Connect with us

Rüzgar Santralleri

Nordex Türkiye’nin kalite ordusu

Yayın tarihi:

-

Nordex Türkiye’nin Proje, Servis, Kanat Üretimi ve Kule Üretimi alanlarında çalışan 22 kişilik dev bir kalite ordusu var. Dergimizin bu sayısında Nordex Türkiye’nin Kalite Ekibi ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kalite ekipleri olarak görevlerini ve hangi departmanlarla iş birliği içerisinde olduklarını öğrenerek, ekibi yakından tanıma fırsatı yakaladık.

Kalite Ekibi ile Nordex Academy İzmir – Sevis ve Teknik Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirilen eğitimden kareler.

Kalite Ekibi ile Nordex Academy İzmir – Sevis ve Teknik Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirilen eğitimden kareler.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Sektör ve Nordex ailesi ile 2011 yılında Eskişehir’de gerçekleşen anahtar teslim projemizde görev alarak tanıştım. İlk 6 sene içerisinde 10 projede saha yönetimi sorumluluğunu üstlendim. 2017 yılında Proje Kalite Mühendisi olarak katıldığım kalite ekibimizdeki görevimi, 2020 yılından bu yana Türkiye ve Ortadoğu Proje Kalite Müdürü olarak sürdürmekteyim.

Proje Kalite Bölümü’nü tanıyabilir miyiz?

Proje kalite ekibimiz, ben ve kalite mühendisimiz ile birlikte iki kişiden oluşan çekirdek bir yapıya sahip. Türbinlerimizin güncel teknoloji ve endüstri standartlarına uygun olarak “kurulum – devreye alma” süreçlerinin gerçekleştirilerek, kalite standartlarımıza uygun bir şekilde operasyon ve servis hayatına başlamalarını sağlamaktayız. Bu bağlamda proje döngüsü süresince organizasyon içerisinde satış, üretim kalite, nakliye, mühendislik ve servis departmanlarımız ile yakinen çalışıyoruz. Organizasyon dışında ise nakliye, kurulum, bakım ve diğer servis tedarikçilerimizin, standartlarımıza uygun hizmet verebilmesi adına gerekli teknik desteği sağlıyoruz.

Hızla gelişen türbin teknolojimize paralel olarak değişen ve gelişen süreçlerimizi akıcı bir şekilde uygulamaya koymaya ve kalite standartlarımızı ön planda tutarak, projelerin müşterilerimize teslim edilmesini sağlamaya devam edeceğiz.

İzmir Bornova Anadolu Lisesi mezunuyum. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği lisans ve sonrasında İşletme (MBA) yüksek lisansı dereceleri ile mezun oldum. Otomotiv ana sanayinde üretimde ve sonrasında enerji dağıtım sistemlerine elektrik-elektronik ürün üreten firmalarda kalite süreçlerinde hem mühendis hem yönetici olarak görev aldım. 2019 yılında da Nordex ailesinin bir üyesi oldum.

Nordex Türkiye’nin Servis Kalite Bölümü’nü tanıyabilir miyiz?

Nordex Türkiye Servis Kalite ekibine katıldığımda sadece 6 kişilik bir ekibimiz vardı. O günden bugüne 4 arkadaşımızı daha ekibimize kattık ve şu anda 10 kişilik bir ekibiz. Ekibimizde, çoğunluğu sektörün içinden olmakla birlikte farklı sektörlerde çalışmış arkadaşlarımız da yer alıyor; liderlik görevi de olan bir uzman mühendisimiz, bir genç mühendisimiz ve her biri konusunda uzman yedi tekniker arkadaşımız ile çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Uzmanlık konularımız; türbin elektrik-mekanik sistemi, asansör, kaldırma ekipmanları ve diğer kule içi ekipmanlar, yangın sistemleri ve türbin kanatlarıdır. Elektrik-mekanik sistemlerinde teknik destek görevini teknik destek bölümümüzle paylaşıyoruz. Kule içi ekipman, yangın sistemleri ve kanat tarafında ise tüm teknik destek görevlerini ekibimiz üstlenmiş durumda. Bir rüzgar türbininin neredeyse tüm bileşenleri sorumluluk alanımıza giriyor.

