Connect with us

Proje Yönetimi

Egeres’in global vizyonu

Yayın tarihi:

-

Egeres Genel Müdürü Mehmet Günkut Kurtaran ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Türkiye’den ve dünyadan birçok projede aktif rol alan firmanın faaliyet alanları hakkında bilgiler sunan Mehmet Günkut Bey, yurt dışındaki projelerde çalışma pratiğine ilişkin de önemli açıklamalar yaptı.

Hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada pek çok projede önemli roller oynadığını bildiğimiz EGERES’in hikâyesini ve faaliyet alanlarını sizden dinleyebilir miyiz?

Egeres olarak bugünkü rüzgar enerjisi bilgi ve tecrübesine, dünyada alanında söz sahibi mühendislik danışmanı Alman ortağımızla ulaştık. Daha kurulduğumuz aylarda sektöre çok hızlı bir giriş yaptığımızı söyleyebilirim. Önemli sayıda mühendis ve teknikerimizi sıfırdan yetiştirdik ve gururla söylüyorum ki sektöre kazandırdık. Yine şirketimizi kurduğumuz yıldan itibaren boru ve kafes tip rüzgar ölçüm direkleri imalatımıza da başlamıştık. Bugüne kadar Türkiye ve yurtdışında 250’nin üzerinde istasyon kurduk ve bunların bakım, rüzgar datası raporlama ve enerji analizleri süreçlerini yürüttük. Artık önemli bir bilgi ve tecrübeye ulaşmış olduğumuz 2014 yılında da rüzgar ve güneş projeleri geliştirme faaliyetlerimize başladık.

Türkiye’den ve dünyadan dâhil olduğunuz projelerden bahsedebilir misiniz?

Tüm Türkiye geneline yayılmış sahalarımızda 3.000 MW rüzgar ve 500 MW güneş olmak üzere 3.500 MW’lık bir proje stoğuna eriştik. Projelerimizi burada EPDK’nın ihalelerine kadar taşıdık ve pek çoğunu da yabancı yatırımcılara transfer ettik.

2016 yılında da önümüze yurtdışında proje geliştirme fırsatı çıkınca bunu değerlendirmeye karar verdik ve o yıl Endonezya’daki Java adasının ilk rüzgar santrali için adımlarımızı attık. Projenin tasarlanan kurulu gücü 100 MW’tır. Tespit ettiğimiz bu sahada Endonezya’daki yerli ortağımızla ve yardımcı partnerimizle saha izinlerimizi aldık ve sonrasında rüzgar ölçümlerine başladık. Şebeke Operatörüyle sistem bağlantı ön anlaşması da paralelde yapıldı. Kendi imalatımız 2 adet rüzgar ölçüm istasyonumuzu Türkiye’den Java adasına taşıdık ve bunları yine kendi ekibimizin süpervizörlüğünde yerli teknisyenlere kurduk. Veri toplama ve işlemelerini sürdürdük. Projemizi 5 yıllık ulusal elektrik planlamasına entegre ettirmeyi başardık. Endonezya’daki bu daha ilk girişimimizde elde ettiğimiz başarımızın verdiği motivasyonla yine Asya Pasifik’in rüzgarlı ve yatırıma kapılarını açmış olan ülkesi Vietnam’da da 2017 yılı başında proje geliştirmek üzere ilk girişimlere başladık. Vietnam’ın rüzgar açısından en verimli bölgesi olan Highland’lerdeki yani Orta Bölgedeki sahalarımızın toplamı 500 MW olarak resmi başvurulara girmiştir. Bu ülkede de yine Türkiye’den getirdiğimiz bizim üretimimiz olan 5 adet rüzgar ölçüm istasyonumuzu kurduk ve ayrıca 1 tane de uzaktan ölçen lazerli ölçüm cihazımızla ölçümleri sürdürdük. Veriler yine İzmir’deki ofisimizde toplandı ve işlendi.

Süreçte epeyce yerel firmalarla çalıştık, 5 yılı aşkın emek verdiğimiz Endonezya ve Vietnam’daki 600 MW’ı aşkın rüzgar projelerimizle yatırımcı olarak birçok enerji devi ilgilendi, bunlar görüşmeleri de bir taraftan sürdürdük. Sonuçta da bunların içinde projeleri hayata geçirebileceğine inandığımız güçlü Fransız firması EDF’e 2021 başına kadar projelerimizi devrettik.

