Connect with us

Yeni Yeşil Yol, 7. İstanbul Karbon E-Zirvesi’nde tüm yönleriyle ele alındı

Published

on

TSKB ve sürdürülebilirlik alanında danışmanlık hizmeti veren iştiraki Escarus’un İklim Finansmanı Sponsorluğunu üstlendiği, 7. İstanbul Karbon E-Zirvesi gerçekleştirildi. “İklim Dirençli Türkiye İçin Yeşil Toparlanma: Atık ve Enerji Yönetiminin Rolü” başlıklı zirvede, Türkiye’nin iklim direncinin yükseltilmesine yönelik strateji ve uygulamalar ele alınırken, TSKB ve Escarus ‘Yeni Yeşil Yol: Fırsatlar ve Zorluklar’ başlıklı oturuma ev sahipliği yaptı.

Zirve’de TSKB ödüle layık görüldü

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) ve sürdürülebilirlik çözümleri ile iş dünyasının dönüşümü yönünde danışmanlık hizmeti veren iştiraki Escarus’un İklim Finansmanı Sponsorluğunu üstlendiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’nin (SÜT-D) ana destekçisi olduğu 7. İstanbul Karbon E-Zirvesi gerçekleştirildi. ‘İklim Dirençli Türkiye İçin Yeşil Toparlanma Atık ve Enerji Yönetiminin Rolü’ başlıklı zirvede, Türkiye’nin iklim direncinin yükseltilmesinin yanı sıra ekonomi ve iş dünyasına yönelik strateji ve uygulamalar ele alındı. Escarus moderatörlüğünde gerçekleşen ve TSKB, Kalkınma Yatırım Bankası ile EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) yöneticilerinin panelist olarak yer aldığı ‘Yeni Yeşil Yol: Fırsatlar ve Zorluklar’ başlıklı oturumda yeşil strateji ve yaklaşımlar konusunda güncel yönelimler, fırsatlar, zorluklar ve beklentiler değerlendirdi.

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’nin karbon ayak izini düşürerek ülkemizin iklim krizine karşı direncini artıran kuruluşları ödüllendirdiği E-Zirve’de TSKB, “Yenilikçi Sürdürülebilir Finansman Çözümleri” kategorisinde ödüle layık görüldü.

Avrupa Yeşil Mutabakatı sadece bir karbon ticareti meselesi değil

‘Yeni Yeşil Yol: Fırsatlar ve Zorluklar’ başlıklı oturumun moderatörlüğünü üstlenen Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na yönelik değerlendirmesinde, “Avrupa Yeşil Mutabakatı sadece bir karbon ticareti meselesi değil, büyük bir zihni dönüşümün işaret fişeğidir, bir iktisadi paradigma değişikliğine yönelik öncü göstergedir” ifadelerini kullanırken, panelin başlığına yönelik şu açıklamalarda bulundu: “Bütün bu süreci özetlemek için üç kritik kelime olduğunu düşünüyoruz: Birincisi ‘yeni’. Çok eskiden beri dünyanın çok çeşitli bölgelerinde birtakım yıpratıcı hava olayları meydana gelirdi. Artık bu olayların tekrarlanma sıklıkları ve şiddetleri artmaya başladı. Bu sene Akdeniz kuşağındaki birçok Avrupa ülkesi yangın felaketleriyle mücadele etti, Karadeniz Bölgesi çok şiddetli sel felaketleriyle karşı karşıya kaldı. Teksas’ta, eyaletin sakinlerini konfor standartları açısından neredeyse yüz sene öncesine döndüren, elektriksiz ve doğal gazsız bırakan ve bir anda bastıran dehşet kış şartları yaşandı. Dolayısıyla baştan aşağıya yeni bir durumla karşı karşıyayız. Neden ‘yeşil’? Çünkü bu yeni duruma üretilecek cevabın temel rengi yeşil. İklim Anlaşması’ndan AB Yeşil Mutabakatı’na ve IMF’nin yeşil toparlanma çağrısına kadar küresel düzeyde karşılık gören bütün politika metinleri yeşil bir tutum öneriyor. Son olarak ‘yol’. İklim değişikliğiyle mücadelede bir mutabakat sağlanması çok uzun süre aldı ama geldiğimiz nokta itibarıyla bu uzun ince yol, çok şeritli bir otobana dönüşüyor. Artık Biden yönetimiyle birlikte ABD’nin, yeni pozisyonu ile Çin’in, Kıta Avrupası’nın ve İngiltere’nin karşılıklı müzakere ve liderliği ile yürütülen yeni bir döneme girdiğimizi görüyoruz” dedi.

