Connect with us

“Senso bir sensör firması değil, ileri düzey bir mühendislik firmasıdır”

Published

on

ICCI 2019 etkinliğinde Senso Mühendislik firmasının kurucu ortağı İhsan Engin Bal’la bir söyleşi gerçekleştirdik. İhsan Bey, firma olarak sundukları yapısal izleme teknolojisi ve bunun sağladığı yararlar hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulundu.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim İhsan Engin Bal. İnşaat mühendisiyim. Uzmanlık alanım yapılarda titreşimler; rüzgâr, deprem ve trafik. Şu anda Hollanda’da, Hanze Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Profesör olarak görev yapıyorum ve bir araştırma ekibinin yöneticisiyim. Türkiye’de bulunan Senso Mühendislik firmasının da kurucu ortağıyım. Şu anda da onlara danışmanlık yapıyorum.

Senso firmasının rüzgâr türbinlerinde sürekli yapısal izlemeye yönelik teknolojilerinden bahseder misiniz?

Bu teknolojiler daha çok yaşlanmış türbinlere yöneliktir. Yaşlanmadan kastımız, 5 yılını geçmiş, 10 yılına yaklaşmış veya geçmiş türbinlerdir. Ne kadar kontrol edilirse edilsin, özellikle temellerde, temel birleşimlerinde birtakım problemler olabiliyor. Bu problemler, yıllar geçtikçe daha fazla açığa çıkıyor, kendisini daha fazla belli ediyor. Ancak, diğer bütün yapılarda olduğu gibi rüzgâr türbinlerinde de yapı önceden birtakım sinyaller veriyor.

Senso, bir sensör firması değil, ileri düzey bir mühendislik firmasıdır. Senso’nun yaptığı iş, türbinden gelen sinyalleri, problem olduğuna dair verileri doğru şekilde toplamak, bunları mühendislik hesaplarına çevirip analiz etmek ve günün sonunda türbinin daha verimli çalışmasını sağlamaktır. 

Bu teknolojiler işletmeciye ne gibi yararlar sağlayacaktır?

Rüzgâr türbinleri için konuşursak, eğer bir türbinde problem varsa, bu problem de birtakım garantilerin kapsamı içindeyse, o zaman bizim işletmeci için yapacağımız çok da fazla bir şey yok. Çünkü zaten belli bir garanti var ve problem o garanti kapsamında değerlendirilecektir. Ancak, gerçek hayatta durum tam olarak böyle değil. İşletmeciler bazen bu garanti sınırlarının dışına çıkmayı tercih ediyorlar. Bu durumdan kaynaklı olarak ortaya çıkan problemler olabilir. Veya türbin üreticisinin sorumluluğunda olmayan, temel gibi -ki en problemli kısım da bu- etkenlerden kaynaklı problemler olabilir. Bu durumda gri alanlar oluşuyor. Biz bu gri alanlardaki problemlerde üçüncü parti olarak çözüm sunabiliyoruz. Bizim getireceğimiz avantaj şu olur: Böyle bir gri alan oluştuğu zaman, işletmeciyle üretici arasında, türbinin durdurulması, güvenlik sakıncaları, türbinin tam kapasite değil de yarım kapasite çalıştırılması gibi durumlar ortaya çıkıyor. Bu durumlarda biz, o aradaki gri bölgedeki problemleri tespit edip, iki tarafın da ikna olacağı bir çözüme ulaştırıp, tekrar tam kapasiteye çıkmasını ya da durmuşsa tekrar faaliyete geçmesini sağlıyoruz. Tabii burada yapısal problemlerden bahsediyoruz, bütün problemlerden değil. Bizim yaptığımız iş sonuç olarak gelir kaybının önüne geçilmesini sağlıyor. 

Türkiye’de bu teknolojinin uygulandığı projelerden örnekler verebilir misiniz?