2018 Ekim ayında Vietnam Başbakanı himayesindeki Yatırım Sertifikası Töreni

Uluslararası projelerde partnerlik yapısı içerisinde hareket edildiğini biliyoruz. Bu ilişkiler nasıl kuruluyor ve ilerliyor?

Resmi kurumların tavsiyelerini takip ediyoruz. Bize kendilerince güvenilir ve tecrübeli firmaları öneriyorlar ve biz de bunlarla görüşüyoruz. Zaten bu sefer de seçtiğimiz partner veya danışmanın da bize artı getirdikleri oluyor ve onların da referanslarıyla diğer bir tedarikçiye ulaşıyoruz. Sonuçta bu bir network zinciri oluşturma süreci ve sahada, kurumlarla ve partnerlerle çalıştıkça bu zincir doğal olarak büyüyor.

Yurt dışındaki projelerde çalışmanın ne tür zorlukları var? Uluslararası arenayı hedefleyen rüzgâr enerjisi yatırımcılarına ne tür tavsiyeler vermek istersiniz?

Tabii ki bu işin çok kolay olmadığı ortadadır. Doğru bir ülkedeyseniz, iyi bir strateji ve ısrarlı ilerleme bana göre anahtar olabilir. Yeni bir ülkeye belki sıfırdan ve hemen hiçbir bilgi olmadan girileceği için çok doğru ve en az bir iki yol göstericiye ihtiyaç var. Mevzuatları güncel olarak takip etmek, mevcut ve değişen kuralları ve planlanan yeni yönetmelikleri anlık olarak güncellemek gerekir. Bu anlamda oradaki yol göstericiniz danışmanınız veya ortağınızdır. Ülkelerin yatırımcı çekmek için kurmuş olduğu Yatırım Ajanslarının ülke temsilcilikleri ilk çıkış noktası olabilir. Projenin geliştirilmesi için pek çok parçayı bir araya getiriyorsunuz ve bu zinciri oluştururken tabii ki bazen hatalar yapılabilir. Bunlar için de bedeller ödenecektir, bu da işin doğası gereği. Ancak orada yılmadan süreci devam ettirmek gerekli. Sonuç olarak Egeres bir yatırımcı değil, proje geliştirici, çok büyük bir engel çıkmadığı taktirde süreci ilerletmek zorundayız. Yatırım kararına kadar önemli kurumların izinleri ve sahanın teknik analizleri bizim işimiz, yatırım kararı ise projeye finansmanı getireceklerden sizin seçeceğiniz firmaya ait olacak. İnanıyorum ki doğru bir ülkede belirsizlikleri az olan, doğru bir proje yapıyorsanız buna yatırıma istekli sayısı çok olacaktır.

Türkiye’deki rüzgâr enerjisi sektörünü, olanaklar ve kısıtlılıkları da göz önünde bulundurarak, nasıl değerlendiriyorsunuz?

2008 yılından beri danışman ve proje geliştirme firması olarak sektörün içindeyiz. Gerçi bir RES projesinin de devreye alınmasına kadar yatırımcı adına tüm işleri üstlendiğimiz için izin süreçlerinin çetrefilli olduğunu yaşadık. Bunlar sonuçta çok büyük engel olmadığı taktirde zaman içinde halledilebilir ama eksi katkı paylı ihale süreçleri bence sektörün gelişmesini sıkıntıya soktu. Bildiğim kadarıyla maalesef bazı çok verimli sahalardaki projelerin lisanslarının EPDK’ya iadeleri bile gerçekleşti. Nedeni de muhtemelen yarışlarda verilen ve pek de hesaba sığmayan eksi katkı bedelleridir. Alım garantisi olmayan projelerin finansman sıkıntıları mutlaka olacaktır. Teknolojinin gelişmesi ile maliyetler azalıyor ve türbin kurulu güç ve verimlilikleri artıyor, buna bağlı olarak elektrik fiyatları USD bazında geri gidiyor. Bankable bir ülkenin bankable bir projesi dünyanın her yerinden yatırımcının ilgisini çeker. Bu anlamda düşük bir bedel dahi olsa devlet alım garantisi çok kritik konu.

Kısa veya uzun vadede hayata geçirmeyi düşündüğünüz yeni projeler var mı?

