İşletmeciler ve operatörler, operasyon ve bakım stratejilerinin rüzgar sektörünün değişen görünümünün ilerisinde kalmasını ne şekilde güvence altına alabilirler?
Rüzgar sektörü büyüyor. Bu büyüme de her zaman dengeli ya da pürüzsüz gerçekleşmiyor. Ancak sektörün kapasitesine ve proje hatlarına yıldan yıla yenileri ekleniyor. Büyüyen piyasanın cazibesi ve rüzgarın uzun vadedeki faydalarının kabul görmesiyle, işletmeci ve operatörlerin sayısı son 5 yılda iki katına çıktı.
Ancak büyüme beraberinde finansal, stratejik, politik ve teknolojik karmaşıklığı da getiriyor. Sektörün bu karmaşıklığın doğurduğu fırsatlardan yararlanabilmesi için ONYX, rüzgar sektöründe sahanın mevcut durumu hakkında, endüstrinin değişen yapısını ve işletmecilerle operatörlerin bu değişime bugün ve yarınki adaptasyon biçimlerini keşfederek bir araştırma yürüttü.
Rapor, bu araştırmanın bulgularını gözden geçiriyor; konsolidasyondan çeşitliliğe, digitalizasyona sektörü şekillendiren mikro ve makro trendleri açıyor. Bunu da rüzgar iştirakçilerinin gelecekte ihtiyaç duyacakları operasyon ve bakım stratejileri ile donanması amacıyla gerçekleştiriyor.
Rüzgar oyuncularının gelişimi
Büyük firma sahibi ve işletmecilerin değişen profili, özellikle satış sonrası hizmetler sektöründe orijinal ekipman üreticisi (OEM) hakimiyetini etkiliyor. Daha büyük işletmeci ve operatörlerse gözle görülür operasyonel uzmanlığa haiz durumdalar ve giderek artan sayıda oyuncu bakım ve onarımı bünyelerine almayı seçiyor. Teşviklerdeki fark da proje yaşam döngüsü boyunca çıktılarını optimize etmeye ihtiyaç duyan büyük oyuncularda büyük boyutlara ulaşıyor. Bu oyuncular büyüdükçe, OEM’lerle pazarlık güçleri de artıyor.
İşletmeciler ve operatörler büyüdükçe, karmaşık küresel portföyler ediniyorlar. Çok markalı rüzgar, güneş ve hibrit projesinden meydana gelen karmalar, artan depolama kapasiteleri ile OEM’lerin etkisini daha da zayıflatıyor. En iyi 10 oyuncu, hizmet sözleşmeleri tekliflerinde rüzgar üreticilerini dezavantajlı hale getirerek, 2025 yılına kadar güneş enerjisi paylarını %35’e çıkarmaya hazırlanıyor.
Ancak, konu tamamen süper büyüklere bağlı değil. Gelişmekte olan orta ölçekli oyuncular için, daha büyük oyuncularla rekabet ederken kârlı bir şekilde ölçek kazanmak karşılaşılan önemli bir güçlük. Uzun vadeli planlamayı ihmal etmeden OEM ilişkileri ve teknik uzmanlık oluşturmalıdırlar.
Bağımsız Hizmet Sağlayıcılar (ISP’ler), her büyüklükteki yenilenebilir enerji varlıkları sahiplerinin çeşitli branşlardaki yeni portföylerini etkin bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmak için uygun gözüküyorlar. Tarafsız ve multidisipliner olarak, ISS’ler, daha büyük işletmelerin operasyonlarında engel teşkil eden siloları azaltabilir ve daha derin bir donanım, yazılım ve mühendislik anlayışı sunabilir.
Genişleme tüm sektörde meydana geldiğinde herkese yetecek kadar yer var. Ancak endüstrinin, kârlılığı koruması için varlık yönetimi hakkındaki düşüncesini değiştirmesi gerekiyor. Rapor, değişen rüzgar sektöründe başarı için üç adımı ana hatlarıyla açıklayıp, temel eğilimlerin veriye dayalı işletme ve bakım stratejilerini nasıl etkilediğini keşfediyor.
