enercon ve Enerjisa Üretim, bu katkıyı sürdürmeye devam ediyor. 2022’nin Ekim ayında gerçekleştirdikleri stratejik bir anlaşma ile YEKA-2 Projesi’nde toplam 1000 MW’lık bir kapasite için çerçeve anlaşması imzalayan şirketlerin bu projesi, Türkiye rüzgar enerjisi endüstrisinin sürdürülebilir geleceği için önemli bir adımı temsil ediyor. İlk fazda başarıyla tamamlanan 750 MW’lık türbin sevkiyat anlaşmalarının ardından, bugün geriye kalan 250 MW’lık kapasite için 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 rüzgar türbini içeren sevkiyat anlaşması ile projenin tamamlanmasına bir adım daha yaklaşılarak, toplam 1000 MW’lık kapasite için türbin üretimine yeşil ışık yakılmış oluyor. Bu gelişme, YEKA 2 Projesi’nin başarılı bir şekilde ilerlediğini gösterirken, Türkiye temiz enerji hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor.

Törende konuşan ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, şunları söylüyor: “Türkiye, rüzgar türbinlerinin üretimi, satışı, kurulumu ve servisi açısından ENERCON için odak pazar olmaya devam ediyor. Büyük perspektifler sunuyor ve yetkili makamlar tarafından muazzam bir destek alıyoruz. Ülkenin yenilenebilir enerjinin ve özellikle de kara rüzgârının yaygınlaştırılması konusunda net bir kararlılığı var. Türkiye’deki sahalarda son derece güvenilir olduğu kanıtlanmış, sınıfının en iyisi rüzgar türbini teknolojisini sağlayarak müşterimiz Enerjisa Üretim ile birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki hedeflerini desteklemekten memnuniyet duyuyoruz. Enerjisa Üretim’e güvenleri için teşekkür ediyor ve verimli iş birliğimizi sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.”

ENERCON Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika Bölge Başkanı Arif Günyar, yapılan anlaşma ve projenin önemine dair şu açıklamalarda bulunuyor: “ENERCON olarak, partnerimiz Enerjisa Üretim ile 2022 yılında Avrupa’da tek kalemde imzalanan en büyük 1000 MW ilk çerçeve anlaşmasını gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. YEKA II ihalesinin getirdiği derin yerlilik kapsamlarına uygun olarak, yerli aksam ile gerçekleşecek olan projelerimiz, mevcut yerli üretim ve sanayinin devam etmesi ve derinleştirilmesi açısından önemli bir mihenk taşı olmuştur.”

Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, “1.000 MW YEKA 2 Projesi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektörüne tarihi bir yatırımdır. ENERCON iş birliğiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’de kurulacak her üç rüzgar türbininden biri Enerjisa Üretim imzasını taşıyacak ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına yön verecek” diyor.

İlk YEKA projesi Akköy RES’in devreye alınması

İlk faz için rüzgar türbinlerinin üretimi devam ederken ENERCON, Aydın’ın Didim ilçesindeki 25,2 MW kapasiteli 6 adet E-138 EP3 E2 türbininden oluşan ilk YEKA projesi Akköy Rüzgar Santrali’ni 2023 yılı sonunda devreye alarak YEKA 2 yolculuğuna başarılı bir başlangıç yapıyor. ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, şunları ekliyor: “Projelerin başarılı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunan tüm ekiplerimize, tedarikçilerimize ve alt yüklenicilerimize minnettarız. Enerjisa Üretim ile birlikte ENERCON ekipleri de projelerin başarıyla hayata geçirilmesi için yoğun çaba ve hazırlıklarını sürdürüyor.”

Devamını oku

Genel

WindEurope Bilbao hızlı başladı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin geniş bir heyetle katıldığı WindEurope Bilbao Yıllık Etkinliği, 20 Mart’ta Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Dr. Çetin Ali Dönmez’in de konuşmacıları arasında olduğu özel ‘Bakanlar Oturumu’ ile başladı. TÜREB Standı’nın açılışını da yapan Dönmez, standı ziyaretinde katılımcı şirketlerin üst düzey yöneticilerinden fuar temaslarına ve sektöre dair görüşlerini aldı.

