Doğuhan Enerji Genel Koordinatörü Batuhan İldaş’la bir söyleşi gerçekleştirdik. Batuhan Bey hem firmaları ve faaliyet alanları hakkında bilgi verdi hem de sektöre ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sizleri bu söyleşiyle baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle sizi ve firmanızı kısaca tanıyabilir miyiz?
İsmim Batuhan İldaş, İstanbul Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümü lisans, Galatasaray Üniversitesi İşletme bölümü yüksek lisans ve çeşitli yurtdışı eğitim kurumlarında tamamladığım eğitim hayatımdan sonra Doğuhan Enerji firmasında proje sahalarında edindiğim ve tamamladığım çalışmalarla birlikte şu anda Genel Koordinatörlük görevini yürütüyorum.
Doğuhan Enerji yalnızca rüzgâr enerjisi sektöründe, başta inşaat işleri olmak üzere inşaat/elektrik/mekanik işler konusunda yatırımcı ve türbin üreticilerine kaliteli bir şekilde hizmet veren bir firmadır. Yaklaşık 20 yıldır rüzgâr enerji santral yatırımlarında hizmet vermekte olup, toplamda 1.600 MW’ı aşkın, 700’den fazla türbin içeren, 60’dan fazla projenin tamamlanmasında emek ve hizmet vermiştir.
2017 yılı Türkiye’nin rüzgâr enerjisinde altın yılı olarak değerlendirildi. Sektörün gelişimini ve potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2017 yılındaki başarının 2016 yılından geleceği aslında biraz belliydi ancak reel anlamda bakmak gerekirse hem 2016 hem 2017 yıllarını potansiyellerinin altında kalan başarılı rakamlar olarak tanımlamak daha doğru olur. 2018 hatta 2019 yılının ise planlanandan daha geç yapılan 3.000 MW ve YEKA ihalelerinden dolayı son 2 seneye göre daha düşük bir kapasiteyle sonuçlanacağını düşünüyorum.
Pazarın gelişimi açısından proje geliştiriciler geçmiş dönemde en büyük problem oldu. Yeni dağıtılan ön lisanslar ve YEKA dışında, inşaatına başlanmamış projelerin yüzde 80’i proje geliştiricilerin elinde. Onlar da bir getiri sağlamaya çalışıyorlar. Bunun gibi bir problem geçmiş dönemde çözülmüş olsaydı ve söz konusu lisanslar sektörün ciddi yatırımcılarının kontrolünde hayata geçer ve bu başarılı saydığımız rakamları ikiye katlamış olabilirdik.
YEKA ve 3.000 MW’lık ön lisansların ihale yönetmelikleriyle birlikte söz konusu problemin önüne geçilmiş oldu ancak bu sefer de finansman modelleri ve kaynak problemleri ile yatırımcının karşı karşıya kalacak olmasını ön görmek çok zor değil. 2020 yılından itibaren YEKDEM’in uygulamadan kaldırılışı, piyasadaki elektrik fiyatları, değişken ve sürekli yukarı yönlü artış gösteren döviz fiyatları ve paritelerin yanı sıra eksi kuruşlarla alınmak zorunda kalınan ön lisanslar ile birlikte tekrardan yatırımcıların büyük fedakarlıklarla bu santralleri işletme ve üretime sokacaklarını düşünüyorum.
Ek olarak mevcut devrede olan santrallerin kapasite artışlarıyla ilgili başvurularda yaşanan engel ve güçlüklerin de gelişimi ve sektörün hızını ne yazık ki yavaşlattığını düşünüyorum.
Rüzgâr enerjisi projelerinde inşaat işleri de yapan bir firma Doğuhan Enerji. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Doğuhan Enerji olarak rüzgâr enerji santrallerinin saha içi ve saha dışı ulaşım yolları, türbin montajı için gerekli vinç sahaları, projesine uygun son derece yüksek kalite ve hassasiyette türbin temelleri, idari binalar ve şalt sahaları, türbinler arası kablo kanal işleri gibi inşaat işlerinin tamamında yüksek bir kapasiteyle hizmet vermekteyiz.