Rüzgarın önündeki üç engel
Dijital dönüşümü benimsemek, rüzgar sahiplerinin ve operatörlerin potansiyel tuzakları aşmalarına yardımcı olur. ONYX Insight, tam dijital entegrasyonun ve dolayısıyla gelecekteki karlılığın önünde üç engel belirledi. Bunlar;
Silolanmış veriler
Karmaşık ve büyüyen portföyler
Gerçek anlamda bütünsel dijital araçlar oluşturma
Rapor, bu önemli engellere ışık tutuyor ve bunların nasıl üstesinden gelinebileceğini gösteriyor.
Adım 1: Siloları ortadan kaldırın
Şu anda rüzgar sektörünün operasyonel mükemmelliğe ulaşmasının önündeki en büyük engel silolanmış verilerdir. ONYX Insight’ın sektör araştırmasına göre, rüzgar sektörü iştirakçilerinin%62’si veri entegrasyonunu dijital ilerlemenin önünde önemli bir engel olarak görüyor.
Veri siloları kayıp değer anlamına gelir. Veri akışları, birlikte kullanıldığında en doğru bilgileri sağlar. Örneğin rüzgar türbini titreşim verileri, hasar oluşmadan önce rulmanlarla ve diğer elemanlarla ilgili sorunların teşhis edilmesine yardımcı olur.Daha da önemlisi, veriler, performans, mühendislik, saha hizmetleri ile organizasyonlar içindeki silolarda, varlık yönetimi ekiplerinin kendi araçlarını kullanarak toplanır ve kullanılır. Silosuz bir yaklaşımın anahtarı, bir varlığı tek bir enerji santrali olarak düşünmek ve tekil türbinler veya modüller yerine tüm tesis genelinde verimi optimize eden operasyonel kararlar almaktır. Bu, sürdürülebilir avantajı, daha fazla yatırıcının güvenini ve daha fazla sektörel büyümeyi beraberinde getirirken, karlılığı da artırır. Bunu etkinleştirmek için veriler farklı şekilde kullanılmalıdır. Tek bir varlığı ya da filonun tamamını ele alan varlık yönetimi platformları şunları sağlamalıdır:
Farklı kullanıcı tipleri için farklı görüşler ve analizler
Çoklu veri kaynağı analizleri
Farklı ekiplerle, objektif, şeffaf gerçekleri kullanarak iş birliği
Tüm bunlar, sahadan yönetime ekibin tamamına önemli bilgilere anında erişim imkanı sunarak tüm departmanlarda net bir dijital oluşturur; bu da portföyün tamamında verimliliği ve karlılığı artırır.
Adım 2: Karmaşık, çeşitlilik barındıran portföyleri en uygun hale getirin
İşletme ve bakıma yönelik geleneksel yaklaşımlar, karma teknoloji portföylerinin yeni gerçekliğini yakalamada yavaş kalıyor. ONYX Insight’ın araştırması, 339GW küresel güneş enerjisi kapasitesi, 449GW rüzgar ve 5GW depolamadan oluşan 2020 tabanında, 2030’daki toplam kurulu kapasitenin 902GW güneş, 1114GW rüzgar ve 87GW depolamasını kapsayacağını gösteriyor. Karışıma şebeke, ulaşım ve eski varlıkları eklediğimizde , önde gelen işletmecilerin karma varlıklarının, basit portföy izlemesinin ötesinde karmaşık dijital araçlar gerektireceği açıktır. Operasyonun tek bir yönünü yönetecek tek bir araç, geleceğin ortamında yeterli gelmeyecektir.
Gelişmiş dijital çözümler artık eski donanımlar, büyük personel sayısı ve mevcut BT sistemleri dahil olmak üzere önemli küresel portföylerle sorunsuz bir şekilde entegre olmalıdır.