Öncelikle Türkiye’de Ekim 2021’de alınacak YEKA RES-3’e başvurmayı hedefliyoruz. Sonrasında da süreci takip edeceğiz. Öte taraftan da yurtdışında elde ettiğimiz başarıların devamını getirmeyi istiyoruz. Sadece Asya Pasifik ülkelerinde değil, rekabetin çok olmadığı başka ülkelere de bakıyoruz, oralarda bu çok sevdiğimiz ve artık iyi bildiğimiz proje geliştirme işimize devam ederiz diye planlıyoruz. Belki bundan sonrasında en baştan projeye yatırımcı ortaklığıyla gidilebilir. 1,5 yıldır yaşadığımız Covid-19 salgını kaynaklı seyahat ve dolaşım kısıtlamaları rahatlayınca yeniden sahalara inmeye sabırsızlanıyoruz.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Bana bu keyifli sohbet imkânını verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Umarım sağlıklı bir dünya için gereken yeşil enerji üretimi hızını artıracaktır ve biz de buna elimizden gelen katkıyı sağlamaya devam edebiliriz.

Mehmet Günkut Kurtaran kimdir?
1994 yılında Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği diplomamı aldım. İnşaat ve Dış Ticaret alanlarındaki aile şirketimizde 10 yılı aşkın iş tecrübem oldu. 2008’de Egeres firmamızı kurduk.
Amacımız daha yolun çok başındaki rüzgar sektörüne hizmet sağlamaktı. Halen şirketimiz Türkiye ve yurtdışındaki projeleriyle yoluna devam etmektedir.

 

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Proje Yönetimi

Acteon, offshore deniz altı çözümleriyle baştan sona hizmet sunuyor

Yayın tarihi:

-

Yazar

Deniz altı servis sağlayıcılığı konusunda uzmanlaşmış bir firma olan Acteon, açık deniz rüzgar santrallerinde yaşam döngüsünün tüm aşamalarını destekliyor. Deniz altyapılarının kurulumu, bakımı ve kaldırılması için küresel ölçekte hizmetler sunan Acteon, rüzgar santrallerindeki çözümlerine, saha incelemesi değerlendirme aşamasından başlıyor. Mühendislik çözümleriyle temiz enerjiye geçişteki zorlukları çözmeye odaklanan firma, entegre deniz altı uzmanı olarak offshore’da baştan sona hizmet sunuyor.

Rüzgar enerjisi sektörü 15-17 Mart tarihleri arasında Japonya’nın en büyük rüzgar enerjisi etkinliği olan Wind Expo ile Tokyo’da buluştu. Rüzgar Enerjisi Dergisi olarak medya partneri olduğumuz Wind Expo Japonya’da röportaj gerçekleştirdiğimiz Acteon Group’un Asya Genel Müdürü LJ Pan, firmanın rüzgar enerjisindeki faaliyetleri ve çözümlerini dergimizle paylaştı.

Kendinizi tanıtarak, Acteon sunduğu çözümlerden bahsedebilir misiniz?

Ben LJ Pan, Acteon Asya’nın Genel Müdürü olarak Acteon Group için çalışıyorum. Acteon Group, açık deniz rüzgarı deniz altı servis sağlayıcılığı konusunda uzmanlaşmıştır. Bu nedenle Acteon Gruop olarak, açık deniz rüzgar santrallerinde yaşam döngüsünün tüm aşamalarını destekliyoruz. Rüzgar santrallerinin gelişimini desteklemeye, saha incelemesi değerlendirme aşamasından başlıyoruz. Saha incelemesi değerlendirme aşamasında, jeofizik ve jeoteknik saha çalışması yapıyoruz. Saha inceleme aşamasından sonra, tasarım ve mühendislik aşamasına geçiyoruz. Tasarım ve mühendislik aşamasında, geliştiriciyi temel tasarım ve mühendislik kapsamlarında destekliyoruz. Takip eden aşamayı ise, açık denizde temel kurulum oluşturuyor ve Acteon Group bu aşamada, darbeli çekiçlerle kazık çakma, delme ekipmanı, ön kazık şablonu, elleçleme ve kaldırma araçları ile enjeksiyon hizmetleri gibi kurulumun temeline ulaşım ve lojistik yüklenicisini destekliyor.

