RÜZGÂR ENERJİSİ YATIRIMLARINDA ACELE KAMULAŞTIRMA VE “ÜSTÜN KAMU YARARI İLKESİ”

Yayın tarihi:

-

Özellikle kaynağı doğa olan yenilenebilir enerji yatırımlarında bir an evvel elektrik üretimine geçilmesi gerek ülke ekonomisine katkısı gerekse üstün kamu yararı ilkesi gereği bir zorunluluk hali taşımaktadır. Esip geçen rüzgârdan veya sabah doğup akşam batan güneşten üretmediğimiz elektrik, fosil yakıtlara olan bağlılığı arttırmakta veya enerji bağımsızlığımıza olumsuz etki etmektedir. Her sene artan nüfusun, sanayi veya turizm yatırımlarının elektrik talebi de hızla artmaktadır.

Enerji yatırımları geniş araziler kaplayan yatırımlardır. Ön lisans alındıktan sonra öncelikli olarak yapılması gerekenlerin başında santral sahasının mülkiyetiyle ilgili işlemlerin yapılması gelmektedir. Bu noktada mevzuat içinde referans alınacak kanun; 08/11/1983 tarih 18215 sayılı resmî gazetede yayımlanan 04/11/1983 tarihinde kabul edilen 2942 numaralı Kamulaştırma Kanunu’dur. İdare, gerekli ve zorunlu olan hizmetlerini gerçekleştirebilmek için gerekli olan taşınmazları kamulaştırabilir. Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğünde kamulaştırma, “Kamu yararının gerektirdiği durumlarda gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetindeki her türlü varlığın piyasa değeri ödenerek kamu mülkiyetine geçirilmesi.” Olarak tanımlanmıştır. Kamulaştırma işleminin ruhunda “Kamu Yararı İlkesi” bulunmaktadır. Bu kanunun 27. Maddesinde Acele Kamulaştırma tanımlanmış ve sürecin nasıl yönetileceği aktarılmıştır. Bu madde de “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine, Bakanlar Kurulunc karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak, o taşınmaz mala el konulabilir.” Hükmü bulunmaktadır. Rüzgâr enerji santrallerinde tahsis edilen alan büyük görünse de kullanılan alan tahsis edilen alanın %2-3’ü kadarıdır (Türbin yerleri, şalt ve idari bina, kadastral yol yok ise türbinler arası açılan yollar). Geri kalan alana hiçbir müdahalede bulunulmaz ve ekolojik hayat devam eder.
Anayasamızın 35. Maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır. Bu noktada karşımıza “Kamu Yararı” kavramı çıkmakta.
Rüzgâr Enerjisi Yatırımları “Üstün Kamu Yararı” taşımaktadır. 
Devletimiz 2005-2015 yılları arası elektrik üretmek için yapılan hammadde ithalatına her yıl ortalama 46 Milyar Dolar ödedi. Ülkemiz oldukça zor bir coğrafyada varlığını devam ettirmektedir. Hemen yanı başımızdaki ve dünyanın birçok yerindeki savaşların asıl nedeninin enerji kaynaklarına ulaşım ve enerjinin nakil güvenliği sorunsalı olduğunu biliyoruz. Bu noktada; yerli kaynaklarımızdan elektrik üretmenin önemi daha çok artmaktadır. Bir savaş durumunda elektrik üretebilecek hammaddenin temini konusunda bir sıkıntı yaşanması başta sağlık, sanayi ve eğitim sistemlerimize büyük zarar verecektir. Bu nedenle bir an önce yenilenebilir enerji sistemlerimizin devreye alınması gerekmektedir.
Ayrıca; her geçen gün artan enerji yatırımlarıyla yaratılan istihdamın da etkisi göz ardı edilemez. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) 2016 yılında yenilenebilir enerji sektörünün dünyada 9,8 milyondan fazla insanı istihdam ettiğini açıkladı. Ülkemizde ise; temiz enerji sektörü geçen yıl 94 Bin 400 kişiye iş kapısı yarattı. Bu rakamın içinde rüzgâr enerji sektöründe çalışanların sayısı 53 Bin olarak belirlendi. Rüzgâr enerji santrallerinin bulunduğu sahalar ilgili mevzuat gereği hazine ve kamuya ait arazilerde imar planları düzenlenemez. Bu durumda lisans süresi boyunca (49 Yıl) santral sahası bir çivi dahi çakılmadan korunmuş olur. Yukarıda da aktardığımız gibi, Rüzgâr enerji santrallerinde tahsis edilen alan büyük görünse de kullanılan alan tahsis edilen alanın %2-3’ü kadarıdır. Geri kalan alana hiçbir müdahalede bulunulmaz ve ekolojik hayat devam eder. 32 MW’lık bir Rüzgâr enerji santralinin 109 GWh/yıl elektrik üretmesiyle 33 Bin nüfuslu bir yerin yıllık elektrik ihtiyacını karşılamaktadır. Bu miktardaki enerjinin fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmekte olduğu göz önüne alındığında 63.000 Ton CO2 salınımı yıllık olarak engellenmiş olacaktır.
Görüldüğü gibi rüzgâr enerji santralleri;
– Enerji bağımsızlığımıza desteği,
– İstihdam yaratması,
– Betonlaşmanın önüne geçerek ekolojik hayatın devam etmesine katkısı,
– İklim değişikliği ile mücadelede en önemli güçlerden biri olmasından dolayı “Üstün Kamu Yararı” bulunmaktadır.
Ülkemizin artık zaman kaybetme lüksü bulunmamaktadır. Özellikle 15 Temmuz Hain darbe girişimden sonra ve Ortadoğu coğrafyasındaki bu karmaşıklığın bizlere olumsuz etkilerini önleyebilmek adına gerek sağlık gerek ekonomik gerekse halkımızın refahı ve vatanımızın korunması için yerli ve yenilenebilir enerji projelerinin bir an önce devreye alınması gerekmektedir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trendler

Exit mobile version