Connect with us

Rüzgar Türbini İmalatçıları

Nordex Türkiye, güçlü finans yapısıyla sektöre güven aşılıyor

Yayın tarihi:

-

Nordex Türkiye Finans Ekibi, faaliyetlerini Covid-19 döneminde etkin bir şekilde sürdürüyor. Nordex Türkiye Finans Direktörü Servet İsen, hem firmalarının finansal operasyonları hem de Türkiye’de rüzgâr enerjisi sektörünün finansal görünümüne ilişkin sorularımıza ayrıntılı cevaplar verdi.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Lisans eğitimi olarak Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ve Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamladım. Yüksek lisansımı Bilgi Üniversitesi’nde muhasebe ve denetim alanında yaptım. Profesyonel kariyerime yaklaşık 18 yıl önce ENKA İnşaat ve Sanayi A.Ş.’de finans alanında başladım ve sırasıyla Oyak-Renault, Koç Holding A.Ş. ve TTNET A.Ş.’nin ardından Nordex Enerji A.Ş. Türkiye ailesine katıldım. 7 yıldan fazla bir süredir Nordex Türkiye’de Finans Direktörü olarak görev yapıyorum.

Kariyeriniz ve meslek hayatınızın başarılı ilerleyişinde üniversitenizin ve üniversitenizde almış olduğunuz eğitimin mi yoksa kendi yetenek ve istikrarınızın mı daha etkili olduğunu söyleyebilirsiniz?

Üniversite, kişiye kendini geliştirme ve öğrenme temelini sağlamaktadır, iyi bir işe girişte, aldığınız eğitim ve okuduğunuz okulların faydası vardır çünkü iş başvurusu sonucunda görüşme aşamasına gelebilmek için üniversite eğitimi önemli bir ölçüttür fakat bu sadece ilk adımdır. İşe girerken kişinin kendi yetenekleri, karakter/ davranış özellikleri, analitik yetisi gibi etmenler öncelikli olarak değerlendirilmektedir. İşe girdikten sonra ise tamamen kişinin sorumluluk anlayışı, analitik yeteneği, çalışkanlığı, iş performansı, potansiyeli, işe ve şirketine bakış açısı, ekip uyumu gibi unsurlar kariyer gelişiminde ön plana çıkmaktadır.

Nordex Türkiye’de finans fonksiyonu adına Covid-19 sonrasında verimlilik ve sürdürülebilirliğin artırılabilmesi için yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Nordex Türkiye’de finans ekibinde işine hâkim, güvenilir ve çalışkan, sorumluluk sahibi bir ekiple çalışmaktayım. Bu ekibin oluşumunda son yedi yıldır çalışmalar yapıp, kariyerlerininin planlanmasında ve organizasyonun gelişimine öncülük ettim. Nordex Türkiye’de hem şirket faaliyetlerinde hem de finans departmanında verimlilik bizim için çok önemlidir. Özellikle iş yaparken dijitalleşme ve yeni süreçlere
adaptasyon, uzmanlaşma girişimlerimizi devam ettirmekteyiz. Covid-19 salgını sürecinde de gelişen teknolojiler finans tarafında iş yapma yöntemlerini uzun zaman önce değiştirdi ve değiştirmeye daha da devam edecek. Şirketimizde tüm departmanlarımızda entegre ERP sistemleri ve neredeyse her birimde elektronik programların kullanımı yapılmaktadır.

Bu imkân gerek finans departmanımız gerekse de diğer iş birimlerimizde evden çalışma imkânınını sağlamaktadır. Bilahare olarak da, mali idarenin de son yıllarda geliştirdiği elektronik ortamdaki uygulama setleri ile mali işler artık manuel işten sıyrılmış, neredeyse tamamen elektronik ortama taşınmıştır. Sonuç olarak teknoloji değişimi ve gelişimini Nordex Türkiye olarak finans bölümümüzde başarılı olarak uyguladık ve bunun da meyvelerini pandemi döneminde görme imkânımız oldu.

Sizin için finans departmanında çalışan bir personelin olmazsa olmaz genel nitelikleri nelerdir?