Bu hizmetlerin yanı sıra ulaşım yolları ve vinç sahalarının yerleşim projelerinin hazırlanmasını kendi ekiplerimizle, türbin temel dizaynına esas sondaj işleri ve türbin temel projelerinin hazırlanması gibi kapsamları da birlikte çalıştığımız partner firmalarla proje sahalarında yaşadığımız tecrübelerle birlikte müşterilerimize hizmet olarak sunmaktayız.
Sektörde hizmet verdiğimiz yaklaşık 20 yıl içerisinde birçok farklı yatırımcı ve türbin tedarikçisiyle çalışma şansını en büyük projelerle birlikte yakalama fırsatı bulduk. Her çalıştığımız firmadan gerek mühendislik anlayışı olarak gerekse organizasyonel yapı ve kalite anlayışı olarak kendimizi geliştirebilecek birçok şey öğreniyoruz ve her projede çalışma kapasitemiz ile kalitemizi artırmaya yönelik tecrübeler ediniyoruz.
Firmamızı diğer firmalardan ayıran en büyük özellik, her projenin dinamiklerine ve ihtiyaçlarına göre adaptasyon gösterebiliyor olmamızdır. Yüksek tempo ve çalışma kapasitesiyle projelerde bulunmayı seven bir firmayız. Örneklemek gerekirse; Polat Enerji’nin mekanik kapasite olarak 169 MW’lık Geycek RES projesini ulaşım yolları, şalt sahası ve idari bina, vinç sahalarının hazırlanması ve en önemlisi ayda ortalama 20 türbin temel imalatı birlikte 6 ay gibi kısa bir sürede tamamladık.
Hizmet verdiğimiz bütün projeleri hızlı ve kaliteli bir şekilde zamanından daha erken teslim etmiş olup hatta birçok projenin devreye alma takvimini hedeflenen tarihlerden daha geriye çekmişizdir.
Yatırımcıların bu projeleri çok zor bürokratik koşullar altında ve büyük fedakârlıklar yaparak hayata geçirdiklerinin bilincinde hareket etmekteyiz, bu sebeple de söz konusu üretim santralleri ne kadar erken ve hızlı devreye alınırsa hem ülke ekonomisine hem de yatırımcı firmaların finansman hedefine ulaşmasına katkı sağlamayı her daim hedefliyoruz. Buna bağlı olarak birçok projede yatırımcılara proje revizyonları veya sahalarda yapılan imalatların revize edilmesi gibi önerilerimizle ihtiyaçtan fazlasına yönelik mali kaynak tüketilmesinin de önüne geçmek gibi tecrübe ve önceliklerimiz de bulunmaktadır.
Yaptığı işi fazlasıyla seven ve gecesini gündüzüne katan bir çalışma grubu arkadaşımızın olmasının da bu başarının en büyük pay ve değer sahibi olduğunu da ifade etmek isterim.
Kısa veya uzun vadede hayata geçirmeye hazırlandığınız projeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kısa vadeli hedef olarak yurt içinde uzun bir süredir vermekte olduğumuz hizmetleri hali hazırda görüştüğümüz bazı Balkan/Kafkas ve/veya Ortadoğu ülkeleri gibi ülkelere taşımayı hedeflemekteyiz. Özellikle Türk yatırımcıların veya hizmet verdiğimiz türbin üreticilerinin bu ülkelerde yapmayı planladıkları yatırımların gerçekleşmesinde pay sahibi olabilmek adına bazı hedeflerimiz bulunmaktadır.
Orta/uzun vadeli hedef olarak ise yakın zamanda YEKA kapsamında değerlendirilmesi planlanan off-shore yatırımların inşaat süreçleri hakkında gerekli bilgi ve edinimleri teknik anlamda sağlayarak doğru mühendislik anlayışıyla hizmet kapsamımızı sektörün geleceğinde yer alacağı öngörülen bu yatırımlarda çalışabilecek boyuta getirmeyi hedefliyoruz.
