Connect with us

Hukuk ve Finansal Ç:özümler

EBRD’den 4 bin 300 megavatlık yenilenebilir enerji desteği

Yayın tarihi:

-

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, EBRD Başkanı Odile Renaud-Basso ve heyetiyle video konferans yöntemiyle bir araya gelerek, Türkiye’nin, EBRD’nin en geniş faaliyet gösterdiği ülkelerden biri olduğunu ifade etti.

Bakan Dönmez, EBRD’nin yeşil enerji, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme temalarına Türkiye’nin büyük önem verdiğini vurgulayarak, “2017’de kamuoyuna duyurduğumuz Milli Enerji ve Maden Politikamızın üç sac ayağını oluşturan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması, enerji arz güvenliğinin güçlendirilmesi ve öngörülebilir piyasa koşullarının temini hedeflerimizle EBRD’nin operasyonları büyük oranda örtüşmektedir” değerlendirmesinde bulundu.

EBRD’nin Türkiye’de 2009’dan bu yana özel sektör ağırlıklı olmak üzere 13 milyar avrodan fazla yatırıma destek verdiğine dikkati çeken Dönmez, “Bu tutarın 6 milyar avrodan fazla kısmı sürdürülebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği ile çevre alanlarına ayrıldı” diye konuştu.

Bakan Dönmez, EBRD’nin toplam 4 bin 300 megavatlık yenilenebilir enerji kapasitesinin hayata geçmesine katkı sağladığına işaret ederek, hidrojen, karbon yakalama ve temiz yanma, enerji depolama ve dijital altyapıların geliştirilmesinde de EBRD’nin finansman desteğinin rolünü önemli gördüklerini söyledi.

Bakan Dönmez, EBRD ile iş birliği içinde hazırlanan Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı ile 55 eylemin planlandığını ve yürütüldüğünü belirterek, “Gerek bu alanlarda gerekse AB Yeşil Mutabakatı ile uyum içerisinde geliştireceğimiz yeni AB katkılı mali iş birliği programlarıyla ülkemiz enerji sektöründeki EBRD finansmanının artarak devam etmesini arzu ediyoruz. Bunun için AB Mali Yardımları IPA’nın 2021-2027 yıllarını kapsayan III. Döneminde, Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Fonu çerçevesinde, Bakanlığımız tarafından EBRD ile iş birliği içinde AB hibesi katkılı kredi programları geliştirilmesini planlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin son 10 yılda yıllık ortalama yenilenebilir enerji kurulu güç kapasitesinde yüzde 11 artış görüldüğünü aktaran Dönmez, 2021’in ilk üç ayında devreye giren kapasitenin yaklaşık yüzde 98’inin yenilenebilir kaynaklı olduğunu söyledi.

“Salgında arz sıkıntısı yaşanmadı”

Dönmez, AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde önemli çalışmalar yürüttüklerini belirterek, şunları kaydetti:

“Yeni kurduğumuz Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) ile gerek hidrojen gerekse bor kaynaklarının bir enerji kaynağı taşıyıcısı ve enerji verimliliği aracı olarak değerlendirilmesine ilişkin Ar-Ge çalışmaları yürütüyoruz. Bilhassa, batarya depolamasında kullanmak üzere kullanılan lityumun bordan üretilmesine yönelik Ar-Ge çalışmalarımızı tamamladık, üretim aşamasına geçiyoruz. Bu minvalde, EBRD ile TENMAK arasında hidrojen kullanımına yönelik bir tekno-ekonomik ve düzenleyici yapılabilirlik çalışması gerçekleştirilecektir. Burada yapılacak çalışma, gerek kurumlarımız gerekse özel sektörün katılımıyla bir hidrojen yol haritası oluşturulması yönündeki çalışmalarımıza katkı sağlayacaktır.”

Türkiye’nin geçen yıl Karadeniz’de 405 milyar metreküplük doğal gaz keşfettiğini hatırlatan Dönmez, bölgedeki çalışmaların hızla devam ettiğini ve 2023’te bu gazı şebekeye bağlamayı hedeflediklerini söyledi.

