“Senso bir sensör firması değil, ileri düzey bir mühendislik firmasıdır”

Yayın tarihi:

-

ICCI 2019 etkinliğinde Senso Mühendislik firmasının kurucu ortağı İhsan Engin Bal’la bir söyleşi gerçekleştirdik. İhsan Bey, firma olarak sundukları yapısal izleme teknolojisi ve bunun sağladığı yararlar hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulundu.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim İhsan Engin Bal. İnşaat mühendisiyim. Uzmanlık alanım yapılarda titreşimler; rüzgâr, deprem ve trafik. Şu anda Hollanda’da, Hanze Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Profesör olarak görev yapıyorum ve bir araştırma ekibinin yöneticisiyim. Türkiye’de bulunan Senso Mühendislik firmasının da kurucu ortağıyım. Şu anda da onlara danışmanlık yapıyorum.

Senso firmasının rüzgâr türbinlerinde sürekli yapısal izlemeye yönelik teknolojilerinden bahseder misiniz?

Bu teknolojiler daha çok yaşlanmış türbinlere yöneliktir. Yaşlanmadan kastımız, 5 yılını geçmiş, 10 yılına yaklaşmış veya geçmiş türbinlerdir. Ne kadar kontrol edilirse edilsin, özellikle temellerde, temel birleşimlerinde birtakım problemler olabiliyor. Bu problemler, yıllar geçtikçe daha fazla açığa çıkıyor, kendisini daha fazla belli ediyor. Ancak, diğer bütün yapılarda olduğu gibi rüzgâr türbinlerinde de yapı önceden birtakım sinyaller veriyor.

Senso, bir sensör firması değil, ileri düzey bir mühendislik firmasıdır. Senso’nun yaptığı iş, türbinden gelen sinyalleri, problem olduğuna dair verileri doğru şekilde toplamak, bunları mühendislik hesaplarına çevirip analiz etmek ve günün sonunda türbinin daha verimli çalışmasını sağlamaktır. 

Bu teknolojiler işletmeciye ne gibi yararlar sağlayacaktır?

Rüzgâr türbinleri için konuşursak, eğer bir türbinde problem varsa, bu problem de birtakım garantilerin kapsamı içindeyse, o zaman bizim işletmeci için yapacağımız çok da fazla bir şey yok. Çünkü zaten belli bir garanti var ve problem o garanti kapsamında değerlendirilecektir. Ancak, gerçek hayatta durum tam olarak böyle değil. İşletmeciler bazen bu garanti sınırlarının dışına çıkmayı tercih ediyorlar. Bu durumdan kaynaklı olarak ortaya çıkan problemler olabilir. Veya türbin üreticisinin sorumluluğunda olmayan, temel gibi -ki en problemli kısım da bu- etkenlerden kaynaklı problemler olabilir. Bu durumda gri alanlar oluşuyor. Biz bu gri alanlardaki problemlerde üçüncü parti olarak çözüm sunabiliyoruz. Bizim getireceğimiz avantaj şu olur: Böyle bir gri alan oluştuğu zaman, işletmeciyle üretici arasında, türbinin durdurulması, güvenlik sakıncaları, türbinin tam kapasite değil de yarım kapasite çalıştırılması gibi durumlar ortaya çıkıyor. Bu durumlarda biz, o aradaki gri bölgedeki problemleri tespit edip, iki tarafın da ikna olacağı bir çözüme ulaştırıp, tekrar tam kapasiteye çıkmasını ya da durmuşsa tekrar faaliyete geçmesini sağlıyoruz. Tabii burada yapısal problemlerden bahsediyoruz, bütün problemlerden değil. Bizim yaptığımız iş sonuç olarak gelir kaybının önüne geçilmesini sağlıyor. 

Türkiye’de bu teknolojinin uygulandığı projelerden örnekler verebilir misiniz?

Evet, Türkiye’de bu teknolojinin uygulandığı projeler var ancak isim veremiyoruz tabi. İzleme yaptığımız projeler var. Yani problem olmasından şüphelenip ilave sensör yerleştirdiğimiz yaklaşık 8 yaşında olan, bir de problem olup, önce veri toplayıp teşhis yaptığımız, sonra da güçlendirme projelerini yapıp halen izlemekte olduğumuz 10 yaşında RES’ler var. Sınırlı olmakla birlikte Türkiye’de yaptığımız ve halen takip ettiğimiz uygulamalar var.

Peki, RES’ler dışında bu teknolojilerin kullanıldığı projeler var mı?