Enerji ve kaynak verimliliği ile döngüsel ekonomiye odaklanmak

İklim krizindeki eğrinin nasıl değişeceğine yönelik değerlendirmelerde bulunan Tulu Ertem, “Bugün geldiğimiz noktada iklim problemi her birimizin hayatına yansımaya ve şirketlerin finansal boyutunu etkilemeye başladı. Artık finansmanlara ulaşmak için iklim risklerini devlet ve özel sektör olarak gündemimize almamız gerekiyor. Enerji ve kaynak verimliliği ile döngüsel ekonomi önümüzdeki dönemde yatırım yapmamız gereken alanlar. Bu konulara odaklandığımız takdirde uluslararası finansmandan aldığımız pay yükselecektir. Bu dönemi bir fırsat olarak görmeliyiz. Öte yandan iklim değişikliği artık dört mevsim gibi bir gerçek haline geldi. İklim değişikliğinin mutlaka çocuklarımızın eğitimine bir ders olarak girmesi gerekiyor” dedi.

Şirketlerin bu alanda yapması gereken çalışmalara da değinen Ertem, “Proseslerimizde enerji ve kaynak verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımı, kirlilik önleme ve döngüsel ekonomi alanına odaklanmak gerekiyor. Adaptasyon yatırımlarını yapmak ve sera gazlarını ölçmek önemli başlıklardan biri. En başta üretimimiz kaynaklı emisyonları azaltmamız şirketlerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için önemli bir konu haline geldi. Yurt dışında ürünlerimizi raflarda görmek istiyorsak bunları yapmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Bilim temelli hedefler kapsamında da birçok çalışma yürüttüklerini belirten Ertem, “Temel amacımız emisyonu yerinde azaltmak olmalı. Aslında çok basit önlemlerle çok ciddi azaltımlar sağlayabiliyoruz. Örneğin yangın söndürücü gazı. Mevcut gaz yerine sera gazı etkisi daha düşük gaza geçiş yaparak gaz kaçakları nedeniyle ortaya çıkan emisyonlarda ciddi azaltımlar sağlayabileceğimizi gördük. Ayrıca elektrikli araca geçiş ve mevcut makine ekipmanlarımızı yenileme gibi önlemlerle kısa sürede hedeflerimize ulaşabileceğimizi öngörüyoruz” dedi.

Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına yönelik krediler

TSKB Mühendislik ve Teknik Danışmanlık Bölümü Grup Yöneticisi Tulu Ertem, oturumda yaptığı konuşmasında TSKB’nin çalışmaları hakkında detaylı bilgi verdi. TSKB’nin kredi portföyünün yüzde 90’ının BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına dokunan yatırımlardan oluştuğunu söyleyen Ertem şöyle konuştu: “TSKB bugüne kadar hidroelektrik santral, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyogaz olmak üzere 375 adet yenilenebilir enerji projesini finanse etti. Bu da yaklaşık 7150 MW, yani Türkiye’nin kurulu gücünün yüzde 13-14’ü gibi bir rakama denk geliyor. Finanse ettiğimiz projelerin dağılımlarına bakıldığında rüzgâr ve güneş enerjilerinin artış trendinde olduğunu söyleyebiliriz. 2021 yılında Türkiye İklim Riskleri Raporu’nu yayımladık ve bu rapor kapsamında finansal etki ve hedeflerimizi oluşturduk. 2030 yılına kadar sürdürülebilir kalkınma amaçlı kredilerimizin 8 milyar doların üzerinde olmasını hedefliyoruz. Aynı süre içerisinde iklim değişikliği ve çevre odaklı SKA’lara dokunan kredi portföyümüzü de yüzde 60 seviyesinin üzerine çıkarmak bir diğer hedefimiz. Faaliyetlerimizin yarattığı etki boyutuna ilişkin olarak bilim temelli hedeflerimizi belirledik. Dünyada henüz Science Based Target Initiative tarafından hedefleri onaylanan herhangi bir finans kuruluşu bulunmuyor. TSKB olarak bu onayı almak için çalışmalar başlattık ve kapsam 1 emisyonlarımızı 2030 yılına kadar yüzde 42, 2035 yılına kadar da yüzde 63 azaltmayı taahhüt ettik. Öte yandan, finanse ettiğimiz yatırımların karbon emisyonlarını nasıl ölçeceğimize dair çalışmalara da başlamış bulunuyoruz.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Genel