Dönmez, doğal gaz depolamada da kapasitenin 2023’te 11 milyar metreküpe çıkmasını planladıklarını belirterek, üçüncü yüzer LNG depolama ve gazlaştırma ünitesi (FSRU) için Saros bölgesinde çalışmaların sürdüğünü dile getirdi.

Daha rekabetçi doğal gaz piyasası için bu yıl yasal düzenlemelerin planladığını ifade eden Dönmez, “Özel sektörün payının daha da artacağı bir yapı öngörülmekte olup, tüketicilerimize daha rekabetçi şartlarda doğal gaz sağlanması başlıca hedefimizdir.” diye konuştu.

Dönmez, yeşil dönüşüm çerçevesinde AB Yeşil Mutabakatında da daha düşük karbon içeriği ile doğal gazın Avrupa’da da bir geçiş kaynağı olarak muhafaza edilmesinin planladığına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle hidrojen harmanlama gibi teknolojilerle doğal gazın daha verimli ve çevreci kullanımı da gündemde. Dolayısıyla, ülkemiz yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde rekabetçi ortamın sürdürülmesi ve enerji arzında istikrarın sağlanması ile hane halkı ve işletmelerin uygun fiyatlarla enerjiye ulaşmasını teminen doğal gaz altyapısına ilişkin AB desteğinin ve finansal yardımların sürdürülmesi gerektiğine inanmaktadır. Ülkemizin enerji ticaret merkezi olma hedefi yolunda enerji arz güvenliğinin temini, nihai tüketicilerin uygun fiyatlı enerjiye ulaşmasının sağlanması ve iklim değişikliği ile mücadelenin sürdürülmesi adına doğal gaz sektörüne ilişkin yatırımlara EBRD ve AB’nin destek ve finansal yardımlarını sürdürmesi gerektiğini değerlendiriyoruz.”

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Hukuk ve Finansal Ç:özümler

Kitlesel fonlama

Yayın tarihi:

-

Yazar

1. Giriş

Doğrudan fonlama sistemi olan kitlesel fonlama, İngilizce’de “crowdfunding” kelimesinin Türkçe karşılığı olarak türetilmiş bir terimdir. Kitlesel fonlama ile bir ürün, organizasyon ya da projenin dijital platformlar aracılığı ile tanıtılması ve gerçekleştirilmesi için gerekli olan fon doğrudan kitle fonlamasına aracılık eden ve elektronik ortamda hizmet veren platformlar aracılığıyla üzerinden temin edilmeye çalışılır. Kitlesel fonlama ile uygun koşullarda finansmana erişimi kısıtlı olan başlangıç aşamasındaki girişimler, ihtiyaç duydukları sermayeye kavuşabilmektedir. Yatırımcılar ise küçük tutarlı fonlarını birleştirerek gelişme potansiyeli taşıdığını öngördükleri projelere erken aşamada ortak olma ya da finansman sağlama imkânı elde etmektedir. Bu yazıda; kitlesel fonlama platformu, kitlesel fonlama ile projelerine fon sağlayabilecek kişilerin kimler olabileceği, kitlesel fonlama çeşitleri açıklanacak olup Türkiye’de kitlesel fonlamaya ilişkin yasal düzenlemeye değinilecek ve kitlesel fonlamanın Sermaye Piyasası Kanunu’nda tabi olmadığı hükümler üzerinde durulacaktır. 

2. Kitlesel fonlama

Kitlesel fonlama; bir projenin gerçekleştirilebilmesi için geleneksel bankacılık sisteminden ve sermaye piyasalarından fon teminine ilişkin yöntem ve araçlara bir seçenek olarak çok sayıda bireyden, yatırımcıdan veya gruptan platformlar vasıtasıyla fon toplamak suretiyle gerçekleştirilen, özellikle dış finansman ihtiyacı bulunan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ile girişimlerin kaynağa erişmelerine kolaylık sağlayan alternatif bir finansman yöntemidir. 