Türbin alt sistemlerinin periyodik bakım faaliyetlerini düzenli olarak denetleyip operasyonu gerçekleştiren Nordex ve alt yüklenici ekiplerine teknik tarafta önderlik ediyoruz. Zaman içerisinde ortaya çıkabilen birtakım problemlerin analizini yaparak çözümler geliştirmek, Nordex Global Mühendislik ekipleriyle koordinasyonu sağlamak ve operasyon ekiplerine destek olmak da sorumluluklarımız arasında. Dolayısıyla zamanımızın önemli bir kısmını sahalarda ve türbinlerde geçiriyoruz. Yeri geliyor bir kanat tamirinde tamir ekibiyle birlikte vinç üzerinde tamir işlemini denetliyoruz, yeri geliyor kule içerisinde merdivene tırmanarak hasar tespiti yapıyoruz, yeri geliyor bir iyileştirme çalışmasının en verimli şekilde nasıl uygulanacağına dair teknisyenlerimizle birlikte türbinde çalışmalar yapıyoruz. Bununla birlikte bakım ve tamir çalışmalarında kullanılan malzemelerle ilgili bilgilendirme, ekipmanların sağlık durumu, kalibrasyonu ve yıllık kontrolünün takibi de operasyon ekibiyle ortaklaşa yürüttüğümüz çalışmalardandır. Saha ziyaretlerimiz esnasında saha ekipleriyle yaptığımız görüşmelerle, paylaştığımız bilgi ve belgelerle yahut bizzat tutum ve davranışlarımızla; Nordex ailesi olarak iş sağlığı ve güvenliği, çevreye duyarlılık ve huzurlu bir iş ortamı için özen gösterilmesi gereken konularda en yüksek bilince ulaşmak için çaba gösteriyoruz.

Servis sahalarımızda çalışacak alt yüklenicilerin devreye alınma sürecinde Nordex Global Tedarikçi Kalite ekibiyle birlikte çalışıp, devamında alt yüklenicilerimizin kalite yönetim sistemlerini periyodik olarak denetleyerek gelişimlerine katkı sağlamaktayız. Başta servis teknisyenleri olmak üzere operasyon yönetimi, İSG, malzeme yönetimi, teknik destek, eğitim, satın alma, mühendislik ekipleri ve alt yüklenicilerimiz ile her an iş birliği halindeyiz. Bunun yanında santral yöneticileri yani müşterilerimiz ile bir araya gelerek onlara kulak veriyor, geri bildirimlerini alıyor ve kendilerine faaliyetlerimizi anlatıyoruz.

Değer zincirinin tedarikten son müşteriye neredeyse her halkası ile iletişim ve iş birliği içinde olup, her bir süreçte oluşabilecek darboğazların önlenmesinde bizzat sorumluluk aldığımızdan, ekip olarak oldukça kritik bir görevdeyiz. Hepimiz üstlendiğimiz sorumluluğun ciddiyetinin farkında olarak, takım ruhunu kaybetmeden, keyifle görevimizi yerine getirmeye çalışıyor, Nordex ailesinin bir parçası olmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz.

Celal Bayar Üniversitesi Makine Mühendisliği Lisans mezunu olarak 2010 yılında profesyonel kariyerime başladım. 2014 yılında kanat üretimi ile başlamış olduğum rüzgar enerjisi sektöründe, 2018 yılından itibaren Nordex Enerji bünyesinde “Kanat Denetimcisi” olarak görevime devam ediyorum.

Sektörün dinamik olması ve bu süreçte doğru yerde ve pozisyonda konumlanmış olmanın büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Sizin aracılığınız ile yeni mezun olacak mühendis arkadaşlara yenilenebilir enerji endüstrisini yakından takip edip, olası fırsatları değerlendirmelerini tavsiye ederim.

Kanat Üretimi Kalite Bölümü’nü tanıyabilir miyiz?