COP28, doğa için küresel finansmanı ve birliği harekete geçiriyor

Published

on

By

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında gerçekleştirilen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde başladı. BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Khalifa Al Mubarak, COP28’den COP30’a kadar iklim eyleminde doğanın rolünü pekiştirerek, 1.7 milyar dolarlık doğa koruma finansmanını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını belirten Al Mubarak, Gana hükümetinin ‘Dirençli Gana’ planına ilk etapta 30 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Liderlerin, yerli halk ve yerel toplulukların geçim kaynaklarına ve kalkınma hedeflerine yatırım yapmanın kritik önemini vurgu yaptığı zirvede, Belem’deki COP30’a doğru entegre doğa-iklim eylemi için ortakları ve kaynakları harekete geçirecek bir BAE-Brezilya ‘COP-to-COP’ ortaklığı duyuruldu.

İklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı, BAE’nin ev sahipliğinde başladı. Bu yıl 28’incisi düzenlenen ve 12 Aralık’a kadar sürecek olan konferansın ana gündeminde, 2015 yılında Paris’te anlaşmaya varıldığı gibi küresel ısınmayı 1,5 derecede sabit tutma amacının canlandırılması ve hükümetlerin iklim eylemi vaatlerini daha kapsamlı hale getirecek bir anlaşmaya varılması yer alıyor.

Zirvede konuşan COP28’in BM İklim Değişikliği Üst Düzey Sorumlusu Razan Khalifa Al Mubarak, “Doğanın tam ve en bütüncül haliyle iklim eyleminin bir önkoşulu olarak tanınmasını, desteklenmesini ve finanse edilmesini sağlamak COP28 Başkanlığı için bir öncelik olmuştur. Devlet dışı aktörlerin desteği ve finansmanıyla birleşen bu olağanüstü siyasi liderlik, doğanın sadece bu görev için değil, gelecekteki tüm görevler için temel rolünün kanıtıdır” dedi.

Zirvede devlet başkanları, Paris Anlaşması ve kısa süre önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni hayata geçirmek üzere doğa-iklim eylemine odaklanan ulusal ve bölgesel yatırım planlarını ve ortaklıklarını açıkladı:

– BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Al Mubarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gana’nın ‘Dirençli Gana’ planına 30 milyon dolarlık ilk yatırımla birlikte doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını açıkladı. ‘Dirençli Gana’, Gana Devlet Başkanı Nana Akufo-Addo tarafından Kanada, Singapur, Amerika Birleşik Devletleri ve LEAF Koalisyonu gibi diğer özel sektör uyumlu girişimlerden gelen 80 milyon dolarlık ek destekle başlatıldı ve son olarak BAE’nin 30 milyon doları eklendi.

– Tonga Başbakanı Siaosi ‘Ofakivahafolau Sovaleni, 2030 yılına kadar ülkelerin sularının ve münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 30’unun korunmasını amaçlayan ve ay yüzeyinden daha büyük bir alanı temsil eden ‘Unlocking Blue Pacific Prosperity Plan’ için Bezos Earth Fund’dan Gelişmekte Olan Pasifik Küçük Ada Devletleri’ne (P-SIDS) 100 milyon ABD doları finansman sağlanacağını duyurdu.

– Aralarında Bloomberg Philanthropies, Builders Vision ve Oceankind’in de bulunduğu bir grup hayırsever, Okyanus Direnci İklim İttifakı (ORCA) kapsamında, hassas deniz alanlarının korunmasını, okyanus temelli azaltım çabalarını ve iklim etkileri üzerine araştırmaları hedefleyen 250 milyon dolarlık yeni finansmanı duyurdu.

– Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğrulanabilir karbon kredisi işlemleri yoluyla koruma ve yerel kalkınmanın özel finansmanını teşvik etmek amacıyla Papua Yeni Gine için 100 milyon ABD Doları, Kongo Demokratik Cumhuriyeti için 60 milyon ABD Doları ve Kongo Cumhuriyeti için 50 milyon ABD Doları olmak üzere 3 orman finansman paketi açıkladı.

– Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ve Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Endonezya’nın öncü FOLU Net Sink 2030 planını desteklemek üzere 100 milyon dolarlık bir ortaklığı açıkladı.