ONYX Insight’ın verilerine göre, 2025 yılına kadar operatörlerin %60’ının rüzgar ve güneş varlıklarının karma portföylerini yönetmeye başlamasıyla birlikte, rüzgar ve güneş için ortak yazılım platformlarına ihtiyaç duyulacak. Ancak, kilit operatörlerle yapılan görüşmeler, varlık türüne özel işlevselliğin operatörler için tek bir entegre görünümün kolaylığından daha önemli olduğunu gösterdi.
Bu nedenle, hibrit varlıklar için gelecekteki bir platformun, her bir varlık türü için derin sektör bilgisini içermesi gerekecektir. Varlık sınıfı ne olursa olsun, operasyonel kararları basitleştirmek ve desteklemek için mühendislik ve operasyonel bilgiler yazılıma dönüştürülmelidir.
Sahip operatörler doğal olarak karmaşıklıkla başa çıkabilecek ve somut değer sağlayabilecek araçları seçeceğinden, sektörün değişen bileşimi bir dereceye kadar bu platformun ortaya çıkması için gerekli koşulları yaratacaktır.
ONYX Insight’ın verilerine göre, 2025 yılına kadar operatörlerin %60’ının karma rüzgar ve güneş portföylerini yönetmeye başlamasıyla birlikte ortak yazılım platformlarına ihtiyaç duyulacak. Ancak, kilit operatörlerle yapılan görüşmeler, varlık türüne özel işlevselliğin operatörler için tek entegre bir durumun sağladığı kolaylıktan daha önemli olduğunu gösterdi.
Bu nedenle, gelecekteki bir platformun, hibrid varlıklarda her tür için derin sektör bilgisini kapsaması gerekecektir. Varlık sınıfı ne olursa olsun, operasyonel kararları basitleştirmek ve desteklemek için mühendislik ve operasyonel bilgiler yazılıma dönüştürülmelidir.
İşletme sahibi operatörler doğal olarak karmaşıklıkla başa çıkabilecek ve somut değer sağlayabilecek araçları seçeceği için, sektörün değişen bileşimi bu platformun ortaya çıkması için gereken koşulları yaratacaktır.
Adım 3: “Sihirli Değnek” dijital araçlardan uzaklaşın
Temel piyasaların ticari ortama göre hareket etmesi nedeniyle, yenilenebilir enerjideki başarılı yatırımcılar da fiyatlandırma mekanizmalarıyla etkileşim içerisinde, operasyonlarını karlılığı artırma odaklı şekillendireceklerdir.
Varlıkları işler durumda tutmak ve enerji üretimi maksimize etmek birçok operatörün varsayılan stratejisi olagelmiştir. Ayrıca, enerji satışlarının optimizasyonuyla kazançlarını en yüksek düzeye çıkarma yollarını ararlar. Bu da piyasa fiyatlamasının belirleyici olduğu, türbinlerin satılan enerjinin değerine yükseltgenip indirgenebildiği esnek operasyon stratejilerini gerektirir.
Bu tür optimizasyona örnek, PdM (Öngörücü Bakım) ve APM (Varlık Performans Yönetimi) araçlarının entegrasyonu olabilir. Her biri kendi başına önemli faydaları beraberinde getirir: PdM daha iyi bakım planlaması sağlarken APM, performansı iyileştirebilir. Ancak daha da büyük bir fırsat, iki disiplini entegre edip operatörlerin varlıklarını en iyi şekilde işletmesine ve fiyatlar tepedeyken en fazla gücü üretmesine imkan tanımakta yatmaktadır.
İşletmeciler ve operatörler, MWh tabanlı finansal modellerden $/MWh, Climb/WTG, MW/tech ve MTTR (ortalama yanıt verme süresi) gibi metrikleri kullandıkları sermaye ve karlılık modellerine geçmelidir. Odak noktası, yalnızca maliyetleri azaltmak veya enerji eldesini en üst düzeye çıkarmak değil, harcama birimi başına geliri en üst düzeye çıkararak verimliliği artırmaktır.