Evet, Türkiye’de bu teknolojinin uygulandığı projeler var ancak isim veremiyoruz tabi. İzleme yaptığımız projeler var. Yani problem olmasından şüphelenip ilave sensör yerleştirdiğimiz yaklaşık 8 yaşında olan, bir de problem olup, önce veri toplayıp teşhis yaptığımız, sonra da güçlendirme projelerini yapıp halen izlemekte olduğumuz 10 yaşında RES’ler var. Sınırlı olmakla birlikte Türkiye’de yaptığımız ve halen takip ettiğimiz uygulamalar var.

Peki, RES’ler dışında bu teknolojilerin kullanıldığı projeler var mı?

Genel olarak bizim yaptığımız yapılardaki titreşimleri ölçmek ve yapılardaki problemleri, titreşimlerin değişimlerine, aralıklarına bakarak anlamlandırıp yapıyla ilgili yorumlarda bulunmak ve bir problem varsa tespit etmek, problemin detaylarını bulmak ve en sonunda da çözüm üretmek. Bunun için titreşim mühendisliği yapıyoruz. Bu deprem olabilir, örneğin Avrasya Tüneli, Marmaray’ın bazı istasyonları ve bazı tarihi yapılarda depremle tetiklenen verileri topladık, topluyoruz. Yine bazı tünel yapılarında trafik, fan sistemleri, bunlardan gelen verileri topladık. Rüzgâr türbinlerinde de rüzgâr kaynaklı titreşimleri topluyoruz. Genel itibariyle yapılar ve titreşim Senso firmasının uzmanlık alanı.

Uyguladığınız yöntemlerin dünyada örnekleri var mı?

Uyguladığımız yöntemlerin dünyada benzer örnekleri var. Özellikle Kuzey Avrupa bu konuda çok ileri. Biz titreşimleri izliyoruz ve tespit ediyoruz. Hollanda ve Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde verimlilik yani yapılan yatırımdan maksimum verimliliği elde etmek çok önemli olduğu için bu konular oralarda daha fazla önem görüyor. Bunun bir sebebi farkındalık, bir sebebi de oralardaki türbin stokunun daha yaşlı olması. Bizde hem türbin stokunun daha genç olması hem de farkındalığın tam olarak oturmamış olması sebebiyle biz biraz daha geriden takip ediyoruz bu konularda. Biz tabii bu verimlilik meselesinin sadece bir parçasıyız, başka bir sürü parçası vardır bu konunun. Ancak yapısal önleyici bakım ve verimliliğin arttırılması anlamında özellikle Kuzey Avrupa’da çok ciddi ve standartlaşmış uygulamaları var.

Bu teknolojiyi geliştirirken bir Ar-Ge desteği aldınız mı?

Aldık, esasen biz 2012 yılında uluslararası bir iş planı yarışmasına rüzgâr türbinlerinde yapısal izleme yapmak ve böylece verimliliği artırmak konulu bir projeyle başvurmuştuk. Amerika’daki MIT’nin Türkiye’de organize ettiği bir organizasyondu. O yarışmada derece ve bir para ödülü kazandık. Bununla da İTÜ Teknokent’te bir Ar-Ge firması kurduk. Başlangıçta da Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan bir Ar-Ge yatırımı aldık. Bununla da bazı küçük deneyler yapıp türbin kanatları için algoritmalar geliştirdik. Böyle bir Ar-Ge desteğiyle başladık çalışmalarımıza. Kurucu ekibimizden Sukan Külekçi ve Suzan Batu ile proje geliştirme ve sektör talepleri, ulusal ve uluslararası düzeyde yürütülmektedir.

Ürünlerinizin iş güvenliği açısından bir kullanım sahası var mı?