Finansın tüm dünyada genel geçer bir meslek olması ve küresel sermaye uygulamaları nedeniyle evrensel olduğunu düşünüyorum. Uygulanan prosedürler ve süreçler şirketlerin faaliyet gösterdikleri endüstrilere göre detaylarda değişebilir ama temelde çalışandan beklentiler ve yaklaşımlar aynıdır. Çalışanlarda aradığımız ilk özellikler olarak çalışma azmi, sebat ve analitik düşünme diyebilirim. Bu Nordex Türkiye’de finans bölümünde çalışan herkeste olmasını önemsediğimiz özelliklerdir. Bunun dışında sorumluluk alma, ekip çalışmasına uyumluluk, yapıcı bir sorgulama içinde bakması, görüşlerini
ekip içerisinde paylaşabilme, dış dünyaya ve yeniliklere karşı adaptasyon yeteneğinin kuvvetli olması aradığımız diğer temel özelliklerdir. Bunu çalıştığım yabancı sermayeli ya da yabancı ortaklı tüm şirketlerde gözlemleme imkânı buldum.

Servet İsen, Nordex Türkiye Finans Direktörü

Global bir firmanın Türkiye ayağında, büyük bir organizasyonun finansal faaliyetlerini yürütüyorsunuz. Bize biraz sektördeki geçmişiniz ve mevcut sorumluluklarınızdan bahsedebilir misiniz?

Türkiye’deki finans operasyonları dolayısıyla benim görev ve sorumluluklarım tabiidir ki global şirketin ve sorumlu olduğumuz bölgelerin operasyonlarıyla paralel yürümektedir. Nordex grubunda çalışmadan evvel rüzgâr enerjisi alanına 2008 yılından itibaren proje fizibilite çalışmalarıyla dahil oldum, Nordex Enerji A.Ş.’de çalışmaya başladıktan sonra sektörde büyük bir değişime tanıklık ettim. Şirketimiz büyük bir yatırım hamlesine girişti ve Türkiye’de yerli ekipman üretimi yatırım projelerinde üst yönetimimiz öncülüğünde çalışan Alman ve Türk ekibimize katkılarım oldu. Nordex grubu yerel üreticileri ile birlikte hem yurtiçinde hem de yurtdışındaki projeleri için üretim yapan, sektörde ihracat odaklı dönüşümün ve başka global tedarikçilerin Türkiye’ye gelmesine ön ayak olan adımlar atıldı; özellikle İzmir’de istihdamın ciddi bir şekilde artırılmasında katkıda bulunuldu.

Şirketimizin finans bölümündeki operasyonlarımıza da gelirsek, şirketin mali sonuçlarının İFRS/TFRS bazında düzenli olarak raporlanması, uluslararası vergi ve Kamu Gözetim Kurulu mevzuatına uyum ve raporlama konularında sistematik uygulamaların yerleşmesine ekibimde bulunan değerli arkadaşlarımla öncülük ettik. Bunun yanında nakit ve alacak yönetimi, mali ve vergisel sonuçların pekiştirilmesi, denetim ve kontrol faaliyetlerini finans ekibimizle birlikte yürütmekteyiz.

Nordex Türkiye’nin ülkemizde geçmişi ve piyasadaki konumu hakkında bilgi alabilir miyiz?

35 yıllık deneyim ile 30’dan fazla ülkede rüzgâr türbini kurulumu yapan Nordex’in Türkiye’deki ilk faaliyetleri 2007 yılında imzalanan Yuntdağ projesi ile başladı. Bugüne, 2020 yılına geldiğimizde Türkiye’de biri İstanbul’da biri İzmir’de bulunan iki ofisimizle bünyemizde 300’e yakın Türk çalışan sayısına ulaştık, 35’ten fazla mevcut yatırımcıyla, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinin tamamında 76 rüzgâr elektrik santrali projesini hayata geçirmiş durumdayız. Bugün Nordex grubunun toplamda 780 adet türbini rüzgâr kaynağından Türkiye’ye temiz enerji sağlıyor.