Yüzer rüzgar santrallerine gelince, Acteon olarak demirleme ve çapa işlemlerinde tedarik ve kurulumu destekleyebiliyoruz. Geliştirme aşamasından sonra işletme ve bakım aşamasına geçiyoruz. İşletme ve bakım aşamasında, yapısal sağlığın takibi, korozyon takibi, ROV denetimleri, varlık bütünlüğü yönetimi ve dijital ikiz hizmetlerini içeren deniz altı tesis dengesi işletme ve bakım kapsamındaki tüm işlemlere destek sağlayabiliyoruz.

Acteon olarak, rüzgar türbinlerinin kurulumundan 20-30 yıl sonra, rüzgar santrallerinin hizmetten çıkarılmalarında da rol alabiliyoruz. Bu, Acteon’un kısa bir tanıtımını ve deniz üstü rüzgar konusunda neler yapabileceğimizi özetliyor.

Baştan sona komple çözümler sunduğunuz söylenebilir mi?

Evet. Kendimize entegre deniz altı uzmanları unvanını aldığımız yer bu noktadır. Uzmanlık, ekipman ve hizmet tedariki yapıyoruz; ancak gemimiz yok. Gemi de kurulum gemisinin sahibi olan taşıma ve lojistik yüklenicisinden sağlanır. Geliştirme sırasında tüm kurulumu ve kurulum için gereken tüm desteği sağlayabiliyoruz.

Şu anda hangi pazarda faaliyet gösteriyorsunuz?

Tayvan’da son 4 yıldır çok aktifiz. Ben Asya pazarıyla ilgileniyorum. Avrupa ve ABD pazarlarıyla ilgilenen arkadaşlarımız var. Bu nedenle, küresel olarak birlikte yürüyoruz ve Formosa-1, Formosa-2, Changfang Xidao, Greater Changhua ve diğer santraller gibi Tayvan’daki rüzgar santrallerinin çoğunu aktif olarak destekliyoruz veya şimdiye kadar destekledik.

Türkiye pazarı hakkındaki öngörüleriniz nelerdir?

Bu çok yeni bir pazar ve Türkiye’nin açık deniz rüzgar pazarında öne çıktığını bilmek bizi heyecanlandırıyor. Ayrıca, bildiğiniz gibi birçok ülke ve bölge offshore yenilenebilir enerjiye geçiyor. Acteon’un Türkiye gibi bölgelerde rüzgar santrallerinin geliştirilmesini desteklemek için kabiliyetini artırması gerekiyor.

Türkiye ile ilgili yaptığımız sohbet ve bilgilendirmelerden sonra, firmanızın kısa vadede Türkiye pazarına daha fazla odaklanacağını düşünüyor musunuz?

Bence bu, Türk hükümetiyle irtibat halinde daha fazla araştırmamız ve anlamamız gereken bir konu. Motivasyon nedir, yasal düzenlemeler nelerdir; ancak bu konularda bilgi sahibi olduktan sonra kaynaklarımızı ve varlıklarımızı yeni piyasada konuşlandırabiliriz.

Devamını oku

Proje Yönetimi

Rüzgar enerjisine kaynak sarf malzemeleri sunan Gedik Kaynak, hedef büyüttü

Yayın tarihi:

-

Yazar

Son 10 yılda 4 katına çıkan küresel rüzgar enerjisi pazarı büyümeye devam ediyor. Türkiye’de de yatırımlar artarken geçen yıl devreye giren elektrik kurulu gücünün yarısını rüzgar enerjisi santralleri oluşturdu. Gedik Kaynak kaliteli ve uygun fiyatlı ürünleri, hızlı tedarik kabiliyeti ve Gedik Test Merkezi desteğiyle verdiği eğitim ve belgelendirme hizmetleriyle, rüzgar tribünleri yatırımlarının kaynak sarf malzemeleri alanındaki 1 numaralı tedarikçisi olmayı hedefliyor.

Gedik Kaynak İş Geliştirme Müdürü Didem Tansuğ

Yerli üretici avantajını, müşteriye fırsat olarak sunuyor

2022 ve sonrasında da rüzgara yatırım devam edecek. Devam eden projelerin hızla tamamlanması ve yeni yatırımlarla pazar büyümesini sürdürecek. 2015 yılından bu yana rüzgar türbinlerine kaynak sarf malzemeleri alanında tedarik sağlayan Gedik Kaynak, büyüyen pazarda hedef büyüttü. Firma; yeni dönemde kaliteli ve uygun fiyatlı ürünleri, tedarik kabiliyeti ve Gedik Test Merkezi bünyesinde verdiği eğitim ve belgelendirme hizmetleriyle kaynak sarf malzemeleri tedarikinde sektörün bir numarası olmayı hedefliyor.

