Connect with us

Genel

Suni rüzgardaki enerji potansiyeli

Published

on

 

365 gün 24 saat kesintisiz ve dilediğin hızda rüzgârı suni olarak üret ve enerjiye dönüştür.

 

Suni olarak rüzgâr üretilmesi için, tabiatta rüzgârın nasıl oluştuğuna bakmak gerekir. Bir yerde ısı yükselir, hava ısındığı için basıncı artar ve düşük basınçlı yere hareket eder. Isınan hava yükselir. Bunun günlük hayattaki en yakın örneği bacalardır. Her bacada dikey olarak bir hava akımı oluşmaktadır. Fakat bu küçük hava akımından enerji üretemezsiniz ya da üreteceğiniz enerji hiçbir derdinize derman olmaz. Biz 100 MW’lardan söz ediyoruz. Bu çapta enerjiyi üretebilecek hava akımını suni olarak üretmek ve 365 gün, 24 saat kesintisiz halde bunu sağlamak mümkün olabilir mi? Evet bu mümkündür. Türkiye’nin yaklaşık 70.000 MW’lık böyle atıl bir potansiyeli var. Şayet bu yöntem yaygınlaşırsa, Türkiye elektrik enerjisi için tüm fosil yakıtlara bağımlılığını ortadan kaldırabilir.

 

Dikey olarak rüzgâr üretip bundan elektrik enerjisi üretme fikri ilk olarak 1978’de Stuttgart Üniversitesinden Profesör Schlaich tarafından önerildi. Güneş Bacası adını taşıyan bu model sera alanı, baca ve türbinden oluşmaktadır. Bir cam seranın altındaki hava gündüz saatlerinde güneş tarafından ısıtılır. Isınan hava yükselir prensibinden hareketle, yükselen hava bacaya yönlendirilir ve bacada dikey bir rüzgâr üretilir. Üretilen rüzgârdan uygun bir türbin vasıtasıyla elektrik üretilir. Model 1982-85 yılları arasında İspanya Manzanares’te  bir prototipte denendi.  200 metre yüksekliğindeki bu prototipte 50 kW enerji üretilebildi. 2005 yılında Enviro Mission firması Avusturalya’da 200 MW kapasiteli Mildura santralini inşa ettiğini ilan etti. Mildura, baca etrafında dikey olarak konumlanmış 32 türbin, 5 km çapındaki kolektör alanı ve 1000 metre yüksekliğindeki bacasıyla devasa bir tesistir. Enviro Mission firmasının internet sitesinde belirttiği tablolara göre toplam 750 Milyon Dolara mal olan bu tesisin maliyetinin %49’u kolektör, %25’i baca, geri kalanı ise diğer maliyetlerden kaynaklanmakta ve tesis kendisini 11 yılda ödeyebilmektedir.

 

 

Güneş Battığında Ne Olacak?

Güneş Bacalarının başlıca dezavantajları arasında ilk sırada sistemin gece çalışmaması, bir diğeri de büyük bir kollektör alanı ve çok yüksek bir baca gerektirmesidir.  Bu alanda ülkemiz üniversiteleri dahil dünyanın birçok üniversitesinde çok sayıda akademik yayın yapılmış ve küçük prototipler denenmiştir. Sistemin 24 saat kesintisiz çalışmasını temin etmek için, kollektör zeminine içi su dolu boruların döşenmesi veya tuzhidratların serilmesi önerilen çözümler arasında gelmektedir. Böylece gündüz güneşten alınan enerjinin bir kısmı suya veya tuzhidratlara depolanır, güneş battıktan sonra depolanan bu ısı ile sera içindeki hava ısıtılmaya devam eder. Bu sayede sistemin 24 saat kesintisiz çalışması temin edilir.

 

Bu alandaki çalışmalara her yıl yenileri katılmaktadır. Japonya’nın Kyushu Üniversitesinde 2014 yılında yayınlanan bir yayına göre, silindirik baca yerine yayvan baca kullanıldığında verimin 6 kat yükseldiği bulgulamıştır. ABD ve Kanada’da yapılan çalışmalarda ise Vortex oluşturarak yüksek bacaya gerek kalmadan verimin çok önemli oranda yükseltilebileceği vurgulanmaktadır.

 

 

Ülkemizde De Bu Alanda Sevindirici Gelişmeler Var

Ülkemizde 2009 yılında Dr. Nurettin AYDIN tarafından Patent başvurusu yapılan ve incelemeli patent belgesi verilen çalışmada ise, aynı yöntemi güneş yerine diğer termal kaynaklarla çalıştırmayı konu edinmektedir. Bu projeye göre güneş yerine 24 saat kesintisiz ısı sağlayacak olan jeotermal, termik santral atıl ısıları, sanayi atıl ısıları kullanılması hedeflenmektedir.