2020 Temmuz ayı Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu’na göre, Türkiye’nin toplam rüzgâr enerjisi kurulu gücü 8,288 MW’a ulaşmış durumdadır. Nordex Türkiye olarak, toplam 2133 MW’lık kurulu gücümüz ve yaklaşık %26 mertebesindeki pazar payımızla, sektör liderliğimizi güçlü mühendislik ve teknisyen ekiplerimizle her geçen gün büyütmeye ve sektörde fark yaratan uygulamalar geliştirmeye devam ettireceğiz.

N149/4.5

Covid-19 süreci hemen hemen tüm sektörleri olumsuz etkiledi. Nordex Türkiye ve Nordex global olarak özellikle finansal çerçevede ne tür tedbirler aldınız bu süreçte?

Belirttiğiniz gibi Covid-19 sürecinin neredeyse tüm sektörleri olumsuz yönde etkilediği söylenebilir. Azalan ve geri dönüşü belirsiz talepler dolayısıyla bozulan tedarik zinciri çoğu şirketlerde öncelikle nakit ve işletme sermayesi sorunları yaratmaktadır. İşletmelerin alacaklarını zamanında tahsil edememesi aynı zamanda nakit akışı kısıtlamalarına ve tedarikçi ödemelerini ötelemelerine sebebiyet veriyor. Nordex Türkiye olarak güçlü nakit pozisyonumuz ve sağlam bilanço yapımızı bu dönemde de koruduk, pandemiden bağımsız olarak global finansal politikamız nakit ve işletme sermayesi yönetiminde ciddi önlemler aldık. Nakit odaklı ön ödeme imkânlarını araştırdık ve tüm yatırımcılarımızla birlikte kreditörlerimize zamanında ve şeffaf bilgilendirmede bulunarak, güven sağlayarak karşılıklı iletişimde bulunduk.

Nordex global tarafında ise 2017 yılında 2,7 GW’den 2019 yılında 6,2 GW’ya yaklaşan siparişlerden sonra Delta 4000 türbinlerinin performansıyla sağlanan kapasite artışlarına paralel olarak kısa zaman önce piyasa ile paylaşıldığı üzere Alman enerji şirketi RWE’ye 2700 MW kapasiteli proje geliştirme birimi uhdesindeki yenilenebilir enerji portföyünü vergi ve diğer giderler hariç 402,5 milyon euro bedelle devredilmesi üzerine anlaşmaya varıldı. Diğer önemli gelişmeler de Covid-19 sonrası Almanya Federal Hükümeti’nin kredi garanti programı çerçevesinde 350 milyon euro kredi desteğinin de alınması ve 1,2 milyar euro sendikasyon kredisinin gelecek üç yıl için yenilenmesidir.

Bu gelişmeler Nordex grubunun bilançosunu oldukça sağlamlaştırmakla kalmayıp şirketimizin finansal temelinin sağlam ve sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır. Bu, gelecekte müşterilerimiz ve pazara sunacağımız tüm servis ve ürünlerimizde yüksek kalite ve standartları korumamızı sağlayacaktır.

Yeni normal dönemine ilişkin mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecek için ne tür öngörülerde bulunuyorsunuz firmanız ve sektör açısından?

Yenilenebilir enerji sektöründe pandemiyi bir tür kriz durumu olarak tanımlarsak krize yanıt verme, toparlanma ve geliştirme adımları atılmaktadır. Bu anlamda ilk olarak Türkiye’de yenilenebilir enerji şirketleri olan müşterilerimiz ve biz altyapımızı, ekibimizi çalışır halde tutmaya ve güvenli enerji arzı bakımından elektrik sağlanmasına odaklanmış durumdayız.