Özetle, planlanan teknoloji ve/veya üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için kaynak ihtiyacı olan bir projenin ihtiyaç duyduğu fonu sağlamak amacıyla, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenen esaslar dahilinde, Sermaye Piyasası Kanunu’nun yatırımcı tazminine ilişkin hükümlerine tabi olmaksızın, kitle fonlamasına aracılık eden ve elektronik ortamda hizmet veren platformlar aracılığıyla halktan para toplanması faaliyetidir. 

2.1 Kitlesel fonlama platformu

Paya ve/veya borçlanmaya dayalı kitlesel fonlamaya aracılık eden ve elektronik ortamda hizmet veren kuruluşlar platform olarak adlandırılır. Platformların yasaya uygun şekilde faaliyet gösterebilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kitle fonlamasına aracılık etmesine uygunluk verilmesi gerekmektedir. Bu işleme “listeye alınma” veya “listelenme” denir. 

SPK tarafından listeye alınan platformlar https://spk.gov.tr/sirketler/kitle-fonlama-platformlari/listeye-alinan-platformlar adresinden ilan edilmektedir.

Yatırımcı olmak isteyen kişiler platforma üye olmalıdır. Yurt içinde yerleşik ya da yerleşik olmayan tüm gerçek veya tüzel kişiler kitle fonlamasında yatırımcı olabilir. Bunun için kimlik doğrulamalarının yapılması, üyelik sözleşmesinin imzalanması ve kitle fonlaması faaliyetleri genel risk bildirim formunun onaylanması gerekmektedir.

2.2. Kitlesel fonlama ile projesine fon sağlayabilecek kişiler

Girişimciler ve girişim şirketleri, kitlesel fonlama ile projesine fon sağlayabilir. Sermaye Piyasası Mevzuatı’na göre; teknoloji ve/veya üretimle ilgili bir iş fikri olan, bu iş fikri ile ilgili faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için kaynağa ihtiyaç duyan, bu kaynak ihtiyacını paya veya borçlanmaya dayalı kitle fonlaması yoluyla karşılamak isteyen, Türkiye’de yerleşik, gerçek kişiler ve limited veya anonim şirket türündeki tüzel kişiler girişimci kabul edilmektedir.

Sermaye Piyasası Mevzuatı’na göre; Türkiye’de kurulu olan, gelişme potansiyeli taşıyan, teknoloji ve/veya üretimle ilgili projesine kaynak ihtiyacı bulunan, bu kaynak ihtiyacını paya veya borçlanmaya dayalı kitle fonlaması yoluyla karşılamak isteyen anonim şirketler veya limited şirketler girişim şirketi kabul edilmektedir. Kitle fonlaması ile fon toplayan limited şirketlerin toplanan fonların emanet yetkilisi nezdinde açılan bloke hesabına aktarılması öncesinde anonim şirkete dönüşmesi zorunludur.

2.3. Kitlesel fonlama türleri

Kitlesel fonlama platformları; ödül bazlı, bağış bazlı, hisse bazlı ve borç bazlı platformlar olarak 4 farklı kategoriye ayrılır. Sermaye Piyasası Mevzuatı bunlardan sadece hisse ve borç bazlı olanları düzenler. Ödül ve bağış karşılığında kitle fonlaması faaliyeti Sermaye Piyasası Mevzuatı kapsamında değildir. 

En sık kullanılan yöntemlerden biri olan ödül bazlı kitle fonlaması, platform bünyesinde yer alan bir girişime ya da projeye destek olmak isteyen kişilerin hediyelerle ödüllendirilmesini temel alır.

Bağış bazlı kitle fonlaması yöntemi, genellikle sosyal sorumluluk ya da yardım projelerinde uygulanan bir seçenektir. Yardım amacı taşıyan projelere destek olmak isteyen kullanıcılar, internet aracılığıyla seçtiği platform üzerinden farklı projelere bağış yaparak katkı sağlayabilir. Bir hastalığın ya da sorunun çözümü üzerinde çalışılan projelerde de büyük çoğunlukla bu yöntemi esas alan platformlar tercih edilir.

