Akyapak Makine, yenilikçi teknolojisi ile geliştirdiği ve ürün gamına yeni eklediği köprü tipi CNC Gantry frezeleme makinesini ARTOS ismi ile pazara sunuyor. Yeni ürününü; X ve Y eksenlerindeki hassas pozisyonlama kabiliyeti, hızlı ve otomatik takım değiştirme özelliği ile muadillerinden bir adım öne çıkaran Akyapak, müşterilerine malzeme yüzeyini çok çeşitli takımlarla işleyebilme kabiliyeti kazandırıyor.
Teknoloji ve Ar- Ge kapasitelerini arttırarak rekabet üstünlüğü sağlamaya devam ede ceklerini söyleyen Akyapak Makine Yönetim Kurulu Başkanı Levent Akyapak, tüm bu ola ğandışı sürece rağmen Akyapak Makine’nin daha fazla katma değerli üretim ve ihracat hedefini koruduğunu belirtti. Müşterilerinin üretimlerine katma değer sağlayacak yüksek teknolojili çözümler sunmaya odak landıklarını ifade eden Levent Akyapak, ge çen yıl devreye alınan ilave tesis yatırımı ile üretim kapasitesinde artışa geçerken, aynı zamanda Ar-Ge faaliyetleri ile ürün gamını da çeşitlendirdiklerini aktardı. Bu bağlamda, ürün gamına eklenen CNC Gantry frezeleme makinesini (köprü tipi) ARTOS ismi ile pa zara sunduklarını belirten Akyapak, “Ağır iş leme operasyonları düşünülerek tasarlanan ARTOS, X ve Y eksenlerindeki hassas pozisyonlama kabiliyeti, hızlı ve otomatik takım değiştirme özelliği ile bu klasmanda yer alan modellerle kıyaslandığında öne
çıkıyor. Bu makine, monoblok gövde tasarımı sayesinde
yüksek stabilite, rijitlik ve hassasiyete sahip. Yüksek hassasiyetli köprü tipi CNC portal freze modeli ARTOS; malzeme yüzeyini çok çeşitli takımlarla işleyebilme kabiliyetine sa
hip. Delik delme, frezeleme, kılavuz çekme, derin delik delme, yüzey ve uç frezeleme gibi işlemleri; yüksek kaliteli doğrusal rulman ve kızaklar, ön yüklemeli servo motorlar ve güç aktarma elemanları gibi üst düzey ürünlerle tamamlayan yeni modelimiz üretim verimliliğinizi arttıracak” şeklinde konuştu.
Akyapak USA ve Akyapak Russia ile yerinde çözüm sağlıyor
Yıllık ortalama bin 500 adet makine üretimi ne imza attıklarını belirten Levent Akyapak, üretimin yüzde 80’nini 6 kıtada 112 ülkeye ihraç ettiklerini söyledi. İhracat performans larının yanı sıra iç piyasada özellikle bükme gruplarıyla yüzde 35’lik pazar payına sahip olduklarını ifade eden Akyapak, Ar-Ge Merkezi faaliyetlerinde 2019 yılı içerisinde Türk patent tarafından tescil edilen 4 patenti ile en fazla patent alan 40 firma arasın aldıklarına da değindi. Ar-Ge çalışmalarıyla sektörde ilklere imza attıklarını dile getiren Levent Akyapak, “Ürün gamımızdaki bombe presleri, kaynak çözümleri ve oxy-plazma kesim makineleri ile yurt içi ve yurt dışında otomotivden savunma sanayiine kadar pekçok sektöre ürün ve hizmet sunuyoruz” dedi. Hindistan ve Avustralya’ya anahtar teslim projeleriyle dikkati çeken Akyapak Makine, bugün faaliyetlerini 32 bin metrekarelik ka-
palı alanda sürdürüyor. Akçalar Sanayi Bölgesi’nde üç lokasyonda üretimini sürdüren firma, geçen yıl devreye alınan 8 bin 100 metrekarelik ilave tesis yatırımı ile üretim kapasitesinde artışa geçti. Ak-yapak Makine, Amerika ve Rusya’da satış ve servis hizmetlerini yerinde sunabilmek amacıyla açtığı Akyapak USA ve AkyapakRussia yapılanmalarıyla bayi ve müşterilerine hızlı çözüm sağlıyor.