2020 yılının ilk yarısında tüm dünyada talep %3 azalmasına rağmen toplam elektrik enerjisinin %10’lık kısmı güneş ve rüzgâr enerjisinden üretilmiştir. Pandeminin başında Nisan ayında Türkiye’de yenilenebilir enerjiden üretilen enerjinin toplam üretilen elektrik içerisindeki payı %10,36’ya kadar çıkmıştır. Bu anlamda ilk olarak yanıt verme gayet başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Bunun dışında pandeminin başından beri ve önümüzdeki dönemde çalışan hareketinin kısıtlanması durumunda kritik personelin görev başında tutulması, faaliyetlerimizin güvenli bir şekilde yerine getirilmesi için acil durum planlamaları yapılmaktadır.

Rüzgâr enerjisi sektöründe yeterli ve kaliteli insan kaynağı bulunmakta ve etkin planlama ile ikinci bir dalganın yaşanması halinde iş gücü üzerindeki kısıtlar zaman içerisinde operasyonel zorluklar olası görülmemektedir.

Bir diğer önemli konu küresel tedarik zinciri dinamiklerinin yeniden değerlendirilmesinin yapılması ve operasyonel bölgelere optimum malzeme ve ekipman sağlanmasıdır.

Sonuç olarak, sektörümüz yeni normale adaptasyon konusunda üstüne arz güvenliği anlamında yanıt vererek düşeni yapmış, pandeminin yol açtığı bazı zorluklar ve gecikmelere karşın toplarlanmış ve bazı sektörlerde gördüğümüz operasyonel sorunların gelecekte rüzgâr enerjisi sektöründe yaşanmaması için her bakımdan geliştirmeler yapmak için çalışmalarına devam etmektedir.

Gelecek öngörüsü olarak da, pandemiyle de ortaya çıktığı gibi dünyadaki doğal dengeyi bozan nükleer ve fosil yakıtlardan sağlanan enerjilerin her geçen gün azalacağını ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi ve tüketiminin katbekat artacağını öngörmekteyim.

Türkiye rüzgâr enerjisi sektörünü geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rüzgâr, güneş, jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik üretim fırsatları bulunmakla birlikte, uygun tarife garantileri ile desteklenen teşvik mekanizmaları, haliyle bu sektöre yapılan yatırımları yoğunlaştırdı. Ülkemizde enerji sektörü son 10 yılda en kayda değer büyümeyi gösteren sektörler arasında ilk beşte yer alıyor. Bunda rüzgâr enerjisi sektörünün yeri çok büyük. 2010 yılında 1000 MW’ları konuşurken bugün 8300 MW’lara ulaştık. Bu ilerlelemelerin beraberinde getirdiği yan sanayiler ve iş gücü sektörümüzün iyi bir noktaya geldiğinin göstergesidir.

YEKDEM mekanizması sona erdi ve henüz ikame bir sistem de kurulmadı. Bugüne kadarki teşvik mekanizmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni teşvik sisteminin nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Yenilenebilir enerji çevreci ve güvenilir bir yatırım olmasının yanı sıra özellikle fosil yakıtlara bağımlılığı azaltması, enerji çeşitliliğini artırması ve ekonomik olarak oluşabilecek risklerin de önüne geçilebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Bilindiği gibi YEKDEM mekanizması bu yılın sonu itibariyle bitiyor. Enerji sektörü genelinde ve özellikle birebir olarak yenilenebilir enerjide rüzgâr enerjisi yatırımlarının ve yerli üretimin önünü açan en efektif güvence mekanizması olarak YEKDEM mekanizması olduğunu söyleyebiliriz.

Yatırım projelerinin fizibiliteleri döviz bazlı minimum sabit fiyat uygulaması ve yerli teşviklerle daha doğru yapılabiliniyor. Her şeyden önce enerji projeleri uzun vadeli yatırımlar olduğundan bankalar ve finansman sağlayan diğer kuruluşlar için düşük riskli ve yatırımların öngörülebilirliği sebebiyle uzun vadeli, diğer projelere görece daha uygun oranlarda ve daha kolay kredinin verilmesini sağlayabiliyordu.