Ancak, piyasa ve operasyonlar arasındaki geri bildirimi kolaylaştırabilecek araçlar sınırlıdır. Operatörlere sunulan birçok ‘veri’ ürünü ve hizmeti, temel kâr ve verimlilik sağlayan KPI’lar ile bağlantı kurmadan, ayrıntılı operasyonel verileri izleyen dar bir odak noktasına sahiptir.
Yazılımın, varlık yöneticilerine ve saha ekiplerine, varlığın bütünündeki karlılığı garantileyecek eylemlerde bulunmada destek verecek köprü olması gerekiyor. En önemlisi, gelecekteki platformların, bünyelerinde değişikliklerin uygulanması için prosesler yapılandırmaya ihtiyaçları var. Bu, varlık performansı, bakım, varlık yönetimi, satış ve fiyatlandırmaya ilişkin verileri entegre eden bağımsız, teknolojiden bağımsız çözümlere ihtiyaç olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, operatörler kararları desteklemek ve önemli verilerle desteklenen bilgileri organizasyonları arasında paylaşmak için dijital araçlara ihtiyaç duyarlar.
Sonuç
Zaman, yenilenebilir enerji için bir dönüm noktasıdır. Sektör büyüdükçe ve küresel enerji üretiminin kalbi haline geldikçe, karlılığa odaklanan bir yapıyı sürdürmelidir.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde devam eden Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP 28) kapsamında Dünya Bankası tarafından “Türkiye’yi Güneş, Rüzgar ve Akıllı Şebekelerle Dönüştürmek: Net Sıfıra Doğru Yeni Hedefler” paneli düzenlendi. Panele bir video mesaj gönderen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 2024-2030 yıllarını kapsayan İkinci Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında emisyonları 100 milyon ton azaltmayı hedeflediklerini söyledi. Bu planın iddialı olduğu ve ciddi sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu belirten Bakan Bayraktar, “Ancak uluslararası toplumla ve bilhassa finansal kuruluşlar ve yatırımcılarla birlikte tüm bunları başarabiliriz. Enerji sektörüne yapılan yatırımlar Türk halkına istihdam ve refah temin ederken diğer ülkelere de enerji dönüşümü için güçlü bir model sunmaktadır” dedi. Net sıfıra doğru yeni hedefler açıklayan Bakan Bayraktar, “Yenilenebilir kaynaklardan faydalanmak, daha çok yenilenebilir için iletim altyapısını geliştirmek ve tüm sektörlerde enerji verimliliğini artırmak üzere üç temel alana odaklanıyoruz” diye konuştu.
Yenilenebilir enerji kurulu gücü 2035’e kadar 60 GW’a ulaşacak
Türkiye’nin sürdürülebilir enerji çözümlerindeki kararlılığına vurgu yapan Bayraktar, “Burada önemli bir başarımızı sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyorum. Bugün itibarıyla toplam kurulu kapasitemiz 106 gigawatt seviyesini aşarken yenilenebilir enerjinin payı yüzde 55’e ulaştı. Bu tablo Avrupa’da 5. dünyada ise 12. olan Türkiye’nin sürdürülebilir enerji çözümleri noktasındaki kararlılığını gözler önüne sermektedir. Projeksiyonlarımız da ülkemizin 2035’e kadar toplam kurulu gücünü, 60 gigawatt yenilenebilir enerji üretim kapasitesi dahil 190 gigawatt seviyesine çıkaracağını gösteriyor” açıklamasında bulundu.