– Asya Kalkınma Bankası, OPEC Fonu, Suudi Arabistan, AFD, Fransa ve Yeşil İklim Fonu bünyesindeki ASEAN Katalitik Yeşil Finansman Aracı ile birlikte, 2030 yılına kadar doğa odaklı iklim projelerine 2 milyar ABD doları daha ek özel finans sermayesi seferber etmek amacıyla kalkınma ortaklarından 1 milyar ABD doları seferber etmeyi taahhüt eden yeni bir girişim olan Doğa Finans Merkezi’ni duyurdu.

145 ülkenin 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul ettiği COP26’nın Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu pekiştiren bu doğa-iklim planları; 196 ülkenin 2030 yılına kadar toplam doğa kaybını durdurmak için ortak bir çerçeve üzerinde anlaştığı dönüm noktası niteliğindeki Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi de dahil olmak üzere önceki taahhütlerde ilerlemeyi teşvik ediyor. Uyum maliyetlerinde 104 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilecek doğa kaybının ele alınması, 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan CO2 azaltım eyleminin yüzde 30’undan fazlasını sağlama potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 50’si doğrudan veya dolaylı olarak doğaya ve diğer ekosistem hizmetlerine bağlı olduğundan, doğal ekosistemlerin korunması ve restorasyonu, yaklaşık 395 milyar daha fazla iş yaratma ve geçimleri doğrudan doğaya bağlı olan 1 milyar insanı koruma potansiyeli ile ekonomik refahı destekliyor.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

AB, Net-Sıfır Sanayi Yasası’ndaki tutumunu oyladı: Avrupa’da üretilen temiz teknolojiler artırılacak

Published

on

By

Dünya standartlarında bir rüzgar endüstrisine sahip olan Avrupa’nın, iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşabilmesi için 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 30 GW yeni rüzgar santrali kurması gerekiyor. Avrupa rüzgar tedarik zinciri ise, enflasyonist baskılar, rüzgarın genişleme hacimlerindeki belirsizlik ve zayıf ihale tasarımları ile mücadele ediyor. Tüm bunlar, AB’nin enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşmak için yeni üretim tesislerini planlama ve bunlara yatırım yapma kabiliyetini zayıflatıyor.

Temiz teknolojilerdeki üretimini güçlendirmek ve genişletmek için bu yılın başlarında Net Sıfır Sanayi Yasası’nı (NZIA) sunan Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz Salı günü Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle Net-Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) müzakerelerindeki tutumunu oyladı. Parlamento’nun pozisyonunu hazırlayan MEP Christian Ehler, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde (ITRE) Avrupa’nın iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşması için güçlü bir Avrupa rüzgar endüstrisini destekleyen öneri sundu. Avrupa rüzgâr endüstrisi tüm Parlamento üyelerini ITRE görevlerini desteklemeye çağırdı.

Konuyla ilgili değerlendirme paylaşan WindEurope’un açıklamasında, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa’da üretilen temiz teknolojilerin artırılması için oy kullandığı belirtildi. Değerlendirmede görüşlerine yer verilen WindEurope Baş Politika Sorumlusu Pierre Tardieu, “AB, Yeşil Mutabakatı Avrupa’da üretilen rüzgarla gerçekleştirmek istiyor. Yarın Parlamento, Avrupa rüzgâr tedarik zincirini güçlendirerek tam da bunu yapacak somut tedbirleri kabul edebilir. Açık attırma tarifelerinin daha yüksek girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi, Avrupa pazarında adil rekabetin sağlanması ve ‘dibe doğru yarış’ ihalelerine karşı çıkılmasına yardımcı olacaktır. Bu doğru bir hareket tarzıdır. Bu bir güvenlik, istihdam ve özerklik meselesidir” ifadelerini kullandı.

İhalenin Avrupa tedarik zincirinin genişlemesini desteklemesi gerekiyor

ITRE tutumu, rüzgar enerjisi ihale tasarımında önemli değişiklikler içeriyor. İhaleler için açık ve zorunlu ön yeterlilik kriterleri belirleniyor. Bu, Avrupa’nın kritik enerji ve şebeke altyapısının siber saldırılar için kolay bir hedef olamayacağını garanti edecek siber güvenlik ve veri varlığına yönelik yeni kuralları içeriyor.