YEKDEM mekanizması sektörün bugün 8,300 MW’lara çıkmasındaki en büyük etkendir. Nordex grubu olarak ve diğer türbin üreticileri bu teşvik sistemine uyum sağlayabilmek için know-how ve üretim anlamında ekipman üretiminde uzmanlaşmış uluslararası firmalarla birlikte Türkiye’de ciddi yatırımlar yaptık. Bunun akabinde yerli alt ekipman üretimi yapan diğer firmalarla da iş birliği yaparak onları uluslararası standartlara kavuşturduk.

Sadece ekipman üretimi değil, danışmanlık, servis-bakım, lojistik, projelere ekipman desteği sağlayan firmalar da çok ciddi ilerlemeler kaydetti ve bugün dünya standartlarında ekipmanların yanında yetişmiş teknik eleman ve uluslarası düzeyde Türk yöneticilerimizin liderlik ettiği ekiplerimiz oldu.

YEKDEM mekanizmasının benzer bir mekanizma ile bir süre daha sürdürülmesi gerektiğini düşünmekle birlikte; YEKDEM’in değişen halinin bankaların finansman açısından kabul edebileceği ve yerli malı teşviğinin devam edeceği bir sistem olmasını sektördeki ivmeyi devam ettirebileceğini belirtebilirim.

Yerli üretimin de desteklendiği yeni bir destek mekanizması, ülkemizde üretim yapan ve üretimlerinin büyük bir kısmını yurtdışına ihracat yoluyla türbin üreticisi büyük firmalara satarak ülkemize başta döviz ve istihdam kazandıran kanat, kule, ankraj ve jeneratör üreticisi firmaların mevcut yerli operasyonlarını destekleyecektir.

Enerji Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar neticesinde Türkiye’de toplam rüzgâr potansiyelinin yaklaşık 48 GW olduğu biliniyor; öyleyse bu potansiyelin değerlendirilebilmesi için sektörün tüm paydaşları olarak üreticiden yatırımcıya, politika belirleyen siyaset kurumuna ve regülatör olarak kamu otoritesine çok iş düşüyor.

Bizim de türbin üreticisi olarak temennimiz en azından benzer bir mekanizma ile Türkiye’de rüzgâr enerjisi potansiyelinden daha yüksek oranlarda faydalanılmasıdır.

Nordex Türkiye, Finans Ekibi: Emre Anduv, Ecem Kazmaz, Servet İsen, Ezgi Dinçer, Tuncay Artış

Türkiye piyasasındaki rekabet ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nordex grubunun faaliyet gösterdiği otuzdan fazla ülke içerisinde Türkiye dördüncü en büyük pazar konumunda bulunuyor. Nordex, Türkiye’de multi-megavatt türbin üreticileri içerisinde dünya çapında olduğu sıradan daha yüksek bir sıradadır ve 2016 yılından itibaren sektör lideri olarak konumlanmıştır. Böylece Türkiye’deki faaliyetlerimizin global operasyon açısından ne denli önemli olduğu kanıtlanmış oluyor.

Her ülkede olduğu kadar elbette rekabet ülkemizde de var ancak Türkiye pazarında daha çok Avrupa menşeli türbin üreticilerinin tercih edildiğini görüyoruz, bunu pazar paylarından da anlayabiliyoruz, özellikle de sektörün ihtiyaçlarını önceden görüp ülkemize daha önce yatırım yapan Alman türbin üreticilerine ciddi bir güven var. Bu da bize düşen yükü hem artırıyor hem de bizi motive ediyor.

Yatırımcılar daha evvel genel olarak söylemek gerekirse rüzgâr enerjisinde geliştirdikleri ilk projelerinde türbin tedariki yaptıkları firmalarla çalışmaya devam etmeyi tercih ediyordu, fakat bu eğilim zaman içinde kırılmaya başladı ve biz daha önceden çalışma imkânı bulamadığımız büyük enerji yatırımcılarına türbin tedariği ve servis bakım anlaşmaları imzalayıp başarıyla türbinlerini devreye aldık. Özellikle Nordex grubunun bir hub’ı olarak faaliyet gösterdiğimiz Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi’nde, destek verdiğimiz yakın pazarlar olan Doğu Avrupa ülkeleri ve Uzakdoğu’da Çin ve Japonya’ya dek uzanan uzman ve güçlü organizasyonumuz, yerli ekipman üretiminde öncü ve yenilikçi firmalardan olması ve verdiği sözleri tutması bu başarının arkasındaki en itici güçtür.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Son olarak, profesyonel yöneticiliğin olmazsa olmaz unsuru olarak gördüğüm insani-manevi tatmin anlamında da ülkemizin rüzgâr sektöründe daha ileri gitmesinde çorbada bir tutam da olsa tuzum bulunmasını sağlayan, bana güvenen değerli yöneticilerime ve başta finans departmanımız olmak üzere tüm ekip arkadaşlarımıza teşekkür ederim.