Ürünlerimizin iş güvenliği sahasında bir uygulama alanı var. Eğer türbinlerdeki yapısal problemler belli kritik seviyeleri aşarsa, istenmeyen problemler ortaya çıkabilir. Bunlar; kanatların istendiği gibi çalışmaması, yalpa yapması, gövdeye çarpması şeklinde olabileceği gibi, türbinin toptan göçmesi de olabilir. Yurt dışında türbin sahalarında, iş gücünün pahalı olmasından dolayı çok fazla insan bulunmuyor. Her şey daha otomatize edilmiş şekilde orada. Ancak Türkiye’de sahalarda insan bulunuyor genelde. Dolayısıyla sürekli olarak sahada bulunan insanların veya servis elemanlarının can güvenliği açısından önemli bir durum bu. Göçme aşamasına yani can ve iş güvenliğini tehdit edecek aşamaya gelene kadar yapı pek çok sinyal verir aslında. Bu sinyaller toplanıp değerlendirilebilirse, kötü sonuçların önüne geçilebilir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bizim hedef kitlemiz anlamında da birkaç bir şey söylemek istiyorum. Bizim teknolojilerimizin fayda sağlayacağı kullanıcılar ya yatırımcı ve işletmeciler veya servis firmaları olabilir. İşletmecinin yapısal anlamda gri alanlardaki problemlerini çözdüğümüz ve verimliliği arttırdığımız için işletmeciler hedef kitlemiz. Bunun yanında, servis hizmeti veren firmalara da katma değer sağlayabiliriz. Bizim yaptığımız iş türbinin yapısal durumu ile alakalı olduğundan, servis firmalarının kapsamları veya görevleri içerisine zaten girmiyor, sadece onların verdiği hizmete bir katma değer ekleyebilir. Servis firmaları, bizimle çözüm ortaklığı kurmak suretiyle ve sadece servis süreleri içerisinde yapısal problemlerin ortaya çıkması durumunda, müşterilerine bu ilave hizmeti de sunabilirler.   

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Genel

COP28, doğa için küresel finansmanı ve birliği harekete geçiriyor

Published

on

By

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında gerçekleştirilen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde başladı. BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Khalifa Al Mubarak, COP28’den COP30’a kadar iklim eyleminde doğanın rolünü pekiştirerek, 1.7 milyar dolarlık doğa koruma finansmanını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını belirten Al Mubarak, Gana hükümetinin ‘Dirençli Gana’ planına ilk etapta 30 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Liderlerin, yerli halk ve yerel toplulukların geçim kaynaklarına ve kalkınma hedeflerine yatırım yapmanın kritik önemini vurgu yaptığı zirvede, Belem’deki COP30’a doğru entegre doğa-iklim eylemi için ortakları ve kaynakları harekete geçirecek bir BAE-Brezilya ‘COP-to-COP’ ortaklığı duyuruldu.

İklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı, BAE’nin ev sahipliğinde başladı. Bu yıl 28’incisi düzenlenen ve 12 Aralık’a kadar sürecek olan konferansın ana gündeminde, 2015 yılında Paris’te anlaşmaya varıldığı gibi küresel ısınmayı 1,5 derecede sabit tutma amacının canlandırılması ve hükümetlerin iklim eylemi vaatlerini daha kapsamlı hale getirecek bir anlaşmaya varılması yer alıyor.

Zirvede konuşan COP28’in BM İklim Değişikliği Üst Düzey Sorumlusu Razan Khalifa Al Mubarak, “Doğanın tam ve en bütüncül haliyle iklim eyleminin bir önkoşulu olarak tanınmasını, desteklenmesini ve finanse edilmesini sağlamak COP28 Başkanlığı için bir öncelik olmuştur. Devlet dışı aktörlerin desteği ve finansmanıyla birleşen bu olağanüstü siyasi liderlik, doğanın sadece bu görev için değil, gelecekteki tüm görevler için temel rolünün kanıtıdır” dedi.