 

Dünyada elektrik enerjisinin yaklaşık %75-80’ni ülkemizde ise yaklaşık %65’i buhar türbinlerinden elde edilmektedir. Buhar türbinleri kızdırılmış su buharı ile çalışırlar ve su buharından yeterli basıncı elde etmek için en az 150 derecelik bir ısıl kaynağa ihtiyaç vardır. Cogeneration ve ikincil akışkanlara rağmen tüm termik santrallerde önemli bir ısıl atık oluşmaktadır. Yerleşim yerlerine yakın santrallerde bu atığın bir kısmı kışın evsel ısıtmada kullanılmaktadır, fakat yazın evleri ısıtamazsınız. Üstelik elektrik enerjisi üretmek daha öncelikli bir ihtiyaçtır.

 

Termik santrallerin yaklaşık 40.000 MW’lık ısıl atıkları soğutma kuleleri vasıtasıyla tabiata salınmaktadır. Bunlara ilaveten enerji üretiminde değerlendirilemeyen orta sıcaklıkta çok sayıda jeotermal kaynağımız vardır. Türkiye’nin jeotermal potansiyeli yaklaşık 32.000 MW dolayındadır ve bu kaynakların %94’ü 150 derecenin altında olduğu için enerji üretiminde kullanılamamaktadır. Yani sadece atıl jeotermal kaynaklarımız ve termik santrallerimizin soğutma atıklarında 70.000 MW dolayında bir enerji heba olmaktadır. Bunların yanına tüm sanayi kollarındaki atıl ısıları ekleyin. Neredeyse bir o kadar da buralarda atıl haldedir.

 

 

150 derecenin altında olan bu âtıl enerji kaynaklarını elektrik enerjisine dönüştürebilecek en ekonomik kaynak, Suni Rüzgâr Bacasıdır. Bu kaynaklar buhar türbinini çevirmek için düşük sıcaklıkta kalabilir, oysa ortalama 25 derce olan havayı ısıtıp dikey rüzgâra dönüştürmek için oldukça iyi bir kaynaktır. 50 derecenin üstünde ve enerji üretimi için kayda değer bir hacmi olan tüm ısıl atıklar bu yöntemle elektrik enerjisine dönüştürülebilir.

Suni Rüzgâr Bacası sıvı veya buhar fazındaki bu tür atıl kaynakları değerlendirerek temiz enerji üretmeyi vaat etmektedir. Türkiye’de sadece jeotermal ve termik santral atıkları değerlendirilecek olursa 70.000 MW ‘lık bir kapasite söz konusudur ki bu da mevcut enerji üretimimize yakın bir değerdir.

 

Sistem son derece basit ve anlaşılırdır. Elinde bol miktarda sıcak su veya atık buhar var. Bunlarla havayı ısıt, bacaya yönlendir, rüzgâr üret. Rüzgârın hızını da baca giriş çapı üzerinden dilediğin gibi düzenle. Yılın her günü 24 saat kesintisiz ve dilediğin hızda rüzgârdan elektrik üret. Hızla gelişen bu teknik yakın zamanda piyasada temiz enerji kaynağı olarak yerini alacaktır.

Dr. Nurettin AYDIN

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 

Genel

Net sıfır yolunda İkinci Enerji Verimliliği Eylem Planı: Emisyonları 100 milyon ton azaltmak

Published

on

By

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde devam eden Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP 28) kapsamında Dünya Bankası tarafından “Türkiye’yi Güneş, Rüzgar ve Akıllı Şebekelerle Dönüştürmek: Net Sıfıra Doğru Yeni Hedefler” paneli düzenlendi. Panele bir video mesaj gönderen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 2024-2030 yıllarını kapsayan İkinci Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında emisyonları 100 milyon ton azaltmayı hedeflediklerini söyledi. Bu planın iddialı olduğu ve ciddi sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu belirten Bakan Bayraktar, “Ancak uluslararası toplumla ve bilhassa finansal kuruluşlar ve yatırımcılarla birlikte tüm bunları başarabiliriz. Enerji sektörüne yapılan yatırımlar Türk halkına istihdam ve refah temin ederken diğer ülkelere de enerji dönüşümü için güçlü bir model sunmaktadır” dedi. Net sıfıra doğru yeni hedefler açıklayan Bakan Bayraktar, “Yenilenebilir kaynaklardan faydalanmak, daha çok yenilenebilir için iletim altyapısını geliştirmek ve tüm sektörlerde enerji verimliliğini artırmak üzere üç temel alana odaklanıyoruz” diye konuştu.