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Genel

ENERCON ve Enerjisa Üretim, YEKA-2’nin ikinci aşaması için türbin anlaşması imzaladı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enercon ve Enerjisa Üretim, WindEurope Bilbao etkinliğinde YEKA-2 projeleri kapsamında 250 MW’lık türbin sevkiyat sözleşmesi imzaladı. 750 MW’lık türbin teslimat anlaşmalarının başarılı bir şekilde yerine getirilmesinin ardından imzalanan anlaşma ile 1.000 MW’lık projenin tamamlanması için önemli bir adım atıldı. 250 MW kapasite için imzalanan anlaşma kapsamında, 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 Rüzgar Türbini teslim edilecek.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün önde gelen şirketlerinden ENERCON ve Enerjisa Üretim, İspanya’nın Bilbao kentinde düzenlenen WindEurope etkinliğinde Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de katılımıyla gerçekleştirilen imza töreninde, YEKA-2 projesi kapsamında iş birliklerine devam ettiklerini duyurdu. 20 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen imza töreninde; ENERCON CEO’su Udo Bauer, ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, Enerjisa Üretim Satın Alma Genel Müdür Yardımcısı Aziz Ünal ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden de yer aldı.

Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün öncü firmaları olarak, yaptıkları iş birliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine önemli katkılarda bulunan Enercon ve Enerjisa Üretim, bu katkıyı sürdürmeye devam ediyor. 2022’nin Ekim ayında gerçekleştirdikleri stratejik bir anlaşma ile YEKA-2 Projesi’nde toplam 1000 MW’lık bir kapasite için çerçeve anlaşması imzalayan şirketlerin bu projesi, Türkiye rüzgar enerjisi endüstrisinin sürdürülebilir geleceği için önemli bir adımı temsil ediyor. İlk fazda başarıyla tamamlanan 750 MW’lık türbin sevkiyat anlaşmalarının ardından, bugün geriye kalan 250 MW’lık kapasite için 60 adet Enercon E-138 EP3 E2 rüzgar türbini içeren sevkiyat anlaşması ile projenin tamamlanmasına bir adım daha yaklaşılarak, toplam 1000 MW’lık kapasite için türbin üretimine yeşil ışık yakılmış oluyor. Bu gelişme, YEKA 2 Projesi’nin başarılı bir şekilde ilerlediğini gösterirken, Türkiye temiz enerji hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor.

Törende konuşan ENERCON CCO’su Uli Schulze Südhoff, şunları söylüyor: “Türkiye, rüzgar türbinlerinin üretimi, satışı, kurulumu ve servisi açısından ENERCON için odak pazar olmaya devam ediyor. Büyük perspektifler sunuyor ve yetkili makamlar tarafından muazzam bir destek alıyoruz. Ülkenin yenilenebilir enerjinin ve özellikle de kara rüzgârının yaygınlaştırılması konusunda net bir kararlılığı var. Türkiye’deki sahalarda son derece güvenilir olduğu kanıtlanmış, sınıfının en iyisi rüzgar türbini teknolojisini sağlayarak müşterimiz Enerjisa Üretim ile birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki hedeflerini desteklemekten memnuniyet duyuyoruz. Enerjisa Üretim’e güvenleri için teşekkür ediyor ve verimli iş birliğimizi sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.”