Geliştiriciler büyük offshore projeleri iptal etmek zorunda kaldı

WindEurope’un paylaştığı değerlendirmede, konuyla ilgili şu açıklamalar yer alıyor: “ITRE Komitesi bir enflasyon endeksleme mekanizması da önerdi. Yetersiz endeksleme şu anda büyük bir sorun. Rüzgar geliştiricileri bu yüzden büyük açık deniz rüzgar projelerini iptal etmek zorunda kaldı. Belirli bir fiyatla ihale kazanmışlardı; ancak daha sonra yüksek enflasyon türbinleri ve bileşenlerini çok daha pahalı hale getirerek rüzgar enerjisi projelerinin ekonomik uygulanabilirliğini riske attı. Rüzgar enerjisi ihalelerinin girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi bu mali açığın kapatılmasına yardımcı olacak ve projelerin devam edebilmesini sağlayacaktır. Bu tür bir endeksleme mekanizması, tüm tedarikçi sözleşmelerinin imzalanması için gereken süre boyunca geçerli olacaktır.”

Müzakereler 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek

Nihai müzakerelerde kabul edilen tedbirlerin tedarik zinciri esnekliğine, teknolojiye ve amaca uygun olmasının kritik önem taşıdığına vurgu yapılan değerlendirmede, şu ifadeler kullanıldı: “ITRE Komitesi ayrıca üye devletlerin ihalelerinde negatif ihale vermeyi bırakmalarını istemektedir. Bu, rüzgar santrali geliştiricilerinin bir rüzgar santrali inşa etme hakkı için hükümetlere ödeme yapmak zorunda olduğu durumdur. Bazı hükümetler, hızlı para kazanmanın bir yolu olarak ihalelerine negatif ihale uygulamasını getirdi; ancak negatif ihale sadece AB’nin enerji dönüşümünü daha pahalı hale getirir. Geliştiriciler için tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gereken ek maliyetler yaratır ve negatif ihale turlarında ödenen para, şirketlerin diğer rüzgar enerjisi projelerine yatıramayacağı paradır. Konsey’in şimdi Net Sıfır Sanayi Yasası’na ilişkin müzakere yetkisini de tamamlaması gerekiyor. Üçlü görüşmeler, yani Avrupa Parlamentosu ve üye devletler arasında Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle nihai bir anlaşma üzerinde yapılacak müzakereler, 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek. Nihai müzakerelerde, kabul edilen tedbirlerin ince ayarlarının yapılması ve tedarik zinciri esnekliği yaklaşımının teknolojiye özgü ve amaca uygun olması kritik önem taşıyacaktır.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

DÜRED Başkanı Murat Durak, deniz üstü rüzgardaki gelişmeleri REIA 2023’te değerlendirecek

Published

on

By

Yenilenebilir enerjinin her alanından Avrupa’daki geliştiriciler, yatırımcılar, finansörler, mali danışmanlar, sektör uzmanları ve brokerları buluşturan Yenilenebilir Enerji Yatırım ve Varlık Yönetimi Konferansı – Renewable Energy Investment & Asset Management Conference (REIA 2023), 30 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında Yunanistan’da düzenleniyor.

Avrupa yenilenebilir enerji sektöründeki son gelişmelerin ele alınacağı konferansın konuşmacıları arasında, Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Durak yer alıyor. Murat Durak’ın konuşacağı “Blowin in the wind: Investing İn Offshore And Floating Wind” Oturumu, konferansın ikinci gününde saat 13:35’te başlıyor.

REIA 2023’te, deniz üstü rüzgar enerjisindeki yatırımların ele alınacağı oturumla ilgili şu açıklama yer alıyor: “Açık deniz rüzgar potansiyelinin %80’i, 60 metreden daha derin sularda bulunuyor ve bu da sınırlı arazi alanına sahip ülkelerde yüzen türbinlere olan ihtiyacı artırıyor. Yüzen rüzgar enerjisi endüstrisi, Avrupalı ​​şirketlerin öncülüğünde 2022 yılı sonuna kadar planlanan 48 GW kapasiteyle hızla genişliyor. Avrupa’nın 2030 yılına kadar 10 GW, 2050 yılına kadar ise 264 GW yüzer açık deniz rüzgarı üretmesi planlanıyor. Yalnızca Birleşik Krallık, yüzer rüzgar projelerine 60 milyon sterlinin üzerinde yatırım yapıyor. Almanya, Türkiye, Portekiz, İspanya ve diğerleri iddialı offshore rüzgar hedeflerini takip ediyor. Zorluklar arasında yeni bir tedarik zinciri ve liman altyapısı oluşturulması yer alıyor. Avrupa, 2022’de rüzgara 17 milyar Euro yatırım yaparak yıllık hedefinin gerisinde kaldı. Yüzen açık deniz rüzgarı gelecek; ancak potansiyelini gerçekleştirmek için önemli altyapı yatırımlarına ihtiyaç var.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Trendler

Copyright © 2011-2018 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com