Hisse bazlı kitle fonlama platformları, kullanıcılarına bir girişime ya da projeye yatırım yapma olanağı tanır. Kullanıcılar, bu platformları tercih ederek, seçtikleri projenin yatırımcısı ya da ortağı olmak için hisse satın alabilir. Girişim ya da proje başarılı olduğu takdirde hisse değerleri artabilir, böylelikle kazanç sağlanır. Girişim veya projenin başarısız olması halinde ise, hisse değerlerinde düşme ya da kayıp yaşanabilir. Yatırımcının bu tarz projelerden beklentisi, şirket yeterli kârlı düzeye geldiğinde elindeki hisseleri başka yatırımcılara belli bir değer üzerinden satmaktır. Hisse bazlı kitlesel fonlama, Sermaye Piyasası Kanunu’nda tanımlanmıştır ve düzenlemeye tabidir. 

Borç bazlı kitlesel fonlama yönteminde proje sahipleri, hedefledikleri fonu belirli koşullar ve zaman dilimi çerçevesinde potansiyel yatırımcılardan borçlanır. En büyük avantajı borçlanmada bir aracı finansal kuruluşun kullanılmaması ve buna bağlı olarak borçlanma maliyetlerin daha düşük olmasıdır. Sistemin güvenliğini sağlamak için girişimciler platformlara teminat vermek durumundadır. Borcun vadesi dolmadan, proje sahibine projenin mülkiyeti teslim edilmez. Yalnızca işletme hakkı teslim edilir.

2.4. Türkiye’de kitlesel fonlamaya ilişkin yasal düzenleme

Türkiye’deki ilk yasal düzenleme 2019 yılının Ekim ayında SPK tarafından, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 5/A Maddesi’ne dayanılarak yapılmıştır ve “Paya Dayalı Kitlesel Fonlama Tebliğ (III –35/A.1)” ismiyle yürürlüğe girmiştir. Ardından 27 Ekim 2021 tarihinde ise bu tebliğin yerine “Kitle Fonlaması Tebliği (III – 35/A.2)” yürürlüğe alınmıştır ve ilk Tebliğ’de yer almayan “borçlanmaya dayalı kitle fonlaması” uygulaması da böylelikle düzenleme kapsamına alınmıştır.

Halen yürürlükte olan son Tebliğ’in (III – 35/A.2), 5. maddesinin 3. fıkrasına göre, kitle fonlaması platformlarının, bu faaliyeti yürütebilmek için SPK’ye başvurarak kurul listesine alınmaları zorunlu tutulmuş ve bu platformlar için aranan şartlar, yine aynı maddenin ilgili fıkralarında sayılmıştır.

Ayrıca platformların, kredi veya ödünç para verme işlerine aracılık edemeyecekleri, pay dışında herhangi bir sermaye piyasası aracı karşılığında kitle fonlaması faaliyeti yürütemeyecekleri, gayrimenkul işleriyle uğraşamayacakları ve projelere ilişkin yatırım tavsiyesi niteliğindeki değerlendirme, analiz ve yorumlarda bulunamayacakları gibi hususlar da, yine aynı düzenleme çerçevesinde platformların gerçekleştiremeyecekleri faaliyetler olarak sayılmıştır (20. Madde ve fıkraları).

2.5. Kitlesel fonlamanın Sermaye Piyasası Kanunu’nda tabi olmadığı hükümler

Kitlesel fonlama platformları ihraççı veya halka açık ortaklık statüsünde değildir. Bu nedenle ihraççı ve halka açık ortaklık ile ilgili hükümler bunlara uygulanmaz. 

Bu platformlar aracılığıyla halktan para toplanması halka arz kabul edilmez. Dolayısıyla izahname hazırlanması ya da ihraç belgesi hazırlama yükümlülüğü ile ilgili hükümler uygulanmaz. 

Kitlesel fonlama faaliyetleri, yatırım hizmeti veya yan hizmetler kapsamında kabul edilmediğinden dolayı bu faaliyetler ile ilgili hükümlere tabi değildir. 