ENERCON Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika Bölge Başkanı Arif Günyar, yapılan anlaşma ve projenin önemine dair şu açıklamalarda bulunuyor: “ENERCON olarak, partnerimiz Enerjisa Üretim ile 2022 yılında Avrupa’da tek kalemde imzalanan en büyük 1000 MW ilk çerçeve anlaşmasını gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. YEKA II ihalesinin getirdiği derin yerlilik kapsamlarına uygun olarak, yerli aksam ile gerçekleşecek olan projelerimiz, mevcut yerli üretim ve sanayinin devam etmesi ve derinleştirilmesi açısından önemli bir mihenk taşı olmuştur.”

Enerjisa Üretim Rüzgâr Santralleri Yatırımlar Genel Müdür Yardımcısı Ezgi Deniz Katmer, “1.000 MW YEKA 2 Projesi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektörüne tarihi bir yatırımdır. ENERCON iş birliğiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’de kurulacak her üç rüzgar türbininden biri Enerjisa Üretim imzasını taşıyacak ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına yön verecek” diyor.

İlk YEKA projesi Akköy RES’in devreye alınması

İlk faz için rüzgar türbinlerinin üretimi devam ederken ENERCON, Aydın’ın Didim ilçesindeki 25,2 MW kapasiteli 6 adet E-138 EP3 E2 türbininden oluşan ilk YEKA projesi Akköy Rüzgar Santrali’ni 2023 yılı sonunda devreye alarak YEKA 2 yolculuğuna başarılı bir başlangıç yapıyor. ENERCON Bölge Başkanı Arif Günyar, şunları ekliyor: “Projelerin başarılı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunan tüm ekiplerimize, tedarikçilerimize ve alt yüklenicilerimize minnettarız. Enerjisa Üretim ile birlikte ENERCON ekipleri de projelerin başarıyla hayata geçirilmesi için yoğun çaba ve hazırlıklarını sürdürüyor.”

Devamını oku

Rüzgar Türbini İmalatçıları

Ahşap kule, daha yeşil rüzgar türbinleri için fırsat sunuyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

Büyük ölçekli uygulamalar için doğanın karbon elyafı olan lamine ahşaptan yapılmış zorlu tasarımlar geliştiren İsveçli ahşap teknolojisi şirketi Modvion, rüzgar türbinlerini daha da yeşil hale getirebilecek ahşap bir tasarım sunuyor. Modülleri ve ahşabı bir araya getirmenin devrim niteliğinde bir yolunu sunan Modvion, patentli çözümüyle rüzgar türbinleri için ahşaptan kule sunuyor. Geçmişin yel değirmenlerinden esinlenilen bu tasarımla Modvion, ahşaptan inşa ettiği kule ile türbinin karbon ayak izini %90’dan fazla azaltıyor.

Firmanın İcra Kurulu Başkanı Otto Lundman, “Dünya bir iklim kriziyle karşı karşıya ve enerji kaynaklarını değiştirmemiz gerekiyor. Rüzgar enerjisi sahip olduğumuz en verimli ve cazip enerji kaynaklarından biri. Biz bu değeri daha da artırıyoruz” diyor.

Kanatlar ve makineler endüstri standardı ekipmanlar olsa da, bu yaklaşım Avrupa’nın en büyük enerji şirketlerinden bazılarının ilgisini çekiyor. Vestas Wind Systems A/S daha küçük bir tanıtım modelini gördükten sonra, firmanın %15’ini satın alıyor, İtalyan Enel Green Power SpA bir iş birliği anlaşmasına varıyor. İsveçli Vattenfall AB firmasının ortağı olduğu Almanya’nın RWE AG firması da Mart ayında Modvion’un ahşap kulelerini gelecekteki projelerinde kullanmak üzere bir sözleşme imzalıyor.

Konuyla ilgili Vestas Ventures İcra Kurulu Başkanı Todd O’Neill, “Müşterilerimizin birçoğu, Modvion’un yolculuğunun nasıl bir parçası olabileceklerini öğrenmek için proaktif bir şekilde sorular soruyor. İş birliğimizin artmasını bekliyoruz” açıklamasında bulunuyor.

