Connect with us

“2030 yılına dek güneş ve rüzgar kapasitesinin 7-8 kat artması gerekiyor”

Yayın tarihi:

-

McKinsey & Company, COVID-19 salgını sonrası iyileşme dönemini küresel iklim değişikliğini göz ardı etmeden şekillendirmenin önemini vurguluyor. Bu kapsamda şirket, iklim değişiminin yıkıcı etkilerini engelleyecek ‘1,5 derece hedefinin’ beş temel alanda gerçekleştirilecek kökten dönüşümlerle mümkün olduğunu ortaya koyan bir araştırma yayınladı.

Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, bilimsel veriler ışığında, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini engellemek üzere sıcaklık artışının 1,5°C sınırında tutulması ihtiyacına yönelik yeni bir araştırma çalışması hazırladı. Öncü paydaşlar ‘1,5 derece hedefi’ etrafında kenetlenirken, McKinsey bu devasa dönüşümün nasıl gerçekleşebileceğine dair bütüncül bir çalışmaya imza attı. 

Veri ve analizlere dayalı bu rehber, gelecek 10 yılda gıda ve orman alanları, elektrifikasyon, endüstriyel adaptasyon, temiz enerji ve karbon pazarı olmak üzere beş temel alanda emisyonların azaltılması için gerekli eylemleri ortaya koyuyor. McKinsey uzmanları, COVID-19 küresel salgın döneminin iklim değişimine karşı aksiyona geçmenin önemini de ortaya koyduğunu belirtiyor. 

Gıda ve orman arazilerinin yönetiminde dönüşüm 

Metan ve azot oksitle birlikte tarım endüstrisi, her yıl küresel sera gazı salınımının yüzde 20’sini tek başına yaratıyor. Artan nüfusun da etkisiyle tarım kaynaklı emisyonların, eğer bir dönüşüm gerçekleşmezse, 2050 yılına dek yüzde 15-20 oranında artacağı öngörülüyor. Gıda endüstrisi içerisinde en yüksek emisyon yaratan (yaklaşık yüzde 70) büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ise 1,5 derece hedefi için dönüşümün zaruri olduğu alanlardan biri. Küresel çapta mevcut beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesi halinde 2050 yılında küresel protein tüketiminde bu tip hayvancılığın yüzde 9 oranında yer alacağı öngörülüyor. Ancak iklim değişimini durdurmak için bu oran yüzde 4’e indirilmeli. Aynı zamanda gıda üretiminin üçte birinin kaybına neden olan gıda israfının da önüne geçilmesi gerekiyor. 

Tüm bunlarla birlikte küresel karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 15’i ormanların yok olmasından kaynaklanıyor. Bunda bir ağacı yok etmek için kullanılan yöntemlerin atmosfere kattığı emisyon ve aynı zamanda o ağacın karbon salınımını engelleme potansiyelinin önüne geçilmesi rol oynuyor. Ormanların korunması için tüm çabalara rağmen her yıl Yunanistan büyüklüğünde ormanlık alan yok oluyor. 2030 yılında 1,5 derece hedefine ulaşmak için tüm fosil yakıt emisyonları azaltılsa ve tüm endüstrilerde karbonsuzlaşma sağlansa dahi ormansızlaşmanın yaklaşık olarak yüzde 75 azaltılması gerekli. Bu hedefin daha uzun vadede sağlanması için bile ormansızlaşmanın 2030 yılına dek yarı yarıya azaltılmasına ihtiyaç var. Dolayısıyla bu konuda regülasyon, uygulama ve teşviklerin çoğaltılması önem taşıyor. 

Elektrifikasyon ile enerji kullanımında dönüşüm

Genel olarak petrole dayalı faaliyet gösteren karayolu ulaşımı endüstrisi -otobüs, kamyon, binek araç, iki ve üç tekerlekli araçlar- her yıl karbon emisyonunun yüzde 15’ini oluşturuyor. Bu emisyonun önüne geçilmesi içinse daha temiz kaynaklara ihtiyaç var. 