Dünya Bankası’ndan finansman
Bakanlık olarak özel sektör ve uluslararası yatırımcılarla birlikte çalışarak yenilenebilir enerjiyi çok daha üst seviyeye taşımaya gayret edeceklerinin altını çizen Bakan Alparslan Bayraktar, “Elbette bunun için de ciddi yatırım gerekiyor. Dünya Bankası’yla görüşmelerimiz devam ediyor. Kendileri, bakanlığımız ve özel sektör aktörleriyle birlikte bu plana finansal ve teknik destek verme taahhüdünde bulundular. Enerji dönüşümü, şebekeyi sürekli geliştirmek anlamına geliyor. Bu nedenle güçlü enterkonektiviteye sahip, yenilenebilir kapasitesinde beklenen artışı kaldırabilecek Yeşil Şebeke’yi kurma çabası içerisindeyiz. 2030’a kadar şebekeye 10 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bu alanda özel sektörün kritik bir rol üstlendiğini dile getiren Bayraktar, “Gerekli altyapının kurulmasının yanı sıra bakanlık olarak mevcut politikaları değiştirmeyi ve böylece ihtiyaç duyulan özel yatırımı destekleyecek bir ortam oluşturmayı değerlendiriyoruz. Burada özel sektör kritik bir rol üstlenmektedir. Dolayısıyla özel aktörlerin rekabet gücünü artırmak önemli olacaktır” diye konuştu.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında gerçekleştirilen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde başladı. BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Khalifa Al Mubarak, COP28’den COP30’a kadar iklim eyleminde doğanın rolünü pekiştirerek, 1.7 milyar dolarlık doğa koruma finansmanını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını belirten Al Mubarak, Gana hükümetinin ‘Dirençli Gana’ planına ilk etapta 30 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Liderlerin, yerli halk ve yerel toplulukların geçim kaynaklarına ve kalkınma hedeflerine yatırım yapmanın kritik önemini vurgu yaptığı zirvede, Belem’deki COP30’a doğru entegre doğa-iklim eylemi için ortakları ve kaynakları harekete geçirecek bir BAE-Brezilya ‘COP-to-COP’ ortaklığı duyuruldu.
İklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı, BAE’nin ev sahipliğinde başladı. Bu yıl 28’incisi düzenlenen ve 12 Aralık’a kadar sürecek olan konferansın ana gündeminde, 2015 yılında Paris’te anlaşmaya varıldığı gibi küresel ısınmayı 1,5 derecede sabit tutma amacının canlandırılması ve hükümetlerin iklim eylemi vaatlerini daha kapsamlı hale getirecek bir anlaşmaya varılması yer alıyor.
Zirvede konuşan COP28’in BM İklim Değişikliği Üst Düzey Sorumlusu Razan Khalifa Al Mubarak, “Doğanın tam ve en bütüncül haliyle iklim eyleminin bir önkoşulu olarak tanınmasını, desteklenmesini ve finanse edilmesini sağlamak COP28 Başkanlığı için bir öncelik olmuştur. Devlet dışı aktörlerin desteği ve finansmanıyla birleşen bu olağanüstü siyasi liderlik, doğanın sadece bu görev için değil, gelecekteki tüm görevler için temel rolünün kanıtıdır” dedi.
Zirvede devlet başkanları, Paris Anlaşması ve kısa süre önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni hayata geçirmek üzere doğa-iklim eylemine odaklanan ulusal ve bölgesel yatırım planlarını ve ortaklıklarını açıkladı:
– BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Al Mubarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gana’nın ‘Dirençli Gana’ planına 30 milyon dolarlık ilk yatırımla birlikte doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını açıkladı. ‘Dirençli Gana’, Gana Devlet Başkanı Nana Akufo-Addo tarafından Kanada, Singapur, Amerika Birleşik Devletleri ve LEAF Koalisyonu gibi diğer özel sektör uyumlu girişimlerden gelen 80 milyon dolarlık ek destekle başlatıldı ve son olarak BAE’nin 30 milyon doları eklendi.
– Tonga Başbakanı Siaosi ‘Ofakivahafolau Sovaleni, 2030 yılına kadar ülkelerin sularının ve münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 30’unun korunmasını amaçlayan ve ay yüzeyinden daha büyük bir alanı temsil eden ‘Unlocking Blue Pacific Prosperity Plan’ için Bezos Earth Fund’dan Gelişmekte Olan Pasifik Küçük Ada Devletleri’ne (P-SIDS) 100 milyon ABD doları finansman sağlanacağını duyurdu.