Özel üretim makineler dünyanın dört bir yanında çalışıyor. Pandemi sürecinde bayi ve müşterilerinin beklentilerini karşılayacak teknolojik altyapıya yatırım yapmanın faydasını gördüklerini belirten Levent Akyapak, müşteri beklentilerindeki hızlı değişime yenilikçi Ar-Ge departmanıyla cevap verdiklerini kaydetti. Ar-Ge üretim ve satış tecrübeleriyle sektörde, bayi ve müşterilerine daima güven sunduklarını paylaşan Akyapak, imal ettikleri özel makinelerin dünyanın dört bir yanında Akyapak Makine güvencesiyle çalıştığı söyledi. Proje bazlı sipariş ve üretim yönetimi üzerine konuşan Akyapak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her bir özel sipariş bizim için yeni bir ürün demek.
Elbette ki daha önce ürettiğimiz ürünlerle kesişim noktaları olsa da proje tipi üretim inovasyon kültürü gerektiriyor. Bu yeniliği elde etmek için özel bir çaba gerekiyor. Dünyada
her büyüklükteki üretici firma, faaliyet alanı ister savunma ister petrol ve gaz, isterse çelik konstrüksiyon üretimi olsun, üretimlerinde entegrasyon istiyor. Biz de sektördeki tecrübe ve yenilikçi yaklaşımlarımızla bu beklentilere cevap veriyoruz. Yapısal çelik işleme hatlarımıza çift şerit testere entegrasyonu ve özelleştirilebilen hat yerleşim uygulaması şeklinde projelendirdiğimiz delik delme hatlarımızın yakın zamanda sevkiyatını gerçekleştirdik.”
Uzaktan görüntülü destek ile dijital çağa ayak uydurdu. Günümüz pandemi koşullarının; değişime hızlı adapte olan ve dijitale yatırım yapan şirketlerin var olmaya devam edebileceğini gösterdiğini söyleyen Levent Akyapak, şirket olarak bu süreci Ar-Ge, inovasyon ve dijitalleşmeye verdikleri önem sayesinde başarılı geçirdiklerini aktardı. Akyapak, “Müşteri ve bayilerimize uzaktan görüntülü destek ile satış ve satış sonrası hizmetlerini aksatmadan vermeye devam ettik. Teknik servis ekipleri tarafından tespit edilen mekanik ya da yazılımsal bildirimler, özel bir video erişimle yapılan yönlendirmelerle çözülüyor. Kurulum hizmetlerini de uzaktan erişimle sağlayabiliyoruz” dedi.
Özel üretim rüzgar kulesi bükme çözümleri Akyapak geliştirdiği AHS-RK Rüzgar Kulesi Büküm Hattı ile rüzgar enerjisi sektörün özel çözümler sunuyor. 59 yıllık tecrübesi ve birçok ürün grubundaki mühendislik ve üretim uzmanlığı ile Akyapak, bütüncül çözümler sunma noktasında da pazardaki rakiplerinden ayrılıyor. Akyapak yine kendi bünyesinde geliştirdiği ve üretimini yaptığı Kaynak Çözümleri ile Rüzgar Kulesi Büküm Hatları’nı entegre şekilde projelendiriyor. Kolon-Bom sistemleri ve çeviriciler ile birlikte projelendirilebilen Akyapak Rüzgar Kulesi Büküm Hatları sunduğu yüksek hız ve otomasyon ile üretkenliğinizi arttırarak yüksek üretim kapasitesi sağlar.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.
Yenilenebilir enerjinin her alanından Avrupa’daki geliştiriciler, yatırımcılar, finansörler, mali danışmanlar, sektör uzmanları ve brokerları buluşturan Yenilenebilir Enerji Yatırım ve Varlık Yönetimi Konferansı – Renewable Energy Investment & Asset Management Conference (REIA 2023), 30 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında Yunanistan’da düzenleniyor.
Avrupa yenilenebilir enerji sektöründeki son gelişmelerin ele alınacağı konferansın konuşmacıları arasında, Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Durak yer alıyor. Murat Durak’ın konuşacağı “Blowin in the wind: Investing İn Offshore And Floating Wind” Oturumu, konferansın ikinci gününde saat 13:35’te başlıyor.