Bunun hızlı bir şekilde sağlanabilmesi ve 1,5 derece hedefine ulaşılabilmesi için temiz, yenilenebilir enerji kaynakları ile şarj edilen elektrikli araçlara (EV) geçişin ivedilikle gerçekleştirilmesi gerekiyor. Böyle bir durumda içten yanmalı araç satışları toplam satışların 2030 yılında yaklaşık yüzde 50’sini, 2050 yılında ise yüzde 100’ünü oluşturacaktır. Ancak burada önemli olan EV’lerin enerji kaynaklarının yeni bir emisyon üreticisi olmamasını sağlayacak elektrik ve hidrojen kaynaklarının yaratılması. Dolayısıyla otomotiv endüstrisinin şarj üniteleri teknolojilerini sürdürülebilirlik odaklı geliştirmeleri ve üretim ölçeklerini hızla artırmaları büyük önem taşıyor. Ulaşımda bir diğer önemli etken ise kişisel araçların kullanımı. Şehir merkezlerine araçla girişin yasaklanması, özel araç vergilerinin artırılması gibi önlemlerle toplu taşıma ve araç paylaşımı gibi alternatiflere olan ilgi artırılabilir. Bu da 2030 yılına dek özel araçların kullanımının yüzde 10 oranında azaltılmasını sağlayacaktır. 

Öte yandan elektrifikasyon, toplam karbon emisyonlarının yüzde 7’sini oluşturan binalarda da karbonsuzlaşmayı sağlayabilir. Mekan ve su ısıtma ihtiyaçları için kullanılan fosil yakıtlar bu emisyonun başlıca nedeni. Eğer temiz kaynaklar kullanılarak bu iki ihtiyaç elektrifikasyonla sağlanırsa, 2050 yılında, 2016’ya göre bu emisyon oranı yüzde 20 oranında azaltılabilir. Buna ek olarak merkezi ısıtma yaygınlaştırılır ve ısıtma ve yemek pişirme ihtiyaçlarında doğalgaz ile birlikte hidrojen ve biyogaz kullanılırsa, yüzde 40 daha emisyon azaltımı gerçekleştirilebilir.  

Endüstriyel operasyonlarda dönüşüm

İnşaat, gıda, tekstil, üretim gibi düşük ya da orta ölçekli ısı ihtiyacı olan endüstriyel sektörlerin de hızlı bir şekilde operasyonlarına elektrifikasyonu entegre etmeleri önem taşıyor. 2030 yılında bu sektörlerde enerji ihtiyacının temiz enerji kaynaklarından sağlanması ve 2016 yılında yüzde 28 olan elektrifikasyon oranının 2050’de yüzde 76’ya yükseltilmesi, 1,5 derece hedefine ulaşmak için gerekli bir adım. Bununla birlikte endüstride döngüsel ekonomiye geçişe de ihtiyaç var. Böylece verimliliğin artması, sera gazı salınımlarını azaltacağı gibi maliyetleri de düşürecek ve performansı artıracaktır. 

Petrol ve gaz şirketlerinin üretim faaliyetleri sonucu açığa çıkan metan ya da doğal gaz ise bir diğer büyük değişimin gerekli olduğu alan. Bu şirketler için metan, sera gazı salınımlarında en büyük role sahip faktör. Bu faktörü ortadan kaldırmak zorlu olsa da mevcut teknolojiler, ekonomik çözümler sunmaya başladı. Metan gazının salınımında etkili olan bir diğer sektör ise madencilik. Bu sektörde de metan gazının salınımını engelleyecek çözümler mevcut ancak hem tüm madenleri kapsamıyor hem de yeterince ekonomik yatırımlar olarak görülmüyor. 

Enerji ve yakıt kullanımında dönüşüm 

2030 yılına dek güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin bugünkü seviyenin 7-8 kat üzerine çıkması gerekiyor. Bu, rüzgar türbinleri ve solar panellerin üretiminde yoğun bir artışa ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Öte yandan 1,5 derece hedefine hızla ulaşmak için bugün küresel enerji üretiminin yüzde 40’ını karşılayan kömür kaynaklı elektrik üretiminin 2030 yılına dek yüzde 80 azaltılmasına ihtiyaç var. Kömür ve gaz kaynaklı enerjinin daha uzun süre kullanıldığı bir senaryoda dahi 2030 yılına dek yüzde 30-35 civarında azalma sağlanması gerekiyor. Aynı zamanda doğal gaz kaynaklı elektrik üretiminin de bu süreçte yüzde 20 ilâ 35 oranında azaltılması gerekecek. Bugün küresel enerjinin yaklaşık üçte biri doğal gaz kaynaklı. 