Gedik Kaynak İş Geliştirme Müdürü Didem Tansuğ, ana yüklenicilerin teknik şartnamelerine göre değişen taleplerine cevap verdiklerini söylüyor. Bu doğrultuda S2Si, S2Mo, S2MoTİB, S3Si gibi tozaltı telleri, BFB, BFPP BAB-S gibi tozlar sunduklarını belirten Tansuğ, tüm ürünler için uzun soluklu WPS, PQR çalışmaları yapıldığının altını çiziyor. Didem Tansuğ, Gedik Kaynak’ın güçlü tedarik ve lojistik kabiliyetine de işaret ediyor. Yerli üretici olmanın avantajını müşterilere fırsat olarak yansıttıklarını söyleyen Tansuğ, “Tedarik, lojistik, yerli üretim ve kalitenin yanı sıra müşterilerimizin beklentilerine ve projenin gerekliliklerine göre WPS – PQR çalışmalarını kendi bünyemizde yapmamız avantaj sağlıyor. Hem satış öncesi hem satış sırasında hem de satış sonrasında çok ciddi anlamda ticari ve teknik destek sağlıyoruz” diye konuşuyor.

Özellikli ürünler

Rüzgar tribünleri alanında halihazırda Ege Bölgesi’nde ve Ankara’da yürütülen projelerde yer alan Gedik Kaynak, yeni dönemde Türkiye’nin dört bir yanındaki rüzgar tribünü projelerinin tedarikçisi olmayı hedefliyor.

Gerek geniş ürün gamı gerek satış öncesi ve sonrası hizmetleriyle Gedik Kaynak’ın bu hedefi yakalayacağına inandığını söyleyen Didem Tansuğ, yurt dışında da yeni projeleri takip ettiklerini söylüyor. Didem Tansuğ, yurt dışı projelerde geliştirdikleri yeni çözümler olduğuna da dikkat çekiyor. Örneğin bir projede tozaltı tedarikinde zaman kaybını önleyen, verimliliği artıran 1 tonluk ambalajlarla ürün tedariki yaptıklarına işaret eden Tansuğ, “Aynı zamanda vakumlu ambalaj yerine drypack dediğimiz ambalajlarla da tedarik yapıyoruz. Vakumlu ambalajda kullanıcı tozunu kurutmak zorunda ancak drypack’de toz kuru geliyor. Drypack tozun içerisinde hiçbir şekilde nem girmemesini sağlıyor” açıklamasında bulunuyor.

Gedik Kaynak İş Geliştirme Müdürü Didem Tansuğ, “Gedik Kaynak, Türkiye’nin dört bir yanındaki rüzgar tribünü projelerinin kaynak sarf malzemeleri tedarikçisi olma hedefinde. Güçlü tedarik ve lojistik kabiliyetimiz, satış öncesi ve sonrası desteğimiz, eğitim ve belgelendirme hizmetlerimizle pazarda 1 numara olmayı istiyoruz” diyor.

Yurt dışında örnek proje

Gedik Kaynak, rüzgar türbinlerine yönelik yurt dışında da projelere imza atıyor. Son olarak Tayfaya Projesi’nde Oxair Delta Group ile iş birliği yapan Gedik Kaynak, rüzgar tribünlerinde yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da kaliteli ve uygun fiyatlı ürünleriyle tercih ediliyor. Gedik Kaynak İhracat Müdürü Burak Ergül Tayfaya Projesi’nde Oxair Delta Group ile iş birliği yaptıklarını, GeKa’nın Eliflux bar ve S2Si ve S2 ürünlerini bu projeye tedarik ettiklerini belirtiyor. Ergül, “Rüzgar tribünlerinde yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da kaliteli ve uygun fiyatlı ürünleriyle Gedik tercih sebebi” diye konuşuyor.