WindEurope CEO’su Giles Dickson’ın modere ettiği ve Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Dr. Çetin Ali Dönmez’in de konuşmacı olarak yer aldığı Bakanlar Oturumu yoğun ilgiyle takip edildi. Oturumun diğer konuşmacıları Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı Bakan Yardımcısı Philipp Nimmermann, Yunanistan Enerji ve Çevre Bakan Yardımcısı Alexandra Sdoukou, Moldova Enerji Bakan Yardımcısı Carolina Novac, Siemens Gamesa Renewable Energy CEO’su Jochen Eickholt, RWE Onshore Wind/PV Europe & Australia CEO’su Katja Wünschel, Iberdrola Renewables Yönetici Direktörü Xabier Viteri Solaun ve EDPR Avrupa ve Latin Amerika CEO’su Duarte Bello oldu.

Oturum sonrasında TÜREB Başkanı İbrahim Erden ve Enerji İşleri Genel Müdürü Ahmet Özkaya ile birlikte ‘Türkiye Pavilyonu’ olarak da kabul edilen TÜREB Standı’nın açılışını gerçekleştiren Bakan Yardımcısı Dönmez, fuara katılan Türk şirketlerin temsilcilerinden fuardaki temas programları hakkında bilgi aldı. TÜREB Başkanı İbrahim Erden, Türkiye’yi böyle bir etkinlikte üst düzeyde temsil ediyor olmaktan memnun olduklarını belirterek fuar süresince düzenleyecekleri teknik ziyaretler ve gerçekleştirecekleri temaslarla sektörün büyümesine katkı sağlamayı hedeflediklerini kaydetti.

Devamını oku

Genel

Türk rüzgarı Bilbao’ya uzandı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) öncülüğünde üst düzey kamu ve özel sektör temsilcilerinden oluşan büyük bir heyet, 20-22 Mart 2024 tarihlerinde düzenlenecek WindEurope Bilbao Yıllık Etkinliği katılımı için Bilbao’ya uçtu. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de çeşitli görüşmeler yapmak üzere aralarında yer aldığı heyet, Türkiye rüzgar sektörünün Avrupa’nın en güvenilir tedarik partneri olduğunu mesajını bir kez daha vurgularken yerli rüzgar sanayisinin daha da gelişmesine ve iş hacmini artırmasına yönelik temaslar gerçekleştirecek. 

‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ mottosuyla sektörün büyümesini hızlandıracak adımlar atmayı sürdüren TÜREB öncülüğündeki geniş bir heyet, Türkiye rüzgar sektörünü dünyadan ve Avrupa’dan temsilcilerle buluşturmak üzere WindEurope Bilbao Yıllık Etkinliğine katılmak üzere Bilbao’ya uçtu. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez ile T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan üst düzey temsilcilerin de katıldığı programda, heyet mensupları, ‘Türkiye Pavilyonu’ niteliği taşıyacak TÜREB standında Avrupa rüzgar sektörü temsilcileriyle çeşitli temaslar gerçekleştirecek.

Dünyanın farklı ülkelerinden 12 binden fazla rüzgar profesyonelini bir araya getirecek olan WindEurope 2024 Yıllık Etkinliği, küresel anlamda en etkili sektör platformları arasında yer alıyor. TÜREB Başkanı İbrahim Erden, yatırımcılardan türbin şirketlerine, yerli sanayiden sektörle ilgili karar verici kurumlara kadar çok geniş bir yelpazeden üst düzey temsilcilerin yer aldığı Bilbao Heyeti’nin, Türk rüzgar sektörü adına verimli iş birliklerine imza atacağına inandığını söyledi.  Sanayi Yılı ve Yatırım Yılı’nın ardından 2024’ü ‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ ilan ettiklerinin altını çizen Erden, büyük potansiyelini gerçekleştirme yolunda ilerleyen Türkiye rüzgar sektörü olarak yurt içinde proje izin süreçleri, finansman ve sürdürülebilir büyümeye; yurt dışında ise yerli rüzgar sanayisinin Avrupa’nın en güçlü tedarik ortağı olduğu mesajını vermeye odaklandıklarını hatırlattı. İbrahim Erden, WindEurope etkinliklerinin Türkiye’nin bu alandaki gücünü ve potansiyelini uluslararası arenada vurgulamak açısından en uygun platformlar olduğunu kaydederek 2035 ulusal emisyon hedeflerine erişimde daha fazla rüzgar kurulu gücünü hızla gerçekleştirmenin giderek daha kritik bir etken haline geldiğini sözlerine ekledi.

Etkinlikte ikili temasların yanı sıra Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelini, teknolojik gelişmelerini ve vizyonunu katılımcılara tanıtacak olan TÜREB Heyeti, 22 Mart’ta sona erecek WindEurope Bilbao Fuarı’nın tamamlanmasının ardından 23 Mart’ta Türkiye’ye dönecek.

Devamını oku

Trendler