Tüm bunlarla birlikte yenilenebilir enerjiye hızlı bir geçiş yapmak beraberinde güneş ışığı ya da rüzgarın yeterli olmaması gibi bölgesel bazda zorlukları da getirecek. Yakın vadede bunu aşmak için mevcut teknolojilerin tamamı bir arada kullanılarak ihtiyaç dengelenebilir. Ancak 1,5 derece hedefine ulaşmak için bugün gelişim aşamasında olan hidrojen, karbon yakalama ve depolama ve uzun mesafeye daha verimli iletim teknolojilerinden yararlanmak gerekecek. 

Bu süreçte biyoenerji kaynakları havacılık ve deniz taşımacılığı gibi sektörlerin petrole dayalı yakıt kullanımını azaltmada çözüm olabilir. Yeşil hidrojen ve mavi hidrojen de çelik, kimya, çimento, havacılık, denizcilik, nakliye, bina yönetimi gibi sektörlerde karbondan arınma için önem taşıyor. Bu potansiyeli açığa çıkarmak içinse hidrojen sektöründe altyapı, depolama ve dağıtım gibi alanlarda yeni teknolojilerin ve güvenlik standartlarının geliştirilmesine ihtiyaç var.

Karbon yönetiminde dönüşüm 

Tüm bu çabalarla birlikte atmosferdeki karbonun azaltılması ve karbon üretmeye devam eden noktalarda karbonun yakalanması için yenilikçi girişimler yaratılmalı. Karbon yakalama, kullanma ve depolama endüstrisi bu anlamda önemli bir rol üstlenecek. Bu endüstri temel olarak karbondioksiti termal santraller ya da tesisler gibi noktalarda, yani kaynağında yakalıyor. Ardından bunu yer altına depoluyor ya da farklı bir üretim için kullanıma sokuyor. Yeni gelişen bu endüstrinin yakalayıp dönüştürdüğü karbondioksit oranını 2016 seviyesine göre 2050 yılında 125 katından fazlasına çıkarması gerekiyor. Böyle güçlü bir gelişim ise ancak inovasyon ve regülasyonlarla sektörün desteklenmesi ile mümkün. 

Karbondan arınma teknolojileri en iyi şekilde uygulansa dahi büyük ölçekli, doğal arınma yollarına başvurmak şart. Bu doğrultuda ağaçlar ve bitkiler karbon emisyonlarının dengelenmesi konusunda en güçlü etken. Gelecek 10 yılda 1,5 derece hedefine ulaşmak için yeryüzünü her yıl İzlanda büyüklüğünde yeni ormanlara kavuşturmak için küresel bir harekete ihtiyaç var. 2050 yılına dek ise ormansızlaşmayı engellemek, yangınlarda kaybedilen yerleri yeniden ağaçlandırmak ve böylece ABD’nin üçte birine eşdeğer olan 300 milyon hektarlık bir alanı ormana dönüştürmek gerekiyor. Bu oranların diğer sektörlerde ihtiyaç duyulan karbonsuzlaşmanın sağlanamaması durumunda daha da artması gerekebilir. 

“Küresel salgın şartları, iklim değişimi için harekete geçmenin önemini ortaya koyuyor”

Koronavirüs döneminin iklim değişimi için harekete geçmeyi kolaylaştıracak deneyime erişilmesine olanak sunduğunu dile getiren McKinsey & Company Türkiye Ülke Direktörü Can Kendi: “COVID-19 küresel salgını ile birlikte yaşamın kırılganlığı kadar küresel ölçekte birlikte hareket etmenin gücünü de tecrübe ediyoruz. Birkaç ay öncesine dek imkansız gibi gözüken uzaktan çalışma ve çevrimiçi eğitim gibi pek çok uygulamanın hızla günlük rutinlerimiz arasına girmesi birlikte neler başarabileceğimizin göstergesi. Öte yandan koronavirüs küresel çapta sosyo-ekonomik yapıda yıkıcı etkilere de neden oluyor. Sonuç olarak bugün çalışma, öğrenme, beslenme gibi yeni yaşamsal alışkanlıklar kazandığımız bir dönemdeyiz. McKinsey olarak bu dönemi küresel iklim değişimini durdurmak ve çok daha büyük krizleri engellemek için değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.     