Piyasadaki rekabet ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yatırımcıların perspektifinden değerlendirirsek eğer, yatırım yaparak hayatta kalan ve sürekliliği korumak zorunda olan firmalar ve gruplar için şartlar gerçekten çok ağırlaştı.
Devrede olan santrallerin kapasite artışı almasının son derece güç olmasıyla birlikte ellerinde yalnızca kısa süre önce yapılmış olan 3.000 MW’lık ön lisans yarışmaları kalan yatırımcılar bu ihaleleri kazanabilmek adına eksi rakamlarla ön lisans almaya hak kazandılar.
Yatırımların fizibilite veya uzun vadeli ön görülerini kestirmek bizler için tabii ki zor ancak YEKDEM mekanizması ile birlikte bile zor ve uzun süreçler sonucunda devreye alınan bu santrallerle ilgili ilerleyen zamanda yatırım maliyetlerinin de düşmesi ile birlikte koşulların daha uygun ve elverişli olmasını ümit ediyorum.
Bizlerin kapsamında olan işlerinde rekabet ortamı yukarıda bahsettiğim koşullar altında giderek ağırlaşmaktadır. Proje bütçesinin %5-10’u olan bir imalat kapsamına sahip olsak dahi yatırımcılar bütçelerinden tasarruf etmek adına en ucuz firmalara yönelmek durumunda kalıyor ki bu da piyasadaki rekabet ortamını giderek keskinleştiriyor. Fiyat/performans değerlendirmesinden ziyade artık yalnızca fiyat odaklı değerlendirmelerin yapıldığı bir süreçle mücadele etmek durumunda kalıyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Rüzgâr enerjisinde geçtiğimiz yıl 4 bin MW ihale edilmiş oldu. Bu çok önemli bir kapasite. Sektörde uzun zamandır beklenen bir şeydi. Burada Türkiye için yeni bir hamle başlayacağını ümit ediyorum.
En büyük arzumuz ise düşen enerji fiyatlarının hayata geçebilmesi için bu ihale ve diğer ihaleler için finansman süreçlerinin başarılı bir şekilde kapanması ve bu yatırımların hızla hayatımıza etki etmesiyle daha ucuz ve temiz enerjiye kavuşmamız.
Uzun vadede de bu yatırımların adaptasyonu ve başarısı sayesinde ülke enerji maliyetlerini düşürmesinin yanı sıra sürdürülebilir bir şekilde gelecekte devamlılığının gelmesi ülkemiz adına umut verici olacaktır.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında gerçekleştirilen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde başladı. BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Khalifa Al Mubarak, COP28’den COP30’a kadar iklim eyleminde doğanın rolünü pekiştirerek, 1.7 milyar dolarlık doğa koruma finansmanını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını belirten Al Mubarak, Gana hükümetinin ‘Dirençli Gana’ planına ilk etapta 30 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Liderlerin, yerli halk ve yerel toplulukların geçim kaynaklarına ve kalkınma hedeflerine yatırım yapmanın kritik önemini vurgu yaptığı zirvede, Belem’deki COP30’a doğru entegre doğa-iklim eylemi için ortakları ve kaynakları harekete geçirecek bir BAE-Brezilya ‘COP-to-COP’ ortaklığı duyuruldu.
İklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı, BAE’nin ev sahipliğinde başladı. Bu yıl 28’incisi düzenlenen ve 12 Aralık’a kadar sürecek olan konferansın ana gündeminde, 2015 yılında Paris’te anlaşmaya varıldığı gibi küresel ısınmayı 1,5 derecede sabit tutma amacının canlandırılması ve hükümetlerin iklim eylemi vaatlerini daha kapsamlı hale getirecek bir anlaşmaya varılması yer alıyor.