Global Kanat Kalite ekibi; dünyadaki tüm kanat üretim tesislerinin (şirket dahili veya şirket harici) genel kalite süreçlerinin tamamını yönetiyor. Bizim ekibimiz ise Blade Quality çatısı altında, Türkiye’de 2, Danimarka’da 2, İspanya’da 1 ve Almanya’da 1 olmak üzere toplam 6 kişilik bir expert grubundan oluşuyor. Aynı zamanda ekstra destek gereken durumlarda dış kaynak uzman ekiplerden de destek alıyoruz.

Ekibimiz, kendi kanat fabrikalarımızda veya tedarikçi-üretici firmalarda üretilmiş olan kanatların Nordex Spesifikasyonları’na uygun üretilmiş olduğunun kontrollerini yapıyor. Eş zamanlı olarak fabrika ekiplerine tüm kalite süreçlerinde destek oluyoruz.

Aynı zamanda, sürekli olarak büyümeye devam eden sektörümüzde (bunu hem pazar hem de kanat boyu olarak düşünebilirsiniz) Nordex Mühendislik ekibi ile beraber yeni kanat modellerinin devreye alma dönemlerinde, lokal fabrika ekiplerinde yer alan arkadaşlara, teknik oryantasyon ve eğitimler veriyoruz.

Ekip olarak ana hedeflerimizin başında, proje ve servis ekiplerine sorunsuz kanatlar göndermek geliyor. Sahalarda yapılabilecek olan reworkler projelerdeki zaman kaybının yanında maddi olarak da çok ciddi yükler getirebiliyor. Bu sebeple yapmış olduğumuz işin önem seviyesinin çok yüksek olduğunun farkındayız ve bu bilinçle çalışmaya devam ediyoruz.

Türkiye’de inşaat mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra, yüksek lisans eğitimimi Almanya’da tamamladım. Rüzgar sektörüyle ilk olarak 2008 yılında tanıştım. 4 yıl çelik kule üretimi yapan sektörün öncü firmalarından birinde, kalite sorumlusu olarak görev aldım. Daha sonra 2012 yılında Nordex Türkiye’de işe başladım.

Kule Üretimi Kalite Bölümü’nü tanıyabilir miyiz?

Dünya çapında yer alan tedarikçilerimizle birlikte bizim için tüm zamanlı çalışan bir ekibimiz bulunmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren ekibimizin sayısı şu an itibarıyla 5 kişidir.

Ekibimizle birlikte çelik kulelerimizin bütün üretim aşamalarındaki uyulması gereken zorunlu kalite kurallarının takibini yapmaktayız. Kalite ekibi olarak, Nordex ve tedarikçi arasında yer alan tüm teknik desteği sağlamaktayız. Bu yüzden kule satın alma, proje yönetimi, mühendislik, lojistik ve birçok diğer departmanlarla çok yakın çalışmaktayız.

Uzun yıllardan beri birlikte çalıştığımız tedarikçilerimizle birlikte ulaşmış olduğumuz kalite seviyesi, birçok Avrupa ülkesine göre çok daha iyi seviyededir. Bu yüzden mevcut birçok yurt dışı projelerinin kule üretimlerini, Türkiye’de yer alan imalatçılarımızda gerçekleştirmekteyiz. Bu, bizi oldukça gururlandıran bir durum. Asıl önemli olan bu seviyeyi korumak ve daha da üst seviyelere taşıyabilmektir. Bu noktada emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma kendi adıma teşekkür ederim.