Bu kapsamda her bir birey ve kurumun ortak hareketine ihtiyaç duyacağımız bu süreç için mevcut durumu ve 1,5 derece hedefine bizleri ulaştıracak yol haritasını içeren bir çalışma hazırladık. Küresel çapta veriler ve analizlerle hazırladığımız bu rehber, güçlü ekonomik inisiyatiflerin oluşturulması ile geniş çaplı karbonsuzlaşma eylemlerini içeriyor. Bu, kurumların alacağı aksiyonlar kadar bireylerin gıda ve ulaşım gibi temel alışkanlıklarında kökten değişimler yapmalarını da gerektiriyor. Elbette tüm bu çabalar, ülkeler bazında politikalar ve teşviklerle de desteklenmeli. Bu doğrultuda McKinsey olarak harekete geçmeyi kolaylaştıracak öneriler ve çözümler geliştirmeyi bir sorumluluk olarak ele alıyoruz. Biliyoruz ki hep birlikte, yaşamı sürdürülebilir kılma gücüne sahibiz” dedi. 

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Genel

ICCI Fuarı’nda enerji sektörüne yenilenebilir enerji müjdesi

Yayın tarihi:

-

Yazar

ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı’nın açılışını gerçekleştiren TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sözcüsü Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, yenilenebilir enerji ile ilgili müjde verdi.  Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Komisyonumuz ve hükumetimiz yenilenebilir enerji alanında ülkemizin ve sektörün önünü açacak, ülkemizi güçlendirecek adımları atmaya devam ediyor. Maden ve enerji kanunlarında değişiklikleri kapsayan kanun teklifimiz komisyondan geçti ve genel kurulda görüşmelere başlanacak. Meclisimizin onayıyla teklifimiz yasalaşacak ve bu sayede enerji sektörümüzün önünü açmış olacağız” dedi.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK’nın desteği ile TG Expo tarafından gerçekleştirilen ICCI – Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nın açılışı Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, İstanbul Sanayi Odası Enerji Grup Başkanı Rıdvan Mertöz, KOJENTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın, ENSİA – Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı ve KBSD – Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Hoplamaz’ın katılımı ile gerçekleştirildi. 3 gün boyunca 10.000 metrekarelik alanda küresel enerji piyasasının kalbinin atacağı fuar, 200’e yakın firma ve 8 bini yurt dışından olmak üzere toplamda 20 binden fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapacak. ICCI bu yıl ilk kez eş zamanlı gerçekleşecek Electricity Eurasia – Elektrik ve Elektrik Ekipmanları Fuarı’na da sahne oluyor.

Enerji sektörüne yeni kanun teklifi müjdesi

Fuarın açılışında konuşan TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “TBMM komisyonumuz ve hükumetimiz yenilenebilir enerji alanında ülkemizin ve sektörün önünü açacak ve ülkemizi güçlendirecek çabaların içerisindedir. Yakın zamanda komisyonumuza gelen özellikle maden ve enerji kanunlarındaki değişiklikleri kanun teklifi ilgili komisyonumuzdan geçti. Gerekli tartışmalar yapıldı. Komisyon üyelerimiz katkılarını verdi Ve genel kurulun gündemine hazır hale getirildi. Genel kurulda özellikle yenilenebilir enerjiyle ilgili bazı kanuni düzen içeren kanun teklifi görüşülmelerine başlanacak. Ümit ediyorum ki; değerli milletvekillerimizin, meclisimizin onayla da bu teklif yasalaşacak. Bu da özellikle ülkemizin siz değerli sektör temsilcilerimizin önünü açmak üzere ülkemize sağlamak üzere bu kanun teklifi de yasalaşmış olacak diye ümit ediyorum” şeklinde konuştu.

Enerji verimliliğinde başarının formülü her kademede “farkındalık”

Son yılların en kritik konularından birisinin yenilenebilir enerji olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Bu alanda atılan adımlar ve yaşanan gelişmeler hem ülkelerin güçlenmesi hem de sektör oyuncularının daha rekabetçi haline gelmelerinde şüphesiz önemli bir rol oynuyor. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak da rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kurulumu ve kurulu gücünün diğer konvansiyon termik kurulu güce göre daha fazla olduğunu görüyoruz. TBMM komisyonu olarak bunun farkındayız ve bu farkındalığın da bir gereği olarak ilgili komisyonumuz ve hükümetimizin bu alanda ülkemizin ve sektörün önünü açacak çaba sarf ediyoruz” şeklinde konuştu. Özellikle bu tür fuar ve konferanslarda yapılan tartışmalar ve beraberinde sektöre ilişkin ortaya çıkan fikirlerin yasama ve yürütme için son derece kıymetli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, “Fakat özellikle enerji verimliliği konusunda hükümet ve ilgili bakanlıklar her ne kadar destek verirse versin toplumda ve sanayicilerimizde bu konularda gerekli eğitim, farkındalık ve bilinç oluşmadığı takdirde çabaların yeterli şekilde amacına ulaşması mümkün olmaz” dedi.