Zirvede devlet başkanları, Paris Anlaşması ve kısa süre önce kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni hayata geçirmek üzere doğa-iklim eylemine odaklanan ulusal ve bölgesel yatırım planlarını ve ortaklıklarını açıkladı:

– BM İklim Değişikliği COP28 üst düzey yöneticilerinden Razan Al Mubarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gana’nın ‘Dirençli Gana’ planına 30 milyon dolarlık ilk yatırımla birlikte doğa-iklim projelerine 100 milyon dolarlık yeni finansman katkısında bulunacağını açıkladı. ‘Dirençli Gana’, Gana Devlet Başkanı Nana Akufo-Addo tarafından Kanada, Singapur, Amerika Birleşik Devletleri ve LEAF Koalisyonu gibi diğer özel sektör uyumlu girişimlerden gelen 80 milyon dolarlık ek destekle başlatıldı ve son olarak BAE’nin 30 milyon doları eklendi.

– Tonga Başbakanı Siaosi ‘Ofakivahafolau Sovaleni, 2030 yılına kadar ülkelerin sularının ve münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 30’unun korunmasını amaçlayan ve ay yüzeyinden daha büyük bir alanı temsil eden ‘Unlocking Blue Pacific Prosperity Plan’ için Bezos Earth Fund’dan Gelişmekte Olan Pasifik Küçük Ada Devletleri’ne (P-SIDS) 100 milyon ABD doları finansman sağlanacağını duyurdu.

– Aralarında Bloomberg Philanthropies, Builders Vision ve Oceankind’in de bulunduğu bir grup hayırsever, Okyanus Direnci İklim İttifakı (ORCA) kapsamında, hassas deniz alanlarının korunmasını, okyanus temelli azaltım çabalarını ve iklim etkileri üzerine araştırmaları hedefleyen 250 milyon dolarlık yeni finansmanı duyurdu.

– Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğrulanabilir karbon kredisi işlemleri yoluyla koruma ve yerel kalkınmanın özel finansmanını teşvik etmek amacıyla Papua Yeni Gine için 100 milyon ABD Doları, Kongo Demokratik Cumhuriyeti için 60 milyon ABD Doları ve Kongo Cumhuriyeti için 50 milyon ABD Doları olmak üzere 3 orman finansman paketi açıkladı.

– Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ve Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Endonezya’nın öncü FOLU Net Sink 2030 planını desteklemek üzere 100 milyon dolarlık bir ortaklığı açıkladı.

– Asya Kalkınma Bankası, OPEC Fonu, Suudi Arabistan, AFD, Fransa ve Yeşil İklim Fonu bünyesindeki ASEAN Katalitik Yeşil Finansman Aracı ile birlikte, 2030 yılına kadar doğa odaklı iklim projelerine 2 milyar ABD doları daha ek özel finans sermayesi seferber etmek amacıyla kalkınma ortaklarından 1 milyar ABD doları seferber etmeyi taahhüt eden yeni bir girişim olan Doğa Finans Merkezi’ni duyurdu.

145 ülkenin 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul ettiği COP26’nın Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu pekiştiren bu doğa-iklim planları; 196 ülkenin 2030 yılına kadar toplam doğa kaybını durdurmak için ortak bir çerçeve üzerinde anlaştığı dönüm noktası niteliğindeki Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi de dahil olmak üzere önceki taahhütlerde ilerlemeyi teşvik ediyor. Uyum maliyetlerinde 104 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilecek doğa kaybının ele alınması, 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan CO2 azaltım eyleminin yüzde 30’undan fazlasını sağlama potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 50’si doğrudan veya dolaylı olarak doğaya ve diğer ekosistem hizmetlerine bağlı olduğundan, doğal ekosistemlerin korunması ve restorasyonu, yaklaşık 395 milyar daha fazla iş yaratma ve geçimleri doğrudan doğaya bağlı olan 1 milyar insanı koruma potansiyeli ile ekonomik refahı destekliyor.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

AB, Net-Sıfır Sanayi Yasası’ndaki tutumunu oyladı: Avrupa’da üretilen temiz teknolojiler artırılacak

Published

on

By

Dünya standartlarında bir rüzgar endüstrisine sahip olan Avrupa’nın, iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşabilmesi için 2030 yılına kadar her yıl yaklaşık 30 GW yeni rüzgar santrali kurması gerekiyor. Avrupa rüzgar tedarik zinciri ise, enflasyonist baskılar, rüzgarın genişleme hacimlerindeki belirsizlik ve zayıf ihale tasarımları ile mücadele ediyor. Tüm bunlar, AB’nin enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşmak için yeni üretim tesislerini planlama ve bunlara yatırım yapma kabiliyetini zayıflatıyor.