Genel

ENERCON ve Enerjisa Üretim, YEKA-2’nin ikinci aşaması için türbin anlaşması imzaladı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enercon ve Enerjisa Üretim, WindEurope Bilbao etkinliğinde YEKA-2 projeleri kapsamında 250 MW’lık türbin sevkiyat sözleşmesi imzaladı. 750 MW’lık türbin teslimat anlaşmalarının başarılı bir şekilde yerine getirilmesinin ardından imzalanan anlaşma ile 1.000 MW’lık projenin tamamlanması için önemli bir adım atıldı. 250 MW kapasite için imzalanan anlaşma kapsamında, 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 Rüzgar Türbini teslim edilecek.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün önde gelen şirketlerinden ENERCON ve Enerjisa Üretim, İspanya’nın Bilbao kentinde düzenlenen WindEurope etkinliğinde Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de katılımıyla gerçekleştirilen imza töreninde, YEKA-2 projesi kapsamında iş birliklerine devam ettiklerini duyurdu. 20 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen imza töreninde; ENERCON CEO’su Udo Bauer, ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, Enerjisa Üretim Satın Alma Genel Müdür Yardımcısı Aziz Ünal ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden de yer aldı.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün öncü firmaları olarak, yaptıkları iş birliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine önemli katkılarda bulunan Enercon ve Enerjisa Üretim, bu katkıyı sürdürmeye devam ediyor. 2022’nin Ekim ayında gerçekleştirdikleri stratejik bir anlaşma ile YEKA-2 Projesi’nde toplam 1000 MW’lık bir kapasite için çerçeve anlaşması imzalayan şirketlerin bu projesi, Türkiye rüzgar enerjisi endüstrisinin sürdürülebilir geleceği için önemli bir adımı temsil ediyor. İlk fazda başarıyla tamamlanan 750 MW’lık türbin sevkiyat anlaşmalarının ardından, bugün geriye kalan 250 MW’lık kapasite için 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 rüzgar türbini içeren sevkiyat anlaşması ile projenin tamamlanmasına bir adım daha yaklaşılarak, toplam 1000 MW’lık kapasite için türbin üretimine yeşil ışık yakılmış oluyor. Bu gelişme, YEKA 2 Projesi’nin başarılı bir şekilde ilerlediğini gösterirken, Türkiye temiz enerji hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor.

Törende konuşan ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, şunları söylüyor: “Türkiye, rüzgar türbinlerinin üretimi, satışı, kurulumu ve servisi açısından ENERCON için odak pazar olmaya devam ediyor. Büyük perspektifler sunuyor ve yetkili makamlar tarafından muazzam bir destek alıyoruz. Ülkenin yenilenebilir enerjinin ve özellikle de kara rüzgârının yaygınlaştırılması konusunda net bir kararlılığı var. Türkiye’deki sahalarda son derece güvenilir olduğu kanıtlanmış, sınıfının en iyisi rüzgar türbini teknolojisini sağlayarak müşterimiz Enerjisa Üretim ile birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki hedeflerini desteklemekten memnuniyet duyuyoruz. Enerjisa Üretim’e güvenleri için teşekkür ediyor ve verimli iş birliğimizi sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.”

ENERCON Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika Bölge Başkanı Arif Günyar, yapılan anlaşma ve projenin önemine dair şu açıklamalarda bulunuyor: “ENERCON olarak, partnerimiz Enerjisa Üretim ile 2022 yılında Avrupa’da tek kalemde imzalanan en büyük 1000 MW ilk çerçeve anlaşmasını gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. YEKA II ihalesinin getirdiği derin yerlilik kapsamlarına uygun olarak, yerli aksam ile gerçekleşecek olan projelerimiz, mevcut yerli üretim ve sanayinin devam etmesi ve derinleştirilmesi açısından önemli bir mihenk taşı olmuştur.”

Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, “1.000 MW YEKA 2 Projesi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektörüne tarihi bir yatırımdır. ENERCON iş birliğiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’de kurulacak her üç rüzgar türbininden biri Enerjisa Üretim imzasını taşıyacak ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına yön verecek” diyor.

İlk YEKA projesi Akköy RES’in devreye alınması

İlk faz için rüzgar türbinlerinin üretimi devam ederken ENERCON, Aydın’ın Didim ilçesindeki 25,2 MW kapasiteli 6 adet E-138 EP3 E2 türbininden oluşan ilk YEKA projesi Akköy Rüzgar Santrali’ni 2023 yılı sonunda devreye alarak YEKA 2 yolculuğuna başarılı bir başlangıç yapıyor. ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, şunları ekliyor: “Projelerin başarılı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunan tüm ekiplerimize, tedarikçilerimize ve alt yüklenicilerimize minnettarız. Enerjisa Üretim ile birlikte ENERCON ekipleri de projelerin başarıyla hayata geçirilmesi için yoğun çaba ve hazırlıklarını sürdürüyor.”