“Fuarımızın varlığı en büyük kazançlarımızdan biri”

TG Expo Genel Müdürü Cem Şenel de açılış konuşmasında, “1994 yılında İstanbul’da bir Kojenerasyon Semineri ile başladığımız yolculuğumuz, kısa sürede ülkemizin enerji sektöründeki hızlı gelişme ve enerji camiasının yoğun ilgisiyle 1999 yılında ICCI (International Cogeneration Conference of Istanbul) adı altında bir Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı kimliğine evrildi. Dünya enerji piyasasının jeopolitik açıdan belki de en sıcak ve hareketli coğrafyasında yer alan bir ülke olarak ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı’nın varlığı en büyük kazançlarımızdan biri. Fuar sayesinde oluşturduğumuz verimli, etkin, saygın ve kaliteli bir iletişim ve etkinlik platformu ile bu büyüme ve gelişme sürecine 30 yıla yakın süredir tanıklık ediyor, gelecekte de sürdürmek üzere yoğun çaba gösteriyoruz. Sürdürülebilirliği odak noktasına aldığımız fuarımızda enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, akıllı şebekeler, temiz teknolojiler ve çevre yönetimi gibi konularda güncel gelişmeler öne çıkacağı için bu yılın teması olarak ‘Enerjinin Geleceğini Keşfet’ diyeceğiz” dedi.

“Yenilenebilir enerjiyi fırsat olarak yakalayanlar avantajını görecek”

Enerjide baş döndüren dönüşümlerin yaşandığı son yıllarda fuarın günceli yakalamak ve geleceğe yönelik projeksiyonlara ışık tutmak için kritik öneme sahip olduğunu belirten KOJENTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın ise, açılışta “İklim değişikliğini yavaşlatmak ve toplumları daha temiz bir ortamda yaşatma çabaları, enerjide fosil kaynaklardan yenilenebilir enerji tüketiminin daha yüksek düzeylere geçişini zorunlu kılıyor. Enerji tüketiminin daha da artış gösterdiği günümüzde elektriğin üretildiği kaynaklar daha önemli hale geliyor. Bugün enerji yatırımlarında özellikle finansmana erişimin zor ve yüksek maliyeti nedeniyle hedeflenen yıllık büyümenin biraz gerisinde kaldığını görüyoruz. O yüzden bu dönemi geleceğe yönelik hazırlık ve planlamaların yapılması için bir fırsat olarak gören ve değerlendirenler hızlı dönüşümde bunun avantajlarını yakalayacak” diye konuştu.

Devamını oku

Genel

Kamu Görevini Engelleyenler 5 Yıla Kadar Hapis cezası alabilir

Yayın tarihi:

-

Yazar

Dicle Elektrik Uzun Yıllar Borcunu Ödemeyip Şiddete Başvuranları Mektupla Uyardı;

Dicle Elektrik, dağıtım bölgesinde 27 milyar TL’yi aşan elektrik borcunu uzun süredir ödemeyen ve bununla birlikte görevlilerin çalışmalarını engelleyenlere karşı hukuk mücadelesi vermeyi sürdürüyor. Sorumluluk bölgesinde yer alan 6 ilde kamu hizmeti yürüten dağıtım şirketi, başta Şanlıurfa ve Mardin olmak üzere borçlu sulama abonelerini bu kez engellemelerden dolayı 5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabilecekleri konusunda uyardı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin 6 ilinde elektrik dağıtım hizmeti veren Dicle Elektrik’ten, başta Şanlıurfa ve Mardin’deki çiftçilerin 27 milyar TL’yi aşan elektrik borçlarının ödenmemesiyle ilgili olarak yeni bir açıklama yapıldı. Tarım sezonu öncesi “borcunu ödemeyene elektrik verilmeyecek” uyarısında bulunan Dicle Elektrik, borçlu abonelere bir mektupla önemli yeni uyarılarda bulundu. Mektupta mevzuat gereği elektriği kesilecek olan ancak bu kesintiye kaba kuvvetle karşı koyacak olan abonelerin, TCK’nın ‘Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesine’ dair 113’ncü maddesi uyarınca 5 yıla kadar hapis cezası alabileceği duyuruldu.