Zirvede konuşan COP28’in BM İklim Değişikliği Üst Düzey Sorumlusu Razan Khalifa Al Mubarak, “Doğanın tam ve en bütüncül haliyle iklim eyleminin bir önkoşulu olarak tanınmasını, desteklenmesini ve finanse edilmesini sağlamak COP28 Başkanlığı için bir öncelik olmuştur. Devlet dışı aktörlerin desteği ve finansmanıyla birleşen bu olağanüstü siyasi liderlik, doğanın sadece bu görev için değil, gelecekteki tüm görevler için temel rolünün kanıtıdır” dedi.
Zirvede devlet başkanları, Paris Anlaşması ve kısa süre önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni hayata geçirmek üzere doğa-iklim eylemine odaklanan ulusal ve bölgesel yatırım planlarını ve ortaklıklarını açıkladı:
– BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Al Mubarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gana’nın ‘Dirençli Gana’ planına 30 milyon dolarlık ilk yatırımla birlikte doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını açıkladı. ‘Dirençli Gana’, Gana Devlet Başkanı Nana Akufo-Addo tarafından Kanada, Singapur, Amerika Birleşik Devletleri ve LEAF Koalisyonu gibi diğer özel sektör uyumlu girişimlerden gelen 80 milyon dolarlık ek destekle başlatıldı ve son olarak BAE’nin 30 milyon doları eklendi.
– Tonga Başbakanı Siaosi ‘Ofakivahafolau Sovaleni, 2030 yılına kadar ülkelerin sularının ve münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 30’unun korunmasını amaçlayan ve ay yüzeyinden daha büyük bir alanı temsil eden ‘Unlocking Blue Pacific Prosperity Plan’ için Bezos Earth Fund’dan Gelişmekte Olan Pasifik Küçük Ada Devletleri’ne (P-SIDS) 100 milyon ABD doları finansman sağlanacağını duyurdu.
– Aralarında Bloomberg Philanthropies, Builders Vision ve Oceankind’in de bulunduğu bir grup hayırsever, Okyanus Direnci İklim İttifakı (ORCA) kapsamında, hassas deniz alanlarının korunmasını, okyanus temelli azaltım çabalarını ve iklim etkileri üzerine araştırmaları hedefleyen 250 milyon dolarlık yeni finansmanı duyurdu.
– Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğrulanabilir karbon kredisi işlemleri yoluyla koruma ve yerel kalkınmanın özel finansmanını teşvik etmek amacıyla Papua Yeni Gine için 100 milyon ABD Doları, Kongo Demokratik Cumhuriyeti için 60 milyon ABD Doları ve Kongo Cumhuriyeti için 50 milyon ABD Doları olmak üzere 3 orman finansman paketi açıkladı.
– Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ve Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Endonezya’nın öncü FOLU Net Sink 2030 planını desteklemek üzere 100 milyon dolarlık bir ortaklığı açıkladı.
– Asya Kalkınma Bankası, OPEC Fonu, Suudi Arabistan, AFD, Fransa ve Yeşil İklim Fonu bünyesindeki ASEAN Katalitik Yeşil Finansman Aracı ile birlikte, 2030 yılına kadar doğa odaklı iklim projelerine 2 milyar ABD doları daha ek özel finans sermayesi seferber etmek amacıyla kalkınma ortaklarından 1 milyar ABD doları seferber etmeyi taahhüt eden yeni bir girişim olan Doğa Finans Merkezi’ni duyurdu.
145 ülkenin 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul ettiği COP26’nın Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu pekiştiren bu doğa-iklim planları; 196 ülkenin 2030 yılına kadar toplam doğa kaybını durdurmak için ortak bir çerçeve üzerinde anlaştığı dönüm noktası niteliğindeki Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi de dahil olmak üzere önceki taahhütlerde ilerlemeyi teşvik ediyor. Uyum maliyetlerinde 104 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilecek doğa kaybının ele alınması, 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan CO2 azaltım eyleminin yüzde 30’undan fazlasını sağlama potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 50’si doğrudan veya dolaylı olarak doğaya ve diğer ekosistem hizmetlerine bağlı olduğundan, doğal ekosistemlerin korunması ve restorasyonu, yaklaşık 395 milyar daha fazla iş yaratma ve geçimleri doğrudan doğaya bağlı olan 1 milyar insanı koruma potansiyeli ile ekonomik refahı destekliyor.