Devamını oku

Bilgi Kaynakları

Rüzgar enerji santrali ve maden ruhsat sahalarının çakışması üzerine bir değerlendirme

Yayın tarihi:

-

Bir ülkenin varlığını sürdürebilmesi için öz kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanması gerekmektedir. Ülkemiz sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla tarımı, turizmi, sanayisi hatta her şeyden öte genç ve dinamik nüfusuyla varlığını ve devamlılığını daha da sağlamlaştırmaya çalışmaktadır.

Son yıllarda özellikle enerji bağımsızlığının öneminin artması, ulusal mevzuat ve uluslararası anlaşmaların da etkisiyle yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi artış göstermektedir. Çevrenin korunması, istihdam yaratması ve arz güvenliği sağlaması gibi konularda, yenilenebilir enerjinin ne kadar önemli olduğu bilinmektedir.

Ülkemiz enerji kaynakları çeşitliliği gibi maden çeşitliliğine de sahiptir. Demir, bakır, krom, bor ve sayabileceğimiz birçok maden çeşidi topraklarımız altında yer almaktadır. Enerji yatırımları gibi maden yatırım süreçleri de yatırımcılar için uzun ve yorucudur.

Bir tarafta maden arama teknolojisinin gelişmesi ve yeni rezervlerin keşfi, bir tarafta rüzgârın verimli olduğu alanların tespit edilmesi ve teknolojisinin gelişmesi ile rüzgâr enerjisi yatırımlarının artması sonucu iki yatırım alanında birtakım uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Bu uyuşmazlıkların en başında, maden ruhsat sahaları ile RES sahalarının çakışması yer almaktadır.

Anayasa’mızın “Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi” başlıklı 168. maddesinde; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” hükmü yer almaktadır.

Maden Kanunu’nun “Madencilik faaliyetlerinde izinler” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak, temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama getirilebilir. İlk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanlar diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar göz önüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilir. Kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanlar ihale yoluyla aramalara açılır. Bu Kanun dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak kanun ile düzenlenir.” Hükmü ve 16. fıkrasında; “Herhangi bir yatırım yapılmamış I. Grup ve II. Grup (a) bendi madenler, mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddeleri için verilen ruhsatlar ile görünür rezervi belirlenmemiş diğer grup maden ruhsat sahaları ile çakışan aynı yerdeki diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilir. Ruhsatlı sahalarda görünür rezervi belirlemek üzere yapılan sondaj, kuyu, galeri, desandre gibi isler için yapılan yatırımların ve maden varlığının belgelenmesi durumunda tespit edilen görünür rezerv alanı dışındaki alanlar için, diğer yatırımların madencilik faaliyetlerini engellemeyeceğine Genel Müdürlükçe karar verilmesi halinde diğer yatırım için izin verilir. Bu alanlarda ruhsat sahibi tarafından yapılmış yatırımı etkileyen bir husus var ise bu alanla ilgili karar Bakanlık tarafından verilir. İşletme ruhsat alanı içerisinde ancak işletme izni veya görünür rezerv alanı dışındaki bir alanda diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilebilir. Yatırımın işletme izni veya görünür rezerv alanı ile çakışması durumunda, Bakanlık tarafından karar verilir. Arama ruhsatı döneminde hiçbir yatırım yapılmamış ise diğer yatırımlara engel teşkil etmez.” hükümlerine yer verilmiştir.

Maden ve enerji sahalarının çakışması sonucu Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) yapılan başvurularda, MAPEG tarafından inceleme yapılmaktadır. Bu incelemede; 7. madde kapsamında alınmış bir izin (ÇED, GSM ve Mülkiyet izinleri) bulunup bulunmadığı, üretim ve üretime yönelik herhangi bir madencilik faaliyeti olup olmadığı, saha için uygun bulunan işletme izin alanı ve RES alanı ile çakışmayan ruhsat alanlarında yapılacak madencilik faaliyetlerine RES projesinin olumsuz etkileyecek bir durumu olup olmadığı, çakışmalı alanda ruhsat sahibi tarafından madencilik faaliyetlerine yönelik herhangi bir yatırım yapılıp yapılmadığı, tesis, ENH, yol vb. herhangi madenciliğe yönelik bir çalışma olup olmadığı tespit edilir. RES proje alanı ile çakışmalı konumda bulunan ruhsat açısından sakınca bulunmadığının, kaynak kaybının yaşanmayacağının ve her iki faaliyetin bir arada yürütülebileceğinin tespit edilmesi sonucu projesinin yapılmasında MAPEG tarafından herhangi bir sakınca olmadığına karar verilir ve söz konusu alan “RES Özel İzin Alanı” olarak kayıtlara geçer.