Yenilenebilir enerji kurulu gücü 2035’e kadar 60 GW’a ulaşacak

Türkiye’nin sürdürülebilir enerji çözümlerindeki kararlılığına vurgu yapan Bayraktar, “Burada önemli bir başarımızı sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyorum. Bugün itibarıyla toplam kurulu kapasitemiz 106 gigawatt seviyesini aşarken yenilenebilir enerjinin payı yüzde 55’e ulaştı. Bu tablo Avrupa’da 5. dünyada ise 12. olan Türkiye’nin sürdürülebilir enerji çözümleri noktasındaki kararlılığını gözler önüne sermektedir. Projeksiyonlarımız da ülkemizin 2035’e kadar toplam kurulu gücünü, 60 gigawatt yenilenebilir enerji üretim kapasitesi dahil 190 gigawatt seviyesine çıkaracağını gösteriyor” açıklamasında bulundu.

Dünya Bankası’ndan finansman

Bakanlık olarak özel sektör ve uluslararası yatırımcılarla birlikte çalışarak yenilenebilir enerjiyi çok daha üst seviyeye taşımaya gayret edeceklerinin altını çizen Bakan Alparslan Bayraktar, “Elbette bunun için de ciddi yatırım gerekiyor. Dünya Bankası’yla görüşmelerimiz devam ediyor. Kendileri, bakanlığımız ve özel sektör aktörleriyle birlikte bu plana finansal ve teknik destek verme taahhüdünde bulundular. Enerji dönüşümü, şebekeyi sürekli geliştirmek anlamına geliyor. Bu nedenle güçlü enterkonektiviteye sahip, yenilenebilir kapasitesinde beklenen artışı kaldırabilecek Yeşil Şebeke’yi kurma çabası içerisindeyiz. 2030’a kadar şebekeye 10 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu alanda özel sektörün kritik bir rol üstlendiğini dile getiren Bayraktar, “Gerekli altyapının kurulmasının yanı sıra bakanlık olarak mevcut politikaları değiştirmeyi ve böylece ihtiyaç duyulan özel yatırımı destekleyecek bir ortam oluşturmayı değerlendiriyoruz. Burada özel sektör kritik bir rol üstlenmektedir. Dolayısıyla özel aktörlerin rekabet gücünü artırmak önemli olacaktır” diye konuştu.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

COP28, doğa için küresel finansmanı ve birliği harekete geçiriyor

Published

on

By

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında gerçekleştirilen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde başladı. BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Khalifa Al Mubarak, COP28’den COP30’a kadar iklim eyleminde doğanın rolünü pekiştirerek, 1.7 milyar dolarlık doğa koruma finansmanını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını belirten Al Mubarak, Gana hükümetinin ‘Dirençli Gana’ planına ilk etapta 30 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Liderlerin, yerli halk ve yerel toplulukların geçim kaynaklarına ve kalkınma hedeflerine yatırım yapmanın kritik önemini vurgu yaptığı zirvede, Belem’deki COP30’a doğru entegre doğa-iklim eylemi için ortakları ve kaynakları harekete geçirecek bir BAE-Brezilya ‘COP-to-COP’ ortaklığı duyuruldu.

İklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı, BAE’nin ev sahipliğinde başladı. Bu yıl 28’incisi düzenlenen ve 12 Aralık’a kadar sürecek olan konferansın ana gündeminde, 2015 yılında Paris’te anlaşmaya varıldığı gibi küresel ısınmayı 1,5 derecede sabit tutma amacının canlandırılması ve hükümetlerin iklim eylemi vaatlerini daha kapsamlı hale getirecek bir anlaşmaya varılması yer alıyor.

Zirvede konuşan COP28’in BM İklim Değişikliği Üst Düzey Sorumlusu Razan Khalifa Al Mubarak, “Doğanın tam ve en bütüncül haliyle iklim eyleminin bir önkoşulu olarak tanınmasını, desteklenmesini ve finanse edilmesini sağlamak COP28 Başkanlığı için bir öncelik olmuştur. Devlet dışı aktörlerin desteği ve finansmanıyla birleşen bu olağanüstü siyasi liderlik, doğanın sadece bu görev için değil, gelecekteki tüm görevler için temel rolünün kanıtıdır” dedi.