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Dünya standartlarında bir rüzgar endüstrisine sahip olan Avrupa’nın, iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşabilmesi için 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 30 GW yeni rüzgar santrali kurması gerekiyor. Avrupa rüzgar tedarik zinciri ise, enflasyonist baskılar, rüzgarın genişleme hacimlerindeki belirsizlik ve zayıf ihale tasarımları ile mücadele ediyor. Tüm bunlar, AB’nin enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşmak için yeni üretim tesislerini planlama ve bunlara yatırım yapma kabiliyetini zayıflatıyor.
Temiz teknolojilerdeki üretimini güçlendirmek ve genişletmek için bu yılın başlarında Net Sıfır Sanayi Yasası’nı (NZIA) sunan Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz Salı günü Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle Net-Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) müzakerelerindeki tutumunu oyladı. Parlamento’nun pozisyonunu hazırlayan MEP Christian Ehler, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde (ITRE) Avrupa’nın iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşması için güçlü bir Avrupa rüzgar endüstrisini destekleyen öneri sundu. Avrupa rüzgâr endüstrisi tüm Parlamento üyelerini ITRE görevlerini desteklemeye çağırdı.
Konuyla ilgili değerlendirme paylaşan WindEurope’un açıklamasında, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa’da üretilen temiz teknolojilerin artırılması için oy kullandığı belirtildi. Değerlendirmede görüşlerine yer verilen WindEurope Baş Politika Sorumlusu Pierre Tardieu, “AB, Yeşil Mutabakatı Avrupa’da üretilen rüzgarla gerçekleştirmek istiyor. Yarın Parlamento, Avrupa rüzgâr tedarik zincirini güçlendirerek tam da bunu yapacak somut tedbirleri kabul edebilir. Açık attırma tarifelerinin daha yüksek girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi, Avrupa pazarında adil rekabetin sağlanması ve ‘dibe doğru yarış’ ihalelerine karşı çıkılmasına yardımcı olacaktır. Bu doğru bir hareket tarzıdır. Bu bir güvenlik, istihdam ve özerklik meselesidir” ifadelerini kullandı.
İhalenin Avrupa tedarik zincirinin genişlemesini desteklemesi gerekiyor
ITRE tutumu, rüzgar enerjisi ihale tasarımında önemli değişiklikler içeriyor. İhaleler için açık ve zorunlu ön yeterlilik kriterleri belirleniyor. Bu, Avrupa’nın kritik enerji ve şebeke altyapısının siber saldırılar için kolay bir hedef olamayacağını garanti edecek siber güvenlik ve veri varlığına yönelik yeni kuralları içeriyor.
Geliştiriciler büyük offshore projeleri iptal etmek zorunda kaldı
WindEurope’un paylaştığı değerlendirmede, konuyla ilgili şu açıklamalar yer alıyor: “ITRE Komitesi bir enflasyon endeksleme mekanizması da önerdi. Yetersiz endeksleme şu anda büyük bir sorun. Rüzgar geliştiricileri bu yüzden büyük açık deniz rüzgar projelerini iptal etmek zorunda kaldı. Belirli bir fiyatla ihale kazanmışlardı; ancak daha sonra yüksek enflasyon türbinleri ve bileşenlerini çok daha pahalı hale getirerek rüzgar enerjisi projelerinin ekonomik uygulanabilirliğini riske attı. Rüzgar enerjisi ihalelerinin girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi bu mali açığın kapatılmasına yardımcı olacak ve projelerin devam edebilmesini sağlayacaktır. Bu tür bir endeksleme mekanizması, tüm tedarikçi sözleşmelerinin imzalanması için gereken süre boyunca geçerli olacaktır.”