Maden firmaları bu durum üzerine kazanılmış haklarının engellendiği, kaynak kaybının yaşanacağı iddiaları ile MAPEG’in “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli idare mahkemesinde dava açabilmektedir. Hatta maden firmaları, rüzgâr enerji santrali için verilen üretim lisansının ve ÇED kararının iptali istemli dava açtığı dahi bilinmektedir. Bu noktada sorgulanması gereken, davacı sıfatı bulunan maden firmalarının gerçekten kazanılmış hakkının olup olmadığı ve bu doğrultuda MAPEG’in “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli veya ÇED kararının iptali istemli dava açmada hukuki menfaati bulunup bulunmadığıdır.

Maden ruhsatı ve işletme izninin iptali istemli bir davada, idare mahkemesince davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Temyiz incelemesi sonucu Danıştay 8. Dairesi’nin kararında; davacı maden firmasının daha önceden alınan ÇED Gerekli Değildir kararının açılan dava sonucu iptal edildiği, arkasından ÇED sürecinin başlatılarak ÇED raporu hazırlandığı ve ÇED Olumlu kararı verildiği, ancak yine ÇED Olumlu kararının iptali istemli açılan davada idare mahkemesince davanın kabul edilerek dava konusu ÇED kararının iptal edildiği ve temyiz incelemesi sonucu da idare mahkemesinin kararının onandığını belirtmiştir. Danıştay 8. Dairesi bunu dayanak alarak, maden ruhsatı ve işletme izninin iptali istemli davada yerel mahkemenin verdiği davanın kabulü ve dava konusu işlemin iptali yönünde verdiği kararı; bölgenin maden işletilmesine uygun olmadığı, koruma alanı ilan edildiği anlaşıldığından davaya konu maden işletme ruhsatının da iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna yönelik karar vermiştir.

Yargılamalarda kazanılmış haklarının korunması iddiası karşısında, maden şirketlerinin maden işletme izni, bu izni alabilmesi için geçerli olan ÇED ve/veya diğer izinlerin alınıp alınmadığı ve hukuken güncel ve meşru olup olmadıkları tespit edilmelidir. Ancak ruhsat sahasıyla çakışan alandaki RES projelerinin de, tüm onay sürecinin tamamlanarak MAPEG tarafından yapılan inceleme sonucu uygun bulunması da bir o kadar değerlidir.

ÇED kararı hem RES yatırımları hem de maden yatırımları için en önemli kararlardan biridir. ÇED kararının bir şekilde iptal edilmesi sonucu yapılacak olan yatırım sekteye uğrayabilmektedir. Yukarıda arz ettiğimiz Danıştay kararında belirtildiği gibi güncel, meşru, hukuken korunan bir ÇED kararı olmadığı sürece yatırım gerçekleştirilememektedir. Maden firmalarının açtığı sahaların çakışması sonucu verilen “RES Özel İzin Alanı” kararının iptali istemli davalarda ya da ÇED davalarında, mahkemelerin öncelikle maden firmasının maden işletme iznin bulunup bulunmadığı, söz konusu maden yatırımının mevzuat anlamında yapılabilirliğinin (ÇED, Orman İzni vb. olup olmadığı) incelemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu önemli husus ile birlikte RES yatırımların arttığı bu dönemde, rüzgâr enerjisi santral sahaları belirlenirken daha dikkatli olup yatırım davranılıp sahanın tüm ayrıntıları dikkate alınarak koordinatların belirlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; ülkemiz, enerji kaynaklarını da yer altı kaynaklarını da verimli, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygun bir şekilde kullanmalıdır. Maden ve enerji alanlarının çakışması gibi karmaşık durumlarda, mevzuata uygun şekilde yapılacak incelemelerin ve kararların önemli olduğu açıktır. Özellikle, her iki sektörün de uzun vadeli planlamalarının ve yatırımlarının çatışmasını önlemek için titizlikle hareket etmek gerekmektedir. Bu bağlamda, mevzuata uygun şekilde yapılan değerlendirmeler sonucunda verilen kararların, her iki sektörün de hukuki çıkarlarını koruyarak adil ve dengeli bir şekilde sonuçlanması ülkemizin yatırım güvenliği adına büyük önem taşımaktadır.