Temiz teknolojilerdeki üretimini güçlendirmek ve genişletmek için bu yılın başlarında Net Sıfır Sanayi Yasası’nı (NZIA) sunan Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz Salı günü Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle Net-Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) müzakerelerindeki tutumunu oyladı. Parlamento’nun pozisyonunu hazırlayan MEP Christian Ehler, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde (ITRE) Avrupa’nın iklim ve enerji güvenliği hedeflerine ulaşması için güçlü bir Avrupa rüzgar endüstrisini destekleyen öneri sundu. Avrupa rüzgâr endüstrisi tüm Parlamento üyelerini ITRE görevlerini desteklemeye çağırdı.

Konuyla ilgili değerlendirme paylaşan WindEurope’un açıklamasında, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa’da üretilen temiz teknolojilerin artırılması için oy kullandığı belirtildi. Değerlendirmede görüşlerine yer verilen WindEurope Baş Politika Sorumlusu Pierre Tardieu, “AB, Yeşil Mutabakatı Avrupa’da üretilen rüzgarla gerçekleştirmek istiyor. Yarın Parlamento, Avrupa rüzgâr tedarik zincirini güçlendirerek tam da bunu yapacak somut tedbirleri kabul edebilir. Açık attırma tarifelerinin daha yüksek girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi, Avrupa pazarında adil rekabetin sağlanması ve ‘dibe doğru yarış’ ihalelerine karşı çıkılmasına yardımcı olacaktır. Bu doğru bir hareket tarzıdır. Bu bir güvenlik, istihdam ve özerklik meselesidir” ifadelerini kullandı.

İhalenin Avrupa tedarik zincirinin genişlemesini desteklemesi gerekiyor

ITRE tutumu, rüzgar enerjisi ihale tasarımında önemli değişiklikler içeriyor. İhaleler için açık ve zorunlu ön yeterlilik kriterleri belirleniyor. Bu, Avrupa’nın kritik enerji ve şebeke altyapısının siber saldırılar için kolay bir hedef olamayacağını garanti edecek siber güvenlik ve veri varlığına yönelik yeni kuralları içeriyor.

Geliştiriciler büyük offshore projeleri iptal etmek zorunda kaldı

WindEurope’un paylaştığı değerlendirmede, konuyla ilgili şu açıklamalar yer alıyor: “ITRE Komitesi bir enflasyon endeksleme mekanizması da önerdi. Yetersiz endeksleme şu anda büyük bir sorun. Rüzgar geliştiricileri bu yüzden büyük açık deniz rüzgar projelerini iptal etmek zorunda kaldı. Belirli bir fiyatla ihale kazanmışlardı; ancak daha sonra yüksek enflasyon türbinleri ve bileşenlerini çok daha pahalı hale getirerek rüzgar enerjisi projelerinin ekonomik uygulanabilirliğini riske attı. Rüzgar enerjisi ihalelerinin girdi maliyetlerini yansıtacak şekilde endekslenmesi bu mali açığın kapatılmasına yardımcı olacak ve projelerin devam edebilmesini sağlayacaktır. Bu tür bir endeksleme mekanizması, tüm tedarikçi sözleşmelerinin imzalanması için gereken süre boyunca geçerli olacaktır.”