Platformlar ayrıca borsalar, piyasa işleticileri ve teşkilatlanmış diğer pazar yerleri ile ilgili hükümlere de tabi değildir.

3. Sonuç

Geniş bir spektrumdaki yatırımcıdan internet vasıtasıyla dış finansman sağlamaya yönelik alternatif bir finansman yöntemi olan kitlesel fonlamanın ödül bazlı, bağış bazlı, hisse bazlı ve borç bazlı olmak üzere 4 türü bulunmaktadır. Türkiye’de kitlesel fonlamaya ilişkin yasal düzenleme sadece hisse bazlı ve borç bazlı kitlesel fonlamayı kapsamaktadır. Kitlesel fonlama ile fon talep edenlerin Sermaye Piyasası Mevzuatı bakımından ihraççı veya halka açık ortaklık sayılmaması birtakım avantaj ve riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu bakımdan, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin dış finansman sağlamasının önü açılmakta ancak yatırımcılar kurumsallaşmanın oturmaması, tecrübe eksikliği gibi sebeplerle risk altında kalabilmektedir. Kitle fonlaması yoluyla fon talep edenler ile kitle fonlama platformlarının kuruluş ve listeye alınması süreçlerinde aranan nitelik ve şartlar Tebliğ ile düzenlenmektedir.

Av. Hüseyin Alp İlker kimdir?

Lisansı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden; yüksek lisansı Galatasaray Üniversitesi Özel Hukuk Anabilim Dalı’ndandır. Rüzgâr santrali projeleri, havalimanı projeleri, hidroelektrik santral projeleri ve proje finansmanı başta olmak üzere büyük çaplı projelerin hukuki ayaklarını yürütmüş ve tamamlamıştır.

Devamını oku

Hukuk ve Finansal Ç:özümler

Zor ve uzun bir yolculuk: “Kamulaştırma”

Yayın tarihi:

-

Yazar

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, 8.11.1983 tarih ve 18215 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun; kamu yararı söz konusu olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların bedelinin belirlenmesi, kim tarafından nasıl ve hangi süreçlerden geçerek kamulaştırılacağı veya idareler arası taşınmaz malların devir işlemlerinin usul ve yöntemlerini düzenlemektedir.

Burada en kritik kavram ‘Kamu Yararı’dır. Kavram, Anayasamızda 8 farklı maddede geçmektedir. Konumuz itibarıyla kamu yararı ile ilgili olarak en önemli maddeler 35. ve 46. maddelerdir. “Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” ve “Madde 46 – (Değişik: 3/10/2001-4709/18 md.) Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararınıngerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Kamulaştırmanın 3 farklı yöntemi olduğunu belirtmek isteriz. Bunlardan ilki 8. madde kapsamına göre satın alma usulü, ikincisi 10. maddeye göre kamulaştırma ve diğeri ise 27. maddeye göre kamulaştırma. 27. Madde acele kamulaştırmaesaslarını belirtmektedir.  27. maddede; “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.” hükmü bulunmaktadır. Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir Acele kamulaştırma usulü idareye kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden kamulaştırılan taşınmaza el koyma imkânı tanıyan olağanüstü bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece 7 gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.

Ülkemiz son yıllarda, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini artırmıştır. Tüm kaynaklardan oluşan toplam kurulu gücümüz 104 bin MW’ı geçmiş ve rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle enerjisinin payı 24.746 MW’a ulaşmıştır. Özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarında en çok tartışılan ve hatta iptaline yönelik davalar açılan konu, kamulaştırma veya acele kamulaştırma kararlarıdır. Yukarıda arz ettiğimiz üzere kamulaştırma kararının en önemli dayanağı kamu yararının mevcudiyetidir.