REIA 2023’te, deniz üstü rüzgar enerjisindeki yatırımların ele alınacağı oturumla ilgili şu açıklama yer alıyor: “Açık deniz rüzgar potansiyelinin %80’i, 60 metreden daha derin sularda bulunuyor ve bu da sınırlı arazi alanına sahip ülkelerde yüzen türbinlere olan ihtiyacı artırıyor. Yüzen rüzgar enerjisi endüstrisi, Avrupalı şirketlerin öncülüğünde 2022 yılı sonuna kadar planlanan 48 GW kapasiteyle hızla genişliyor. Avrupa’nın 2030 yılına kadar 10 GW, 2050 yılına kadar ise 264 GW yüzer açık deniz rüzgarı üretmesi planlanıyor. Yalnızca Birleşik Krallık, yüzer rüzgar projelerine 60 milyon sterlinin üzerinde yatırım yapıyor. Almanya, Türkiye, Portekiz, İspanya ve diğerleri iddialı offshore rüzgar hedeflerini takip ediyor. Zorluklar arasında yeni bir tedarik zinciri ve liman altyapısı oluşturulması yer alıyor. Avrupa, 2022’de rüzgara 17 milyar Euro yatırım yaparak yıllık hedefinin gerisinde kaldı. Yüzen açık deniz rüzgarı gelecek; ancak potansiyelini gerçekleştirmek için önemli altyapı yatırımlarına ihtiyaç var.”
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
WindEurope CEO’su Giles Dickson’ın Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi’ne katılmasının ardından dernek, Türkiye ile ilgili önemli bir değerlendirme paylaştı. Rüzgar enerjisinde Avrupa’nın Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için Türkiye formülünün sunulduğu açıklamada, Türkiye rüzgar enerjisi sektöründen ve hükümetin rüzgardaki politikalarından oldukça olumlu bahsedilirken, Türkiye’nin yanlış yapma riski taşıdığı önemli bir konuda uyarı yapıldı.
Türkiye’nin tamamı karada olmak üzere 12 GW kurulu rüzgâr gücüyle elektriğinin %11’ini rüzgardan üreten bir ülke olarak, kurulu gücüne 2035 yılına kadar 3 GW’ı offshore rüzgar olmak üzere 28 GW daha eklemek istediği bilgisinin paylaşıldığı değerlendirmede, “Bunun için gerekli projeler de mevcut. Geliştirilmekte olan 26 GW’lık kara rüzgâr projesi var” dendi. Önemli bir bilginin yer aldığı değerlendirmede, hükümetin Marmara Denizi’nde 2,5 GW’lık offshore rüzgar için BAE merkezli bir geliştirici ile mutabakat anlaşması müzakere ettiği belirtildi.
Tedarik zincirlerini desteklemeye devam etmeli
“Türkiye’nin rüzgar tedarik zinciri güçlenmeye devam ediyor” başlıklı değerlendirmede, Türk rüzgar endüstrisinin büyük hedeflerinin olduğu ve hükümetin özellikle Türkiye’nin enerji bağımsızlığını güçlendirmek için çok daha fazla rüzgar enerjisi istediği belirtilirken; Türkiye’nin ihaleleri doğru yapması gerektiği ve tedarik zincirlerini desteklemeye devam etmesi gerektiği vurgulandı.
Avrupa rüzgâr enerjisi tedarik zincirinin önemli bir parçası
Tüm bu yeni kapasiteyi inşa etmenin sadece enerji güvenliği için değil; aynı zamanda sanayi için de iyi bir politika olduğu değerlendirmesinin yapıldığı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Türkiye halihazırda güçlü bir rüzgar enerjisi tedarik zincirine sahip. İzmir çevresinde kule, kanat, redüktör ve jeneratör üreten 13 fabrika var. Ürettiklerinin %80’i, çoğu Avrupa ülkeleri olmak üzere ihraç ediliyor. Bu da Türkiye’yi daha geniş Avrupa rüzgâr enerjisi tedarik zincirinin önemli bir parçası haline getiriyor. Büyüme için geniş bir alanı da var. Çandarlı limanı çevresindeki daha fazla genişleme, Türk endüstrisini bir sonraki seviyeye taşıyabilir. Bu da daha fazla ekonomik kalkınma ve yerel istihdam anlamına gelecektir.”