Gedik Test Merkezi’nden eğitim ve belgelendirme desteği

Rüzgar enerji kulelerinin bileşenleri gövde ve kanatlar olarak düşünülebilir. Kule gövde üreticileri kalite kontrol süreçlerini daha çok kendi personelleri ile devam ettiriyor. Bu noktada Gedik Test Merkezi (GTM), personel belgelendirme alanında hizmet veriyor. Kanatlar tarafında ise GTM, periyodik kontrol hizmetleri sunuyor. Kule gövde üreticileri tahribatsız muayeneleri kendi istihdam ettikleri personel ile gerçekleştiriyorlar. Kontroller üretim sahasında yani fabrika ortamında yapılıyor. Bu personelin vasıflı ve yetkin olması gerekiyor. GTM burada çalışan personelin tahribatsız muayene eğitim ve belgelendirme süreçlerini gerçekleştiriyor. Ayrıca kaynakçı belgelendirme, Kaynak Yöntem Doğrulama (PQR) süreçlerinde de hizmet veriyor.

Kanatlar kompozit malzemelerden oluşmaktadır. Bu kanatların periyodik kontrolleri ileri düzey Ultrasonik Muayene (Phased Array) teknikleri ile monte veya demonte olarak gerçekleştirilebilmektedir. Gövde üzerindeki bir kanadın ultrasonik muayenesi için İple Erişim (IRATA) sertifikalarına da ayrıca ihtiyaç duyulmaktadır.

Devamını oku

Proje Yönetimi

Dev enerji potansiyeline ilk dokunuşlar

Yayın tarihi:

-

Yazar

Deniz üstü rüzgar enerjisi üretiminde ülkemizde kısa sürede büyük adımlar atılıyor. Marentech Expo da bu adımlardan biri. Deniz üstü rüzgarında bir ilk olarak Türkiye enerji sektörü tarihine geçen Marentech’i, Bifaş Yönetim Kurulu Üyesi Feraye Gürel ile konuştuk. 

Feraye Gürel
BİFAŞ Yönetim Kurulu Üyesi

Marentech Expo’yu gerçekleştirme hikayenizi anlatır mısınız? 

8400 km olan kıyı uzunluğumuzu ve ülkemizin 3 tarafının denizlerle çevrili olduğunu düşününce Türkiye’nin deniz üstü rüzgarı konusunda inanılmaz bir potansiyeli olduğunu görüyoruz. Türkiye’de çok yeni bir başlık olan Deniz üstü Enerji Teknolojileri konusu ile ilgili DÜRED, dernek kuruluşundan hemen sonra konferans ve fuar çalışmaları yapmak, bu konuyu Türkiye’de daha bilinir hale getirmek ve Türkiye’yi bu konuda olması gereken noktaya taşımak istedi. Kısacası, Marentech Fuar ve Konferansının fikir babası tamamen DÜRED’tir. Projenin ciddiyeti ve sorumluluğu nedeni ile DÜRED bizlerle çalışmayı tercih etti. Biz de enerji sektöründeki yurt içi ve yurt dışı olmak üzere 25 yıllık deneyimimiz ile bu projenin bir parçası olmak için seve seve projeye bu farklı projeye dahil olduk.

Marentech Expo sektörde hangi branşlardan ve firmalardan katılım gerçekleşiyor?

Türkiye’nin ve bölgenin deniz üstü enerji sektörüne ev sahipliği yapan Marentech Expo’da rüzgar türbin tedarikçileri, türbin temel tedarikçileri, güneş panelleri, dalga enerji ekipman tedarikçileri, akıntı, enerji ekipman tedarikçileri, mühendislik firmaları, deniz nakliyat firmaları, tersaneler, marina ekipman firmaları, liman inşaat firmaları başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesinden 300’ün üzerinde firma, doğru alıcı ve yatırımcıyı ile buluşturmayı hedefliyoruz.

Expo’nun hitap ettiği ziyaretçi kitlesini hangi kesimler meydana getiriyor?

Enerji sektörü profesyonelleri, denizcilik sektörü profesyonelleri, kamu kurumları, enerji yatırımcı firmaları, türbin firmaları, tersaneler, deniz taşımacılığı firmaları, ölçüm ve mühendislik şirketleri, üniversiteler, basın ve medya, dernek ve federasyonların ziyaretiyle gerçekleşecek Marentech Expo’da katılımcılar, iş ağını ve ihracat ivmelerini arttırırken; ziyaretçiler de son teknoloji ürünlerle buluşma fırsatı yakalayacak.

Marentech Expo’nun ortaya çıkmasında nasıl bir iş birliği ağından söz edebiliriz?