Devamını oku

Rüzgar Türbini İmalatçıları

Ahşap kule, daha yeşil rüzgar türbinleri için fırsat sunuyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

Büyük ölçekli uygulamalar için doğanın karbon elyafı olan lamine ahşaptan yapılmış zorlu tasarımlar geliştiren İsveçli ahşap teknolojisi şirketi Modvion, rüzgar türbinlerini daha da yeşil hale getirebilecek ahşap bir tasarım sunuyor. Modülleri ve ahşabı bir araya getirmenin devrim niteliğinde bir yolunu sunan Modvion, patentli çözümüyle rüzgar türbinleri için ahşaptan kule sunuyor. Geçmişin yel değirmenlerinden esinlenilen bu tasarımla Modvion, ahşaptan inşa ettiği kule ile türbinin karbon ayak izini %90’dan fazla azaltıyor.

Firmanın İcra Kurulu Başkanı Otto Lundman, “Dünya bir iklim kriziyle karşı karşıya ve enerji kaynaklarını değiştirmemiz gerekiyor. Rüzgar enerjisi sahip olduğumuz en verimli ve cazip enerji kaynaklarından biri. Biz bu değeri daha da artırıyoruz” diyor.

Kanatlar ve makineler endüstri standardı ekipmanlar olsa da, bu yaklaşım Avrupa’nın en büyük enerji şirketlerinden bazılarının ilgisini çekiyor. Vestas Wind Systems A/S daha küçük bir tanıtım modelini gördükten sonra, firmanın %15’ini satın alıyor, İtalyan Enel Green Power SpA bir iş birliği anlaşmasına varıyor. İsveçli Vattenfall AB firmasının ortağı olduğu Almanya’nın RWE AG firması da Mart ayında Modvion’un ahşap kulelerini gelecekteki projelerinde kullanmak üzere bir sözleşme imzalıyor.

Konuyla ilgili Vestas Ventures İcra Kurulu Başkanı Todd O’Neill, “Müşterilerimizin birçoğu, Modvion’un yolculuğunun nasıl bir parçası olabileceklerini öğrenmek için proaktif bir şekilde sorular soruyor. İş birliğimizin artmasını bekliyoruz” açıklamasında bulunuyor.

Ahşap kulenin avantajları

Modvion, rüzgar türbinlerinde ahşap kulenin avantajlarını şu şekilde açıklıyor: “Yüksek rüzgar türbini kuleleri inşa etmenin en büyük zorluğu lojistiktir. Bu kadar devasa yapıları nasıl yerine yerleştirirsiniz? Kuleler uzadıkça lojistik zorluk da artar. Patentli çözümümüz, sıradan yollarda sıradan kamyonlarla taşımayı mümkün kılar. Bizim için köprüler, tüneller ve dolambaçlı yollar sorun değil. Lamine ahşabın çeliğe kıyasla üç büyük avantajı vardır: Ahşabın daha hafif bir yapıya olanak tanıyan daha yüksek bir özgül gücü vardır. Yüksek çelik kulelerin kendi ağırlıklarını taşıyabilmeleri için ekstra kuvvete ihtiyaçları vardır; ahşap kulelerin ise buna ihtiyacı yoktur. Son olarak, modüler ahşap kulelerimiz tutkalla birleştirilirken, modüler çelik kuleler düzenli kontrol gerektiren çok sayıda cıvata gerektirir.”

Devamını oku

Trendler