Avrupa’nın Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için Türkiye formülü
Tüm bunların yanı sıra, Türkiye’nin rüzgâr türbinlerindeki sabit mıknatıslarda kullanılan nadir toprak elementleri açısından büyük rezervlere sahip olduğunun vurgulandığı açıklamada, bundan faydalanmanın Avrupa’nın bu malzemeler için Çin’e olan büyük bağımlılığını azaltmaya yardımcı olacağı dile getirildi. Açıklamada, Türkiye’nin rüzgar türbini kanatlarında kullanılan cam elyafı da işlediğine dikkat çekilerek, “Bunu daha fazla yapabilirler ve bu da cam elyafı konusunda Çin’e olan bağımlılığımızı azaltmaya yardımcı olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Türkiye’nin yanlış yapma riski taşıdığı bir şey var!
Önemli bir uyarının yer aldığı değerlendirmede, Türk hükümetinin rüzgâr enerjisinin yaygınlaşmasını desteklemek için pek çok iyi şey yaptığı ancak yanlış yapma riski taşıdıkları bir şeyin olduğu, şu ifadelerle paylaşıldı: “Her MW’lık yeni rüzgar enerjisi kapasitesinin bir MW’lık yeni depolama kapasitesi ile eşleştirilmesini istiyorlar. Bu ‘%100 depolama’ başka hiçbir ülkede yok. Batarya fabrikaları için sipariş yaratmak isteyenler bile sadece %20 depolama yapıyor. Bu, Türkiye için de çok daha makul bir rakam olacaktır.”
Açıklamada görüşleri paylaşılan WindEurope CEO’su Giles Dickson, “Türkiye, Avrupa rüzgar enerjisi tedarik zincirinde merkezi bir rol oynuyor. Pek çok bileşen üretiyorlar ve bunların çoğunu AB’ye ihraç ediyorlar. Rüzgar enerjilerini ve tedarik zincirlerini büyük ölçüde genişletmek istiyorlar. Harika. Daha da iyisi, Avrupa’nın rüzgar türbinlerinin ihtiyaç duyduğu nadir toprak yataklarına sahipler. AB, Türkiye’nin rüzgâr enerjisi alanında sunabileceklerini kucaklamalıdır” ifadelerini kullandı.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Enercon CEO’su Dr. Jürgen Zeschky, firmanın tek hissedarı olan Aloys Wobben Vakfı’nın Yönetim Kurulu’na katılıyor. Enercon COO’su Udo Bauer, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren Enercon CEO’su olarak Dr. Jürgen Zeschky’nin yerine geçiyor.
Çeşitli sektörlerde uzun yıllara dayanan tecrübesiyle geçtiğimiz yıl Enercon’daki COO alanını oldukça başarılı bir şekilde geliştiren Udo Bauer, 2024 yılının başından itibaren şirketin yönetimle ortak geliştirilen stratejik yönetimine devam edecek. Udo Bauer’den boşalacak COO görevini ise, Enercon’da Küresel Satın Alma ve Tedarik Hattı Yönetimi’nden sorumlu olan ve bu nedenle deneyimlerini yeni görevine en iyi şekilde katabilecek Heiko Juritz üstlenecek. Udo Bauer’in vekili olarak Heiko Juritz, 1 Ocak’tan itibaren şirketin yeni COO’su olarak görev yapacak.
Şirket tarafından duyurulan gelişmede görüşlerine yer verilen Aloys Wobben Vakfı Başkanı Heiko Janssen, konuyla ilgili şu değerlendirmede bulunuyor: “CEO pozisyonundaki bu değişiklikle, Enercon için kendimize koyduğumuz hedeflere ulaşmak için gerekli olan sürekliliği sağlıyoruz. Dr. Zeschky’ye, şirket üzerinde birçok açıdan kalıcı bir olumlu etki yarattığı son birkaç yıldaki kişisel bağlılığı için teşekkür etmek istiyoruz. Her ne kadar 2023 sonuçları hala krizin etkilerini taşıyor olsa da yeni siparişler karlı ve başarıya giden yol açık. Dr. Zeschky’nin farklı bir rolde Enercon’un geleceğini şekillendirmeye yardımcı olmaya devam edecek olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Sayın Udo Bauer ile CEO pozisyonu için deneyimli ve uluslararası bir yönetici kazandık; gelecekte Enercon ekibiyle birlikte başarıya giden bu yolu izlemeye devam edeceği için çok mutluyum.”
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.