İzmir Kalkınma Ajansı, ENSİA ve GENSED gibi derneklerin yanı sıra, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın da destekleri ile projemizi harekete geçirdik. Uluslararası deneyimimiz ve sektör bilgimiz ile de iştirakçi ağımızı genişlettik.

Marentceh Expo’da hangi başlıklar ele alındı?

Marentech kapsamındaki konferansta, Deniz Üstü Rüzgâr Enerjisi, Ülkelerin Deniz Üstü Enerji Mevzuatı, Yüzer Temelli Deniz üstü Rüzgâr Elektrik Santralleri, Yüzer Güneş Elektrik Santralları, Dalga Enerjisi, Akıntı Enerjisi, Hidrojen Enerjisi, Sanayi ve Üretim ana başlıkları ele alındı.

Marentech Expo’nun sektöre ve ihracat rakamlarına nasıl faydası ve katkısı olacak?

Avrupa, Orta Doğu ve Körfez ülkelerinden profesyonel yatırımcı ve alıcılar, deniz üstü enerji pazarındaki en inovatif ürün ve teknolojilerinin sergilendiği Marentech Expo ile ticaret ve yatırım hacmini genişletme fırsatı sunuyoruz.

Marentech Expo, 24 ülkeden 20.000’in üzerinde yerli ve yabancı firmayı ağırlamasının yanı sıra, özel yatırımcılarına ve önde gelen üretici firmalarına sağladığı B2B toplantıları ile uluslararası iş ağını oluşturarak eşsiz bir buluşma platformu sağlayacak.

Geçtiğimiz günlerde meclis onayından geçen Paris iklim anlaşması, küresel iklim değişikliği sorunu ve bu sorunun yönetimi için yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının yaygınlaştırılmasının önemi ortaya koyuyor. Offshore potansiyelimizi düşünürsek, iklim değişikliği hedeflerimize katkısı hakkında neler söylemek istersiniz?

Paris İklim Anlaşması’nın sağlanması, Dünya’da yeşil enerji devrimini sağlayacaktır. Buna energy transition, enerjinin dönüşümü de deniyor. Ülkemiz bu konuda zaten üzerine düşeni yaptı. Karada RES’lerde. Şimdi sıra deniz üstü RES’lerde. 2030-2040 yılları arasına bakarsak, Dünya’da en önemli sözler deniz üstü konusunda verildiği için 2040 yılında Avrupa’da enerjinin %60’a yakınının deniz üstü RES’lerden karşılanacağı projekte ediliyor. Paris Anlaşması’nın bir diğer önemli konusu da ülkelerin ihracat yapabilmesi için artık enerjilerinin ne kadarlık kısmını yenilenebilir enerjiden karşıladıklarını ispatlamak zorunda kalacaklar, olay oraya doğru gidiyor. Artık bir ülke bir ülkeye ihracat yaparken ya da Avrupa Birlği’ne giriş için yenilenebilir enerji bir kriter olarak gelecek. Ülkemiz de Paris İklim Anlaşması’nı imzalayaraktan aslında çok net bir yenilenebilir enerji hedefi koydu. 

Ülkemizde yenilenebilir enerjide en önemli kriter, önümüzdeki yıllarda deniz üstü RES’ler olacaktır. Çünkü ülkemizdeki yaklaşık 100GW potansiyel düşünüldüğünde ve etrafımızdaki gerek Karadeniz gerek Hazar Denizi ile ele alındığında, Dünya Bankası raporlarına göre yaklaşık 1000GW kapasiteden bahsediliyor. Bu kapasitenin üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke tarafından kullanılmaması söz konusu olamaz. 

Marentech Expo’nun gelecekte alacağı biçimle ilgili ön görüleriniz nelerdir?

Türkiye’de 10 yıl içerisinde öngörülen enerji sektörünün büyük potansiyelini göz önünde bulundurarak; 2035 yılına kadar 4 adet 1000 MW DRES kurulumu ile yaklaşık 12 milyar Euro hacminde pazar oluşmasını bekliyoruz. Ayrıca yüzer GES’ler başta olmak üzere diğer deniz üstü enerji kaynaklarının da gelişeceği görülmektedir. Sektörün tek buluşma noktası olacak Marentech Expo – Deniz Üstü Enerji Teknolojileri Fuarı, Türkiye deniz üstü enerji sektörünün ticaret hacmine büyük katkı ve ivme sağlayacak.

Devamını oku

Trendler