– Aralarında Bloomberg Philanthropies, Builders Vision ve Oceankind’in de bulunduğu bir grup hayırsever, Okyanus Direnci İklim İttifakı (ORCA) kapsamında, hassas deniz alanlarının korunmasını, okyanus temelli azaltım çabalarını ve iklim etkileri üzerine araştırmaları hedefleyen 250 milyon dolarlık yeni finansmanı duyurdu.
– Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğrulanabilir karbon kredisi işlemleri yoluyla koruma ve yerel kalkınmanın özel finansmanını teşvik etmek amacıyla Papua Yeni Gine için 100 milyon ABD Doları, Kongo Demokratik Cumhuriyeti için 60 milyon ABD Doları ve Kongo Cumhuriyeti için 50 milyon ABD Doları olmak üzere 3 orman finansman paketi açıkladı.
– Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ve Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Endonezya’nın öncü FOLU Net Sink 2030 planını desteklemek üzere 100 milyon dolarlık bir ortaklığı açıkladı.
– Asya Kalkınma Bankası, OPEC Fonu, Suudi Arabistan, AFD, Fransa ve Yeşil İklim Fonu bünyesindeki ASEAN Katalitik Yeşil Finansman Aracı ile birlikte, 2030 yılına kadar doğa odaklı iklim projelerine 2 milyar ABD doları daha ek özel finans sermayesi seferber etmek amacıyla kalkınma ortaklarından 1 milyar ABD doları seferber etmeyi taahhüt eden yeni bir girişim olan Doğa Finans Merkezi’ni duyurdu.
145 ülkenin 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul ettiği COP26’nın Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu pekiştiren bu doğa-iklim planları; 196 ülkenin 2030 yılına kadar toplam doğa kaybını durdurmak için ortak bir çerçeve üzerinde anlaştığı dönüm noktası niteliğindeki Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi de dahil olmak üzere önceki taahhütlerde ilerlemeyi teşvik ediyor. Uyum maliyetlerinde 104 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilecek doğa kaybının ele alınması, 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan CO2 azaltım eyleminin yüzde 30’undan fazlasını sağlama potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 50’si doğrudan veya dolaylı olarak doğaya ve diğer ekosistem hizmetlerine bağlı olduğundan, doğal ekosistemlerin korunması ve restorasyonu, yaklaşık 395 milyar daha fazla iş yaratma ve geçimleri doğrudan doğaya bağlı olan 1 milyar insanı koruma potansiyeli ile ekonomik refahı destekliyor.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Dünya standartlarında bir rüzgar endüstrisine sahip olan Avrupa’nın, iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşabilmesi için 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 30 GW yeni rüzgar santrali kurması gerekiyor. Avrupa rüzgar tedarik zinciri ise, enflasyonist baskılar, rüzgarın genişleme hacimlerindeki belirsizlik ve zayıf ihale tasarımları ile mücadele ediyor. Tüm bunlar, AB’nin enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşmak için yeni üretim tesislerini planlama ve bunlara yatırım yapma kabiliyetini zayıflatıyor.
Temiz teknolojilerdeki üretimini güçlendirmek ve genişletmek için bu yılın başlarında Net Sıfır Sanayi Yasası’nı (NZIA) sunan Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz Salı günü Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle Net-Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) müzakerelerindeki tutumunu oyladı. Parlamento’nun pozisyonunu hazırlayan MEP Christian Ehler, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde (ITRE) Avrupa’nın iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşması için güçlü bir Avrupa rüzgar endüstrisini destekleyen öneri sundu. Avrupa rüzgâr endüstrisi tüm Parlamento üyelerini ITRE görevlerini desteklemeye çağırdı.