Genel olarak bizim yaptığımız yapılardaki titreşimleri ölçmek ve yapılardaki problemleri, titreşimlerin değişimlerine, aralıklarına bakarak anlamlandırıp yapıyla ilgili yorumlarda bulunmak ve bir problem varsa tespit etmek, problemin detaylarını bulmak ve en sonunda da çözüm üretmek. Bunun için titreşim mühendisliği yapıyoruz. Bu deprem olabilir, örneğin Avrasya Tüneli, Marmaray’ın bazı istasyonları ve bazı tarihi yapılarda depremle tetiklenen verileri topladık, topluyoruz. Yine bazı tünel yapılarında trafik, fan sistemleri, bunlardan gelen verileri topladık. Rüzgâr türbinlerinde de rüzgâr kaynaklı titreşimleri topluyoruz. Genel itibariyle yapılar ve titreşim Senso firmasının uzmanlık alanı.

Uyguladığınız yöntemlerin dünyada örnekleri var mı?

Uyguladığımız yöntemlerin dünyada benzer örnekleri var. Özellikle Kuzey Avrupa bu konuda çok ileri. Biz titreşimleri izliyoruz ve tespit ediyoruz. Hollanda ve Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde verimlilik yani yapılan yatırımdan maksimum verimliliği elde etmek çok önemli olduğu için bu konular oralarda daha fazla önem görüyor. Bunun bir sebebi farkındalık, bir sebebi de oralardaki türbin stokunun daha yaşlı olması. Bizde hem türbin stokunun daha genç olması hem de farkındalığın tam olarak oturmamış olması sebebiyle biz biraz daha geriden takip ediyoruz bu konularda. Biz tabii bu verimlilik meselesinin sadece bir parçasıyız, başka bir sürü parçası vardır bu konunun. Ancak yapısal önleyici bakım ve verimliliğin arttırılması anlamında özellikle Kuzey Avrupa’da çok ciddi ve standartlaşmış uygulamaları var.

Bu teknolojiyi geliştirirken bir Ar-Ge desteği aldınız mı?

Aldık, esasen biz 2012 yılında uluslararası bir iş planı yarışmasına rüzgâr türbinlerinde yapısal izleme yapmak ve böylece verimliliği artırmak konulu bir projeyle başvurmuştuk. Amerika’daki MIT’nin Türkiye’de organize ettiği bir organizasyondu. O yarışmada derece ve bir para ödülü kazandık. Bununla da İTÜ Teknokent’te bir Ar-Ge firması kurduk. Başlangıçta da Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan bir Ar-Ge yatırımı aldık. Bununla da bazı küçük deneyler yapıp türbin kanatları için algoritmalar geliştirdik. Böyle bir Ar-Ge desteğiyle başladık çalışmalarımıza. Kurucu ekibimizden Sukan Külekçi ve Suzan Batu ile proje geliştirme ve sektör talepleri, ulusal ve uluslararası düzeyde yürütülmektedir.

Ürünlerinizin iş güvenliği açısından bir kullanım sahası var mı?

Ürünlerimizin iş güvenliği sahasında bir uygulama alanı var. Eğer türbinlerdeki yapısal problemler belli kritik seviyeleri aşarsa, istenmeyen problemler ortaya çıkabilir. Bunlar; kanatların istendiği gibi çalışmaması, yalpa yapması, gövdeye çarpması şeklinde olabileceği gibi, türbinin toptan göçmesi de olabilir. Yurt dışında türbin sahalarında, iş gücünün pahalı olmasından dolayı çok fazla insan bulunmuyor. Her şey daha otomatize edilmiş şekilde orada. Ancak Türkiye’de sahalarda insan bulunuyor genelde. Dolayısıyla sürekli olarak sahada bulunan insanların veya servis elemanlarının can güvenliği açısından önemli bir durum bu. Göçme aşamasına yani can ve iş güvenliğini tehdit edecek aşamaya gelene kadar yapı pek çok sinyal verir aslında. Bu sinyaller toplanıp değerlendirilebilirse, kötü sonuçların önüne geçilebilir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bizim hedef kitlemiz anlamında da birkaç bir şey söylemek istiyorum. Bizim teknolojilerimizin fayda sağlayacağı kullanıcılar ya yatırımcı ve işletmeciler veya servis firmaları olabilir. İşletmecinin yapısal anlamda gri alanlardaki problemlerini çözdüğümüz ve verimliliği arttırdığımız için işletmeciler hedef kitlemiz. Bunun yanında, servis hizmeti veren firmalara da katma değer sağlayabiliriz. Bizim yaptığımız iş türbinin yapısal durumu ile alakalı olduğundan, servis firmalarının kapsamları veya görevleri içerisine zaten girmiyor, sadece onların verdiği hizmete bir katma değer ekleyebilir. Servis firmaları, bizimle çözüm ortaklığı kurmak suretiyle ve sadece servis süreleri içerisinde yapısal problemlerin ortaya çıkması durumunda, müşterilerine bu ilave hizmeti de sunabilirler.   

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trendler

Exit mobile version