Ahşap kulenin avantajları

Modvion, rüzgar türbinlerinde ahşap kulenin avantajlarını şu şekilde açıklıyor: “Yüksek rüzgar türbini kuleleri inşa etmenin en büyük zorluğu lojistiktir. Bu kadar devasa yapıları nasıl yerine yerleştirirsiniz? Kuleler uzadıkça lojistik zorluk da artar. Patentli çözümümüz, sıradan yollarda sıradan kamyonlarla taşımayı mümkün kılar. Bizim için köprüler, tüneller ve dolambaçlı yollar sorun değil. Lamine ahşabın çeliğe kıyasla üç büyük avantajı vardır: Ahşabın daha hafif bir yapıya olanak tanıyan daha yüksek bir özgül gücü vardır. Yüksek çelik kulelerin kendi ağırlıklarını taşıyabilmeleri için ekstra kuvvete ihtiyaçları vardır; ahşap kulelerin ise buna ihtiyacı yoktur. Son olarak, modüler ahşap kulelerimiz tutkalla birleştirilirken, modüler çelik kuleler düzenli kontrol gerektiren çok sayıda cıvata gerektirir.”

Devamını oku

Rüzgar Türbini İmalatçıları

WWW’nin yeni tasarımı, deniz üstü rüzgar türbinlerinde geleneğe meydan okuyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

Norveç merkezli World Wide Wind, tersine dönen dikey eksenli rüzgar türbini teknolojisi VAWT ile deniz üstü rüzgar enerjisinde geleneğe meydan okuyor. Ters yönde dönen dikey türbinler, yüzen açık deniz rüzgar projeleri için verimi radikal bir şekilde artırabilirken, LCoE’yi azaltıyor. Uzmanların deniz üstü rüzgar enerjisinde maliyeti yarı yarıya indirebilecek son derece yenilikçi bir türbin olarak yorumladığı bu teknoloji, önümüzdeki günlerde test aşamasına geçiyor.

19 metre uzunluğundaki 30 kW’lık prototip ile teste başlayacak tersine dönen dikey eksenli rüzgar türbininin, çok daha büyük 1,5 MW’lık bir sonraki prototipinin 2025 yılında teste başlayacağı açıklanıyor. World Wide Wind, 2030’dan önce ise, yaklaşık 400 metre uzunluğunda olacak 24 MW türbini piyasaya sürmeyi planlıyor.

Deniz üstü rüzgar enerjisine yönelik yazılım, veri analizi ve istihbarat çalışmaları sunan Aegir Insights’ın paylaştığı araştırmaya göre, İskandinav ülkesinin güneybatısının açıklarında yer alan pilot çalışma planlandığı gibi giderse, 2025 yılına kadar 1MW’lık bir amiral gemiye ve daha sonra 10 yıl dolmadan şu anda Avrupa açıklarında faaliyet gösteren geleneksel üç kanatlı yüzer ünitelerden potansiyel olarak %75 daha düşük bir fiyata şebekeye güç akıtabilecek devasa 24MW’lık bir modele geçişi hızlandıracak.

Türbini eşsiz yapan tasarımı

WWW’nin ters yönde dönen VAWT teknolojisi, basit bir anlatımla şu yapıdan oluşuyor: Ağır jeneratör işinin tamamı suyun altında ve türbinin yüzen dubasının altında yer alıyor. Bu, her şeyin suya batmasını önlemek için tabana yeterli ağırlık ekliyor ve yalnızca bir dizi bağlama çapası gerektiriyor. Jeneratörün rotoru ve statoru her biri ana kule gövdesinden 45 derecelik açıyla üç kanat çalıştıran bir çift dikey eksenli türbine bağlanıyor. Alt türbin bir yönde dönecek şekilde ayarlanıyor ve alt türbinin ortasından geçen bir direğe monte edilen üst türbin ise diğer yönde dönecek şekilde ayarlanıyor. Bu şekilde de kanatlar, yelkenli teknelerde olduğu gibi çoğu yerde rüzgardan faydalı tork elde ediyor.

Devamını oku

Trendler