Konuyla ilgili değerlendirme paylaşan WindEurope’un açıklamasında, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa’da üretilen temiz teknolojilerin artırılması için oy kullandığı belirtildi. Değerlendirmede görüşlerine yer verilen WindEurope Baş Politika Sorumlusu Pierre Tardieu, “AB, Yeşil Mutabakatı Avrupa’da üretilen rüzgarla gerçekleştirmek istiyor. Yarın Parlamento, Avrupa rüzgâr tedarik zincirini güçlendirerek tam da bunu yapacak somut tedbirleri kabul edebilir. Açık attırma tarifelerinin daha yüksek girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi, Avrupa pazarında adil rekabetin sağlanması ve ‘dibe doğru yarış’ ihalelerine karşı çıkılmasına yardımcı olacaktır. Bu doğru bir hareket tarzıdır. Bu bir güvenlik, istihdam ve özerklik meselesidir” ifadelerini kullandı.
İhalenin Avrupa tedarik zincirinin genişlemesini desteklemesi gerekiyor
ITRE tutumu, rüzgar enerjisi ihale tasarımında önemli değişiklikler içeriyor. İhaleler için açık ve zorunlu ön yeterlilik kriterleri belirleniyor. Bu, Avrupa’nın kritik enerji ve şebeke altyapısının siber saldırılar için kolay bir hedef olamayacağını garanti edecek siber güvenlik ve veri varlığına yönelik yeni kuralları içeriyor.
Geliştiriciler büyük offshore projeleri iptal etmek zorunda kaldı
WindEurope’un paylaştığı değerlendirmede, konuyla ilgili şu açıklamalar yer alıyor: “ITRE Komitesi bir enflasyon endeksleme mekanizması da önerdi. Yetersiz endeksleme şu anda büyük bir sorun. Rüzgar geliştiricileri bu yüzden büyük açık deniz rüzgar projelerini iptal etmek zorunda kaldı. Belirli bir fiyatla ihale kazanmışlardı; ancak daha sonra yüksek enflasyon türbinleri ve bileşenlerini çok daha pahalı hale getirerek rüzgar enerjisi projelerinin ekonomik uygulanabilirliğini riske attı. Rüzgar enerjisi ihalelerinin girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi bu mali açığın kapatılmasına yardımcı olacak ve projelerin devam edebilmesini sağlayacaktır. Bu tür bir endeksleme mekanizması, tüm tedarikçi sözleşmelerinin imzalanması için gereken süre boyunca geçerli olacaktır.”
Müzakereler 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek
Nihai müzakerelerde kabul edilen tedbirlerin tedarik zinciri esnekliğine, teknolojiye ve amaca uygun olmasının kritik önem taşıdığına vurgu yapılan değerlendirmede, şu ifadeler kullanıldı: “ITRE Komitesi ayrıca üye devletlerin ihalelerinde negatif ihale vermeyi bırakmalarını istemektedir. Bu, rüzgar santrali geliştiricilerinin bir rüzgar santrali inşa etme hakkı için hükümetlere ödeme yapmak zorunda olduğu durumdur. Bazı hükümetler, hızlı para kazanmanın bir yolu olarak ihalelerine negatif ihale uygulamasını getirdi; ancak negatif ihale sadece AB’nin enerji dönüşümünü daha pahalı hale getirir. Geliştiriciler için tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gereken ek maliyetler yaratır ve negatif ihale turlarında ödenen para, şirketlerin diğer rüzgar enerjisi projelerine yatıramayacağı paradır. Konsey’in şimdi Net Sıfır Sanayi Yasası’na ilişkin müzakere yetkisini de tamamlaması gerekiyor. Üçlü görüşmeler, yani Avrupa Parlamentosu ve üye devletler arasında Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle nihai bir anlaşma üzerinde yapılacak müzakereler, 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek. Nihai müzakerelerde, kabul edilen tedbirlerin ince ayarlarının yapılması ve tedarik zinciri esnekliği yaklaşımının teknolojiye özgü ve amaca uygun olması kritik önem taşıyacaktır.”
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.