Müzakereler 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek

Nihai müzakerelerde kabul edilen tedbirlerin tedarik zinciri esnekliğine, teknolojiye ve amaca uygun olmasının kritik önem taşıdığına vurgu yapılan değerlendirmede, şu ifadeler kullanıldı: “ITRE Komitesi ayrıca üye devletlerin ihalelerinde negatif ihale vermeyi bırakmalarını istemektedir. Bu, rüzgar santrali geliştiricilerinin bir rüzgar santrali inşa etme hakkı için hükümetlere ödeme yapmak zorunda olduğu durumdur. Bazı hükümetler, hızlı para kazanmanın bir yolu olarak ihalelerine negatif ihale uygulamasını getirdi; ancak negatif ihale sadece AB’nin enerji dönüşümünü daha pahalı hale getirir. Geliştiriciler için tedarik zincirine ya da elektrik tüketicilerine yansıtılması gereken ek maliyetler yaratır ve negatif ihale turlarında ödenen para, şirketlerin diğer rüzgar enerjisi projelerine yatıramayacağı paradır. Konsey’in şimdi Net Sıfır Sanayi Yasası’na ilişkin müzakere yetkisini de tamamlaması gerekiyor. Üçlü görüşmeler, yani Avrupa Parlamentosu ve üye devletler arasında Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle nihai bir anlaşma üzerinde yapılacak müzakereler, 2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek. Nihai müzakerelerde, kabul edilen tedbirlerin ince ayarlarının yapılması ve tedarik zinciri esnekliği yaklaşımının teknolojiye özgü ve amaca uygun olması kritik önem taşıyacaktır.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Genel

DÜRED Başkanı Murat Durak, deniz üstü rüzgardaki gelişmeleri REIA 2023’te değerlendirecek

Published

on

By

Yenilenebilir enerjinin her alanından Avrupa’daki geliştiriciler, yatırımcılar, finansörler, mali danışmanlar, sektör uzmanları ve brokerları buluşturan Yenilenebilir Enerji Yatırım ve Varlık Yönetimi Konferansı – Renewable Energy Investment & Asset Management Conference (REIA 2023), 30 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında Yunanistan’da düzenleniyor.

Avrupa yenilenebilir enerji sektöründeki son gelişmelerin ele alınacağı konferansın konuşmacıları arasında, Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Durak yer alıyor. Murat Durak’ın konuşacağı “Blowin in the wind: Investing İn Offshore And Floating Wind” Oturumu, konferansın ikinci gününde saat 13:35’te başlıyor.

REIA 2023’te, deniz üstü rüzgar enerjisindeki yatırımların ele alınacağı oturumla ilgili şu açıklama yer alıyor: “Açık deniz rüzgar potansiyelinin %80’i, 60 metreden daha derin sularda bulunuyor ve bu da sınırlı arazi alanına sahip ülkelerde yüzen türbinlere olan ihtiyacı artırıyor. Yüzen rüzgar enerjisi endüstrisi, Avrupalı ​​şirketlerin öncülüğünde 2022 yılı sonuna kadar planlanan 48 GW kapasiteyle hızla genişliyor. Avrupa’nın 2030 yılına kadar 10 GW, 2050 yılına kadar ise 264 GW yüzer açık deniz rüzgarı üretmesi planlanıyor. Yalnızca Birleşik Krallık, yüzer rüzgar projelerine 60 milyon sterlinin üzerinde yatırım yapıyor. Almanya, Türkiye, Portekiz, İspanya ve diğerleri iddialı offshore rüzgar hedeflerini takip ediyor. Zorluklar arasında yeni bir tedarik zinciri ve liman altyapısı oluşturulması yer alıyor. Avrupa, 2022’de rüzgara 17 milyar Euro yatırım yaparak yıllık hedefinin gerisinde kaldı. Yüzen açık deniz rüzgarı gelecek; ancak potansiyelini gerçekleştirmek için önemli altyapı yatırımlarına ihtiyaç var.”

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Continue Reading

Trendler

Copyright © 2011-2018 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com