Kamulaştırma kararının iptali istemli açılan davalarda, Danıştay’ın artık birçok kararında “Öte yandan, Ülkemizin enerji açığı değerlendirildiğinde, dava konusu olayda olduğu gibi Devlet adına lisans verilmek suretiyle yapılan enerji yatırımlarında kamulaştırma ile ilgili diğer hususların yerine getirilmiş olması koşuluyla acelelik halinin bulunduğu da tartışmasızdır.” ifadeleri kullanılarak davalı idare lehine kararlar verildiği bilinmektedir.

Yine Danıştay’ın bir kararında; “Dava konusu işlem ile enerji üretiminde kamu yararı görülmüş ve en kısa sürede enerji üretimine geçilmesinin acelelik hali oluşturması sebebiyle davaya konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Öte yandan, Ülkemizin enerji açığı değerlendirildiğinde, dava konusu olayda olduğu gibi Devlet adına lisans verilmek suretiyle yapılan enerji yatırımlarında kamulaştırma ile ilgili diğer hususların yerine getirilmiş olması koşuluyla acelelik halinin bulunduğu da tartışmasızdır. Bu durumda; davaya konu güneş enerji santralinin kurulması ve bu suretle en kısa sürede elektrik üretiminin sağlanması amacıyla yapılacak kamulaştırmada acelelik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, enerji yatırımının bir an önce yapılabilmesi maksadıyla taşınmaza el konulmasına imkan veren dava konusu Cumhurbaşkanı kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” denilmiştir.

Sonuç olarak değerlendirdiğimizde; kamulaştırma süreci zor, uzun ve oldukça hassas bir süreç olarak karşımıza çıkmakta. Yüksek yargı kararları artık enerji yatırımlarını kamu yararı kavramı içerisinde değerlendirmektedir. Bu süreci başarıyla tamamlayabilmek sadece mevzuata uygun hareket etmekle değil, taşınmaz maliklerine, yapılacak yatırımın neden ve nasıl kamu yararı taşıdığını iyi anlatabilmekle mümkündür.

Devamını oku

Hukuk ve Finansal Ç:özümler

EPDK Güç Aşımı Cezalarına Yönelik Hukuki Değerlendirme

Yayın tarihi:

-

Yazar

EPDK-GÜÇ AŞIMI CEZALARI

2021 yılının ortalarında EPDK Denetim Dairesi Başkanlığı, rüzgâr enerjisi yatırımcılarının bir kısmına soruşturma raporu göndererek savunma vermelerini istedi. Bu soruşturmanın konusu; geçmiş yıllara ait üretimlerde, lisansa kayıtlı kurulu güç ile üretilebilecek azami üretim miktarının aşılarak YEKDEM kapsamında haksız gelir edilmesinin mevzuat hükümlerine aykırılık taşıdığı ve sebepsiz zenginleşmeye neden olunduğunun belirtilmesiydi.

Şirketlerin savunma göndermelerinin ardından, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu şirketlere iki kurul kararı gönderdi. Bunlardan ilkinde şirketin ihtar edilmesine ve konuya ilişkin olarak hakkında yürütülen soruşturmanın sonlandırılması, ikinci kararda ise fazladan yapıldığı iddia edilen bedelin hesaplanacak faizi ile birlikte EPİAŞ tarafından tahsil edilmesine karar verildi.

EPDK kurul kararları üzerine rüzgâr enerjisi yatırımcıları kararların hukuka uyarlı olmadığını düşünerek iptali istemli davalarını Ankara idare mahkemelerinde açtılar.

Kurumun bu konuya yönelik davaya konu idari işlemlerini iki açıdan değerlendirmek gerekmektedir.

Birincisi, EPDK‘nın idari işleme konu kararı almasına; sebep, şekil, unsur, konu, amaç ve yetki açısından haiz olup olmadığıdır. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizmasının (YEKDEM) işletilmesi EPİAŞ tarafından yapılmaktadır. TEAİŞ’ın verilerine göre YEKDEM dâhilindeki firmalara aylık olarak ödemeler EPİAŞ tarafından gerçekleştirilmektedir.