Müzakereler 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek
Nihai müzakerelerde kabul edilen tedbirlerin tedarik zinciri esnekliğine, teknolojiye ve amaca uygun olmasının kritik önem taşıdığına vurgu yapılan değerlendirmede, şu ifadeler kullanıldı: “ITRE Komitesi ayrıca üye devletlerin ihalelerinde negatif ihale vermeyi bırakmalarını istemektedir. Bu, rüzgar santrali geliştiricilerinin bir rüzgar santrali inşa etme hakkı için hükümetlere ödeme yapmak zorunda olduğu durumdur. Bazı hükümetler, hızlı para kazanmanın bir yolu olarak ihalelerine negatif ihale uygulamasını getirdi; ancak negatif ihale sadece AB’nin enerji dönüşümünü daha pahalı hale getirir. Geliştiriciler için tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gereken ek maliyetler yaratır ve negatif ihale turlarında ödenen para, şirketlerin diğer rüzgar enerjisi projelerine yatıramayacağı paradır. Konsey’in şimdi Net Sıfır Sanayi Yasası’na ilişkin müzakere yetkisini de tamamlaması gerekiyor. Üçlü görüşmeler, yani Avrupa Parlamentosu ve üye devletler arasında Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle nihai bir anlaşma üzerinde yapılacak müzakereler, 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek. Nihai müzakerelerde, kabul edilen tedbirlerin ince ayarlarının yapılması ve tedarik zinciri esnekliği yaklaşımının teknolojiye özgü ve amaca uygun olması kritik önem taşıyacaktır.”
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.
Yenilenebilir enerjinin her alanından Avrupa’daki geliştiriciler, yatırımcılar, finansörler, mali danışmanlar, sektör uzmanları ve brokerları buluşturan Yenilenebilir Enerji Yatırım ve Varlık Yönetimi Konferansı – Renewable Energy Investment & Asset Management Conference (REIA 2023), 30 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında Yunanistan’da düzenleniyor.
Avrupa yenilenebilir enerji sektöründeki son gelişmelerin ele alınacağı konferansın konuşmacıları arasında, Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Durak yer alıyor. Murat Durak’ın konuşacağı “Blowin in the wind: Investing İn Offshore And Floating Wind” Oturumu, konferansın ikinci gününde saat 13:35’te başlıyor.
REIA 2023’te, deniz üstü rüzgar enerjisindeki yatırımların ele alınacağı oturumla ilgili şu açıklama yer alıyor: “Açık deniz rüzgar potansiyelinin %80’i, 60 metreden daha derin sularda bulunuyor ve bu da sınırlı arazi alanına sahip ülkelerde yüzen türbinlere olan ihtiyacı artırıyor. Yüzen rüzgar enerjisi endüstrisi, Avrupalı şirketlerin öncülüğünde 2022 yılı sonuna kadar planlanan 48 GW kapasiteyle hızla genişliyor. Avrupa’nın 2030 yılına kadar 10 GW, 2050 yılına kadar ise 264 GW yüzer açık deniz rüzgarı üretmesi planlanıyor. Yalnızca Birleşik Krallık, yüzer rüzgar projelerine 60 milyon sterlinin üzerinde yatırım yapıyor. Almanya, Türkiye, Portekiz, İspanya ve diğerleri iddialı offshore rüzgar hedeflerini takip ediyor. Zorluklar arasında yeni bir tedarik zinciri ve liman altyapısı oluşturulması yer alıyor. Avrupa, 2022’de rüzgara 17 milyar Euro yatırım yaparak yıllık hedefinin gerisinde kaldı. Yüzen açık deniz rüzgarı gelecek; ancak potansiyelini gerçekleştirmek için önemli altyapı yatırımlarına ihtiyaç var.”
Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Şimdi kayıt olun.