İadeli taahhütlü mektupla uyarıldılar
Elektrik borcu bulunan, uzun süredir borcunu ödemeyen ve mevzuat gereği elektriğini kesmeye gelen görevlileri engelleyenlere yönelik gönderilen bu kritik uyarı, her bir borçlu aboneye özel olarak iadeli taahhütlü mektupla yapıldı.

Kamu görevini engelleyene 5 yıla kadar hapis
Aynı mektupta, görevlilere dönük yapılacak her türlü engellemenin TCK’nın 113’ncü maddesinde yer alan ‘Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesi Suçunu’ kapsadığına yer verilerek, çalışmaları cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engelleyenlerin, 5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabileceği kaydedildi.

18 bin çiftçinin 27 milyar TL borcu var
Dicle Elektrik, bölgede 18 bin tarımsal sulama abonesinin elektrik borcunun 27 milyar TL’yi aştığını açıklamıştı. Söz konusu borcun 15.5 milyar TL’sinin Şanlıurfa’daki 13.000 aboneye, 9.5 milyar TL’sinin Mardin’deki 5.000 aboneye, geri kalanın ise Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Siirt’teki tarımsal sulama abonelerine ait olduğunu duyurulmuştu.

Dicle Elektrik tarafından abonelere iadeli taahhütlü olarak gönderilen kişiye özel mektuplarda şu ifadeler yer alıyor:

‘’ Sayın abonemiz;
… tesisat numaralı aboneliğinize ait muaccel olan ………… faturalı borçlara ilişkin olarak ekiplerimiz tarafından 18.03.2024 tarihinde Elektrik Piyasası Tüketici Yönetmeliği‘nin Zamanında Ödenmeyen Borçlar başlıklı 35. Maddesi hükümleri uyarıca kesme işlemi için aboneliğinizin bulunduğu sayaca gelinmiş ancak tarafınızca mukavemet gösterilmesi sebebiyle kesme işlemi gerçekleştirilememiştir. Aynı tesisat ve borca ilişkin ekiplerimiz tarafından tekrar kesme işlemi uygulanacak olup, tarafınızca mukavemet gösterilmesi halinde hakkınızda TCK 113 uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile suç duyurunda bulunacağımız konusunda tarafınıza ihtarda bulunulmuştur.’’

Devamını oku

Bilgi Kaynakları

Enerji sektörü zorluklara rağmen teknoloji yatırımlarını sürdürmeye kararlı

Yayın tarihi:

-

Yazar

Enerji sektörü zorluklara rağmen teknoloji yatırımlarını sürdürmeye kararlı

Enerji sektörünün büyüme için teknoloji yatırımlarına önem verdiğini ortaya koyan KPMG’nin “Küresel Teknoloji Raporu 2023: Enerji Sektörü Görünümü” araştırmasına göre enerji sektörü yöneticilerinin yüzde 72’si siber güvenliği de içeren dijital dönüşüm çalışmalarının son 24 ayda kârlılığı ve performansı artırdığını belirtti. Bu oranın diğer sektörlerin ortalamasından 12 puan daha fazla olması da dikkat çekti.

KPMG’nin 16 ülke ve dokuz sektörden 2.100 yöneticiyle yaptığı ankete dayanan yeni “Küresel Teknoloji Raporu 2023: Enerji Sektörü Görünümü” araştırması enerji şirketlerinin teknolojileri pazarlarındaki zorlukların üstesinden gelmek için kullanabilecekleri bir can simidi olarak gördüklerini ortaya çıkardı. Anket, enerji sektörünün pazardaki zorluklara rağmen teknoloji yatırımlarını sürdürmeye kararlı olduğunu ortaya koydu.

Ankete göre enerji sektörü katılımcıların yüzde 61’i düzenleme ve güvenliği dijital dönüşümün “ana tetikleyicisi” olarak görüyor. Yüzde 80’i teknoloji biriminin yeni teknolojilerin potansiyelini yönetim kuruluna daha iyi anlatması gerektiğini söylüyor. Yüzde 39’u yetenek eksikliğini dönüşümün ilerlemesinin önündeki en olası engel olarak görüyor. Yüzde 84’ü kurumlarının mevcut teknolojiyi kullanarak ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) taahhütlerini ilerletebileceğinden emin. Yüzde 85’i ise mevcut teknoloji yapılarını kullanarak verimliliklerini artırabileceklerini ve maliyetleri azaltabileceklerini ifade ediyor.