EPDK hukuka aykırı bir durum tespiti karşısında; öncelikle Elektrik Piyasası Kanunu’nun “Yaptırımlar ve yaptırımların uygulanmasında usul” başlığı altında 16/1-b’de “Bu Kanun, ikincil mevzuat veya lisans hükümlerine, Kurul kararlarına ve talimatlara aykırı hareket edildiğinin saptanması hâlinde, aykırılığın niteliğine göre aykırılığın otuz gün içinde giderilmesi veya tekrarlanmaması ihtar edilir ve yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettiren veya tekrar edenlere beş yüz bin Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmüne göre hareket ederek öncelikle şirketlere idari para cezası verme yetkisi bulunmaktadır.

Ancak soruşturma raporlarında belirtilen fazla üretime ilişkin EPDK’nın kurul kararı ile fazla yapıldığı iddia edilen üretimlere dönük bedellerin EPİAŞ‘a faiziyle iade edilmesi yönünde aldığı kararda, ne kadar ödeme yapılacağı, bu ödeme miktarının nasıl hesaplandığı, hangi gün ve hangi saatte güç aşımı yapıldığı belirtilmemektedir. Danıştay ilke kararlarında idari işlemde açıklık (şeffaflık) ilkesini , “devletin ekonomik, siyasî, idarî ve sosyal konularda aldığı kararlara ve yaptığı uygulamalara, bireyler tarafından zamanında ve güvenilir bir biçimde erişilebilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca EPİAŞ’ın yatırımcıya yaptığı var ise fazla ödemenin iadesine yönelik kararı EPDK’nın almasının hukuki açıdan da tartışılması gerekmektedir.

İkinci değerlendirmemiz ise idari işlemin geriye yürümemesi prensibidir. İdari işlem ve kararların gerek geri alınması, gerekse kaldırılması konusunda en başta göz önünde tutulan esas bunların doğurduğu birel ve özgül sonuçların değişmezliğidir. Hukukun genel ilkelerinden olan bu kural, hukuki güven ve kararlılık gereğine dayanmakta, işlem ve kararların bireyler lehine meydana getirdiği durumlara riayeti zorunlu kılmaktadır. (DURAN Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, s. 421-422). Uyuşmazlığın ilgilisinin hilesi veya gerçek dışı beyanı ve/veya idareyi aldatması sonucu gerçekleşip gerçekleşmediği noktasına hasredilmesi gerekmektedir. Nitekim sayaç okumaları ve bu sayaca göre üretim yapılan elektriğin bedelinin ödemesi rüzgar enerjisi şirketleri tarafından yapılmamaktadır. Bu yönden yapılacak değerlendirmede, şirketlerin lisansında kayıtlı geçici kabulü yapılmış kurulu güç ile saatlik olarak gerçekleştirilebilecek azami üretim miktarının aşılarak soruşturma raporunda belirtilen fazladan gelir elde edildiği sebebine istinaden, elde edilen YEK toplam bedeli ödemelerinden hilesi veya idareyi yanıltıcı nitelikteki yanlış beyanları sonucu yararlanmadığı ortadadır. İadesi talep edilen bedellerin EPİAŞ tarafından hesaplanarak şirketlere ödendiği açık ve nettir. Şirketlerin herhangi bir hilesi veya yanıltıcı beyanının da bulunmadığı ve söz konusu işlemlerin açık hataya dayalı olarak tesis edilmediği, aksine tüm idari işlemlerin süreçlerinin idarenin katılımı ve onayıyla gerçekleştirildiği ve şirketler açısından elde edilen menfaatlerin korunması gerektiği düşünülmektedir.

Bu iki değerlendirme neticesinde; yatırımcılara gönderilen EPDK kurul kararlarına yönelik idari işlemlerin tesisinde sebep, şekil, unsur, konu, amaç ve yetki hususlarına haiz olup olmadığı ve idari işlemin geriye yürümemesi prensibine uygun hareket edilip edilmediği noktasında kalmaktadır. Bu açılardan yapılan değerlendirmelerle ilgili kurul kararlarının yargı kararları ile iptal edilebileceği düşünülmektedir.

Devamını oku

Trendler