Zirvede devlet başkanları, Paris Anlaşması ve kısa süre önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni hayata geçirmek üzere doğa-iklim eylemine odaklanan ulusal ve bölgesel yatırım planlarını ve ortaklıklarını açıkladı:

– BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Al Mubarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gana’nın ‘Dirençli Gana’ planına 30 milyon dolarlık ilk yatırımla birlikte doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını açıkladı. ‘Dirençli Gana’, Gana Devlet Başkanı Nana Akufo-Addo tarafından Kanada, Singapur, Amerika Birleşik Devletleri ve LEAF Koalisyonu gibi diğer özel sektör uyumlu girişimlerden gelen 80 milyon dolarlık ek destekle başlatıldı ve son olarak BAE’nin 30 milyon doları eklendi.

– Tonga Başbakanı Siaosi ‘Ofakivahafolau Sovaleni, 2030 yılına kadar ülkelerin sularının ve münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 30’unun korunmasını amaçlayan ve ay yüzeyinden daha büyük bir alanı temsil eden ‘Unlocking Blue Pacific Prosperity Plan’ için Bezos Earth Fund’dan Gelişmekte Olan Pasifik Küçük Ada Devletleri’ne (P-SIDS) 100 milyon ABD doları finansman sağlanacağını duyurdu.

– Aralarında Bloomberg Philanthropies, Builders Vision ve Oceankind’in de bulunduğu bir grup hayırsever, Okyanus Direnci İklim İttifakı (ORCA) kapsamında, hassas deniz alanlarının korunmasını, okyanus temelli azaltım çabalarını ve iklim etkileri üzerine araştırmaları hedefleyen 250 milyon dolarlık yeni finansmanı duyurdu.

– Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğrulanabilir karbon kredisi işlemleri yoluyla koruma ve yerel kalkınmanın özel finansmanını teşvik etmek amacıyla Papua Yeni Gine için 100 milyon ABD Doları, Kongo Demokratik Cumhuriyeti için 60 milyon ABD Doları ve Kongo Cumhuriyeti için 50 milyon ABD Doları olmak üzere 3 orman finansman paketi açıkladı.

– Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ve Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Endonezya’nın öncü FOLU Net Sink 2030 planını desteklemek üzere 100 milyon dolarlık bir ortaklığı açıkladı.

– Asya Kalkınma Bankası, OPEC Fonu, Suudi Arabistan, AFD, Fransa ve Yeşil İklim Fonu bünyesindeki ASEAN Katalitik Yeşil Finansman Aracı ile birlikte, 2030 yılına kadar doğa odaklı iklim projelerine 2 milyar ABD doları daha ek özel finans sermayesi seferber etmek amacıyla kalkınma ortaklarından 1 milyar ABD doları seferber etmeyi taahhüt eden yeni bir girişim olan Doğa Finans Merkezi’ni duyurdu.

145 ülkenin 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul ettiği COP26’nın Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu pekiştiren bu doğa-iklim planları; 196 ülkenin 2030 yılına kadar toplam doğa kaybını durdurmak için ortak bir çerçeve üzerinde anlaştığı dönüm noktası niteliğindeki Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi de dahil olmak üzere önceki taahhütlerde ilerlemeyi teşvik ediyor. Uyum maliyetlerinde 104 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilecek doğa kaybının ele alınması, 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan CO2 azaltım eyleminin yüzde 30’undan fazlasını sağlama potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 50’si doğrudan veya dolaylı olarak doğaya ve diğer ekosistem hizmetlerine bağlı olduğundan, doğal ekosistemlerin korunması ve restorasyonu, yaklaşık 395 milyar daha fazla iş yaratma ve geçimleri doğrudan doğaya bağlı olan 1 milyar insanı koruma potansiyeli ile ekonomik refahı destekliyor.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

AB, Net-Sıfır Sanayi Yasası’ndaki tutumunu oyladı: Avrupa’da üretilen temiz teknolojiler artırılacak

Published

on

By

Dünya standartlarında bir rüzgar endüstrisine sahip olan Avrupa’nın, iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşabilmesi için 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 30 GW yeni rüzgar santrali kurması gerekiyor. Avrupa rüzgar tedarik zinciri ise, enflasyonist baskılar, rüzgarın genişleme hacimlerindeki belirsizlik ve zayıf ihale tasarımları ile mücadele ediyor. Tüm bunlar, AB’nin enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşmak için yeni üretim tesislerini planlama ve bunlara yatırım yapma kabiliyetini zayıflatıyor.