Sektör aynı zamanda teknoloji inovasyonuna bağlı risklerin de farkında. Araştırmaya göre, enerji sektöründen katılımcılar; güven, güvenlik, gizlilik ve esnekliği teknolojik çözümlerine entegre etme konusunda kurumlarının daha proaktif olması gerektiğini tüm sektörlerin ortalamasından 8 puan daha fazla belirtiyor. Ancak sektör, ilerlemenin önünde engellerle de karşılaşıyor. Örneğin araştırma, enerji sektörünün yapay zekâ (AI) uzmanlığı eksikliğinin inovasyon yapma ve rekabetçi kalma kabiliyetlerini etkileyebileceğini söyleyenlerin diğerlerine göre daha yüksek olduğunu da ortaya koyuyor.

 Güvenlik endişeleri gündemin ilk sırasında

Hem düzenleyici kurumlar hem de tüketiciler enerji şirketlerini yakından izlediklerinden araştırmaya katılan enerji yöneticileri düzenleyici yükümlülükler ve güvenlik endişelerini dijital dönüşümlerinin en önemli tetikleyicileri olarak görüyor. Ayrıca, daha güçlü veri gizliliği veya siber güvenliğin hayata geçirdikleri dijital dönüşüm projeleri üzerinde en etkili kullanıcı beklentileri olduğunu da söylüyorlar. Enerji yöneticilerinin yüzde 72’sine göre, siber güvenliği içeren dijital dönüşüm çalışmaları son 24 ayda kârlılığı ve performansı artırdı, bu oran tüm sektörlerin ortalamasından 12 puan daha fazla.

 İş güçlerinin oluşturulmasına yardımcı olan teknoloji altyapılarına güveniyorlar

Araştırmaya göre enerji sektörü stratejik teknoloji yatırımının gücüne inanıyor, ancak dijital dönüşüm hedeflerini hayata geçirebilecek yeteneklere erişmeye odaklanmaları gerekiyor. KPMG tarafından hazırlanan 2023 Küresel Enerji CEO Görünümü raporu, enerji şirketlerinin yüzde 52’sinin (2022’ye göre 7 puanlık bir artış) yeteneklerini geliştirmek için çalışanlarına daha fazla yatırım yapmak istediğini ortaya koyuyor. Enerji sektöründen katılımcıların çoğu, iş güçlerinin bugüne kadar oluşturulmasına yardımcı olan teknoloji altyapılarının kabiliyetlerine güveniyor ve bazı durumlarda bu güvenleri diğer sektörlerin de ortalamasını aşıyor.

“Sektör geniş resmi göz önünde bulundurarak teknoloji yatırımlarını yapıyor”

KPMG Türkiye Enerji Sektörü Lideri Hakan Demirelli konuyla ilgili şunları söyledi: “Devam eden jeopolitik gerilimlerin, üretken yapay zekânın hızlı yükselişinin ve küresel ekonomik belirsizlik ortamının en çok etkilediği sektörden birisi enerji sektörü. Bu nedenle sektörde faaliyet gösteren şirketler geniş resmi göz önünde bulundurarak teknoloji yatırımları da yapmaya kararlı olduklarını bu anketimizde gösterdi. Bu yatırımlar, enerji şirketlerinin yenilikçi teknolojileri iyi bir şekilde kullanmasına olanak sağlıyor. Örneğin anketimiz enerji sektörünün, son 24 ayda şirketlerinin kârlılığını veya performansını artırmak için düşük kodlu/kodsuz platformları kullanma olasılığı en yüksek sektörlerden biri olduğunu ortaya çıkardı. Sektörün dijital dönüşüm projelerindeki başarısı ise doğru danışmanlık hizmetleri almaktan geçiyor. KPMG olarak biz de dijital dönüşüm alanındaki derin ve kapsamlı uzmanlığımız ile sektördeki şirketlerin uygun çözümleri başarılı bir şekilde kullanmalarına, inovasyonu artırmalarına ve daha geniş bir dijital dönüşüme başlamalarına yardımcı oluyoruz.”

Devamını oku

Trendler