Temiz teknolojilerdeki üretimini güçlendirmek ve genişletmek için bu yılın başlarında Net Sıfır Sanayi Yasası’nı (NZIA) sunan Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz Salı günü Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle Net-Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) müzakerelerindeki tutumunu oyladı. Parlamento’nun pozisyonunu hazırlayan MEP Christian Ehler, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde (ITRE) Avrupa’nın iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşması için güçlü bir Avrupa rüzgar endüstrisini destekleyen öneri sundu. Avrupa rüzgâr endüstrisi tüm Parlamento üyelerini ITRE görevlerini desteklemeye çağırdı.

Konuyla ilgili değerlendirme paylaşan WindEurope’un açıklamasında, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa’da üretilen temiz teknolojilerin artırılması için oy kullandığı belirtildi. Değerlendirmede görüşlerine yer verilen WindEurope Baş Politika Sorumlusu Pierre Tardieu, “AB, Yeşil Mutabakatı Avrupa’da üretilen rüzgarla gerçekleştirmek istiyor. Yarın Parlamento, Avrupa rüzgâr tedarik zincirini güçlendirerek tam da bunu yapacak somut tedbirleri kabul edebilir. Açık attırma tarifelerinin daha yüksek girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi, Avrupa pazarında adil rekabetin sağlanması ve ‘dibe doğru yarış’ ihalelerine karşı çıkılmasına yardımcı olacaktır. Bu doğru bir hareket tarzıdır. Bu bir güvenlik, istihdam ve özerklik meselesidir” ifadelerini kullandı.

İhalenin Avrupa tedarik zincirinin genişlemesini desteklemesi gerekiyor

ITRE tutumu, rüzgar enerjisi ihale tasarımında önemli değişiklikler içeriyor. İhaleler için açık ve zorunlu ön yeterlilik kriterleri belirleniyor. Bu, Avrupa’nın kritik enerji ve şebeke altyapısının siber saldırılar için kolay bir hedef olamayacağını garanti edecek siber güvenlik ve veri varlığına yönelik yeni kuralları içeriyor.

Geliştiriciler büyük offshore projeleri iptal etmek zorunda kaldı

WindEurope’un paylaştığı değerlendirmede, konuyla ilgili şu açıklamalar yer alıyor: “ITRE Komitesi bir enflasyon endeksleme mekanizması da önerdi. Yetersiz endeksleme şu anda büyük bir sorun. Rüzgar geliştiricileri bu yüzden büyük açık deniz rüzgar projelerini iptal etmek zorunda kaldı. Belirli bir fiyatla ihale kazanmışlardı; ancak daha sonra yüksek enflasyon türbinleri ve bileşenlerini çok daha pahalı hale getirerek rüzgar enerjisi projelerinin ekonomik uygulanabilirliğini riske attı. Rüzgar enerjisi ihalelerinin girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi bu mali açığın kapatılmasına yardımcı olacak ve projelerin devam edebilmesini sağlayacaktır. Bu tür bir endeksleme mekanizması, tüm tedarikçi sözleşmelerinin imzalanması için gereken süre boyunca geçerli olacaktır.”

Müzakereler 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek

Nihai müzakerelerde kabul edilen tedbirlerin tedarik zinciri esnekliğine, teknolojiye ve amaca uygun olmasının kritik önem taşıdığına vurgu yapılan değerlendirmede, şu ifadeler kullanıldı: “ITRE Komitesi ayrıca üye devletlerin ihalelerinde negatif ihale vermeyi bırakmalarını istemektedir. Bu, rüzgar santrali geliştiricilerinin bir rüzgar santrali inşa etme hakkı için hükümetlere ödeme yapmak zorunda olduğu durumdur. Bazı hükümetler, hızlı para kazanmanın bir yolu olarak ihalelerine negatif ihale uygulamasını getirdi; ancak negatif ihale sadece AB’nin enerji dönüşümünü daha pahalı hale getirir. Geliştiriciler için tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gereken ek maliyetler yaratır ve negatif ihale turlarında ödenen para, şirketlerin diğer rüzgar enerjisi projelerine yatıramayacağı paradır. Konsey’in şimdi Net Sıfır Sanayi Yasası’na ilişkin müzakere yetkisini de tamamlaması gerekiyor. Üçlü görüşmeler, yani Avrupa Parlamentosu ve üye devletler arasında Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle nihai bir anlaşma üzerinde yapılacak müzakereler, 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek. Nihai müzakerelerde, kabul edilen tedbirlerin ince ayarlarının yapılması ve tedarik zinciri esnekliği yaklaşımının teknolojiye özgü ve amaca uygun olması kritik önem taşıyacaktır.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Trendler

Copyright © 2011-2018 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com